kırmızı başlıklı kız hikayesini kurttan dinlemek

üzerine ayrı bir öykü kitabı yazılabilecek bir durumdur.
''abi bi gün ormanda saklana saklana geziyom, ortalıkta elinde tüfek manyak bi avcı geziyo, 3 gündür bişey yememişim, çoluk çocuk evde aç, baktım ormanda bi kız elinde koca bi sepet.... şeklinde devam edebilir...

+ abi şimdi bizim bir kanunumuz var biliyorsun, kurtlukta düşeni yemek kanundur "ya abi baktım bu saf saf şarkı söylüyor, geziniyor sonra laaaps diye yere kapaklanmaz mı ben de ne yapayım gittim ve harcadım yani." beraatimi talep ediyorum kanuna uygun davrandım.

cahildim kızın başlığının rengine kandım.

kırmızı başlıklı kız da kızımızı giymeseymiş koca ormanda ben burdayım diyor...

ben ormanın en korkulu canavarıydım.
üstelik cüsseliydim de.
bir kuzuyu bir lokmada rahatça yutabilirdim.

şunuda belirteyim,
öbür dünyadaki ruhum, bir fırsatını bulup hayalet kılığında bu dünyaya geldi.
ruh çağırma seansındaki çocuklara anlatıyorum bu hikayeyi.

günlerden birisinde...
ormanda geziyorum.
kırmızı şapkalı salak bir kız dolaşıyor.
koca ormanda tek başına.
tebdili kıyafetle önüne çıktım.
biraz lafladık.
ninesine gidiyormuş, elindeki sepetle.
hazır fırsat ayağıma gelmiş,
nine ve kızı bir arada çıkartırım.
nitekim amacıma ulaştım.
ikisinide mideme indirdim.

kör olası avcılar.
bir avcı vurdu beni,
bin avcı yedi beni.
kurtun eti yenmez felan demediler, midesizler beni yediler.
bu türkü de benim için geride kalan kurt arkadaşlarım tarafından ağıt olarak yapıldı.

kırmızı başlıklı kız yenilmeyi haketmişti.
fakat kader...

(bkz: objektif olduğunuzu düşünüyorsanız bir daha düşünün)

aklıma bu karikatür geldi.

e bu şey değil mi? bize her gün ulusal kanallarda izletilen haber bültenleri?

sahne 1.
mekan : orman kahvehanesi.

zürafa , kaplumbağa , tilki ve aslan eşli batak oynamakta.aslan ve kaplumbağa zürafa ve tilkiye karşı.

aslan : oo zürafa kardeş anladık boynun uzun da , balkon yapma elimize. koz ver.

zürafa : ne alakası var biraderim elinizi geri tutun siz de .tosbağa nejat hadi abi satranç oynamıyoruz abi ! hızlı biraz.

kaplumbağa : tamam tamam . kupa ver.

su aygırı çaycı salına salına masaya çayları koyar, asık bir suratla : kaç şeker?

kamera uzaklaşıp , kurtun olduğu masaya yakınlaşır.

kurt : bunun da afrasından geçilmiyor alüminyum. te allam ya.

ayı elindeki bisküviyi çaya batırıp : boşver oğlum sen şimdi hipo’yu , dünürlerle altın mevzusuna kavga etmişler ona bozuktur o. sen anlat hele şu kırmızı başlıklı kız mevzusunun aslını.

geyik : aynen abi ya senin hakkında türlü laflar döndü. e biz inanmadık tabii ama insan bir şey oluyor yani.

kurt: ya oğlum anlatacak bir şey yok , tongaya düştük hepsi o.

ayı : nasıl yok alüminyum. kaç zamandır yoksun ortalıkta, çakal rıfat da attı tuttu hep arkandan.

kurt : ya babacım biliyorsunuz , bu aralar işler kesat. ufak tefek vurgunlar oluyor ama çok bir şey değil. geçen sefer , manda ali’nin yeşilliklere çöktüğümüzde bizin yılan naci’yle kaplan selim’i paketlediler.

geyik : aynen abi biliyoruz , naci’nin kuyruğunu kopartmış allahsızlar , naci köyden amcası oğullarına haber salmış , bu kuyruğun hesabını sormazsam anam avradım olsun diyormuş.

ayı : aynen.

kurt : heh işte o kuyruk meselesine , diğer olaylara ciddi giderlerimiz oldu. elde kaldı üç kuruş. bu devirde zor aga geçinmek.

ayı ağzına iki tane bisküvi daha atarken : aynen.

geyik : ne aynen alümünyum. aynen aynen! başka lafın yok mu oğlum senin.anlat abi sen.

kurt : neyse abi bu kırmızı kod adlı k**tak hollanda’dan gelen esrarlı , mantarlı kekleri ,bulgaristan üzerinden türkiye’ye sokup büyükanne kod adlı samur necmiye’ye taşıyor. bildiğin kurye bu. samur da ülkeye dağıtıyor. bildiğin saadet zinciri.

ayı : vay anasını!

geyik olay ilgisini çekmiş ve dikkatli vaziyette : ee ?

kurt :ee’si pasta büyük bilal. biz de krem şantisinden bir parmak alalım dedik. ben belgrad dolaylarında pusu kurdum kahpeye. yanında üç adamı var bu serçe kemal’in adamları yanılmıyorsam. pusuyu fark ettiler , ben ifşa olmadan sıvıştım. samur’un çiftlik evinin oralarda erketeye yattım. bekle gelsin bekle gelsin. bizin karga süleyman da haberci bana.

ayı : nasıl ?

kurt : yav işte bunlar kaçak ağaç kesiyorlar ya ormandan , orman müdürlüğünden birkaç amiri mamiri bağlamışlar , taşıyorlar odunu. ona dedim işte duruma ayık ol ben samur’un oraya kamp kuruyorum , ayıktır beni de .

su aygırı : boşları alayım beyler.

ayı : al abi al

geyik : hoop bitmedi daha

su aygırı : yav geyik bilal bardağı da yiyecen elinden gelse alüminyum.

su aygırı gider.

kurt: neyse karga süleyman hop bir haber uçurur bana . abi bunlar pazarlığa oturdu , malın yarısı el değiştirdi. oyun büyük diye. ağzını kırdığımın samur’u da kendini akıllı sanıyor.oğlum bu kırmızı karısı bursa kerhanelerinden çıkma anasının gözü bir karı. sana yedirir mi o pastayı. neyse ben şipşak samur’un ön bahçeden hoop arzı endam eyledim. hop kim o noluyo moluyo derken , abim canım abim ayaklarıyla samuru gazladım adresi de yanlış verdim yolladım. başladım beklemeye.

ayı : ee ?

geyik ayıya ters bir bakış attıktan sonra : ee ?

kurt : neyse bu kırmızı karısı geldi. ben samurun toplantı odasında pusuya yattım.

bu günlük bu kadar, arkası yarın.
arkası yarın.

biz o masalı kurttan dinledik kırmızı başlıklı kız şerefsizlik yapmış.

(bkz: o saatte ormanda ne işi varmış)

kurt kışı geçirir ama yediği kırmızı başlıklıyı unutmaz.

kırmızı başlıklı kız, kaşarlık yapmış ve bu masalda koca kurt haklıymış.

ormanda bir gün gezerken nasıl açım anlatamam karşıdan hoppidi hoppidi sekerek gelen az safça bir kız gördüm, ne yerim amma bunu dedim sonra takibe koyuldum. hakkat safmış, beni nenesi sandı ben de yedim yuttum hepsini

o kırmızı başlıklı kız olacak zilli avcıyla kırıştırıyormuş. benim haberim yok.bana geldi, "benim nineyi ye sana veririm hem de ninemin sakladığı paraların yarısını veririm" dedi.
anlaştık. gittim nineyi lüp diye yuttum. sonra kamışı yağlayıpkırmızı başlıklı kızı çağırdım. geldi ama o da ne, avcıyla geldi. canımı zor kurtardım. durum böyledir hakim bey.

muhtemelen böyle bir şey olurdu