akıl hastası birisi. hakkındaki türkçe içeriklerin hepsinde aynı yanlış hikaye var.

öncelikle nasseri kimdir? havaalanında 18 yıl yaşayan adam olarak bilinir. ayrıca spielberg'ün terminal filmine esin kaynağı olmuştur. detayları görselden sonra.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel



nasseri'nin kimlik belgesi dahi ortada yoktur. kendi iddiasına göre 1942, fransız kaynaklarına göre 1947, kimisine göre de 1953 doğumludur. nasseri'nin iki hikayesi var. biri kendi uydurduğu, diğeri gerçeği. biz ikisini de yazalım.

nasseri iranlıdır. babası, evlatlarıyla ilgilenmeyen ve genç yaşta ölen bir doktordur. annesinin kim olduğu bilinmemektedir. kendi iddiasına göre iskoç asıllı ingiliz vatandaşıdır. ama öyle bir kadın hiçbir zaman ortaya çıkmadı. nasseri batı kültürüne özenmiş fakat coğrafyası nedeniyle benimseyememiş, doğu batı bloğu arasında arada kalmış bir ortadoğuludur. kendisinin emsali bugün yüzbinlerce mevcut. buraya kadar her şey gayet normal. nasseri 1973'te bradfort üniversitesini kazanmış fakat bırakın okulu, ingiltere'ye dahi gitmemiştir. ilk yıl, okuldan gelen bursu yemiş, burs kesilince de iran'dan kaçmanın yolunu aramıştır.

1974'te iran şahı pehlevi'ye karşı düzenlenen bir yürüyüşe katılmış, 19 öğrenci ile birlikte gözaltına alınmış, birkaç gün sonra da serbest kalmıştır. hakkında emin olunan tek belgeli bilgi budur. kendisi de bu gözaltı sayesinde istediği ülkeye gidip iltica edebeğileciğini düşündüğü için avrupa'nın yolunu tutmuştur.

önce 1977'de doğu almanya'da iltica etmek istiyor, ret. peşinden hollanda'da iltica ediyor, yine ret. birkaç ay sonra bu sefer fransa'da iltica ediyor fakat anlattığı hikayeler tutarsız ve delilsiz olduğu için yine ret yiyor. 1979'da yugoslavya'ya gidiyor, savaş olduğunu görünce fransa'ya geri dönüp tekrar iltica ediyor ve yine ret yiyor(1980). bu son denemesinde, fransa onu deport etmek istiyor fakat memleketi iran hem içsavaş mücadelesi veriyor hem de ırak ile resmen savaşa girmişti. dolayısıyla fransa, nasseri'yi gönderecek ülke bulamıyor. nasseri o yıl yine ingiltere'ye girmeye çalışıyor fakat yine hüsran. pes etmeyip, doğu almanya'ya dönmek isterken, belçika'da sınır polislerine yakalanıyor ve belçika'da tekrar iltica ediyor.


buradan sonrası yine flu, çünkü ne belçika ne de ingiltere iddiaları kabul etmiyor. nasseri'nin beyanına güvenmek zorundayız. iddiasına göre, 1980'de belçika ilticası kabul edilmiş. dört yıl boyunca belçika'da yaşamış, ardından hayalindeki annesini aramak için tekrar ingiltere'ye gitmiş. güvencesi de, siyasi oturum kartı. ingiltere gümrüğünde oturum kartını verip ülkeye girmek istiyor fakat polis hem oturum kartına el koyuyor hem de nasseri'yi deport ediyor. dediğimiz gibi buralar nasseri'nin iddiası. teyit edilememiş.

deport edilen iranlı, feribotla ingiltere'den fransa'ya giderken, kıyıya birkaç mil kala kendini denize atıyor ve boulogne-sur-mer 'de kelimenin tam anlamıyla kimliksiz bir şekilde hayatta kalmaya çalışıyor. çok değil, birkaç ay sonra yakalanıp hapisaneye giriyor. üç ay hapiste kaldıktan sonra serbest kalan nasseri'nin hedefi, yıllardır pes etmeden denediği ingiltere'ye tekrar girmekti.


nasseri önceden aldığı londra uçak bileti, bavulu ve kendine has bıyıklarıyla birlikte havalanına gidiyor. havaalanında söylediği ilk şey, rer 'de saldırıya uğradığı ve belgelerinin içinde bulunduğu çantayı çaldırdığıydı. gümrük polisi artık nasseri'yi tanıyor, iddiasının yalan olduğunu da biliyor ve başından def etmek için onu ingiltere'ye yollamakta bi sakınca görmüyordu. tabii ingilizler yine onu olduğu gibi paris'e geri gönderiyor ve nasseri gidecek bir yeri olmadığı için yine hapse giriyor. beş aylık ikinci hapsi bittiğinde, fransız yetkililer o güne değin görülmemiş bir hata yapıyor ve nasseri'ye terminalde kalması gerektiğini söylüyor. 1988'de roissy charles de gaulle havaalanına dönüyor ve 1 nolu kapının yanındaki kırmızı banklara yerleşiyor.


nasseri o günden itibaren havaalanında yaşayan adam olarak tarihte kendine yer ediniyor. her gün gelip giden yüzlerce yolcu onunla fotoğraf çekinmeye başlamış, kendisini hediyelere boğmuştu. nasseri'nin hayalindeki "batı kavramı" kendini biraz olsun havaalanında göstermişti. kitap okumayı sevmemesine rağmen yolcular kendisine kitap hediye etmeye başlayınca birden "kitap kurdu" imajı çizmiş, her gün kendisini ziyaret eden gazetecilere kendi kafasında kurguladığı hikayeleri anlatarak daha da meşhur olmuş, sonu gelmeyen bir üne kavuşmuştur.


nasseri havaalanında tam bir "batılı" gibiydi. her zaman tıraşını olur, sporunu yapar, fotoğrafçıları görünce kitaplara sarılırdı. yemeği yolcuların verdiği harçlıklarla hallederdi. hatta kendisine ne hediye istediği sorulduğunda para isterdi. eline geçen paraların tamamını havaalanında harcar, aldığı her ürüne karşılık mutlaka ama mutlaka bahşiş verirdi.

nasseri'nin kafasında kurguladığı hikaye ile ünlü olması elbette fransız bürokrasisini rahatsız etmişti. kendisine paris'in en iyi avukatı tahsis edilmiş, fransız, amerikan ingiliz ve belçikalı doktorların günlük ziyaretlerine müsade edilmişti.

nasseri önce 1992'de belçika'da oturum almış ve reddetmiştir. ardından 1999'da paris mahkemelerinden oturum almıştır. fakat onu da reddetmiştir çünkü hikayesinin yalan olduğunu kendisi de biliyordu. oturum aldığında ne yapacağına dair fikri yoktu. yıllarca istediği ingiltere'ye giderse, onu adım adım takip eden gazetecilere annesini gösteremeyeceğini biliyordu. bu yüzden oturumu reddetti, kendisinin artık bir iranlı olmadığını, oturum kartında yazan persan ifadesini kabul etmediğini belirtip, havaalanına geri dönmüştür.


nasseri'nin bu davranışı artık onu bir deli yapmıştır. önce avukatı, sonra doktorları nasseri'yi terk etmiştir. fakat gazeteciler peşini bırakmamıştır. özellikle amerikan medyasına göre nasseri varoluşsal sancılar çeken biriydi ve tedavi edilmesi gerekiyordu. fransızlara göre ise kafkaesk aura yaratmaktan hoşlanan bir ruh hastasıydı.
2002'de amerikanlar, nasseri hakkında başarısız bir belgesel çekiyor.

merak edenler için link;



aynı dönem spielberg imzalı the terminal filmi için nasseri ile çalışmalar başlatılıyor. iddiaya göre o dönem, amerikan yapım şirketi nasseri adına, laposte bankası charles de gaulle havalimanı şubesine 250bin dolarlık çek bırakıyor. nasseri hiçbir zaman çeki almadığını iddia ederken, fransız yetkililer ise olayın üstünü örtbast etmesinden anlıyoruz ki parayı fransız devleti cukkalamış.


spielberg herkes gibi nasseri'yi iskoç annesini arayan iranlı bahtsız akademisyen zannediyor fakat iranlı olması dışında tüm bilgilerin uydurma olduğunu öğrendiğinde nasseri'nin hikayesini anlatmaktan vazgeçiyor. yine de terminal filminin ciddi bir kısmı nasseri'nin yaşamından kopyalanmıştır. (her zaman aynı kapı önünde yaşaması, kazandığı parayı havalimanında harcaması, her alışverişte bahşiş bırakması, her sabah tıraş olması, kötü ama pes etmeyen ingilizcesi)


nasseri spielberg'ün filmini gördükten sonra üzülüyor. kendi hikayesini anlatmadığı için amerika'ya ve amerikanlara küsüyor. zaten artık gazeteciler eskisi gibi ona ilgi göstermiyor, akıl sağlığıyla ilgilenen doktorlar bile artık ziyaretine gelmiyordu. film vizyona girdikten sonra nasseri bir nebze de olsa hayata küsmüş, daha olgun daha az konuşan daha somurtkan birisi olmuştu. havalimanı polisleri de onun gitmesi için elinden geleni yapıyordu. 2006'da, beyninde tümör olduğu kendisine söylenmiş ve yatılı tedaviye ikna edilmiştir. nasseri bir süre tedavi gördükten sonra yine yalnız kalmıştır. ona sahip çıkan dernek, en başından beri(1988) her türlü ihtiyacını karşılayan kızılhaç derneği oluyor(namı diğer kızılay derneği)
nasseri 2006'dan beri pariste, bu derneğin gözetimi altında evsizler yurdunda yaşamaktadır. aslında yaşayıp yaşamadığı da şüpheli. belki de öldü garibim, hiçbir yerde haberi yok.



yazarın* dipnotu:
nasseri'nin akıl hastası olduğu aşikar. lakin hikayenin tek suçlusu nasseri değil. öncelikle nasseri'nin durumu, vizeli seyahatin sorgulanmasının önünü açmıştır. birey, istediği ülkede istediği gibi yaşayamama engeline takılmıştır. ek olarak muhteşem bir tesadüf yaşanmış, 2001 yılında gerçekleşen 11 eylül saldırıları neticesinde vizeli seyahatler daha keskin ve daha zor bi hale gelmiştir.
ikincisi; fransızlar nasseri hakkında yeterince şeffaf değil. iddialarının yalan olduğunu kanıtlayamamış. ayrıca amerikan şirketinin gönderdiği çek de devletin bankası olan laposte'da kaybolmuş. bunun hakkında da tatmin edici bi açıklama olmamış.
üçüncüsü, nasseri'nin beyninde gerçekten bir tümör var mı yok mu o da şaibeli. kızılhaç derneği, "hastalığının tespit edilemediğini" söylerken, fransa göç dairesi ofpra'nın arşivlerinde beyin tümörü olduğu yazılıdır.
dört, belçika hükümetinin hala ama hala ısrarla sürdürdüğü "adam olana bi kere oturum veririz" düsturu nassari'nin hayatını ciddi biçimde şekillendirmiştir. belçika hükumeti, siyasi sığınma talebi kabul edilen birine verdiği mülteci koruma statüsünü, kimlikle ibraz eder ve o kimliği süresi dolana kadar yenilemez. nasseri, kimliği ya kendisi kaybetti ya da iddia ettiği gibi ingiliz polislere teslim etti. neticede bir kez kazandığı hakkı elinden alınmış oldu. belçika bu politikayı hala devam ettiriyor. hala bir siyasi sığınmacı, kartını kaybederse yenilemiyor.

son olarak; tamam bu adam deli. bireyin delirme hakkı yok mu? deliren birisinin tedavi edilmesi, devletin yükümlülüğünde değil midir? yarım asırdır entegrasyon diye diye asimilasyonu meşrulaştıran fransız devleti, nasseri'yi neden fransa'ya entegre edememiştir? altı kez muhtelif ülkelerde iltica eden, 3 kez ingiltere'nin kapısından dönen bu adam neden ingiltere'de iltica edememiştir? nasseri'yi medya maskotu yapmak yerine anlamaya çalışılsaydı, belki bu sorulara cevap bulunabilirdi. ülkeler kendi yazdığı adalet anlayışının arkasına sığınmak yerine daha şeffaf ve sorgulanabilir olabilirdi.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"mehran karimi nasseri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim