1.
bir insanın( veya canlının ) iç dünyasını ve hislerini yansıtan fotoğrafların elde edilmesini amaçlayan fotoğrafçılık dalına portre fotoğrafçılığı denmektedir. portre fotoğrafçılığında ana özne modelin yüzü olabildiği gibi, eli, ayakları, ayakkabısı bile olabilir. hatta modelin yüzünün bir kısmı sadece tek göz bile portre olabilir. mesela erkek bir modelde alından kesilmesi, modelin saçının olduğu veya kel olduğuna ilişkin detayı izleyicinin hayal gücüne bırakır.
genelde prime lensler ( 35 mm, 50 mm, 85 mm) portre çekimi için uygun lenslerdir. model ile çekim öncesi konuşmak, onu fotoğrafa yansımasının arzu edildiği duygu bütünlüğü içerisine girdiğinden emin olmak en doğru yoldur. çek - kaç tarzı fotoğraf çekmeye çalışanlar için pek uygun değildir. bazen bütün gün uğraşarak bir kare elde edebilirsiniz. mekansal portreler de ise kişinin hisleri ,iç dünyasına ilişkin detayların anlatılması sırasında ana model yanında çevresel detaylarda hikayeyi güçlendirici elementler olarak kullanılmaktadır. mesela bir kaybolan meslek sahibi bir zanatkarı ruh hali ile çekmek gibi.. bu durumlarda hikayeyi en iyi anlatacak olan açıya tripod üzerine makinayı kurmak, uzaktan ekrana ulaşarak ( ipad veya telefon ile vb.) çekmek belki de en iyi sonuçları elde etmek için kullanılacak en etkin yöntem olabilir. çünkü oradaki varlığınız bile modeli tedirgin edbilecektir. eğer fotoğaflar bir stok sayfasında ticari olarak yer alacaksa veya ödül için yarışmalara gönderilecek ise mutlaka modellik sözleşmesi imzalatılmalıdır. yapay ışık kullanımı özellikle iç mekanlarda tercih edilen bir argüman olsa da, büyük tecrübe gerektirdiğinden, dikkatli olunmalıdır. özellikle mekansal çekimlerde ortamdaki günümüze ait ortam bütüntüğüne uymayan eşyaların varlığı ( mesela poşet, eski kaybolan bir meslek erbabının masasındaki cep telefonu vb) büyük tartışma konusudur. diğer bir al tür olan self portrait çekimlerde ise fotoğraf üretmeyi amaçlayan fotoğrafçı ana model olarak kendini kullanarak, zamanlayıcı yardımı ile rol değiştirerek hem fotoğraf çekmekte hemde modellik yapmaktadır. günümüzün dudakları büzerek çekilen selfilerinden çok daha başarılı karelerin elde edildiği bu portre fotoğrafçılığı alt türünün etkileyici örneklerini internet üzerinden görmek mümkündür.
renkli sunulan fotoğraflar olduğu gibi çok etkili siyah beyaz fotoğraf larda mevcuttur.
genelde prime lensler ( 35 mm, 50 mm, 85 mm) portre çekimi için uygun lenslerdir. model ile çekim öncesi konuşmak, onu fotoğrafa yansımasının arzu edildiği duygu bütünlüğü içerisine girdiğinden emin olmak en doğru yoldur. çek - kaç tarzı fotoğraf çekmeye çalışanlar için pek uygun değildir. bazen bütün gün uğraşarak bir kare elde edebilirsiniz. mekansal portreler de ise kişinin hisleri ,iç dünyasına ilişkin detayların anlatılması sırasında ana model yanında çevresel detaylarda hikayeyi güçlendirici elementler olarak kullanılmaktadır. mesela bir kaybolan meslek sahibi bir zanatkarı ruh hali ile çekmek gibi.. bu durumlarda hikayeyi en iyi anlatacak olan açıya tripod üzerine makinayı kurmak, uzaktan ekrana ulaşarak ( ipad veya telefon ile vb.) çekmek belki de en iyi sonuçları elde etmek için kullanılacak en etkin yöntem olabilir. çünkü oradaki varlığınız bile modeli tedirgin edbilecektir. eğer fotoğaflar bir stok sayfasında ticari olarak yer alacaksa veya ödül için yarışmalara gönderilecek ise mutlaka modellik sözleşmesi imzalatılmalıdır. yapay ışık kullanımı özellikle iç mekanlarda tercih edilen bir argüman olsa da, büyük tecrübe gerektirdiğinden, dikkatli olunmalıdır. özellikle mekansal çekimlerde ortamdaki günümüze ait ortam bütüntüğüne uymayan eşyaların varlığı ( mesela poşet, eski kaybolan bir meslek erbabının masasındaki cep telefonu vb) büyük tartışma konusudur. diğer bir al tür olan self portrait çekimlerde ise fotoğraf üretmeyi amaçlayan fotoğrafçı ana model olarak kendini kullanarak, zamanlayıcı yardımı ile rol değiştirerek hem fotoğraf çekmekte hemde modellik yapmaktadır. günümüzün dudakları büzerek çekilen selfilerinden çok daha başarılı karelerin elde edildiği bu portre fotoğrafçılığı alt türünün etkileyici örneklerini internet üzerinden görmek mümkündür.
renkli sunulan fotoğraflar olduğu gibi çok etkili siyah beyaz fotoğraf larda mevcuttur.
devamını gör...
2.
resim sanatındaki portre kelimesinin, modern fotoğrafçılıkla birleşiminden, temayüzünden doğan fotoğrafçılık alt dalı. nasıl ki portrede ikiye ayrılma durumu varsa bunda da ikiye ayrılma durumu vardır.
portre; kelime anlamı olarak iki şekilde ele alınır:
1. kişinin belden yukarısını* baz alan fiziksel bütünlüğü ve yansıması ve
2. kişinin duygu dünyası, kişilik ve keza karakterini de ele alabilen duygusal yansıması...
işte buradan hareketle de, portre fotografları da ikiye ayrılır:
1. kişinin bireysel görünüşünü yansıtanlar ve
2. kişinin duygusal yönünü, anlık ruh halini yahut hayat tarzını yansıtanlar...
yukarıda yazarımız, uzmanı olduğu bu konuda, ciddi açıklamalarda bulunmuş. makro lensler ya da çekim teknikleri hususunda söyleyebilecek herhangi bir sözüm elbette ki yok. ancak benim bahsetmek istediğim: konunun yedinci sanat'a sık sık yansıtılması...
izleyenler ya da az buçuk medyadan denk gelenler hatırlayacaktır; beni böyle sev (dizi)sinin ilk bölümlerinde, bu konu ele alınmıştı ve baş kahramanımız, başrol kızımızın çektiği portre fotoğrafı ile bir yarışma kazanmıştı. bu konuda gerçekten yukarıda yazarımızın belirttiği hadiseyi değerlendirmek istiyorum:
model ile çekim öncesi konuşmak, onu fotoğrafa yansımasının arzu edildiği duygu bütünlüğü içerisine girdiğinden emin olmak en doğru yoldur. çek - kaç tarzı fotoğraf çekmeye çalışanlar için pek uygun değildir. bazen bütün gün uğraşarak bir kare elde edebilirsiniz.
baş kahraman, yukarıda söylenenleri yapmıştı. senarist burada, bu alana değinmeyi, dizi bağlamında, bir senaryodan hareketle yani yedinci sanatı kullanarak yapmak istemiş olmalı ki herhangi bir şey söylemek yerine, sadece izleyiciye olayı aktardı. ve tabi portre fotoğrafçılığında ikinci madde: duyguyu ve o anın büyüsünü yansıtan fotoğraflar örneği sunusu...
ve yine modelden izin isteme hususu da işlenmişti... sadece yazarımızın bahsettiği gibi bir günü ya da uzuuuunca saatleri bulmadı. olması gereken, olması gerektiği yerde, olması gerektiği zamanda oradaydı ve tam zamanında deklanşöre bastı. bu söz öbeğine* fotoğraf sanatı üstatları, sanat değildir der: konu hakkında ayrıntı için bakınız.
konuyu çok da dağıtmadan, dizi özelinde öze gelelim: olay için tam yeri, tam zamanı gerçekleşti ve hayattan net bi enstantane yakalandı ki bu beraberinde, ödülü de getirdi...
işte burada da devreye, çok değerli yedinci sanat üstadı cüneyt arkın'ın, en sevdiğim sözü giriyor: canımın içi, böyle şeyler yalnızca romanlarda olur.*
bu da, söz konusu fotoğraf, konunun anlaşılması açısından belki yararı olur;
portre; kelime anlamı olarak iki şekilde ele alınır:
1. kişinin belden yukarısını* baz alan fiziksel bütünlüğü ve yansıması ve
2. kişinin duygu dünyası, kişilik ve keza karakterini de ele alabilen duygusal yansıması...
işte buradan hareketle de, portre fotografları da ikiye ayrılır:
1. kişinin bireysel görünüşünü yansıtanlar ve
2. kişinin duygusal yönünü, anlık ruh halini yahut hayat tarzını yansıtanlar...
yukarıda yazarımız, uzmanı olduğu bu konuda, ciddi açıklamalarda bulunmuş. makro lensler ya da çekim teknikleri hususunda söyleyebilecek herhangi bir sözüm elbette ki yok. ancak benim bahsetmek istediğim: konunun yedinci sanat'a sık sık yansıtılması...
izleyenler ya da az buçuk medyadan denk gelenler hatırlayacaktır; beni böyle sev (dizi)sinin ilk bölümlerinde, bu konu ele alınmıştı ve baş kahramanımız, başrol kızımızın çektiği portre fotoğrafı ile bir yarışma kazanmıştı. bu konuda gerçekten yukarıda yazarımızın belirttiği hadiseyi değerlendirmek istiyorum:
model ile çekim öncesi konuşmak, onu fotoğrafa yansımasının arzu edildiği duygu bütünlüğü içerisine girdiğinden emin olmak en doğru yoldur. çek - kaç tarzı fotoğraf çekmeye çalışanlar için pek uygun değildir. bazen bütün gün uğraşarak bir kare elde edebilirsiniz.
baş kahraman, yukarıda söylenenleri yapmıştı. senarist burada, bu alana değinmeyi, dizi bağlamında, bir senaryodan hareketle yani yedinci sanatı kullanarak yapmak istemiş olmalı ki herhangi bir şey söylemek yerine, sadece izleyiciye olayı aktardı. ve tabi portre fotoğrafçılığında ikinci madde: duyguyu ve o anın büyüsünü yansıtan fotoğraflar örneği sunusu...
ve yine modelden izin isteme hususu da işlenmişti... sadece yazarımızın bahsettiği gibi bir günü ya da uzuuuunca saatleri bulmadı. olması gereken, olması gerektiği yerde, olması gerektiği zamanda oradaydı ve tam zamanında deklanşöre bastı. bu söz öbeğine* fotoğraf sanatı üstatları, sanat değildir der: konu hakkında ayrıntı için bakınız.
konuyu çok da dağıtmadan, dizi özelinde öze gelelim: olay için tam yeri, tam zamanı gerçekleşti ve hayattan net bi enstantane yakalandı ki bu beraberinde, ödülü de getirdi...
işte burada da devreye, çok değerli yedinci sanat üstadı cüneyt arkın'ın, en sevdiğim sözü giriyor: canımın içi, böyle şeyler yalnızca romanlarda olur.*
bu da, söz konusu fotoğraf, konunun anlaşılması açısından belki yararı olur;
devamını gör...