piramit inşasında çalışan kölelerin ne sövmüş olması

başmimarının sana harika bir kule yapacağım deyip gaza getirdiği çoğu çocuk yaşta birer ergen kral olan kaprisli ve acımasız firavunların emriyle kırbaçlanarak sabahtan akşama kadar eşekler gibi afrika sıcağının altında onlar için hiçbir anlam ifade etmeyen devasa bir üçgen prizmasını tamamlamak için çalışan kölelerin durumudur, cehennem gibi yanan afrika sıcağının kızgın kumları üstünde bu adamlar piramiti yapacağız diye çoğu ölüp perişan olurken, firavun denen geri zekalı kendisine palmiye yaprakları ile serinleten kadın ya da adam hizmetçilerinin artık firavun'un tercih şeklinide bilmediğim için) arasında şerbetini içerken muhtemelen mimara sormuştur nasıl gidiyor lan bizim kule? ve baş mimarı cevaplamıştır çok iyi efendim köleleri eşek gibi çalışıyorlar biraz zayiat verdik ama senin keyfine feda olsun 3 seneye kadar sana anahtar teslim etmezsem şerefsizim yalnız kesenin ağzını biraz daha aç benzeri bir diyalog geçtiğine eminim

yanlış bir varsayımdır.

çünkü piramitlerde çalışanlar köle değil, tarın işinden boşta kalan işçilerdir. bu bir. kaynak

"onlar için hiçbir anlam ifade etmeyen devasa bir üçgen prizmasını tamamlamak için çalışan" denmiş ancak çok yüksek ihtimalle o inşa edilen şey onlar için de büyük şeyler ifade ediyordu(ücretlerini aldıkları sürece). tıpkı bizdeki yol yabtık, köbrü yabdık vs şeysi gibi.

bu medeniyetten göç edenlerin, göç ettikleri yerlerdeki etkileşimlerine bakılabilir. gittikleri yerlerde güçleri yetmese de benzer şeylere girişmişler (asimile olana kadar). onun da haricinde, göğe ulaşmak o devrin trendi. göğe ulaşacak bir şeyin parçası olmak bile övünç kaynağıdır onlar için kanımca. bunu sümerde de görüyoz. (bkz: ziggurat)



bu da yanlış. piramiti yapacağız diye çoğu ölüp perişan ölmüyordu arkadaşlar. elbette ölenler olmuştur da o iş o kadar kolay değil. firavun denen gerizekalı olarak bahsedilen adam da piramit yapılırken yüksek ihtimalle çalıştırdığı işçilere ödemek zorunda olduğu ücreti denkleştirmeye çalışıyordu. bunun haricinde sina ve nübye ile ilgili askeri hareketler planlıyordu, yönetiyordu. kaynak wikipedi'ye kadar çok daha fazla kaynak var da, anlaşılsın diye basitinden şeediyom. ayrıca 4000-5000 yıl önce oradaki iklimin şu anki kadar sert bir sıcak olmadığını düşünmekte fayda var. ki akdeniz'in durumu, nil'in durumu, rüzgarlar, akıntılar vs vs bir çok sürekli değişken bu durumun değişkenliğine dahil. bu noktada (bkz: fernand braudel) okumakta fayda var.

neyse devam edelim.



öyle bir diyalog geçmedi kanka xd elbette farkındayım, yazar burada komiklik yapıyor ancak öyle bir dünya yok. firavun da olsan adamın götüşünden kan alırlar kan. ki aldıkları da olmuş. baş mimar (bkz: imhotep) olsa bile, firavun (bkz: ıı. ramses) olsa bile isyan çıkar/çıktı da. başarılı olur olmaz o ayrı konu ama. o kadar basit değil o işler. o çağlarda bile. bu işin ekonomisi, meşrutiyeti vs önemli.

velhasılkelam; mısır toplumuna/firavunlarına piramitleri inşaa ettiren motivasyon sizin sandığınız gibi; kralımız unutulmaz olsun/ben unutulmaz olam vs değildi. ölüm sonrası için bir motivasyon oluşmuştur elbet ancak bence o da değil. ilk mastaba'dan ilk piramide giden onca yılda ve sonrasında yapılan/yapılmaya çalışılan onca yapı için hangi nesli ne ile nasıl ikna/motive edeceksiniz? sadece gönül bağı ile mi? inançla mı?

öyle olsaydı o işler mısır'ın 4. hanedanı neden yıkıldı? ondan önce mastaba yapanlar neden yıkıldı? alın size düşünce deneyi.

2. ramses mesela. en bilinen mısır firavunu. keops'tan, zoser'den, khefren'den büyük adam. neden piramit yaptırmadı? bingo. ekonomi. ancak başka bir şey daha var. kimi ne için olursa olsun neden böyle şeylerin inşaasında çalıştırabilirsin ki?

tapınak inşaası için çalıştırırsın ama bak. bunu da bi think about it (kerem bursin mode on xd)

dringgg drringgg hesabınıza arpa suyu geldi.... (bunu duysanız söver miydiniz ) evet maaşlarının bir kısmı bira ile ödeniyormuş.
arkeofili.com/bilinen-en-es...

atalarımızın güzel bir sözü var, "gönülsüz sevişmeden hayırsız evlat doğar" diye. siz normal sözlük formatından kurtulup sevişme sözcüğünün yerine esas sözcüğü getirebilirsiniz.
şimdi kırbaç zoruyla bu çapta bir yapıyı bu kadar kesin hassasiyetle yaptıramazsınız. sadece taban temel taşlarını düşünün ki bir ucuyla diğeri arasındaki yükseklik farkı milimetrenin yarısından çok değil. piramiti yapanlar ücreti verilen, hem de iyi ücret verilen yetenekli işçiler. işçi koğuşları var. yiyecekleri, içecekleri düzenli veriliyor. bira dedikleri hafif alkollü ve çok besleyici bir tahıl özü. ölen işçiler mısır'ın dini ritüellerine uygu gömülüyor. toplumda saygı gören kişiler. mimarı imhotep değil hemiunu.
sıcak konusu. piramiti yapanlar beyazlar değil siyahi afrikalılar. bunu heykellerin burnundan, dudaklarından, çoğu duvar resminden anlıyoruz. beyaz ırkçılığı başladıktan sonra mısırlıların beyaz olduğu söylenmeye başlanmış. koca afrika'da herkes siyahi, ama bu yörede yaşayanlar beyaz ve dünyanın en gelişkin uygarlığını kurmuşlar. öyle mi?
siyahi insanlar sıcağa beyazlara göre daha fazla dayanırlar. kaldı ki yapıldığı günlerde, 4500 yıldan önce afrika'nın kuzeyinin iklimi ılımandı. yrfa'da o devasa baraj yapılıyora kahire'de de o piramit yapılır yani.
bir de "taş taşıyıp üst üste koyma" fikrini bir yana bırakın. taş dediklerinizin alayı dökme beton.

#2797196

konuya alakasız bir şey dikkatimi çekti.

şimdi beyaz güneş ışığını yansıtıp siyah hapsettiğinden, yazın açık renkler serin kışın koyu renkler sıcak tutar ya en basit tabirle;

siyahlar nasıl beyazlardan daha dayanıklı olabilir beyazlardan aklım havsalam almıyor...

herif bişer ya bişer resmen...*



ayrıca cordarone'a katılıyorum. bir yerde ben de piramitlerin yapımı esnasında çalışanların köleler değil toplum tarafından soylular kadar saygı duyulan, hünerli ve yetenekli işçiler olduğu bilgisine denk gelmiştim.

yani zannedildiği gibiyse eğer en çok birbirlerine sövmüşlerdir;

''ver şu koduğumun çekicini...''

''kalk , s*kti*r git, siyah kola al gel...'' vb, şeklinde...*

#2797196 dökme beton konusunu biraz açmak lazım.
piramit gizemini açıklayan bir video izlemiştim. orada aynı çağda granitten yapılmış olan vazolara dikkat çekiyordu ve bu işçiliğin hem de granitte yontma ile mümkün olamayacağını söylüyordu.

öyle ise başka bir yöntem uygulanmalıydı.

ayrıca piramidin yapımında kullanılan blokların da bizdeki beton blokları gibi bloklar olmadığı, kesme taş gibi olduğu düşünülmekteydi.

çünkü blokların bütünlük yapısına bakıldığında bağlar da buna ediyordu.
bu sebeple hep bu blokların nasıl olup da piramitlerin yapıldığı yere taşındığı üzerine kafa yorulmuştu.
en yaygın teori olan gemilerle nil nehri üzerinden getirildiği iddiası bile o büyüklükte ve ağırlıkta blokların nehir üzerinden o gemilerle getirilemeyeceği gibi bir gerçek ile çürütülüyordu.

ve dönüp dolaşıp piramitleri uzaylılar yaptı a da inanılmaz güçlü bir uygarlık idiler gibi düşüncelere geliyorlardı.

fakat sonra bu inşaatların yapıldığı yerdeki bir düzeneğin ne işe yaradığının anlaşılması üzerine yeni ve diğerlerine göre daha mantıklı -en azından benim için- bir teori ortaya atıldı.
granit taşlarının magmatik taşlar olduğunu ve eriyik halde bulunduğunu biliyoruz. magmatik taşlar 1215°c ile 1260°c arasında eriyebilirler.
az önce bahsettiğim düzenek ise dev bir mercek düzeneği idi ve tahminlere göre oraya getirilen ta kırıklarını eritilerek beton bloklar haline getirilmesi için kullanılıyordu.

yazının başında bahsettiğim granit vazolar da aynı yöntemler üretilebilir.