kadınlardaki belalı erkek takıntısı

ah şu kadınlar.. ürkek, kırılgan varlıklar. korunma iç güdüsü genetik kodlama hep.

masumlar, başlarda 'belalı ama bana karşı çok saygılı, beni çekip çevirir, kollar da, ne kadar nazik' diye düşünürler hep..

fitili kısa olan belalı tipler için ise başlarda mini etek giyilmesinde hiç bir sakınca yokken, ilişkinin ilerleyen safhalarında başın önde dursun'a evrim süreci hızlı gelişir, bilinmez..

hayatını kurtaracağı düşünülen tipler, kurtulmak istenen tiplere dönüşür zamanla.. başlarda yine seven kadın, bu tür erin her istediğini yapmakta beis görmez, istediği de budur belki.. zayıflık, kadın seçilimi.

kendini özgür hisseden kadınların özgürlüklerini zamanla kaybettiklerinin farkına varmaları da hemen olmaz.. bakılır, peki denilir, devam edilir, kaybetme korkusu belki..

sonrası bilinen hikayeler, haberlerde gördüklerimiz..

hayrarinna rinna rinna rinanay.. y kuşağı hanımları kendimizi kandırmayalım.

erkeklerde ki belalı kadın takıntısı ile aynı durumdur.

aslında bu tarz kadınların asıl hoşuna giden belalı olması değil böyle kişilikleri güçlü görmeleri ve kendilerini koruyacağından emin oldukları için "bakın bana kedi size kaplan" tarzı hoşlarına gitmektedir. kendilerini güçlü gibi gördükleri bu erkeklerin yanında özel hissetmektedirler. oysa ki böyle hissetmek için belalı olmasına hiçte gerek yoktur. seven her insan sevdiğine kendini özel hissettirir zaten. gerekli olan şey bela değil sevgidir sevgili kadınlar, sevgi.

belalı erkek olduğunu kendilerine bağlandıktan sonra gösteren erkekler topluluğuna takıntılı kadınlar kolonisi

genellikle 3. sayfa haberi ile biter.

biz de kendi çapımızda gayet belalı şahsiyetlerdenizdir. arada fazla olunca mahalledeki gençlere bile dağıttım olur*.
mesela mutfak aleminde gayet namımız ilerlemiştir. cismimi görmeyi bırakın, ismimi duyan bilimum yemek ve tatlı saklanacak yer arar. hele ki mutfağa girersem korkusundan tabaklar kendilerini dolaptan atar, tatlılar ruhlarını orada teslim ederler. herbir tatlıyı çiğ çiğ yerim, acımam. mutfak aleminin raconu serttir. racona ters hareket yapanların ikinci bir şansı olmaz*

hepsinde bu takıntı yoktur muhakkak. ancak bazı kızlar var ki insana “kızım sen neyin kafasını yaşıyorsun” dedirtiyor. geçenlerde önüme sevgilisinin arkadaşının boğazına bıçak dayayarak sevgilisine video gönderen birisinin haberi düştü. haberi okudum. sonra da haberdeki videoyu izledim.

haber burada, okumayan izlemeyen varsa entrynin devamını okumadan önce lütfen girin ve videoyu izleyin.

boğazına bıçak dayanan eleman diksiyonundan anlaşıldığı üzere eğitimli ya da eğitim alan bir insan, ayrıca güçsüz bir insan belli. böyle bir insanla da eğitimli ya da eğitim alan bir kadının arkadaşlık ettiğini düşünüyoruz.

şimdi bıçak dayayan ayıya bir bakın. diksiyona konuşmaya bir bakın. “açiyün mü açmiyün mü lan? “ farkettiniz mi. yani kendini farklı göstermiştir, kandırmıştır vs söylemlerine inanılacak bir tipi var mı şu bıçak dayayan ayının sizce?

not : yöresel ağızla konuşan insanlara değil burada lafım. burada diksiyon ve üslup meselesi var. günümüzde 90 sonrası doğumlu bir insan nerede yetişirse yetişsin diksiyonunu hele de eğitim alıyorsa büyük ölçüde düzelmiş oluyor, en azından bu kadar kötü olmuyor. bu eleman sizce eğitimli birisi mi?

yok böyle bir şey. lisede maço erkek seviyorum falan diyorduk ama zaten büyüdükçe, okudukça, öğrendikçe ergenlik gecince bitiyor bu tarz saçma istekler. zaten erkeklerde de durum ayni degil mi? kendim de dahil tanıdığım tüm kadınlar “normal” adamlardan hoşlanıyoruz.

ben en ergen zamanımda bile uzak dururdum o tiplerden hatta nefret ederdim. kendini paralayan arkadaşlarım sayesinde yeterince efsunlanmış olmalıyım.

takıntıdan çok bir gösteriş,hava atma,yarış halinde olma ve kıyaslarken altta kalmama içgüdüsnden kaynaklı geldiğini düşünüyorum. koruyup kollama kısmı bana kalırsa bir kılıf. kalemiyle konuşanlara değil masaya yumruk vuranlara saygı duyan kadınların çoğunluğu hakim.

çağımızın unutulmayan travmalarından yalnızca birisi. nerede belalı tip buluyorsa takılıyorlar sonra da şiddet görüyoruz, öldürülüyoruz, kadın cinayetlerine dur diyecek yok mu falan filan. sen seçiyorsun bu yolu. onun için de ağlama boştan yere.

edit: (bkz: cinayeti meşrulaştıran kadın zihniyeti)

tacizi, tecavüzü, cinayeti meşrulaştırmakla elinize birşey geçmeyecek.

edit; erkekler bu cesareti nereden buluyor diye sormuyor da beni eleştiriyor, şaka mısınız ?! hiç bir erkeğin “belalı kadın” tarafından öldürüldüğünü duydunuz mu?! belalı ne demek bir açıklayın da ona göre gardımızı alalım.

bu konuya dair sorularım var. cevaplayın bakalım.

manevi olarak sağlıklı, yetiştiği çevrenin belli bir seviyesi olan bir kadının böylesi adamlardan uzak durması olasıdır ve doğrudur. peki ya bu sağlıklı kadınlara musallat olanları napıcaz?

ya kadının yaşadığı tramvalar varsa farkında olmadan böylesi adamlara kapılıyosa? ohh, sen geçmişindeki sorunları çözemedin iyi ki öldün mü diyeceğiz?

son olarak bu adamlar neden belalı? neden böyle yetiştiriyolar bu adamların nasıl çevresi var ki böyle tipler ortaya çıkıyor?

bir kadının tercihlerini sorgulayacaksak bu adamları da sorgulayalım biraz.

kadın erkek ilişkisinden pek anlamam ama sanırım ilk başta kadınlara nazik kibar ve anlayışlı maskesiyle yaklaşıyorlar. kadınlar da bu adamdan bana zarar gelmez diye düşünüyor. aslında bence belalı adam istemiyorlar. sado mazo değilse bir kadın neden bir şerefsizin eline düşüp hayatını zindan etmek istesin ki yoksa?

(bkz: sorunlu erkekleri değiştirmeye çalışmadan önce kendinizi değiştirin)
(bkz: zaten değiştirmeye çalışırken iyice zıvanadan çıkıp ruh hastası olarak piyasaya sürülüyorsunuz)
yazık kafanıza..
sizi kim niye değiştirsin? niye sevsin ?

insan gençken bilemiyor, duygularını uçta yaşayan saplantılı bir manyağı kendisini çok sevdiğinden sanıyor, düzelir diye düşüyor. az önce şebnem şirin'in haberine bakarken o caninin de profiline göz gezdirdim. yani kim ne derse desin insanın içi biraz da dışına yansıyor. çocuğun belalı bir tip olduğu belli. zaten yeni moda belalı tip erkekler aynı tornadan çıkmış gibi giyiniyorlar. beylik sözler yazmalar, ağır abi pozları vermeler... hepsi birbirinin aynı.
ailelere çok büyük iş düşüyor. kızlarımızın aile içinde sevilmesi, ilgi görmesi son derece önemli ki bu manyakların saplantılı hallerini sevgi sanmasınlar, hiç kimse için aşırı fedakarlıkta bulunmasınlar, ailesinin adam edemediğini kendisinin düzeltebileceğini düşünmesinler, kıskançlığıyla onu boğan birinin onu korumak, sevmek olduğundan değil özgüvensiz bir insan olduğu için böyle davrandığını bilsinler.
biz çocuklarımızın başında olmak zorundayız.
ama işte başlarında olsak dahi bu bile yeterli gelmiyor bazen. gencecik bir doktor kızı öldürmüştü platonik aşığı kız hiç ümit vermemişken. o yüzden hep diyorum hayat iyilerin karşısına iyileri çıkarsın.
ülkedeki hukuk sistemi de ne yazık ki böyle manyakları daha teşvik edici oluyor kimi zaman. kimlerle ilişki içinde olduğumuza son derece dikkat etmemiz gereken bir dönem. devir gerçekten tehlikeli insanların bol olduğu devir. eskiden çocuklar daha serbest büyürdü şimdi elimiz onlara baskı kurmadan üzerlerinde olmalı.

tek tek kadınlar öldürülüyor ve hala suçlu henüz öldürülmemiş kadınlar mı? durduk yere bile zarar görebiliyoruz. kocasından babasından kardeşinden. çalışma arkadaşımdan, yolda hiç tanımadığı bır adamdan eve gelen tamiratçıdan kuryeden, yolda yanından geçtiğinizden, öğrencinizden ve hatta sizi takıntı yapmış ya da reddettiğiniz birinden! hepsinde mi kadın suçlu? hiç caydırıcı olmayan cezaların, işlemeyen adaletin, koruyamamış olmanızın, kafanızı çevirip ürettiğiniz bahanelerinizin, arkasına sığındıgınız “erkek adam” lafının suçu yok mu? utanmadan birde buraya “belalı tip” yazanlar. sen ve senın gibi düşünen hepiniz belasınız. illaha cinayet işlemenize gerek yok.

#1422979
cevap istenmiş vermezsek olmaz.

''manevi olarak sağlıklı, yetiştiği çevrenin belli bir seviyesi olan bir kadının böylesi adamlardan uzak durması olasıdır ve doğrudur. peki ya bu sağlıklı kadınlara musallat olanları napıcaz?''


musallat olanları derhal ailenin büyüklerine, erkeklerine havale edeceğiz..

''ya kadının yaşadığı tramvalar varsa farkında olmadan böylesi adamlara kapılıyosa? ohh, sen geçmişindeki sorunları çözemedin iyi ki öldün mü diyeceğiz?''

hayır demeyeceğiz, kadını o erkekten kurtarmaya çalışacağız. kadın bizi dinlemezse şiddetin yolunu seçmiş demektir. yapılabilecek bir şey de yoktur bu noktada..

''son olarak bu adamlar neden belalı? neden böyle yetiştiriyolar bu adamların nasıl çevresi var ki böyle tipler ortaya çıkıyor?''

bu adamların belalı olmasının nedeni, belanın kendisi olmalarından kaynaklı değildir.. çevrelerine güvenirler.. 20/30 kişinin bir araya gelmesi ve çeteleşmeleri çok kolaydır. kimse sırtımızı yere getiremez diye düşünür ve kalabalık olmanın verdiği yetkiyle bir takım işler bitirirler, suç işlerler ve kendilerini güçlü hissederler...

böyle irili ufaklı çeteleşmelerin sebebi devlet içindeki bir takım boşluklardan kaynaklanır. savcı işini eksik yapar, hakim işini eksik yapar vb.
biri içeri girse diğeri çıkar. adam yaralamaktan, hırsızlık yapmaktan, mala el koymaktan üç ay beş ay yatıp çıkılıyor bu memlekette..
ayrıca evlat yetiştirememek de, s.çıp sokağa bırakmak da böyle tiplerin ortaya çıkmasındaki en büyük nedenler arasında...
sen evladına sahip çıkmazsan başkaları sahip çıkar. sonra gider onu keser, diğerini döver, haplanıp milletin dükkanına gider bela olurlar. haraç keserler vb.. hepimizin bildiği meseleler...