cafe ve restoran fiyatlarının çıldırmış olması

istanbulun hemen her yerinde şubesi olan, türk ama ismi yabancı olan bir cafede 3 arkadaş gittik, 2 tane redbull twistli bilmem ne soğuk içecek + 1 tane türk kahvesine 97,50 lira verince şaşırdığım durum.

ulan o fiyata tavuk külbastı + kola içerim. dışarıda güzel bir döner yiyorum.

40 lira daha koyar gidersin kfc'de tavuk kova yersin.

tamma bazı şeyler cidden pahalı ama, fırsatçılıkta var gibi.

baştan söyleyeyim hiçbir markayı kötülemk gibi derdim yok. o yüzden isim vermedim zaten. istanbul'da yaşayanlar tahmin eder markayı.

iki hamburger iki künefe iki latte 164 lira tuttu.

tanım bu kadar.

sizde gitmeyerek çıldırmamak olursunuz arkadaşlar. ben mesela öyle yapıyorum. gayet sağlıklı bir şekilde evde kahve içebiliyorum, tost yapabiliyorum. param cepte kalıyor oh miss.

her şey çıldırmış arkadaşlar. dün markette fiyatları gördükçe şok oldum. çok şükür eşim ve ben çalışıyoruz ve bir çocuğumuz var. kira ödemiyoruz ama kira ödeyen, birkaç çocuğu olan, evde tek kişi çalışan, az maaş alanları düşündükçe içim eziliyor.
önceden et fiyatları çok yüksek gelirdi bakliyat, sebze ağırlıklı beslenirdi insanlar. sonra bakliyatlar da çok fazla arttı derken sebze, yeşillik, yumurta, süt...
nasıl beslenecek bu insanlar?
sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur gerçekten. ne kadar sağlıklı beslenirse insan, psikolojisine de yansır bu. alınan vitamin ve mineraller vücudun ihtiyacı çünkü.
eh sosyalleşmek hayal olacak yakında. öğrencileri, gençleri düşünüyorum en çok. hakları sosyalleşmek. 40 yaşındayım ve ben böyle pahalılık hiç görmedim daha önce

bir üstteki şükürcü zihniyet ve aman siz de yapmayıverin kafası yüzünden bu hale geldik. zamcık sevdalilarini zaten allah'a havale ediyorum. bir arpa suyu mekanda 30'dan aşağı değil.

heç deme gardaşım. ulan biz bu hale nasıl geldik.

kesin dış güçler yüzündendir. bu pezoların da hiç işi yok, sürekli bizimle uğraşıyorlar.

dış güçler rakıya zam yapıyor, neden? rakı içilmesin, 600 senelik bir kültür, bir içkimiz tarihin tozlu sayfalarında kalsın.
amaç ne? uzo'yu yüceltmek. uzo kimin? yunanların.

büyük resmi görebiliyor musunuz?

geçenlerde eşimle birlikte kalabalık bir arkadaş buluşmasına gittik, sohbet edelim diye oturduğumuz yerde, iki filtre kahve bir de paylaşmak için bir dilim pasta söyledik.
hesap 150 lira.
hakkını vermem lazım, adamlar 250 ödeyeceksiniz deseler bile büyük ihtimalle sesimizi çıkartmaz, o kadar olmuş demekki derdik.
ayrıca sadece cafeler ile sınırlı olmayan çıldırmadır.
ucuz olduğu için ofise aldığım kahvenin bile bir fincan için maliyeti * 2 lirayı geçti.

kafeye gitmeyeli iki yıl oluyor. şimdi gitsem eve gelince ağlarım herhalde paralarım için.

şubat ayında bir arkadaşımla, şişli'de bir yere oturduk. çay sipariş ettik. ikişer bardak çay içtik. sonrasında hesabı istedik ve 1 bardak çayın fiyatının 10,5₺ olduğunu görünce, hemen hesap yapmaya başladım. asgari ücret 4253 ₺. 8 saat çalışan (8 saat çalışan asgari ücretli çok az, ama olsun.) bir asgari ücretlinin, saatlik ücreti 17,72 ₺. yani; bir asgari ücretli çalışan, 1 saatlik emeğinin karşılığında kazandığı ücretle, dışarıda bir yerde oturup, 2 bardak çay içemiyor bu ülkede. parası yetmiyor.

neoliberalizmin yarattığı ve emekçilerin sırtından beslediği zenginlik illüzyonunun sonuna hoş geldiniz. parti bitti, şimdi ortalığı toplama ve bulaşık yıkama zamanı. ha siz diyorsanız ki "masayı neden biz topluyoruz? kan emici asalak patron sınıfı toplasın!", o zaman buyrun:

(bkz: sınıf mücadelesi)

minimal ekonomiye ve tasarrufa geçin. bu ülkede kerizin önde gideni özenti beyaz yakalıyı silkeleyen, hiç leğende yıkanmamış gibi aslını unutan, üretmeden lüks yaşamak isteyen uyduruk bir topluma evrilmekten başka türlü kurtulamayız.

sıra bizde .

birileri bunlara dur demeli. artık sınırı ve haddi aştılar

durgunluk olduğunda amerikada adamlar sırf vatandaşın cebine para girsin de gitsin harcama yapsın ekonominin çarkları dönsün istemiş ve kamu yatırımlarına yönelmiş.

bizim de aksine bireylerin geliri günden güne eriyor. peki sonunda tüm işletmeler batınca ne olacak.

sadece seçimleri kazanmaya yönelenler orta vadede ülkenin kaderini değiştirmeye çalışmak yerine sadece kendi geleceklerini düşünürken tüm ülkeyi de arjantin, venezuela gibi bir noktaya götürüyorlar.

enflasyon bu hızda artmaya devam ederse, bir fincan kahve içelim diye kimse 50 lira vermez. şahsen ben artık evde yapıp yanımda taşıyorum çok da mutluyum.

aralarındaki fiyat farkını gördükçe kafama takılmaya başladı bu durum. ilk başta klasik ak partili ağzı öehh diyip önemsemiyordum.

arkadaşlarla iki haftada bir rakı yapıyoruz mekanda
70’lik + 4-5 meze + salata + 1 adet ara sıcağı ile yaklaşık 2100-2400 tl arası çıkıyoruz totalde. kelle başı 700-800 tl

cafeye gidiyoruz sezar salata 300, çay 50, americano 90-110 arası. çıkıyorsun minimum 400-500 tl.

cafe sahibi her hafta sonu mekanda şişe açsın diye salataya 300 tl verme avelliği biraz yaralayıcı oluyor açıkçası , bu arada eleman cidden her haftasonu şişe açıyor kgjk görüyorum. üstüne koy rakı iç bence daha okey. hoş alkolü bıraktım bi’ süre maksat örnekleme olsun.

özet ; yukarıda biri güzel özetlemiş, beyaz yaka tokat merkezi olan çok fazla cafe var, fiyat algısının şaşmasından kaynaklı toplumsal bi’ baş dönmesi de yaşanıyor .

kim kazıkçı / kim değil
bence gayet açık.

5 liraya çay içmeyi beklemiyorum
ama 50-60 liraya da içmeyi beklemiyorum.

pahalı değil siz fakirsiniz muhabbeti baydı artık. bundan birkaç sene önce 5 euro'ya yediğiniz yemek tabağı olmuş 10 euro. bunun neresi ucuz şimdi? döviz bazında 2'ye katlamış işte.

neredeyse tüm yemeklerin fiyatı avrupa ülkelerinden daha pahalı olmuş, hele balık restoranı gibi mekanlarda adam kazıklamanın sınırı kalmamış. yanıbaşımızdaki yunanistan'da masa donatılacak rakamlara burada tek kişi doymaz.

tek sorun bu da değil. eskiden tereyağı ile yapılan yemekler palm yağı içeren sade yağlarla yapılır olmuş. bilimum katkı maddesi ve çin tuzu ile kalite her geçen gün düşmeye başladı, insanlar kalp krizi geçirip kanser oluyor.