erdoğan'ın ekonomi modeli çin

erdoğan ekonomide yol haritasını anlattı: zor olanı seçtik ama 6 ay sonra meyvelerini yiyeceğiz, çin de böyle büyüdü.


buradan
an itibarıyla pazardan çok mezara daha yakın gibiyiz, reizz.
o sacayakları bir yerlerimize giriyor, görmüyor musun?

utanıyorum.

millet uzayda maden arar, uçan araba yapar biz ise halkın sersefil ama şirketlerin ve devletin güçlü olduğu modeli uygulamaya koyuyoruz.
hadi uygulayacağım diyorsun da senin ülkende hem yeraltı hem yerüstü olarak verimli arazilerin mi var, petrolün olmadığı için kimyevi hammadden mi var yoksa yüksek teknoloji üretecek alt yapı mı?

türkiye bu genç nüfus dinamiğiyle çin'in bir zamanlar olduğu gibi emek sektörünün köle niyetine çalıştırıldığı ucuz işgücü cenneti olabilir.
çin'in kalkınmada uyguladığı karma ekonomik sistemi uygulayamaz çünkü stratejik tüm kurumlarını satarak gelirini yandaşlarına dağıtmıştır.
çin'in yaptığı gibi israfa dur diyemez çünkü kredi kartlarıyla halkı sanal zenginliğe alıştırmıştır.

2000'lerin başında bu ülkede katma değeri artırma, markalaşma konuşuluyordu. şu an geldiğimiz yere bak, hedef çin olmakmış. bilmiyorlar ki türkiye çin olamaz.

türkiye için mi?

(bkz: perinçek bunu beğendi)

bilen birisi söylesin bana çin ile bizim hammadde ihtiyacımızın yüzde kaçı dışarıya bağlı? türkiye bir şey üretmek için kendi kaynaklarını mı kullanıyor yoksa ithal mi ediyor? çin bildiğim kadarıyla bayağı bayağı kendisi karşılıyor. tamam iş gücü var ama madenler de önemli. yanlışsam ateşinizle koruyun beni.*

beş bin yıllık sanayi geçmişi olan, barutu, kağıdı, pusulayı, odometreyi, çeki, seneti, modern gemi işletmeciliğini icat etmiş, porseleni, bakırı, gümüşü iğne oyası gibi işlemiş, 1900'lerin başında kütüphanelerinde bir milyon kitap bulunan, aynı günlerde buharlı lokomotif, 30'larda otomobil yapabilen 1.5 milyarlık çin'in başardıklarını, bozkırdaki çapulculuklarıyla övünen, okuma bilmeyen, sadece okuduğunu değil, işittiğini bile anlamayan insanlarla becerebileceğini sanmak komiklikten öte; acınası bir düşünce. patetik sözcüğünün tam karşılığı. böyle bir şey yapacaksan önce imam hatipleri kapatacak, dini ve kemalist yaveleri, mavalları eğitimden uzaklaştıracak, insanları öyle eğiteceksiniz paşam. avrupalı, amerikalı çin'e gittiğinde onları yetenekli, ne yaptığını, nasıl yapacağını bilen bir çalışan ordusu karşıladı, bizdeki gibi cahiller değil.

çin'de üretim ve sanayi vardı. bizde ise yol, köprü ve beton.

tanım: güldüren ifadedir.

bu da tutmayınca afrika modeli gelir...

tahmin etmiştim. avrupa'nın çin'i olmak istiyorlar diye. bizlerde hani, çin'de insanlar günlüğü 1 dolara çalışan kesim olacağız.

ucuz iş gücüne gerek yok. örnek alacaksak iskandinavya ülkelerini alalım.

erdoğan komünizme geçiş yapıyor denilse inanmazdım. bu günleri de gördüm. acaba komünist sosyokültürel yapıyı da benimseyecek mi zamanla?

erdoğan, 6 ay içinde hissedeceğimizi söylüyor.
6 ay içinde boxer ayaklanması çıkacak sanırım.

devletin ve zenginlerin halkın içinden geçtiği ucuz iş gücü diyor.

aslında söyledikleri mantıksız değil. olabilir yapılabilir. başarılı olması sonucunda bu söz gelimi ekonomik sıçrama halka yansıyacak mı? çin modeli esas alınıyorsa bu zor görünüyor. bunun yanında türkiye konjonktürü buna müsait mi orası son derece tartışmalı. ihracatı arttırmak mümkün tabi faizi düşürmekle tabii faizin düşmesi yatırımın artması demek ama nedense rte nin sürekli gözardı ettiği, onu eleştiren kesimin de sürekli öne sürdüğü bir argüman var ki can alıcı nokta orası. nedir? bizim ihracatımızın en büyük kalemi otomotiv. bu ve diğer üretim kalemlerimizin neredeyse tamamı ara mal ithalatına dayalı. sonuç olarak eleştirenler de diyor ki döviz yüksekken biz faizi düşürerek yatırımı arttırmayız. çünkü düşük faizle artacak yatırım, ara mal ithalatına dayalı olduğundan faiz düşüklüğünün yatırım üzerinde yaratacağı pozitif etki doviz kurunun yüksekliğiyle sıfırlanıyor hatta eksiye düşüyor. dolayısıyla üretim artmaz. nihayetinde ihracat artmaz. rte nin dediği bunu ise tam tersi biz faizi düşürelim, yatırım artsın, üretim artsın, ihracat artsın, (pekte önemsemeyen döviz kuru) dolayısıyla piyasada döviz artsın ve nihayetinde düşsün. tabi çin modeli denilen nanede aramal nihayi mal her şey çinde üretiliyor. iş gücü ucuz ve iktidarın iktidarda kalmak veya düşmek derdi yok. ( kamu harcamalarını veya transfer harcamalarını seçimleri kazanmak derdiyle arttırma dertleri yok) bir diğer noktada büyük ihtimalle türkiyede döviz kuru yapılabilse bile 7 8 liraların altına düşürülmez ihracatı sürdürmek için. e bu yine bir çeşit çin taktiği ve bir çeşit develüasyon vari bir durum. ama çinde ithalat ne ki develüasyon çin ekonomisini yavaşlatsın muazzam bir üretim var. çin geçmiş senelerde ve bugünlerde abd ve avrupanın ihracatını bu şekilde baltaladı baltalıyor. develüasyonla. peki türkiye o üretim büyüklüğüne ulaşabilecek mi. tartışılır. bakalım ne olacak. bu kış zor geçecek gibi.

doğru ayvayı yiyecez.

(bkz: deneme yanılma yöntemiyle ülke yönetmek)

birkaç gün önce "en ucuz çalışan bizde" diyen övünen havuz medyasından sonra şaşırtmayan ekonomi modeli. vahşi kapitalizmle övünüp islam edebiyatı kasmak da gerçekten işin en uç noktası olsa gerek. ama zaten artık kötülüğün meşrulaştırılması dışında bir savunma mekanizması göremiyorum iktidar destekçilerinde.
anahtar kelimeler: üretim, ucuz işçilik, çocuk işçiler, vahşi kapitalizm, yazık.

çin'in 6 ayda "çin" olduğunu zanneden "pontic greek"lerin yeni ekonomik modeli.

bir dükkan iş yapınca gidip karşısına aynısını açan bir halkın kurduğu devlet için gayet normal bir ekonomik modeldir.

kolpacılık ata sporu..