koşuşturmaktan hayatı kaçırmak

hep uzanıp paçasından tutamamak gibidir.
bazen vakit bulamazsınız hayatı yakalayamazsınız.
öncelikle bunun farkında olan insanlar elbet hayatı yakalayacaklardır çünkü işe başlamışlardır.
böyle bir sorun olduğunu belirleyen bireyler zaten bir adım öne çıkmıştır.

hayat kısa kuşlar uçuyor.. ne güzel, ne doğru, ne acı söylemiş cemal süreya.

gökhan özcan bir yazısında şöyle der;

" 'hızla seyreden bir araçta gözünü yolun durmadan akan çizgilerinden alamayan yolcular gibiyiz' dedi beyaz saçlı adam, 'görülmeye değer her şey etrafımızda ama başımızı kaldırıp onlara bakamıyoruz.' "

hızla seyreden yaşamlarında gözünü hayatın durmadan akan karmaşasından alamayan bizlere ithafen... etrafımızda, bazen gözümüzün önünde bulunan görülmeye değer şeyler; başımızı kaldırıp bakmaya fırsat bulamadığımız için, bazense bakıp göremediğimiz için öylece geçip gidiyor hayatlarımızdan.

en son aralık ayında kendime böyle bir beddua etmiş bulundum.
o zamandan beri uyumadan koşuyorum.
doğru düzgün şeyler istemek lazım.

bu maalesef türkiye için geçerli bir durum. avrupa ve amerika’da sosyal yaşam standartları çok farklı. insanlar aile hayatlarına, aktivitelerine ve en önemlisi eğlenmeye ciddi değer veriyorlar.

avrupa pek bilgim dahilinde olmasa da amerika ile ilgili buraya doküman bırakabilirim. tabi ki her ülkenin alt ve üst maddi standarda sahip insan topluluğu var ama amerika’da orta sınıf bir birey olarak krallar gibi yaşarsınız. liseye giden cocuklarının altlarında eskide olsa, bir araba olabiliyor mesela.. 17 yaşında çocuk, kendi konforuyla lisesine gidiyor.. senin türkiye şartlarında bunu elde etmen( ailen üst düzey maddiyata sahip değilse ya da bütçen iyi değilse) belki 30 belki 35..
çocukların bu standardı orada 16-17’de başlıyor.. siz düşünün gerisini..

çoğu insan birikimle çok kolay mülk alabiliyor.bir çoğu extradan( şehirde yaşamasına rağmen) göl evleri, okyanus kıyısında evler satın alabiliyor. daha farklı zevkleri olanlar yat veya karavan bakabiliyor hatta tiny house( minik evlerde) yaşayanları, alaskaya taşınanları dahi var.. vb. vb.

hayat düzenlerine hızlıca bakış atmak için, tlc veya dmax bile izlenesiniz yeterli.

ben aileme anlatırdım inanmazlardı.beni amerika sevdalısı sanarlardı. tlc’deki programları izlemeye başladıktan sonra ikiside müptelası oldular amerikan sosyal hayat sisteminin.. ve bizim aslında burada devlet sebebiyle ne kadar alt standartlarda yaşadığımızın hatta sömürüldüğümüzün gerçeği ile yüzleştiler. anlatmakla olmuyormuş, illa görmeleri gerekiyormuş demekki.

kısaca.. türkiye’de halk, devleti beslemek için köle’dir.

amerika’da ve avrupa’da ise devlet, halka standartlarını sağlayan sadece bir organdır.

bu iki nüfus topluluğunda ( avrupa- amerika) halk, devleti yönetir. halkın iradesi devleti ve devletin politikasını belirler. bu yüzden alım gücü ve diğer standartlar everest’tir. halktan refahını ve yargı sistemini çalan devlet adamları başta duramaz, halk tutmaz. bakınız : donald trump.. yanlış politikası ve yer yer ırkçı tavırları sebebiyle 2. kez seçilemedi. meksika’ya duvar inşaa etmekten bahsediyordu. dış medya takip eden bilir. amerikan halkı hemen bir sonraki seçimde büyük oy çoğunluğu ile görevine son verdi. trump karşı gelsede , amerikan mahkemesi itirazını geçersiz saydı ve yeni amerikan başkanı olarak, joe biden geldi.

düşünün mahkeme, amerikan başkanından yüksek konumda. yargının üstünlüğüne bakın..

biz 21 yıldır aynı sistemdeyiz.. bir önceki metini ve bu cümleyi karşılaştırın..

tek bir fark var ve bu tek fark her şeyi nakavt ediyor.