1.
ilk albümü whiskey’i 1996 yılında çıkaran isveçli jaje johansson’un sahne adı. trip-hop/elektronik-pop ve yer yer synth-popa kayan müzisyen, chet baker’a olan hayranlığı sebebiyle müzisyen olmaya karar vermiş. çok bilinen so tell the girl that ı’m back in town’ı büyüdüğü küçük isveç kasabası trollhattan’da babaaanesini ziyareti sırasında yazmış.
son albümü king cross 2019’da yayınlandı.
bir röportajında;
"ilk üç dört albümümde anlattığım yalnızlık, çok yalnız birinin yazdığı yalnızlıktı, albümlerin geri kalanında anlattığım yalnızlık, sevdiğim insanlardan uzaklaşmanın yalnızlığı” demiştir.
benim favorim olan poison albümünden far away, alone again dinleyerek aşk acısını pekiştirebilirsiniz.
son albümü king cross 2019’da yayınlandı.
bir röportajında;
"ilk üç dört albümümde anlattığım yalnızlık, çok yalnız birinin yazdığı yalnızlıktı, albümlerin geri kalanında anlattığım yalnızlık, sevdiğim insanlardan uzaklaşmanın yalnızlığı” demiştir.
benim favorim olan poison albümünden far away, alone again dinleyerek aşk acısını pekiştirebilirsiniz.
devamını gör...
2.
pek severim, terapi gibi müziği ve yumuş yumuş sesiyle ve "she doesn't live here anymore" tek geçerim..
devamını gör...
3.
so tell the girls that i'm back in town şarkısıyla tanıştığım, tanıştıktan sonra da asla dinlemeyi bırakmadığım ve her şarkısında kendimi kaybettiğim isveçli sanatçı.
kendisiyle alakalı iki anımı sizinle paylaşmak isterim;
yıl 2012 falan. yine, so tell the girls that i'm back in town şarkısını bir gece loop'a almış dinlerken, gözümün önüne kısa kısa sahneler gelmeye başladı. hemen yerimden fırlayıp bir kalem kağıt ile yazmaya başladım. şarkıyı sürekli dinleyip, hayal kurup gözümün önüne gelen sahneleri birleştirdim. en sonunda ise kısa film tadında senaryo haline getirdim. kendisiyle ilişiği olduğunu düşündüğüm tüm mail adreslerine ingilizceye çevrilmiş hikayeyi gönderdim ve birgün bir mail geldi. mailde; yazılan hikayenin başarılı olduğu fakat hali hazırda çekilmiş klip olduğu için senaryo alımlarının kapalı olduğu yazıyordu... so what?! ticari değildi ki niyetim diye hayıflanmıştım...
daha sonraları 2016-17 yılları arasında babylon'da çalışırken, jay jay johanson'nın konser vereceğini güncellenen etkinlik takviminde gördüğümde kendimden geçmiştim. o gün gelip çattığında kendisi prova alırken ben de barın içinden onu izliyor ve dinliyordum. sahneden indi ve bara doğru yürümeye başladı, geldi ve bira istedi. istediği birayı verirken ona bir şey söylemem gerektiğini söyleyip, yaşadığım anıyı paylaştım. şaşırdı, hoşuna da gitti. yıllar sonra gelen bu denk gelişti sanırım şaşırtan. hayal kırıklığımı paylaştığımda da bana kendi kişisel mailini verip, bu hikayeyi tekrardan göndermemi istemişti. heyecanla gönderdim tabii ki, kendimi bir kez daha tanıtarak. bu sefer gerçek bir yorum gelmişti, konunun muhattabından. içimdeki ukde en azından gitmişti.
bunu yaşamış olmak beni çok mutlu ediyor ve şaşırtıyor. yabancı bir şarkıcı ile denk gelmek değil, yanlış anlaşılmasın. çünkü böyle birkaç anım daha var. fakat yıllar öncesinde şarkısını dinlerken hayal kurup, bir şeyler karalayıp, ona ulaştırma çabasına girip başarısız olmuşken, yıllar sonra bunu gerçekleştirebilmiş olmak aşırı farklı geliyor bana.
neyse işte, bu da böyle bir anımda.
birgün ben affleck'le nasıl sahlep içtiğimi de anlatacağım.
kendisiyle alakalı iki anımı sizinle paylaşmak isterim;
yıl 2012 falan. yine, so tell the girls that i'm back in town şarkısını bir gece loop'a almış dinlerken, gözümün önüne kısa kısa sahneler gelmeye başladı. hemen yerimden fırlayıp bir kalem kağıt ile yazmaya başladım. şarkıyı sürekli dinleyip, hayal kurup gözümün önüne gelen sahneleri birleştirdim. en sonunda ise kısa film tadında senaryo haline getirdim. kendisiyle ilişiği olduğunu düşündüğüm tüm mail adreslerine ingilizceye çevrilmiş hikayeyi gönderdim ve birgün bir mail geldi. mailde; yazılan hikayenin başarılı olduğu fakat hali hazırda çekilmiş klip olduğu için senaryo alımlarının kapalı olduğu yazıyordu... so what?! ticari değildi ki niyetim diye hayıflanmıştım...
daha sonraları 2016-17 yılları arasında babylon'da çalışırken, jay jay johanson'nın konser vereceğini güncellenen etkinlik takviminde gördüğümde kendimden geçmiştim. o gün gelip çattığında kendisi prova alırken ben de barın içinden onu izliyor ve dinliyordum. sahneden indi ve bara doğru yürümeye başladı, geldi ve bira istedi. istediği birayı verirken ona bir şey söylemem gerektiğini söyleyip, yaşadığım anıyı paylaştım. şaşırdı, hoşuna da gitti. yıllar sonra gelen bu denk gelişti sanırım şaşırtan. hayal kırıklığımı paylaştığımda da bana kendi kişisel mailini verip, bu hikayeyi tekrardan göndermemi istemişti. heyecanla gönderdim tabii ki, kendimi bir kez daha tanıtarak. bu sefer gerçek bir yorum gelmişti, konunun muhattabından. içimdeki ukde en azından gitmişti.
bunu yaşamış olmak beni çok mutlu ediyor ve şaşırtıyor. yabancı bir şarkıcı ile denk gelmek değil, yanlış anlaşılmasın. çünkü böyle birkaç anım daha var. fakat yıllar öncesinde şarkısını dinlerken hayal kurup, bir şeyler karalayıp, ona ulaştırma çabasına girip başarısız olmuşken, yıllar sonra bunu gerçekleştirebilmiş olmak aşırı farklı geliyor bana.
neyse işte, bu da böyle bir anımda.
birgün ben affleck'le nasıl sahlep içtiğimi de anlatacağım.
devamını gör...
4.
başına bir edit: başlık jay-jay johanson şeklinde düzenlenmeli.
eski karalamalarıma şöyle bir göz gezdirdim. jay-jay johanson hakkında yazdıklarımı gördüm. iki yıl önce bir bahar günü eski evimin l koltuğunda uzanırken, yaşananlar yaşanmış ve yaşanacaklar hakkında iyimser bir tavır takınmışken, dingin bir huzurla tanıdık bir melankoli arasında gezinirken dinlemişim. o günü not etmişim. yıllardır aradığım bir şeyler varmış ama farkında değilmişim. bulduğum esnada idrak etmişim arayışımı.
gelenektir, töredir, ananedir, örftür, kanundur: 68 doğumlu, isveç nüfusuna kayıtlı profesyonel depresif.
how can i go on
you'll miss me when i'm gone
why wait until tomorrow
smoke
paranoid
believe in us
anywhere anytime
eski karalamalarıma şöyle bir göz gezdirdim. jay-jay johanson hakkında yazdıklarımı gördüm. iki yıl önce bir bahar günü eski evimin l koltuğunda uzanırken, yaşananlar yaşanmış ve yaşanacaklar hakkında iyimser bir tavır takınmışken, dingin bir huzurla tanıdık bir melankoli arasında gezinirken dinlemişim. o günü not etmişim. yıllardır aradığım bir şeyler varmış ama farkında değilmişim. bulduğum esnada idrak etmişim arayışımı.
gelenektir, töredir, ananedir, örftür, kanundur: 68 doğumlu, isveç nüfusuna kayıtlı profesyonel depresif.
how can i go on
you'll miss me when i'm gone
why wait until tomorrow
smoke
paranoid
believe in us
anywhere anytime
devamını gör...
5.
az bilinen güzel şarkılarındandır.
devamını gör...
6.
ütü yaparken hatrıma düşen hüzün tanesi.
devamını gör...
7.
devamını gör...
8.
keep it a secret şarkısıyla beni alan ve bırakmayan omuzlarımdan tutup döndürüp döndürüp savuran karanlık ve aşksal şarkıların aranan ismi
devamını gör...
9.
yıl 2002-2003 gibi bı şey olması lazım. paris te okuyorum osira. birkaç arkadaş konserine bilet aldik.
velasili konser günü kapıya bı gittik, konser iptal edilmiş.
sonra 2008 civarı jay jay imi galatasaray üniversitesi festivalinde izlemek nasip oldu;)
she is mine but i am not hers...
velasili konser günü kapıya bı gittik, konser iptal edilmiş.
sonra 2008 civarı jay jay imi galatasaray üniversitesi festivalinde izlemek nasip oldu;)
she is mine but i am not hers...
devamını gör...
10.
devamını gör...
11.
bana ankara'daki iş çıkışlarını, 17:30'da servisle eve döndüğüm yorgun ve tatsız günlerimi hatırlatan şarkıcı. o zamanlar listelerimde çokça dolaşırdı, serviste yorgunluktan uyuyana kadar çalardı arka planda. bundan olsa gerek şimdi hiç duymak istemiyorum. ama şu iyidir:
devamını gör...