insanlar ekmek bulamıyorsa bergen nasıl 7 milyon izleniyor

insanlara, “herkes fakir değil bir siz fakirsiniz” inancını yerleştirmeye çabalıyorlar.

sayın cumhurbaşkanım yapın şu adamı artık yiğit bulut gibi danışmanınız siz de rahatlayın biz de. geliyor 2.yiğit bulut. programı izledim ve bu herif aslında ne yaptığının tam da farkında. öyle söylediğine kendisi de inanmıyor ama inanacak kitle var. sahi bir ara tükürüyorduk dolar 8 lira olursa diye, ne oldu bizim o iş?

hitap ettiği kütle çıkar telefonunu kütlesiyle aynı zeka seviyesine sahip olduğu için bu kesimde karşılık bulacaktır.
dostlar zaten tek işi televizyon programlarında karşısındaki kişiyi laf kalabalığı ederek konuşturmayan bi şahıstan farklı bir açıklama beklemek mucize olur.

armut ile elma yi toplamak gibi bir şey;

geçim yani nafaka noktasında güçlük çekmek, kültürel anlamda kendisini doyurmak için "bergen" filmine gitmenin önüne geçmesine engel değildir. aynı konu, kitap okumak ile ilgili de geçerlidir. şöyle ki; geçinmek için sıkıntı içinde olabilirsiniz, ve fakat bu sizin kitap alıp okumanıza engel değil.

bu nasıl bir algı ya? insanlar kafa dağıtmak için hiç mi bir şey yapmasın? neden her şey lüks görülüyor?

kuru ekmeği bulup yiyenler, bergen'e gitmişler. ben daha izlemedim mesela.

telefon dan sonra sıra sinema ya geldi demek
bunlar istiyor ölelim çok ilginç insanlar. bu kadar çok bahane bulmaya çalışmaktansa durumu düzeltmeye çalışsalardı aslında sorun kalmazdı.

sen beynin olmadan nasıl yaşayabiliyorsan öyle işte.

a. a dolayı izleniyor diyecek insanlar için avukat bulabilirim.

t: cahilce bir söylemdir.

her dakika kar zarar hesabı yaparak.
kızıma, sivri biber al dedim.
market görevlisi uyarmış onu, kilosu 40 tl civarı alacağından emin misin demiş.
kızım 300 gr aldı.
bu zamanda biber lüks ve o yüzden pahalı.
dün domates almıştı 25 tl'ye.
kışın domates biber salatalık pahalı olur, bunun bilincindeyiz.
ama bu sene pahalılık bile kendini katladı.
pahalılığa rağmen bergen'i izledim, evgeny grinko konserine gittim.
oğlum sinemaya gitmiyor, lüksünü yakıta harcıyor.
kızım kozmetik seviyor.
ortancam gezmeyi seviyor.
hep bir şeyler için, biraz daha fazla para harcıyoruz.
her şeyden kısarsak, yaşamın hiç tadı kalmaz.
yaşamdan tat almaya çalışmamız demek, hayat pahalı değil, demek değil.
ekonomi rayında demek değil.
biraz daha mantıklı bir tespit yapılsaydı keşke.

insanlar artık sinema vb. aktiviteleri bir sosyal faaliyet olarak değil akıl sağlıklarını korumak için yapıyorlar. kullandıkları en ucuz ilaçlar... yoksulluğun ve faşizmin hapsettiği ruhsallığın içinde yaşamak için derilerinin gözeneklerinden dışarı çıkacak imkanlar arıyorlar. 7 milyonun temsil gücü ya da 1 filme gitmiş olmanın gelir düzeyini göstermemesi gibi mantık hataları bir yana, bu ekonomik koşullarda bu tür bir propaganda ahlaksızlıktır..

t: bir 'küçük' iddia

biz de 'küçük' bir iddiada bulunalım o zaman. böyle büyük buhran zamanlarında insanlar sefaletlerinden kaçıp bir nebze nefes almak için sinema gibi yerlere sığınırlar. en azından 2-3 saatliğine gerçek hayattan uzaklaşma algısı yaratır bu insanlar üzerinde. nasıl, iyi mi?

hoş, bu sadece iddia da değil. üzerine yapılmış çalışmalar var. örneğin, amerikadaki sekiz buhrandan beşinde sinema endüstrisi sıçrama yapmış. 'lipstick effect'e benzer bir durum kısacası bu. oradaki iddia da yine buhran zamanlarında insanların pahada küçük olan lüks sayılan ürünlere yönelmesi. ha, rujun neresi lüks diyecek olanlar olabilir. mesele de bu ya, lüks olmayan şeyler artık lüks oluyor buhran zamanlarında.

bir de film 'bergen' olunca, muhtemelen halk kendisiyle %100 örtüştürdü olayları. sürekli bir bela var kendisini zorlayan, hayatı dar eden, öldürmek isteyen ama ne yapıp ediyor kendisini yine o belanın kollarına bırakıyor bergen. tanıdık geliyor bir yerlerden...

ben başka bir iddiada bulunmak istiyorum, madem herkes götünden iddia sallayabiliyor ben de yaparım, ne var yani? o filme giden insanların %90'ı filmin şarkıcı bergen yerine şehir olan bergen'i konu edindiğini düşünüyordu. hani nasıl gidilir, nesi güzeldir, nereleri gezilir, *kalıcı olarak kalmanın yolları nedir* falan.

jem de "küçük" tür ama mide bulandırır.
bir fikri yerle bir etmek için onu en itibarsız insana söyletirler..
mr. kucuk üzerinden partili cumhurbaşkanının ekonomistliği sorgulatılıyor.
öte yandan bop'ta post-modern "armageddon" sonrası için "herkes"e akıbeti hatırlatılıyor.
bop'ta 100 yıllık united states of anatolia, step by step.
bop'a batmış yavru vatana ise "bye bye".

mal beyanıdır.

klasik yalaka işte ne bekliyordunuz? 85 milyonluk ülkeden bahsediyor ancak şu sözlerin ne kadar saçma, aptalca ve cahilce olduğunun farkında bile değil…

telefonunu çıkar argümanıyla aynı kafada bir soru. ama şimdi ne yapacağız, rahmetlinin mezar taşını mı sokalım soruyu soranın ağzına?

şukret ,bak parmakların var yazabiliyorsun.

izlerken ekmek yemiyorlar...

bergeni 7 milyon kişinin izlediği ülkede kriz olması gayet normal.

ben bergen'i bu film ile tanıdım, filme gittiğimden değil bu arada, herkes konuşuyor da ondan. o 7 milyon insanın en azından %90'ının bergen diye biri olduğunu 1 ay önce öğrendiklerine yemin edebilirim ama kanıtlayamam. geçen gün bergen'in b'si yoktu ortalıkta, birden "hayatımızın ayrılmaz bir parçası" haline geldi. argümanlar(!) bile ona ya da filmine dayandırılır oldu.