1.
sabah günün ilk ışıklarıyla uyandın. kendine gelmek üzere elini yüzünü bir güzel yıkadın. dolaptan aldığın birkaç kahvaltılık ile karnını doyurdun. araban varsa arabana bindin yoksa otobüs durağına kadar yürüdün. arabandaysan trafik içinde sıkıştın, şarkı açarak trafik sıkıcılığını atlatmaya çalıştın. otobüsteysen senin gibi yüzü gülmeyen, bir anlamsızlık içinde savrulan 50 kişiyle bir arada kaldın. çalıştığın yere varınca sevmediğin ama seviyormuş gibi yaptığın arkadaşlarına ve o imrenip içinden küfürler yağdırdığın patronuna çok sevimli günaydın dileklerinde bulundun. tüm gün boyunca mısır'da alkol karşılığında çalışan köleler gibi çalıştın. emeğini ve zamanını verdin. ay sonunda geçinmeye anca yeten birkaç kağıt parçası için bir daha geri gelmeyecek zamanını harcadın. günün yorgunluğuyla evine gitmeye başladın. yine aynı yorgunluk, bir önceki günkü gibi. aynı sokaklar, aynı yaşam. evine vardın. televizyonunu ya da netflix'ini açıp izlemeye başladın. eğer varsa eşin ya da çocukların ile birkaç kelime konuştun. 24 saat içinde senin için değerli olan ailenle sadece bir akşam yemeği yedin. sonra televizyon/netflix izleyerek mutlu hayatına devam ettin. uykun gelmeye başladı. bir sonraki günün tekdüzeliğini fark edip içten içe mutsuzluğunla yatağına yattın ve göz kapaklarını kapattın. birkaç saat uyuduktan sonra...
sabah günün ilk ışıklarıyla uyandın...
sabah günün ilk ışıklarıyla uyandın...
devamını gör...
2.
hafta sonu geldiğinde haftanın tüm yoğunluğunu ve yorgunluğunu üzerinden atmak istedin. dopdolu sokakların gürültülü halleri, kulak kanatan alışılmış pistonlar, yok olsa büyük bir sükûnet yaratacak hengâme... tüm hafta boyunca kaçmaya cesaret edemediğin, hayatını lanet bir 50 seneye çeviren amaçsız alışkanlıklar silsilesi. köşede bir liraya dünyaya meydan okuyan cengaver sokak simitçisi. birden simitçi gibi olmak istedin. yaşlandığında emekli olmazsan sokakta kalacağını düşündün. sonra özgürce yaşamayı düşündün. 365 günün 15 günü için patronundan izin almana gerek olmayan bir hayat. içinden o simitçiye küfürler yağdırdın. nasıl özgür olabilirdi sokakta simit satmaya çalışan bir adam? sen, senelerce emek verip meslek edindin, okudun. özgürlük senin hakkındı, o simitçinin değil. seni bağlayan onlarca sebep vardı, vazgeçemediğin... simitçinin ise sadece bir arabası.
devamını gör...
3.
mevcut olan sistem.
devamını gör...
4.
içten içe bir şey hissettin. bir şeyler rahatsız ediyordu seni. bu dünya bu kadar mıydı? doğ, büyü, yaşlan öl. tüm bu tantana, bu varlık ve yokluk böyle bir yaşam için miydi? madem böyle bir yaşam içindi her şey peki ya içinde yağlanmış bıçak gibi rahatsız eden neydi seni? ebedi bir azap çektiren neydi sana? varlığını hissettiğin lakin adını koyamadığın? bunu geçiştirmek için televizyonunu açtın. bir yandan da telefonunu alıp sosyal medyada gezmeye başladın. fakat içindeki bıçak bir türlü körelmiyordu.
devamını gör...
5.
neden geldin bu dünyaya? bu kalabalık içinde ne olduğunu anlamadan ölmek için mi? her şey bu kadar mı sahiden? onca etkileyici bahar, onca dondurucu kış, onlarca kız, bir gün ölmek için mi? bunca yorgunluk, bunca keder, toprak altındaki kurda, kuşa yem olmak için mi? bunca mutluluk, anı, arkadaşlık, yaşanan saf duygular, sadece yaşamak için mi? başrolü olduğun filmin sonunu izleyemeden salonu terk eden tek sen değil misin? bunun için mi bunca hengame? bunun için mi onca savaş, onca barış, onca insan? bir gün yok olmak mı yolun sonu? sonuna varıp fark etmemek mi insanın yolu?
devamını gör...
6.
çalışmak zorunda bırakan sistem var oldukça kaç para kazansan da kölesindir bana kalırsa.
konforlu köle ve konforsuz köle diye ikiye ayırabiliriz.
konforlu köle ve konforsuz köle diye ikiye ayırabiliriz.
devamını gör...