1.
dunya guzellestıren.
en son;)
dört nala koşan kedi
bizim alt sokakta bir hatun var, her sabah elinde iki file dolusu ciğerle kedileri besliyor.
*** bu arada, matrix’i kodlayan the arkitekt her mahalleye bu kadından bir tane ekliyor diye kıllanıyorum. birebir aynı hatunu başka yerlerde de gördüm diyebilirim ( ama yemin edemem )
abi, sabahları simit almaya iniyorum genelde ya da ilhan’ın çay ocağında çay içiyorum. ve bu hatunu görüyorum her sabah. bir iş gibi, bir ritüel ciddiyetinde ve sanki kedileri de pek sikine takmayan bir görev aşkıyla besliyor hayvancağızları.
(açgözlülük yapıp kafasını fileye sokmaya çalışan kediyi ittiriyor bu arada, o yüzden öyle dedim.)
"ciğer veriyor" dedim ya, öyle sıradan, özentisiz bir ciğerden bahsetmiyorum abi. özenle doğramış, evinde kaynatmış, taptaze.
sabah sabah mis gibi kokuyor ciğer. önüme koysa ben de yerim. şu ana kadar bir-iki kaşık getirip önüme koymadı gerçi.
neyse, esas mevzuya gelelim. abi, bu kadını gören, duyan, koklayan, hisseden, sixth sense eden kedi başlıyor dört nala kadına doğru koşturmaya.
ama görmelisiniz, bildiğin at gibi dört nala koşuyor ipneler, vallahi abartmıyorum. aşkla, şevkle bir dört nala hali.
dıgıdık dıgıdık sesi çıkmıyor tabii , nal olmadığı için kedilerde ve kedi hepi topu 2 kilo olduğu için de bastığı yerden pek ses getiremiyor.
ama "pıtıpıt pıtıpıt" şeklinde senkronize bir pati sesi diyebilirim çıkan ses için.
şu ekonomik kriz böyle devam ederse, yemin ediyorum ben de fazla dayanamayacağım arkadaşlar bu ciğer kokusuna. ilhan’ın orada kuru simit ve acı çayla kahvaltı yapmaktan bıktım.
bir sabah, bu dört nala koşan kediler gibi kadını görür görmez ben de dört nala koşmaya başlayacağım hatuna doğru.
hem hayatıma şevkle yaptığım bir eylem eklenir hem de karnım doyar nasipleniriz bizde
en son;)
dört nala koşan kedi
bizim alt sokakta bir hatun var, her sabah elinde iki file dolusu ciğerle kedileri besliyor.
*** bu arada, matrix’i kodlayan the arkitekt her mahalleye bu kadından bir tane ekliyor diye kıllanıyorum. birebir aynı hatunu başka yerlerde de gördüm diyebilirim ( ama yemin edemem )
abi, sabahları simit almaya iniyorum genelde ya da ilhan’ın çay ocağında çay içiyorum. ve bu hatunu görüyorum her sabah. bir iş gibi, bir ritüel ciddiyetinde ve sanki kedileri de pek sikine takmayan bir görev aşkıyla besliyor hayvancağızları.
(açgözlülük yapıp kafasını fileye sokmaya çalışan kediyi ittiriyor bu arada, o yüzden öyle dedim.)
"ciğer veriyor" dedim ya, öyle sıradan, özentisiz bir ciğerden bahsetmiyorum abi. özenle doğramış, evinde kaynatmış, taptaze.
sabah sabah mis gibi kokuyor ciğer. önüme koysa ben de yerim. şu ana kadar bir-iki kaşık getirip önüme koymadı gerçi.
neyse, esas mevzuya gelelim. abi, bu kadını gören, duyan, koklayan, hisseden, sixth sense eden kedi başlıyor dört nala kadına doğru koşturmaya.
ama görmelisiniz, bildiğin at gibi dört nala koşuyor ipneler, vallahi abartmıyorum. aşkla, şevkle bir dört nala hali.
dıgıdık dıgıdık sesi çıkmıyor tabii , nal olmadığı için kedilerde ve kedi hepi topu 2 kilo olduğu için de bastığı yerden pek ses getiremiyor.
ama "pıtıpıt pıtıpıt" şeklinde senkronize bir pati sesi diyebilirim çıkan ses için.
şu ekonomik kriz böyle devam ederse, yemin ediyorum ben de fazla dayanamayacağım arkadaşlar bu ciğer kokusuna. ilhan’ın orada kuru simit ve acı çayla kahvaltı yapmaktan bıktım.
bir sabah, bu dört nala koşan kediler gibi kadını görür görmez ben de dört nala koşmaya başlayacağım hatuna doğru.
hem hayatıma şevkle yaptığım bir eylem eklenir hem de karnım doyar nasipleniriz bizde
devamını gör...
2.
(bkz: yapıyoruz bu sporu)
devamını gör...
3.
en son prens izlerken kahkaha attım sanırım.
devamını gör...
"kahkaha atmak" ile benzer başlıklar
kahkaha
22