heteroseksüelliğin sonradan öğrenilmesi

gerçek olduğunu düşündüğüm durumdur.

"netflix çocuklarımızı gay yapıyor" çığırtkanlığı kulağa ne kadar akıl dışı geliyor değil mi? belki tamamen akıl dışı değildir. gelin inceleyelim.

elbette kimse netflix izleyerek gay olmaz. son yıllarıda popüler olan bu homofobik zırvası, cinsel eğilimleri sadece cinselle indirgeyen heteronormatif bir yaklaşım sergildiği için hatalıdır. herkesin heteroseksüel olduğu öncülüne dayanır ve kişinin kendi cinsiyetinden iki kişiyi sevişirken görünce "oha bizde neler varmış" şeklinde bir tepki vereceğini varsayar.

halbuki durum tam tersidir. herkes biseksüel doğar, heteroseksüellik sonradan yüklenir. bütün yazılı ve görsel iletişim biçimleri ile yıllarca heteroseksüel ilişkiler anlatıldı, gösterildi ve özendirildi bizlere. romantik olan her şey bir kadınla erkeğin arasındaydı. böylelikle insanlar yıllar boyu koşullandı. erkek, kadına çiçek vermeli, pırlanta yüzükle günbatımına karşo evlenme teklifi etmeli, kadın biraz naz biraz cilveyle erkeği etkilemeli, erkekler aşkları uğruna can vermeli, aşkımı kaybettiyse kahırlarından ölmeli, kadınlar ilişkilerde aklıselim taraf olmalı diye uzayıp giden şartlar ve kullanım koşulları listesi.
netflix de bu yargıları destekler içerikler yaptı. homoseksüellik her zaman sadece cinsel ilişkilerden ibaret kaldı.

bu konuda hbo'nun last of us dizisinin ilk sezon 3. bölümü aksi yönde muhteşem bir örnek teşkil etmektedir. ana konunun lgbt olmadığı bir hikayede homoseksüel bir çiftin hikayesi olması gereken gibi, hayatın akışı içinde, doğallıkla anlatılır.

kısacası, hayat olduğu gibi anlatıldığında herkes herkesi sevebilir.

herkesin biseksüel doğduğuna ya da heteroseksüelliğin sonradan öğrenildiğine dair herhangi bir bilimsel veri var mı diye merak ettiğim iddia. zira bu böyledir deyip geçmekle öyle olmuyor.

herkes biseksüel olarak doğmaz bu komik bir lgbt+ propagandasıdır.

cinsel ilişkinin varlık nedeni sağlıklı organizma meydana getirerek soyun devamlılığını sağlamaktır. sadece üç canlı türü zevk için cinsel ilişkiye girer insan, yunus ve bonobo maymunları. yalnız bunlar da nihayetinde yeni organizma meydana getirmek için bunu yaparlar.

haliyle yeni organizma meydana getirilmeyecek cinsel faaliyet de normalden sapmadır. bu sebeple ki kendi cinsine veya başka bir varlığa (zoofili gibi) cinsel çekim duyanlar genetik, hormonal ve nörolojik bozukluktan muzdariptir.

bu şekilde büyük çıkarımlar yaparken bilimsel kaynak gösterilmesi elzemdir. kaynak götüm haberciliği buralarda söylediğiniz şeye zarar verir. doğru söylüyor olsanız bile tepkiyle karşılaşırsınız. hep söylediğim bir şey var, ne söylediğiniz değil, nasıl söylediğiniz önemlidir.

konuyla ilgili fikrime gelirsek, bugüne kadar bu tarzda bir çalışma yapıldığını duymadım da, görmedim de. doğal eğilimin biseksüellik olduğunu da düşünmüyorum. homofobik değilim. biseksüelliğin makul bir tercih olduğunu düşünüyorum. çünkü, hepsini seçme ihtimalin varsa, neden birini tercih edesin ki.* ben düz adam olduğum için kadını tercih ettim. mızmızlanan erkek hiç çekilmez diye düşünüyorum. tşk. kib. bye.

birçok bilimsel araştırmanın sonucu cinsel yönelimin öğrenmeyle şekillenmediğini ortaya koyuyor. heteroseksüelliğin sonradan öğrenildiği varsayılırsa mantıksal olarak biseksüellik, homoseksüellik gibi diğer tüm cinsel yönelimlerin de öğrenmeyle, rol model almayla geliştiği kabul edilebilir ancak bu argüman geçerli değildir.

ust akil, bu gidisle modern bilim tapici bot'lari da yakinda bu durumu destekleyen bilimsel makalelerine kavusturur.

zira mantik ve ata ogretisi bu diyari terk etmis.

marjinalite varlığını dile getirip savunabilir ve toplumsal yaşamda kendi kimliğiyle ve diğerleri gibi eşit koşullarla var olma uğraşı verebilir. ve ancak, kendi dışındakileri marjinal saydırma iddia ve çabası, hem kendini inkar, hem gerçeklikten uzak bir cinsiyetçi güç savaşıdır. ve kendi düşmanlarını da haklı kılma sonucu yaratır. çünkü insanlık tarihinin onbinlerce yıllık izlerinde, bu yönde bir veri bulunmamaktadır.
(kaynağı 'yere yakın' fikrimsilerden kaçınmak gerekir.)

bu tamamen içgüdülerle alakalı gibidir. genler çok etkili. doğuştan olduğu aşikar. cinselliği bilmeden daha bu hisler oluyor insanda.

ben, insanın canlılığın merkezinde olduğuna inanmıyorum. insan, benim için diğer hayvanlardan farksız, doğal bir canlıdır. canlılığın temel amacı, soyun devamını sağlamaktır. üremeyen bireyler, ister bireysel ister topluluk olarak bakılsın, biyolojik açıdan başarısızdır ve elenmesi doğaldır.

bu mantıkla; üreme için temel koşul karşı cinse ilgi duymaktır. dolayısıyla, önce heteroseksüel olarak doğarsın, eğer biseksüellik yüklenecekse, bu sonradan gelişir diye düşünüyorum.

biseksüel olmak, illa ki hem kadın hem erkekle birlikte olmayı gerektirmez. örnek verelim; bir erkek başka bir erkeğe karşı duygusal bağ hissedebilir ve bu durumda o kişiyi başka biriyle aldatmak istemeyebilir. haliyle biseksüel bireylerin çok eşli olması da zorunlu değildir. bu durum üremeye yönelik bir tehdit oluşturabilir.

sonuç olarak, üremeye engel olan ya da üremeyi tehdit eden herhangi bir durum, canlılık hiyerarşisinde daha geride kalır. bu mantıkla, biseksüel olarak doğmanın biyolojik açıdan mantıklı bir avantajı olduğunu düşünmüyorum.

marjinal düşüneceğiz diye mabadı da kaybedeceğiz aman diyeyim saçmalamayın.
"bence" olan fikirlerinizi bilimselliğe iftira atarak savunmayın.

bunun fikrin yanlış olduğunu daha önce cinselliği keşfetmemiş evcil hayvanlarınızdan da keşfedebilirsiniz.