1.
çanakkale'nin bir ilçesi ve türkiye'nin en büyük adasıdır.
devamını gör...
2.
görmek istediğim yerlerden biri.dibek kahvesi de içmeli.
devamını gör...
3.
2011 yılında cittaslow ünvanını alan türkiye'nin en büyük adası, bu ünvan ile dünyanın ilk ve tek sakin adası olmuştur. nostaljik evleri, doğal yaşamı, organik ürünleri ve alternatif spor olanakları ile son yıllarda en önemli turizm merkezlerinden biri olmuştur.
devamını gör...
4.
türkiye'nin en büyük adası, canakkalededir.
devamını gör...
5.
heyelan bölgesi olan trabzon'un çaykara ilçesinden, 1973'te yılında devlet tarafından göç ettirilen ada.
devamını gör...
6.
gökçeada veya eski adıyla imroz, çanakkale'nin bir ilçesi ve türkiye'nin en büyük adasıdır. ege denizi'nin kuzeyinde, saros körfezi girişinde yer almaktadır. 91 km. kıyı şeridine sahiptir. yıllık yağış miktarı metrekareye 950 – 1050 mm arasında değişmektedir.
devamını gör...
7.
batısında yer alan incirburnu türkiye'nin en batı noktasını oluşturur.
devamını gör...
8.
sadece madam efi'nin bademli kurabiyesi için bile gidilebilir. havası tertemiz, insana gerçek huzur veren yerdir. ayrıca koyunlar, keçiler serbest gezer.
devamını gör...
9.
10.
haftaya gideceğim ada. tavsiye verecek kafalı insanlara açığım.
devamını gör...
11.
sevimsiz bir ada. asla bir bozcaada değil. o yüzden tavsiyem gitmeyin. evet.
devamını gör...
12.
adanin yüzölçümü kadar popüler turizm merkezi değildir. oysa ki aynı benzer yunan adalarında havaalanı eğlence yerleri çok çok iyidir.
devamını gör...
13.
bozcaada'nın abisi.
devamını gör...
14.
1970 yılına kadar yayınlanan türkiye haritalarında ve atlaslarda imroz olarak gösterilen sonra adı 1970 yılında devlet tarafından gökçeada olarak değiştirilmiş ada. türkiye cumhuriyeti'nin gayrımüslümlere uyguladığı soykırımların son halkasıdır. imroz soykırımından sonra soykırım uygulanacak sadece azınlık durumundaki müslümanlar kalmıştır ülkede.
t24.com.tr/haber/1964un-54-...
t24.com.tr/haber/1964un-54-...
devamını gör...
15.
afad'dan yapılan açıklamada ege denizi'nde gökçeada açıklarında 5.3 büyüklüğünde bir deprem meydana geldiği bildirildi
devamını gör...
16.
17.
türkiye’nin en büyük adasıdır. eski adı imrozdur.
devamını gör...
18.
ülkede o kadar gezilecek görülecek yer var ki hiç bir şeyden haberimiz yok. gökçeada da onlardan birisi. tam memur olunca yaşanacak bir yer.
devamını gör...
19.
merkezi deniz kenarında değil içeride olan adadır.
devamını gör...
20.
okumanızı öneririm
sık sık sel baskınları olan trabzon’un çaykara ilçesine bağlı şahinkaya köyü’nden 61 aile, köyişleri bakanlığı tarafından yerleştirildikleri gökçeada’ya doğru yola çıkıyor. peki, neden bu kadar uzağa gidiyorlar? karadeniz’in bir dağ köyünden, 1400 km. uzakta ege’nin ortasında bir adaya niye gönderildi bu 61 aile?
trabzonlu köylülerin yerleştirildiği, gökçeada’daki dereköy, 1950 ile 1960 yıllarında arasındaki nüfus sayımlarına göre türkiye’nin en büyük köyüydü. ama trabzonlu aileler geldiklerinde o 1900 kişiden geriye çok azı kalmıştı.
çünkü köy bir rum köyüydü ve 1960 ile 1970 arasında o küçük adada halen devletin kabul edip özür dilemediği resmî bir kâbus yaşanmıştı. dünkü taraf’ta kelemet çiğdem türk’ün imroz’da kalan son rumlardan bilinen adıyla barba yorgo ile yaptığı dokunaklı mülakatı okurken bundan iki yıl önce balyoz seminer ses kayıtlarını dinlediğimden beri yazmak isteyip bir türlü fırsat bulamadığım tarihî bir itirafı yazma zamanının geldiğine karar verdim.
imroz (gökçeada) ve tenedos (bozcaada) lozan anlaşması’yla türkiye’ye bırakıldı. ama bir şartla burada çoğunluk olan rumların özerkliğine karışılmayacak. ama türkiye cumhuriyeti verdiği sözü sadece üç yıl tutabilmiş. 1927’de çıkarılan 1151 sayılı mahalli idareler kanunu ile adadaki rumların özerkliği ellerinden alınmış, rumca özel okullar devletleştirilmiş. yetmemiş önce varlık vergisi ile sonra da rumların mal almalarına getirilen yasaklar ve adaya gönderilmeye başlanan türk yerleşimcilerle huzursuzluk artmış. ta ki demokrat parti’nin iktidara gelmesi ve türkiye’nin nato üyeliği sebebiyle yunanistan’la yeni bir sayfa açmasına kadar. dp iktidarı 1951 yılında 27’deki kanunu iptal edip, rumca özel okulların açılmasına yeniden izin vermiş.
kıbrıs meselesi ile artan gerilimlerle 1958 yılında rüzgâr adalara yeniden ters esmeye başlar. 1958 yılında iki ada güvenlik bölgesi ilan edilir.
27 mayıs darbesi ise imrozlulara da darbe olur. 1961 yılında “adadaki rumlar yunanlıların desteğiyle türklerin arazilerini satın alıyor, plebisit yoluyla yunanistan’a katılacaklar” haberleri ayyuka çıkınca rumların arazi alışı yasaklanır. çocuğuna düşük not verdi diye bir rum babanın iki türk öğretmeni dövmesi meclis’e kadar taşınır. vekiller adaların güvenliği için türklerin çoğunlukta olmasının altını çizerler. kıbrıs’ta kanlı noel’le birlikte gerilimler arttıkça rumlara karşı dil de sertleşir.
27 mart 1964 tarihli mgk’da kabul edilen eritme programı ile ise adaların türkleştirme süreci başlar. inönü hükümeti önce ünlü 64 yasasıyla türkiye’de yaşayan yunan uyruklu rumları göçe zorlar. 1951’de iptal edilen mahalli idareler kanunu’ndaki hüküm yeniden yürürlüğe konup, rum okulları yeniden kapatılır. daha da ileri gidilir gökçeada’da yaşayan 30 rum milli güvenliği ihlal eden davranışları sebebiyle vatandaşlıktan çıkarılır. 300 rum ise “türklere has sanat ve meslekleri terk etmeleri” için uyarılır.
ve öldürücü darbe. dereköy’ün hemen aşağısına devlet yarı açık cezaevi kurar. adaya önce mahkûmlar getirilir sonra da aileleri. adada tarım işleriyle uğraşan mahkûmlar serbestçe dolaşmaktadır. mahkûmlar rumların hayatını karartır. tecavüz, hırsızlık, darp hatta adadan göç eden rumların iddiasına göre altı cinayet işlerler. yetmez devlet birden bire adada tigem vasıtasıyla üretim çiftliği kurmaya karar verir. rumların geçimlerini sağladıkları zeytinlikler kamulaştırılır. adanın ekilebilir arazilerinin yüzde 90’ına devlet el koyar. hem de yumurtanın tanesinin 25 kuruşa satıldığı yıllarda metrekaresine sekiz kuruş vererek.
adadaki bu resmî mobbing yunanistan’ın tepkisini çeker. mütekabiliyet için rodos’taki türklerin gönderilmesi bile gündeme gelir. artan uluslararası baskılar üzerine 1966’da yunanistan büyükelçisi’nin adaya gitmesine izin verilir. büyükelçi feribottan inince etrafını saran rumlar “alın bizi buradan” diye bağırmaktadır. çocuğunu ona vermek isteyenler bile çıkar.
rumlar adayı hızla terk ederler. 1970’de son darbe vurulur ve antik yunan’dan beri imroz olan adanın adı gökçeada’ya çevrilir. ve türkiye’nin her yerinden aileler zorunlu iskânla adaya yerleştirilir.
uzun yıllar mgk yasasıyla yönetilen, feribottan inenlere kimlik sorulan ada şimdilerde normalleşmeye çalışıyor. taraf’taki röportajdan bu eritme programı’nın ve resmî zulümle yargı önünde hesaplaşma için adımlar atıldığını öğrendik. türkiye adayı planlı bir şekilde rumlardan arındırdığını hep inkâr etti.
ta ki balyoz ses kayıtlarına kadar. dönemin birinci ordu komutanlığı plan harekât şube müdür albay bülent tuncay 2003’deki plan semineri’nde anlatıyor:
“şimdi burada çok mahrem çok gizli şeyleri de ne yapıcağız görüşeceğiz. zaten öyle yani plan çalışmasının ana amacı bu. ilk kapsamda buradaki rumları gökçeada’dan göçertmek için jandarma komando birliği gönderdik. bölgeye açık hapishane yaptık. bölge içerisinde bunun sonuçları da önemli işte miktarda göç oldu. adım adım sanıyorum devlet kuruluşlarında bölgede bir işte açık cezaevinde bazı şeyler yapıldı bazı ekimler dikimler falan filan. bunun ortaya saldığı bazı konular bunu tartışmıyorum. o zamanki şartlar içerisinde şimdi böyle bir şey yapmak olanak dışı ama o zamanki türk-yunan ilişkileri çerçevesinde böyle bir şey yapılma zarureti çıkmış onlara da batı trakya’daki uygulamalara karşı.”
sık sık sel baskınları olan trabzon’un çaykara ilçesine bağlı şahinkaya köyü’nden 61 aile, köyişleri bakanlığı tarafından yerleştirildikleri gökçeada’ya doğru yola çıkıyor. peki, neden bu kadar uzağa gidiyorlar? karadeniz’in bir dağ köyünden, 1400 km. uzakta ege’nin ortasında bir adaya niye gönderildi bu 61 aile?
trabzonlu köylülerin yerleştirildiği, gökçeada’daki dereköy, 1950 ile 1960 yıllarında arasındaki nüfus sayımlarına göre türkiye’nin en büyük köyüydü. ama trabzonlu aileler geldiklerinde o 1900 kişiden geriye çok azı kalmıştı.
çünkü köy bir rum köyüydü ve 1960 ile 1970 arasında o küçük adada halen devletin kabul edip özür dilemediği resmî bir kâbus yaşanmıştı. dünkü taraf’ta kelemet çiğdem türk’ün imroz’da kalan son rumlardan bilinen adıyla barba yorgo ile yaptığı dokunaklı mülakatı okurken bundan iki yıl önce balyoz seminer ses kayıtlarını dinlediğimden beri yazmak isteyip bir türlü fırsat bulamadığım tarihî bir itirafı yazma zamanının geldiğine karar verdim.
imroz (gökçeada) ve tenedos (bozcaada) lozan anlaşması’yla türkiye’ye bırakıldı. ama bir şartla burada çoğunluk olan rumların özerkliğine karışılmayacak. ama türkiye cumhuriyeti verdiği sözü sadece üç yıl tutabilmiş. 1927’de çıkarılan 1151 sayılı mahalli idareler kanunu ile adadaki rumların özerkliği ellerinden alınmış, rumca özel okullar devletleştirilmiş. yetmemiş önce varlık vergisi ile sonra da rumların mal almalarına getirilen yasaklar ve adaya gönderilmeye başlanan türk yerleşimcilerle huzursuzluk artmış. ta ki demokrat parti’nin iktidara gelmesi ve türkiye’nin nato üyeliği sebebiyle yunanistan’la yeni bir sayfa açmasına kadar. dp iktidarı 1951 yılında 27’deki kanunu iptal edip, rumca özel okulların açılmasına yeniden izin vermiş.
kıbrıs meselesi ile artan gerilimlerle 1958 yılında rüzgâr adalara yeniden ters esmeye başlar. 1958 yılında iki ada güvenlik bölgesi ilan edilir.
27 mayıs darbesi ise imrozlulara da darbe olur. 1961 yılında “adadaki rumlar yunanlıların desteğiyle türklerin arazilerini satın alıyor, plebisit yoluyla yunanistan’a katılacaklar” haberleri ayyuka çıkınca rumların arazi alışı yasaklanır. çocuğuna düşük not verdi diye bir rum babanın iki türk öğretmeni dövmesi meclis’e kadar taşınır. vekiller adaların güvenliği için türklerin çoğunlukta olmasının altını çizerler. kıbrıs’ta kanlı noel’le birlikte gerilimler arttıkça rumlara karşı dil de sertleşir.
27 mart 1964 tarihli mgk’da kabul edilen eritme programı ile ise adaların türkleştirme süreci başlar. inönü hükümeti önce ünlü 64 yasasıyla türkiye’de yaşayan yunan uyruklu rumları göçe zorlar. 1951’de iptal edilen mahalli idareler kanunu’ndaki hüküm yeniden yürürlüğe konup, rum okulları yeniden kapatılır. daha da ileri gidilir gökçeada’da yaşayan 30 rum milli güvenliği ihlal eden davranışları sebebiyle vatandaşlıktan çıkarılır. 300 rum ise “türklere has sanat ve meslekleri terk etmeleri” için uyarılır.
ve öldürücü darbe. dereköy’ün hemen aşağısına devlet yarı açık cezaevi kurar. adaya önce mahkûmlar getirilir sonra da aileleri. adada tarım işleriyle uğraşan mahkûmlar serbestçe dolaşmaktadır. mahkûmlar rumların hayatını karartır. tecavüz, hırsızlık, darp hatta adadan göç eden rumların iddiasına göre altı cinayet işlerler. yetmez devlet birden bire adada tigem vasıtasıyla üretim çiftliği kurmaya karar verir. rumların geçimlerini sağladıkları zeytinlikler kamulaştırılır. adanın ekilebilir arazilerinin yüzde 90’ına devlet el koyar. hem de yumurtanın tanesinin 25 kuruşa satıldığı yıllarda metrekaresine sekiz kuruş vererek.
adadaki bu resmî mobbing yunanistan’ın tepkisini çeker. mütekabiliyet için rodos’taki türklerin gönderilmesi bile gündeme gelir. artan uluslararası baskılar üzerine 1966’da yunanistan büyükelçisi’nin adaya gitmesine izin verilir. büyükelçi feribottan inince etrafını saran rumlar “alın bizi buradan” diye bağırmaktadır. çocuğunu ona vermek isteyenler bile çıkar.
rumlar adayı hızla terk ederler. 1970’de son darbe vurulur ve antik yunan’dan beri imroz olan adanın adı gökçeada’ya çevrilir. ve türkiye’nin her yerinden aileler zorunlu iskânla adaya yerleştirilir.
uzun yıllar mgk yasasıyla yönetilen, feribottan inenlere kimlik sorulan ada şimdilerde normalleşmeye çalışıyor. taraf’taki röportajdan bu eritme programı’nın ve resmî zulümle yargı önünde hesaplaşma için adımlar atıldığını öğrendik. türkiye adayı planlı bir şekilde rumlardan arındırdığını hep inkâr etti.
ta ki balyoz ses kayıtlarına kadar. dönemin birinci ordu komutanlığı plan harekât şube müdür albay bülent tuncay 2003’deki plan semineri’nde anlatıyor:
“şimdi burada çok mahrem çok gizli şeyleri de ne yapıcağız görüşeceğiz. zaten öyle yani plan çalışmasının ana amacı bu. ilk kapsamda buradaki rumları gökçeada’dan göçertmek için jandarma komando birliği gönderdik. bölgeye açık hapishane yaptık. bölge içerisinde bunun sonuçları da önemli işte miktarda göç oldu. adım adım sanıyorum devlet kuruluşlarında bölgede bir işte açık cezaevinde bazı şeyler yapıldı bazı ekimler dikimler falan filan. bunun ortaya saldığı bazı konular bunu tartışmıyorum. o zamanki şartlar içerisinde şimdi böyle bir şey yapmak olanak dışı ama o zamanki türk-yunan ilişkileri çerçevesinde böyle bir şey yapılma zarureti çıkmış onlara da batı trakya’daki uygulamalara karşı.”
devamını gör...