kalıcı yaz saati uygulaması

enerji tekelleri kâr etsin diye milyonların karanlığa mahkum edilmesi. ayrıca bu işin bio-iktidarî bir yanı da var. iktidar aygıtı bedenimiz üzerindeki tahakümünü pekiştirdiği uygulamalardan biri. yani klasik akp iktidarı ve metotları.

damadın bu halka attığı ilk kazıklardan biridir. gerçi sonra öyle kazıklar soktu ki gitmeden bu arada kaynadı.

fikrimce zararları yararlarından daha fazla olan uygulama. kış günlerinde güneşi göremeden o soğukta yataktan çıkmak için kendinle savaşmak ne bilmeyenlerin getirdiği bir sistem olmalı.

gün ışığı olmadığında evlerde elektrik kullanımı artıyor. peki bu elektriği bize kim kaça satıyor bilen var mı.

insanların sadece birilerinin para kazandığını düşündüğü uygulama.
hiç sağlığınızı bozduğunu düşündünüz mü?
havanın aydınlanmaya başlaması vücut için beyne yavaş yavaş uyanma sinyallerini göndermesini sağlamakta. derin uykudan ve bunun evrelerinden çıkıp, hormonal olarak vücut uyanmaya hazırlanıyor. güneşin doğmasıyla birlikte çoğu insanın uyanmasının sebebi budur. sonrasında yemeğe ve yapılacak işlere uyum sağlamaya devam eder. vücudunuz bir makine değil, doğayla uyumlu olarak çalışıyor. vaktinde yatıp vaktinde uyanmanız hormonlarınızın düzgün çalışıp, sağlığınızı olumlu desteklediği gibi psikolojik olarak da sizi olumlu etkiliyor.
hayatımda karanlıkta uyanmaya başlayana kadar bu kadar sinirli uyandığım bir dönem olmadı. hiç bir zaman uyanmak istemiyorum ve her seferinde söverek kalkıyorum. her daim aşırı yorgunum, her daim yemek yemek istemiyor ve zorla yemek yediğim için reflü ile mücadele ediyorum. sürekli uykuluyum, sürekli kafam dolu. hep bir dinlenememişlik. çok sık saçma sapan bir şekilde bağışıklığım düşüyor. neden mi? birileri para kazanabilsin diye. birileri para kazanabilsin diye sadece cebimizden elektrik parası değil aynı zamanda sağlığımızı da alıyorlar.
yazın aydınlıkta uyandığımda bu sıkıntıları yaşamıyor oluşum, sırf birilerinin keyfi yüzünden sağlığımın bozuluşuna şahit oluşumla birleşince yaşadığım dönemin-toplumun gelişmişlik seviyesini sorguluyorum.

akp'nin memleketin başına sardığı belalardan biri. sorun bir saat diliminde kalıcılık değil, yanlış dilimi seçmektir. türkiye'den iki dilim geçer, biri kocaeli biri ığdır olmak üzere. normalde kocaeli'nden geçenin kabul edilmesi gerekirken ığdır'dan geçen kabul edildi. yapılması gereken kocaeli'nin kabul edilmesidir.

iş ve okul saatlerimiz karanlık havada başlıyor. türkiye nüfusunun yarısından çoğu, çalışan ve öğrenci kesimi sabahın koyu karanlığı yollara düşüyor. esasında insanın biyolojik ritmi güneş ışığı ile beraber enerjiyi kendinde buluyor. melatonin dediğimiz bir hormon var, o da gece karanlığında salgılanıyor, hormondan dolayı da sabah uyanma saati de bu yüzden enerji aşama aşama düşüşe geçiyor. güneş ışığı ile birlikte güne kahvaltı ile başlandığında o enerji tekrar yerine geliyor. karanlıkta da o dinçlik ve enerjiyi yakalamak kolay olmuyor.
bu 2016 yılında başlamış olup sebebi de elektriğin verimli kullanımı ve tasarruf etmek maksadı taşıyor. insanoğlu genetik kodlarına işlenmiş bir şekilde karanlıkta kendini çok emniyette hissetmeyebiliyor. özellikle küçük yaştaki okul çocukları için bu durum kaygı verici. çocuk yürüyerek okula gidiyorsa ve o an üzerinden atamadığı uyku mahmurluğu, köpekler ile burun buruna gelmesi ve bu tehlikelerin farkına varması veya bunlara karşı soğukkanlı olması hususunda çok da iyi durumda olmayabilir. kendisini güvende hissedebilmesi açısından da güneş ışığının önemi çok fazladır.

iktidarın en sinir bozucu inadıdır. kimlere kazandırmak gayesiyledir bilemem ama milleti diğer birçok şey gibi gün ışığından da mahrum etmek çabası gibidir.

verilmiş bana göre en yanlış karardır. şahsen ben bile zorlanıyorum uyanırken, ilkokula giden çocuklara yazık.

tam bir hay aklını seveyim uygulaması.

(bkz: sabah zifiri karanlıkta yola çıkmak)