hz. muhammed'e kir atmaya çalışanlar
başlık "bay holmes" tarafından 15.07.2021 16:33 tarihinde açılmıştır.
1.
inançsızlara has bir durum. cidden doğruyu bulmak isteyen arkadaşların okuyacağını umuyorum. şimdi bir çölde bi adam var ve 40 yaşındayken çıkıp önceki peygamberleri tasdikleyici olarak ve onarla aynı din üzerine gönderildiğini iddia ediyor, yeni bir din getirmiyor ve diyor ki cebrail adlı bir melek benle konuşuyor ve bana allahtan vahiy getiriyor. bu adamın olabileceği ihtimaller üzerine düşünüp kararınızı ona göre verin. zaten bu adamın peygamber olduğunu kabul etmek müslüman olmak demektir. tek tek diğer ispatlara girmeye lüzum yok.
hz muhammed (s.a.v.) olabileceği ihtimaller?
1-yalancı(haşa)
2-deli(haşa)
3-gerçekten peygamber
şimdi kendinizin peygamberlik iddiası ile ortaya çıkmış yalancı biri olduğunuzu düşünün. insan neden böyle bir yalana ihtiyaç duyabilir? kendisine sosyal statü sağlamak, zengin olmak, reis olmak, saygı duyulmak, rahat etmek gibi sebepleriniz olacaktır. allah’ı kendi yalanınıza bulaştırma potansiyeliniz olduğuna göre aslında çok bencil, geleceği düşünmeyip peşin rahat isteyen, kendi keyfini her türlü ahlaki değer ve adalet kuralının üstünde tutan biri olmanız gerekir. çünkü allah adına yalan söylüyorsanız aslında allah’a inanmamanız gerekir. eğer allah’a inanmıyorsanız neden başkalarının çıkarlarını kendi çıkarları gibi görmek olan ahlaki değerlere saygı duyasınız? sizden hesap soracak biri yoksa dünya’nızı olabildiğince keyif verici ve sıkıntıları azaltıcı bir yere döndürmek istersiniz. eğer iddia etiğiniz yalancı peygamberliğiniz bunları size karşılamıyorsa üstüne üstlük size sıkıntılar, belalar, canınıza kast eden düşmanlar, sizi yurdunuzdan rahatınızdan eden düşmanlar oluşturuyorsa yalancılıkla kâr edeyim derken zarara girdiğinizi fark edersiniz ve bu oyunu fazla sürdürmek istemezsiniz. insanları kendinize kul ve köle yapmak, herkesi kendi rahatınız için çalıştırmak istersiniz. en iyi siz yiyip içmeli, en iyide siz giyinmelisiniz. yoksa sıkıntı çekmenin bir anlamı kalmaz. şimdi hz muhammed’e bu açılardan bir bak: elçi olduğunu açıkladıktan sonra 13 yıl boyunca mekke’de sadece eziyet gördü. ona inananlarda kaçırılıp şehit ediliyorlardı. kendisinin ise can güvenliği yoktu. 3 yıl müslümanlar boykot edildi ve hepsi açlıktan ölecek düzeye geldi. yerden buldukları deri parçalarını ve ağaç kabuklarını yemek zorunda bırakıldılar. peygamberimiz zorluklardan bıkıp vaz geçti mi? hayır vaz geçmedi. yalancı biri ne yapardı? o’nun yaşadıklarının binde birini yaşasaydı hatta ilk ciddi zorlukta vaz geçerdi. tarih kayıtları mekkeli müşriklerin o’na reislik ve istediği kadar kadın teklif ettiğini yazar. peki, rahatını isteyip reislikte gözü olsaydı bu teklifi reddedip sıkıntıların her geçen gün arttığı hayata döner miydi? dönmezdi. ama rahatı ve reisliği değil sıkıntılı hayata geri dönmeyi tercih etti. peygamber rahatını bırakıp ta günde 5 defa namaz kılmayı kendisine ve inananlara farz kıldı. üstüne üstlük sadece peygambere farz olmak üzere birde gece namazı ayeti geldi ve her gece sabaha kadar inanmadığı bir namazı kıldı (!) sabah namazına kalkmak bile rahatını terk etmek olduğu halde o geceleri bile uyanıp namaz kılardı. oysaki en azından sabah namazını söylemeyip geceleri tatlı tatlı uyusaydı, zaten gün boyunca yeterince düşman ve sıkıntılar o’nu bekliyordu. yok hayır öyle yapmadı, o’nun yüzü hep yaratıcıya dönüktü. bizler müslüman olduğumuz halde o’nun bu yaptıklarını yapamıyorsak, bir düşünün bakalım. peygamber normal zamanlarda namazını terk etmediği gibi savaş zamanlarında da terk etmemiştir. peki, can boğaza dayandığı böyle zamanlarda en azından namazı değil de canını düşünmesi gerekmez miydi? ama öyle de yapmadı, hep namazını düşündü. namazı geçtim, bu insan kendisine orucu neden emretti? rahatına düşkün sefil bir yalancı bir öğün yemek yemese sinir krizleri geçirdiği halde bu insan bazen aralıksız 3 gün bir şey yemeden oruç tutardı. rahat etmek için reis olmayı isteseydi neden bedevi reisleri gibi bir eli yağda bir eli balda yaşamadı. elçi olduğunu ilan ettiğinde zaten zengin iken bütün servetini islam için harcayıp sonunda kalkanını bile bir yahudi de borç karşılığı rehin bırakmış bir halde vefat etti. neden kimseden gelen yardıma tenezzül etmedi, neden kendine zekât ve sadaka kabul etmeyi haram kıldı, neden güçlü olduğu halde düşmanlarının mallarına el koyma yoluna gitmedi ve hep adaletli davrandı? ona ve müslümanlara etmediği zulümleri bırakmayan mekke’yi ele geçirdiği zaman neden insanlardan intikam almadı? peygamber olmayan bir insan ancak bir peygamberin gösterebileceği bu olgunluğu ve sabrı ne kadar gösterebilirdi? bedir savaşında 313 kişi ile 1000 kişinin üstüne yürür müydünüz? uhud savaşında 700 kişi ile 3000 kişinin üstüne gider miydiniz? ordu derseniz az, düşman derseniz 3-4 katı. mantığınızı kullanırsanız öldürülmeniz kaçınılmaz. o’nu bu kadar kendinden emin yapan neydi? cahil bedevi toplumları eğitmek deveye hendek atlatmaktan zordur. 23 senede o en cahil ve karanlık toplumu dünya’nın en iyi bilgeleri, en adaletli ve ahlaklı insanları yapmıştır. siz ömrünüzde 2 kişiye bile sigarayı veya içkiyi bıraktırabildiniz mi? oysa hz peygamber o toplumdan zinayı, içkiyi, yalanı, dolandırıcılığı, haksız yere adam öldürmeyi ve daha nice kötü adetleri kaldırdı ve yerlerine adaleti, yoksullara yardımı, insan eşitliğini, kardeşliği, dürüstlüğü getirdi. siz yalancı olsaydınız kendinizde olmayan bu özellikleri topluma bir karakter olarak aşılayabilir miydiniz? şimdi sahabeler açısından düşünün: içlerinde azıcık şüphe duysaydılar o’nun arkasından gidip te mallarını mekke’de bırakıp canlarını tehlikeye atarlar mıydı? inanmadıkları bir kişi için savaşlara girip şehit olurlar mıydı? savaşta babasıyla, kardeşiyle karşılaşacağını bildiği halde o savaşa giderler miydi? peki, peygamberin her halini hareketini inceden inceye dikkatle takip eden insanlar en ufak bir kusurunu görseydi o’na inanırlar mıydı? peki, siz yalancı bir peygamber olsaydınız hayatınızın sonuna kadar her hareketiniz peygamberliğe uyacak olgunlukta ve bilgelikte olabilir miydi? olmadığınız bir insanın taklidini yaparak insanları ne kadar süre kendinize inandırabilirdiniz? oysa ki insanların etrafınızdan dağılması için bir gün tek bir yerde gerçek yüzünüzü göstermeniz yeterli iken. hz peygamber sahabelerine kendini bir tanrı olarak tanıtmadı. yalancı bir peygamber bu zorlukları aşıp bu mertebeye gelseydi insanlara kendine tapmasını emretmez miydi? oysa o kendinin de sizler gibi bir insan ve kul olduğunu anlatıp durdu? “kuru ekmek yiyen bir kadının oğluyum ve allah’ın kuluyum” dedi. bir kral veya tanrı değil, hep bir kul olarak yaşadı. hem de kulların en içteni. şimdi bu kadar delilden sonra cidden garipmiş şunları bi daha derinlemesine araştırayım demezseniz arkadaşlar sonra kalkıp allah kafir olanları sonsuza kadar yakıcakmış böyle iş mi olur deme hakkınız da yok kusura bakmayın. bu kadar delile rağmen bunları görmezden gelen ve o şekilde ölen kişi zaten sonsuza kadar cehennem azabını da hakkediyordur. allah iman nasip etsin.
hz muhammed (s.a.v.) olabileceği ihtimaller?
1-yalancı(haşa)
2-deli(haşa)
3-gerçekten peygamber
şimdi kendinizin peygamberlik iddiası ile ortaya çıkmış yalancı biri olduğunuzu düşünün. insan neden böyle bir yalana ihtiyaç duyabilir? kendisine sosyal statü sağlamak, zengin olmak, reis olmak, saygı duyulmak, rahat etmek gibi sebepleriniz olacaktır. allah’ı kendi yalanınıza bulaştırma potansiyeliniz olduğuna göre aslında çok bencil, geleceği düşünmeyip peşin rahat isteyen, kendi keyfini her türlü ahlaki değer ve adalet kuralının üstünde tutan biri olmanız gerekir. çünkü allah adına yalan söylüyorsanız aslında allah’a inanmamanız gerekir. eğer allah’a inanmıyorsanız neden başkalarının çıkarlarını kendi çıkarları gibi görmek olan ahlaki değerlere saygı duyasınız? sizden hesap soracak biri yoksa dünya’nızı olabildiğince keyif verici ve sıkıntıları azaltıcı bir yere döndürmek istersiniz. eğer iddia etiğiniz yalancı peygamberliğiniz bunları size karşılamıyorsa üstüne üstlük size sıkıntılar, belalar, canınıza kast eden düşmanlar, sizi yurdunuzdan rahatınızdan eden düşmanlar oluşturuyorsa yalancılıkla kâr edeyim derken zarara girdiğinizi fark edersiniz ve bu oyunu fazla sürdürmek istemezsiniz. insanları kendinize kul ve köle yapmak, herkesi kendi rahatınız için çalıştırmak istersiniz. en iyi siz yiyip içmeli, en iyide siz giyinmelisiniz. yoksa sıkıntı çekmenin bir anlamı kalmaz. şimdi hz muhammed’e bu açılardan bir bak: elçi olduğunu açıkladıktan sonra 13 yıl boyunca mekke’de sadece eziyet gördü. ona inananlarda kaçırılıp şehit ediliyorlardı. kendisinin ise can güvenliği yoktu. 3 yıl müslümanlar boykot edildi ve hepsi açlıktan ölecek düzeye geldi. yerden buldukları deri parçalarını ve ağaç kabuklarını yemek zorunda bırakıldılar. peygamberimiz zorluklardan bıkıp vaz geçti mi? hayır vaz geçmedi. yalancı biri ne yapardı? o’nun yaşadıklarının binde birini yaşasaydı hatta ilk ciddi zorlukta vaz geçerdi. tarih kayıtları mekkeli müşriklerin o’na reislik ve istediği kadar kadın teklif ettiğini yazar. peki, rahatını isteyip reislikte gözü olsaydı bu teklifi reddedip sıkıntıların her geçen gün arttığı hayata döner miydi? dönmezdi. ama rahatı ve reisliği değil sıkıntılı hayata geri dönmeyi tercih etti. peygamber rahatını bırakıp ta günde 5 defa namaz kılmayı kendisine ve inananlara farz kıldı. üstüne üstlük sadece peygambere farz olmak üzere birde gece namazı ayeti geldi ve her gece sabaha kadar inanmadığı bir namazı kıldı (!) sabah namazına kalkmak bile rahatını terk etmek olduğu halde o geceleri bile uyanıp namaz kılardı. oysaki en azından sabah namazını söylemeyip geceleri tatlı tatlı uyusaydı, zaten gün boyunca yeterince düşman ve sıkıntılar o’nu bekliyordu. yok hayır öyle yapmadı, o’nun yüzü hep yaratıcıya dönüktü. bizler müslüman olduğumuz halde o’nun bu yaptıklarını yapamıyorsak, bir düşünün bakalım. peygamber normal zamanlarda namazını terk etmediği gibi savaş zamanlarında da terk etmemiştir. peki, can boğaza dayandığı böyle zamanlarda en azından namazı değil de canını düşünmesi gerekmez miydi? ama öyle de yapmadı, hep namazını düşündü. namazı geçtim, bu insan kendisine orucu neden emretti? rahatına düşkün sefil bir yalancı bir öğün yemek yemese sinir krizleri geçirdiği halde bu insan bazen aralıksız 3 gün bir şey yemeden oruç tutardı. rahat etmek için reis olmayı isteseydi neden bedevi reisleri gibi bir eli yağda bir eli balda yaşamadı. elçi olduğunu ilan ettiğinde zaten zengin iken bütün servetini islam için harcayıp sonunda kalkanını bile bir yahudi de borç karşılığı rehin bırakmış bir halde vefat etti. neden kimseden gelen yardıma tenezzül etmedi, neden kendine zekât ve sadaka kabul etmeyi haram kıldı, neden güçlü olduğu halde düşmanlarının mallarına el koyma yoluna gitmedi ve hep adaletli davrandı? ona ve müslümanlara etmediği zulümleri bırakmayan mekke’yi ele geçirdiği zaman neden insanlardan intikam almadı? peygamber olmayan bir insan ancak bir peygamberin gösterebileceği bu olgunluğu ve sabrı ne kadar gösterebilirdi? bedir savaşında 313 kişi ile 1000 kişinin üstüne yürür müydünüz? uhud savaşında 700 kişi ile 3000 kişinin üstüne gider miydiniz? ordu derseniz az, düşman derseniz 3-4 katı. mantığınızı kullanırsanız öldürülmeniz kaçınılmaz. o’nu bu kadar kendinden emin yapan neydi? cahil bedevi toplumları eğitmek deveye hendek atlatmaktan zordur. 23 senede o en cahil ve karanlık toplumu dünya’nın en iyi bilgeleri, en adaletli ve ahlaklı insanları yapmıştır. siz ömrünüzde 2 kişiye bile sigarayı veya içkiyi bıraktırabildiniz mi? oysa hz peygamber o toplumdan zinayı, içkiyi, yalanı, dolandırıcılığı, haksız yere adam öldürmeyi ve daha nice kötü adetleri kaldırdı ve yerlerine adaleti, yoksullara yardımı, insan eşitliğini, kardeşliği, dürüstlüğü getirdi. siz yalancı olsaydınız kendinizde olmayan bu özellikleri topluma bir karakter olarak aşılayabilir miydiniz? şimdi sahabeler açısından düşünün: içlerinde azıcık şüphe duysaydılar o’nun arkasından gidip te mallarını mekke’de bırakıp canlarını tehlikeye atarlar mıydı? inanmadıkları bir kişi için savaşlara girip şehit olurlar mıydı? savaşta babasıyla, kardeşiyle karşılaşacağını bildiği halde o savaşa giderler miydi? peki, peygamberin her halini hareketini inceden inceye dikkatle takip eden insanlar en ufak bir kusurunu görseydi o’na inanırlar mıydı? peki, siz yalancı bir peygamber olsaydınız hayatınızın sonuna kadar her hareketiniz peygamberliğe uyacak olgunlukta ve bilgelikte olabilir miydi? olmadığınız bir insanın taklidini yaparak insanları ne kadar süre kendinize inandırabilirdiniz? oysa ki insanların etrafınızdan dağılması için bir gün tek bir yerde gerçek yüzünüzü göstermeniz yeterli iken. hz peygamber sahabelerine kendini bir tanrı olarak tanıtmadı. yalancı bir peygamber bu zorlukları aşıp bu mertebeye gelseydi insanlara kendine tapmasını emretmez miydi? oysa o kendinin de sizler gibi bir insan ve kul olduğunu anlatıp durdu? “kuru ekmek yiyen bir kadının oğluyum ve allah’ın kuluyum” dedi. bir kral veya tanrı değil, hep bir kul olarak yaşadı. hem de kulların en içteni. şimdi bu kadar delilden sonra cidden garipmiş şunları bi daha derinlemesine araştırayım demezseniz arkadaşlar sonra kalkıp allah kafir olanları sonsuza kadar yakıcakmış böyle iş mi olur deme hakkınız da yok kusura bakmayın. bu kadar delile rağmen bunları görmezden gelen ve o şekilde ölen kişi zaten sonsuza kadar cehennem azabını da hakkediyordur. allah iman nasip etsin.
devamını gör...
2.
dinlerin sorunu bu işte. saygı beklenir ama saygı göstermez.
devamını gör...
3.
tanımadığım insan grubu. iki üst enrydeki savlar, günümüz açısından bakıldığında mantıklı olsa dahi ancak 1500 sene önceki halet-i ruhiyeyi anlamadan böyle bir yorum yapılabilir. kuyuncuk'ta yapılmış kazılar ve açığa çıkan orta doğu din geleneği savımı doğrulamaktadır. 1500 sene önce bir insan, söylediği şeyin kadimliğine kendisini inandırabilir veyahut bunu bir yalan olarak görmeyebilir. asırlardır süren bir geleneğin sonucu olarak gerçek olmasa dahi söylediği şeye kendini ve çevresindekileri inandırabilir. insan zihni sürekli gelişmektedir. 21. yüzyılda insanların nasıl düşündüğü ve yapılan çıkarımlar olayı çözümlemede mantıklı olmayacaktır.
devamını gör...
4.
#1132760
(bkz: sıklıkla yapılan imlâ hataları)
(bkz: imlâ kılavuzu edinme yolları)
tavsiyelerimden sonra entrime başlayabilirim..
(bkz: dakka bir gol bir) inançsızlara has bir durum değildir, müslüman olmayanlara has bir durumdur. müslüman olmayan herkes inançsızdır önermesi doğru değildir. bu cümleden sonra zaten kaybettin beni sevgili dostum ama, yine de emeğine saygım sonsuz deyip, okudum...
cidden doğruyu bulmak isteyen arkadaşların okuyacağını umuyorum.
dostum, farkında mısın bilmiyorum ama, sana bir şeyi söylemem gerek...
nerede görsem tanırım bu cümleyi. yani o kadar eminsin doğru olduğuna düşüncelerinin. o kadar sabitsin yani bu konuda. bak bu bizatihi kibirdir. zannediyorum kibir de, mensubu olduğun dine göre büyük de bir günahtır...
peygamber rahatını bırakıp ta günde 5 defa namaz kılmayı kendisine ve inananlara farz kıldı
bu şirktir. farz kılan yaratıcıdır. peygamberin bir şeyi farz kılması mümkün değildir. farz dışında bir şey tavsiye ediyorsa o da sünnet olur. muhtemelen anlatmak istediğin farklıydı, ama yine de benim gibi kafası karışık iflah olmaz bir herife göre şirk şirktir, umarım affedilirsin...
peki, siz yalancı bir peygamber olsaydınız hayatınızın sonuna kadar her hareketiniz peygamberliğe uyacak olgunlukta ve bilgelikte olabilir miydi?
olamadığı yerlerde de bazı ayetler, yahut hadisler kullanılarak uygunmuş gibi gösterilebilirdi, bu çok açık. ne demek istediğimi şöyle ifade edeyim:
ahzâb 50:(diyanet mealidir)
ey peygamber! mehirlerini verdiğin eşlerini, allah’ın sana ganimet olarak verdiği câriyelerini, seninle birlikte hicret eden amca kızlarını, hala kızlarını, dayı kızlarını, teyze kızlarını sana helal kıldık. ayrıca mümin bir kadın kendini peygambere mehirsiz olarak bağışlar, peygamber de onunla evlenmek isterse, diğer müminlere değil, sırf sana mahsus olmak üzere, onu da sana helâl kıldık. müminlere eşleri ve sahip oldukları câriyeleri hakkında hangi kuralları geçerli kıldığımızı biliyoruz. sana mahsus olanı güçlük çekmeyesin diye meşrû kıldık. allah çok bağışlayıcı, pek esirgeyicidir.
bugünün yalancı hocalarının yaptığı gibi, misal yani... yanlış anlama. ben muhammed yalancıdır demiyorum, argümanların üzerinden gidiyorum sadece...
cahil bedevi toplumları eğitmek deveye hendek atlatmaktan zordur. 23 senede o en cahil ve karanlık toplumu dünya’nın en iyi bilgeleri, en adaletli ve ahlaklı insanları yapmıştır. siz ömrünüzde 2 kişiye bile sigarayı veya içkiyi bıraktırabildiniz mi? oysa hz peygamber o toplumdan zinayı, içkiyi, yalanı, dolandırıcılığı, haksız yere adam öldürmeyi ve daha nice kötü adetleri kaldırdı ve yerlerine adaleti, yoksullara yardımı, insan eşitliğini, kardeşliği, dürüstlüğü getirdi.
yeterince başarılı olamamış olacak ki; ölümünden sonra tüm arap yarımadası karışmış, imamlık halifelik kavgaları baş göstermiş. o harikalar gibi anlattığın müthiş ortamdaki ashabı, kendisinin işaret etmesine rağmen ali'yi değil başkalarını halife yapmıştır. çok söz dinliyormuşlar gerçekten, harikalarmış, müthişlermiş, falan filan...
aslında daha çok şey var anlatmak, yazmak istediğim ama çok sıcak...
dini bir şaka yapmadım, cehennemden bahsetmiyorum.
istanbul çok sıcak...
(bkz: sıklıkla yapılan imlâ hataları)
(bkz: imlâ kılavuzu edinme yolları)
tavsiyelerimden sonra entrime başlayabilirim..
(bkz: dakka bir gol bir) inançsızlara has bir durum değildir, müslüman olmayanlara has bir durumdur. müslüman olmayan herkes inançsızdır önermesi doğru değildir. bu cümleden sonra zaten kaybettin beni sevgili dostum ama, yine de emeğine saygım sonsuz deyip, okudum...
cidden doğruyu bulmak isteyen arkadaşların okuyacağını umuyorum.
dostum, farkında mısın bilmiyorum ama, sana bir şeyi söylemem gerek...
nerede görsem tanırım bu cümleyi. yani o kadar eminsin doğru olduğuna düşüncelerinin. o kadar sabitsin yani bu konuda. bak bu bizatihi kibirdir. zannediyorum kibir de, mensubu olduğun dine göre büyük de bir günahtır...
peygamber rahatını bırakıp ta günde 5 defa namaz kılmayı kendisine ve inananlara farz kıldı
bu şirktir. farz kılan yaratıcıdır. peygamberin bir şeyi farz kılması mümkün değildir. farz dışında bir şey tavsiye ediyorsa o da sünnet olur. muhtemelen anlatmak istediğin farklıydı, ama yine de benim gibi kafası karışık iflah olmaz bir herife göre şirk şirktir, umarım affedilirsin...
peki, siz yalancı bir peygamber olsaydınız hayatınızın sonuna kadar her hareketiniz peygamberliğe uyacak olgunlukta ve bilgelikte olabilir miydi?
olamadığı yerlerde de bazı ayetler, yahut hadisler kullanılarak uygunmuş gibi gösterilebilirdi, bu çok açık. ne demek istediğimi şöyle ifade edeyim:
ahzâb 50:(diyanet mealidir)
ey peygamber! mehirlerini verdiğin eşlerini, allah’ın sana ganimet olarak verdiği câriyelerini, seninle birlikte hicret eden amca kızlarını, hala kızlarını, dayı kızlarını, teyze kızlarını sana helal kıldık. ayrıca mümin bir kadın kendini peygambere mehirsiz olarak bağışlar, peygamber de onunla evlenmek isterse, diğer müminlere değil, sırf sana mahsus olmak üzere, onu da sana helâl kıldık. müminlere eşleri ve sahip oldukları câriyeleri hakkında hangi kuralları geçerli kıldığımızı biliyoruz. sana mahsus olanı güçlük çekmeyesin diye meşrû kıldık. allah çok bağışlayıcı, pek esirgeyicidir.
bugünün yalancı hocalarının yaptığı gibi, misal yani... yanlış anlama. ben muhammed yalancıdır demiyorum, argümanların üzerinden gidiyorum sadece...
cahil bedevi toplumları eğitmek deveye hendek atlatmaktan zordur. 23 senede o en cahil ve karanlık toplumu dünya’nın en iyi bilgeleri, en adaletli ve ahlaklı insanları yapmıştır. siz ömrünüzde 2 kişiye bile sigarayı veya içkiyi bıraktırabildiniz mi? oysa hz peygamber o toplumdan zinayı, içkiyi, yalanı, dolandırıcılığı, haksız yere adam öldürmeyi ve daha nice kötü adetleri kaldırdı ve yerlerine adaleti, yoksullara yardımı, insan eşitliğini, kardeşliği, dürüstlüğü getirdi.
yeterince başarılı olamamış olacak ki; ölümünden sonra tüm arap yarımadası karışmış, imamlık halifelik kavgaları baş göstermiş. o harikalar gibi anlattığın müthiş ortamdaki ashabı, kendisinin işaret etmesine rağmen ali'yi değil başkalarını halife yapmıştır. çok söz dinliyormuşlar gerçekten, harikalarmış, müthişlermiş, falan filan...
aslında daha çok şey var anlatmak, yazmak istediğim ama çok sıcak...
dini bir şaka yapmadım, cehennemden bahsetmiyorum.
istanbul çok sıcak...
devamını gör...
5.
inançsızlara has bir durum değildir. ateistsler dışında inançlı olan musevi, hristiyan, budist, taocu, zerdüşt, şaman ve bilumum müslüman olmayan dünyanın geri kalanına has bir durumdur.
devamını gör...
6.
birader hz muhammed'e peygamber demeyen yani dünyanın 4'te 3'ünün de işi gücü yok sizin peygamberinize kir atmaya çalışıyor. upuzun da yazmışsın. kendinizi bu kadar üstün görmeyin. adam bakmış, okumuş mantığına yatmamış inanmamış geçmiş. bunu anlamak bu kadar zor değil. ayrıca bir insan niye peygamber taklidi yapsın diyorsun 2021'de bile bunu yapan oluyor şaşıracak bir şey yok. kimi çıkarı için yalan söylüyor kimi gerçekten peygamber olduğuna inanıyor.
devamını gör...
"hz. muhammed'e kir atmaya çalışanlar" ile benzer başlıklar
kir
1