su içerken yılan bile dokunmaz deyimi

küçüklüğümden beri duyarım, yok efendim '' su içerken yılan bile dokunmazmış '' bla bla... hadi oradan bea, yılanın işi gücü yok seni bekleyecek. elde somut bir örnek var mı bu konu da oda yok. hadi yılan dokunmuyor diyelim. yılanı görünce hangi insan onu etkisiz hale getirmek veya direk tabanları yağlamak için uğraşmaz ?

ironi içeren; anlaşılması için ise maksimum 89 iq gerektiren, sık kullanılan atasözü.

yılanların duyduklarını sanmadığım deyim.

yaz tatilinde öğlenin sıcağında top oynadığıktan sonra sırayla musluktan su içerken suyu içmek için eğilen kişinin kullandığı deyim.
amacı p*çlik olan arkadaş ise "yılan dokunmaz ama ben dokunurum" deyip yapacağını yapar.

valla mecazi anlamı güzel olan ama gerçekmiş gibi düşünürsek o yılan alüminyumuna bile koyar dediğim özdeyiş.

(bkz: deyim değildir o atasözüdür. deyim olsa duramazsın)

bana da oldukça saçma gelen bir atasözüdür.

ne anlatılmak istediğini çok merak ediyorum açıkçası.

beyler sakin, şimdi yılan olan eski sevgilime sordum dokunmayız aşkım dedi. hele sana hiç dokumayız dedi.

çok severdi beni. dokunmam dediği hayatımın içinden geçti.

şu içerken rahat bırakılmamış bir ata’nın sözüdür. adamı ne bunalttılarsa artık.

internette gördüğüme göre, doğrusu "su içene yılan bile dokunmaz" imiş. yalnız ben de "içerken" diye kullanıyordum.

şu gümüş sürahi fotosu demin karşıma çıktı. bu deyimimizi aklıma getirdi. 1885'te yapılmış ve boston'daki bir sanat müzesindeymiş. valla güzelmiş. bundan su içerken yılana (ki sapından tutup sürahiden içersek iki yılana) biz dokunuyoruz. peki yılan da bize dokunmuş oluyor mu? bence oluyor. işte deyimimizi haksız çıkaran bir "item". *