şanslı olmak

konuşmak istediğimde dinlemek isteyen insanlara sahibim. sessiz kalmak istediğimde saygı da duyuyorlar ki bu bulunmaz bir nimet. canı gönülden, samimiyetine inandığım insanlar tarafından sevildiğimi de hissediyorum. bazen bir mesajla, belki bir şarkıyla burdayız yanındayız diyorlar. ve tanrım iyi ki bir şekilde bu hayata doğmuşum. hepinize minnettarım.

sanata yatkın olarak doğmaktır.

hissetmekten ziyade bir şekilde bilir insan şanslı olduğunu. nereye baksan bir işiaret görürsün. ek olarak kendini ve çevrendeki insanları seviyosan ve hem kendine olan saygını hem kazandıysan hem de çevrendiklerin saygısını kazandıysan ruhundaki kanatları hisseder hatta görürsün bile. uç hadi hezarfen, istikbal seni bekler.

şuradaki piyanistin yerinde olmak benim için. kim bilir belki de jay jay johanson kendini şanslı hissediyor ve piyanisti çok beğeniyordur.

şansın, her daim sizden yana olması durumu.
bakış açısına göre, kişinin kendini kandırması durumu olarak da nitelendirilebilir.

şöyle ki; şahsen kendimi, şanslı sayarım. ama bunu, beni kıskanın ya da gıpta edin veya aman be deyin diye söylemiyorum. bunu, kendim yarattığım için söylüyorum. öyle inanıyorum. çünkü böyle düşünmezken, dünyanın en şanssız, bahtsız ve de kadersiz insanı bendim. bi yerde yeter diyorsunuz ve şu, kişisel kendini kandırma zımbırtılarıyla tanıştım.

evet, zımbırtı. çünkü sistem, şöyle çalışıyor: kişi, önce kendini kandırıyor, sonra çevreyi buna hazırlıyor ve inandırıyor, sonra ta daaa
zımbırtı gerçekleşiyor.

somut bir örnekle; mesela başlığa binaen, şanssızsanız, ne yapıyorsunuz? öncelikle bu kelimeyi kullanmaktan, kendinizi men ediyorsunuz.
kendinize, aslında ne kadar şanslı olduğunuzla ilgili bir kurmaca dünya yaratıyorsunuz. olmamış bi şeyin, sizin yararınıza olan maddelerini sıralıyor, iyi ki olmadı deyip şükran duyuyorsunuz. gerekirse yazma tekniğini kullanın ki şanssız olduğunuz konular, bir bir beyninizde de bitsin.

sonra gerçek hayat taktiği.. otobüs ya da herhangi bir toplu ulaşım aracını deneyin. sürekli kaçırdığınız bir rota aracı olsun, ona yetiseceğim, o beni bekleyecek, çünkü ben dünyanın en şanslı* insanıyım deyin.
ilkin olmaz, ikincisinde olmaz, inanarak tekrara devam edin, böylece hazırlanma hızınız artacak ve o araca tam vaktinde yetişeceksiniz...

inanması güç, biliyorum. ama deneyin, bende işe yaradıysa, herkeste işe yarar ve ne demişler?.. kişi, kendi şansını, kendi yaratır.
hayatın, size yol vermesini beklemeyin. yoksa hep bekliyorsunuz. ve beklemek, ağrısıdır yaşamın demiş şair, bi yerden sonra bünyede alışkanlık ile atalet yapıyor. siz, kendinize şifa olun. bunun gibi reçeteleriniz olsun. yaratın. yaratmasını bekleyin, dileyin ve ısrarla isteyin. verilecektir. çaresi yok.

sonrası daha büyük ama basit etkinlikler.. örneğin; paranız var ve karşınıza, yardım yapılacak, gerçek bir yardıma muhtaç insan denk gelmiyor... gelecek.

ev istiyorsunuz ya da kalem.. basit olsun, dilediğiniz gibi... o sizin karşınıza çıkacak. ama gerekli yollara siz önceden çıkacaksınız. kafanıza, o şeyi yapmayı koyacaksınız. ruh eşinizi bulmanız konusunda da, bu böyle. bırakın isterseniz, o size geri döner*. onca yoldan, yıldan sonra hem de... araya kim girerse girsin. ne yaşanırsa yaşansın. çünkü şans sizsiniz. inandınız mı, tutuyorsunuz... zaten her şeye inanmak en başta elzem değil mi?..*