#ödüllü filmler
1995 yılı bu fantastik filmde, filmin kostümlerini ünlü giyim markası jean-paul gaultier yapmıştır. kötü kalpli bilim adamı krank, rüya görmediği için yaşlanması hızlı olmaktadır. bu nedenle şehirdeki çocukları kaçırıp makineye bağlayarak onların rüyalarını çalmaktadır. imdb: 7,5/10.
filmin bilinen ingilizce ismi: the city of lost children
filmin bilinen ingilizce ismi: the city of lost children
yönetmenleri: jean-pierre jeunet, marc caro
oyuncular
ron perlman
judith vittet
daniel emilfork
dominique pinon
oyuncular
ron perlman
judith vittet
daniel emilfork
dominique pinon
*20/20 ödüller 2016
felix en iyi görüntü yönetmeni
en iyi yabancı film
en iyi kostüm tasarımı
*cesar ödülleri, fransa 1996
sezar en iyi prodüksiyon tasarımı
*sinema filmi ses editörleri, abd 1996
altın makara ödülü en iyi ses kurgusu
felix en iyi görüntü yönetmeni
en iyi yabancı film
en iyi kostüm tasarımı
*cesar ödülleri, fransa 1996
sezar en iyi prodüksiyon tasarımı
*sinema filmi ses editörleri, abd 1996
altın makara ödülü en iyi ses kurgusu
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "dahlvier" tarafından 07.04.2022 01:17 tarihinde açılmıştır.
1.
1995 yapımı "tuhaf" bir filmdir. hem sanatsal film tutkunlarının hem de "çerezlik" film sevenlerin genelince beğenilir. atmosferik, sürükleyici ve ilginç bir yapıttır.
orijinal adı la cité des enfants perdus'dür ama genellikle ingilizce ismiyle (bkz: the city of lost children) tanınır.
filmde, hayatta görülebilecek en sadistçe sahnelerden biri vardır (korkmayın, sadece fikir sadistçe).
o sahne ise, robotik gözlü varlıklardan birinin diğerini boğazlayarak öldürmesi. ama nasıl? kurbanının gözüne bağlanan kabloyu çıkartıp kendi robotik gözüne bağlayarak onu gırtlaklayan bir katil. yani düşünün ki, katilinizin gözünün görmesi gerekeni izleyerek, kendinizi boğduğunuzu, sanki bir başkasını siz boğuyormuşsunuz gibi seyrediyorsunuz ama bu esnada boğularak öldürülen sizsiniz. ruh hastalığı seviyesinde sapık bir hayal gücü.
görselliğiyle büyüleyen, yaratılan atmosferiyle etkileyip izleyicisini içine alan çok eksantrik bir filmdir. sürreel bir iş olsa da sıkı bir kurgusu ve ilginç bir hikayesi olduğundan, insanı soyutluk okyanusunda da boğmaz. epey karanlık bir iş olsa da seyircisine pesimizm peksimetleri de yedirdiğini söyleyemem. (benim tanımım da sanatsallaşmaya mı başladı acaba? haha!) yine de çarpıcılığıyla bazı kişilerin keyfini kaçırabilitesi de olan bir film tabii. (sanatsal sanatsal giderken kaçırılabilite dedim ya la. hahah.)
ron perlman'ı farklı filmlerden biliyoruz. mesela hellboy filmindeki başkarakter desem?.. tipi ve fiziğiyle sıra dışı karakterler için biçilmiş kaftan olan bu oyuncu, kayıp şehrin çocukları'nda da gayet iyi canlandırmış rolünü.
zamanında epey bilinen bir yapımdı. öyle vcd'cilerde falan satıldığına rastlardınız mutlaka. amerikan filmlerine alışkın kişiler için hoş ve farklı bir deneyim olduğunu söyleyebilirim bu işin.
gerçi bunu söylesem de ben bu filmi izleyeli aşırı uzun bir zaman oldu. bir ara yeniden izleyeyim de farklı bir şeyler diyesim gelirse sonrasında, bu yazıya bir edit geçerim.
orijinal adı la cité des enfants perdus'dür ama genellikle ingilizce ismiyle (bkz: the city of lost children) tanınır.
filmde, hayatta görülebilecek en sadistçe sahnelerden biri vardır (korkmayın, sadece fikir sadistçe).
o sahne ise, robotik gözlü varlıklardan birinin diğerini boğazlayarak öldürmesi. ama nasıl? kurbanının gözüne bağlanan kabloyu çıkartıp kendi robotik gözüne bağlayarak onu gırtlaklayan bir katil. yani düşünün ki, katilinizin gözünün görmesi gerekeni izleyerek, kendinizi boğduğunuzu, sanki bir başkasını siz boğuyormuşsunuz gibi seyrediyorsunuz ama bu esnada boğularak öldürülen sizsiniz. ruh hastalığı seviyesinde sapık bir hayal gücü.
görselliğiyle büyüleyen, yaratılan atmosferiyle etkileyip izleyicisini içine alan çok eksantrik bir filmdir. sürreel bir iş olsa da sıkı bir kurgusu ve ilginç bir hikayesi olduğundan, insanı soyutluk okyanusunda da boğmaz. epey karanlık bir iş olsa da seyircisine pesimizm peksimetleri de yedirdiğini söyleyemem. (benim tanımım da sanatsallaşmaya mı başladı acaba? haha!) yine de çarpıcılığıyla bazı kişilerin keyfini kaçırabilitesi de olan bir film tabii. (sanatsal sanatsal giderken kaçırılabilite dedim ya la. hahah.)
ron perlman'ı farklı filmlerden biliyoruz. mesela hellboy filmindeki başkarakter desem?.. tipi ve fiziğiyle sıra dışı karakterler için biçilmiş kaftan olan bu oyuncu, kayıp şehrin çocukları'nda da gayet iyi canlandırmış rolünü.
zamanında epey bilinen bir yapımdı. öyle vcd'cilerde falan satıldığına rastlardınız mutlaka. amerikan filmlerine alışkın kişiler için hoş ve farklı bir deneyim olduğunu söyleyebilirim bu işin.
gerçi bunu söylesem de ben bu filmi izleyeli aşırı uzun bir zaman oldu. bir ara yeniden izleyeyim de farklı bir şeyler diyesim gelirse sonrasında, bu yazıya bir edit geçerim.
devamını gör...