1.
sigma ukdesi.
tam adı thomas edward lawrence olan, lawrence of arabia filmine konu olmuş, ingiliz arkeolog, asker ve casustur.
kendisi 1.dünya savaşı'nda osmanlı imparatorluğu'na karşı arapları*. emir faysal ve şerif hüseyin ile işbirliği içerisinde, filistin ve kanal cephelerinde örgütlemiştir.
tam adı thomas edward lawrence olan, lawrence of arabia filmine konu olmuş, ingiliz arkeolog, asker ve casustur.
kendisi 1.dünya savaşı'nda osmanlı imparatorluğu'na karşı arapları*. emir faysal ve şerif hüseyin ile işbirliği içerisinde, filistin ve kanal cephelerinde örgütlemiştir.
devamını gör...
2.
zekasına saydı duyduğun nadir insanların başında geliyor...
öncelikle şuradan başlamam gerekiyor ki bu zat, babasının bir hizmetçiyle olan cinsel birlikteliği sonrası dünyaya geldiği için çevresi tarafından çok fazla sıkıntı yaşıyor ve bu sıkıntı onu kendi başına olmaktan daha mutlu olan bir bireye dönüştürmekle kalmıyor, onu adeta bilgi birikimi konusunda çağdaşlarından çok daha yüksek bir yere taşıyor, yunanca aslından ilyada ve odysseia'yı ingilizceye çeviren kişi ta kendisidir...
bu adamın zekasına saygı duyduğum kısmı ise şurası... bilindiği üzere 1.dünya savaşının bir tık öncesi arkeoloji bilimi, mezopotamya coğrafyasında biraz paravan olarak kullanılıyordu, amaç ne idi? zaten çıkması kesin olan olası bir savaşta coğrafyayı oldukça tanımak ve yerel halkı osmanlıya karşı örgütlemek...
tabi bu ingiliz kısmı için öyleydi, alman kısmı da vardı bildiğimiz üzere mezopotamya'da kazı yapan, kimdi sahi o ünlü abimiz? max von oppenheim, kendisi müthiş bir istihbaratçı idi, o da olası ingiliz-fransız işgaline karşı yerel halkı osmanlıya karşı daima bağlı tutmak ve olası düşmanın arkeoloji faaliyetlerini yakından takip etmek idi, ama bu amcamızın bir kusuru vardı... yerel halktan oldukça uzak biriydi kendisi, bakmayın boy boy yerel halk gibi giyinmiş olduğuna, sadece maskeli balo*evet..* zamanlarında oryantalist bir havaya bürünürdü kendisi, kazı alanından yattığı ana dek batılı olan imajından asla ödün vermezdi, sonra yine buraya döneceğiz
nerede kalmıştık? lawrence... evet, kendisi mezopotamya ve arap yarımadasını bir güzel geziyor, bol bol kazılar yaptığı kadar stratejik alanları da araştırıyordu, nasıl stratejik alanları biliyor musunuz? olası bir isyanda, osmanlı ordusunu saf dışı bırakacak stratejik alanları, sahi nerelerdi buralar? elbette ki çöller... daha doğrusu, çöllerdeki su kuyuları... hepsinin yerlerini bulup kayıt etmekle kalmadı, hepsinin zehirlenmesini de sağladı kendisi...
dahası da, yerel halktan biri gibi olmayı öyle güzel başardı ki, herhangi bir fotoğrafa bakınca, yanındaki araplar ondan daha ingiliz gözükebiliyor, yanındaki nasıl ise onun şeklini almakla kalmamış, ondan bir tık daha sümsük bi durumda takılmış hep...
misal bakıyorsunuz,

thomas lowell ile birlikte, oldukça sümsük.

abdullah ile birlikte, apo'dan daha sümsük...

hogarth ile birlikte, sümsüklükten eser yok.
bugünün orta doğusunun nasıl birbirine karıştırılacağını sezmiş, insanların cahilliklerinden yararlanmış, ingiliz istihbaratı için inanılmaz derecede çaba göstermiş, aynı anda hem karadan hem denizden işgal etmek gibi bir kısmı inanılmaz kısıtlı bir haldeyken yapmayı başarmış, arkeoloji konusunda, kendisinin eminim ki "ablammmmmm" diye hitap ettiği arkeolog, casus ve yazar gertrude bell ile birlikte dünyaya birçok eser kazandırmış veyahut kazandırılmasına önayak olmuş çok zeki bir adam kendisi.
kendisini hiç sevmem ama zekasına çok büyük saygı duyarım.
öncelikle şuradan başlamam gerekiyor ki bu zat, babasının bir hizmetçiyle olan cinsel birlikteliği sonrası dünyaya geldiği için çevresi tarafından çok fazla sıkıntı yaşıyor ve bu sıkıntı onu kendi başına olmaktan daha mutlu olan bir bireye dönüştürmekle kalmıyor, onu adeta bilgi birikimi konusunda çağdaşlarından çok daha yüksek bir yere taşıyor, yunanca aslından ilyada ve odysseia'yı ingilizceye çeviren kişi ta kendisidir...
bu adamın zekasına saygı duyduğum kısmı ise şurası... bilindiği üzere 1.dünya savaşının bir tık öncesi arkeoloji bilimi, mezopotamya coğrafyasında biraz paravan olarak kullanılıyordu, amaç ne idi? zaten çıkması kesin olan olası bir savaşta coğrafyayı oldukça tanımak ve yerel halkı osmanlıya karşı örgütlemek...
tabi bu ingiliz kısmı için öyleydi, alman kısmı da vardı bildiğimiz üzere mezopotamya'da kazı yapan, kimdi sahi o ünlü abimiz? max von oppenheim, kendisi müthiş bir istihbaratçı idi, o da olası ingiliz-fransız işgaline karşı yerel halkı osmanlıya karşı daima bağlı tutmak ve olası düşmanın arkeoloji faaliyetlerini yakından takip etmek idi, ama bu amcamızın bir kusuru vardı... yerel halktan oldukça uzak biriydi kendisi, bakmayın boy boy yerel halk gibi giyinmiş olduğuna, sadece maskeli balo*evet..* zamanlarında oryantalist bir havaya bürünürdü kendisi, kazı alanından yattığı ana dek batılı olan imajından asla ödün vermezdi, sonra yine buraya döneceğiz
nerede kalmıştık? lawrence... evet, kendisi mezopotamya ve arap yarımadasını bir güzel geziyor, bol bol kazılar yaptığı kadar stratejik alanları da araştırıyordu, nasıl stratejik alanları biliyor musunuz? olası bir isyanda, osmanlı ordusunu saf dışı bırakacak stratejik alanları, sahi nerelerdi buralar? elbette ki çöller... daha doğrusu, çöllerdeki su kuyuları... hepsinin yerlerini bulup kayıt etmekle kalmadı, hepsinin zehirlenmesini de sağladı kendisi...
dahası da, yerel halktan biri gibi olmayı öyle güzel başardı ki, herhangi bir fotoğrafa bakınca, yanındaki araplar ondan daha ingiliz gözükebiliyor, yanındaki nasıl ise onun şeklini almakla kalmamış, ondan bir tık daha sümsük bi durumda takılmış hep...
misal bakıyorsunuz,

thomas lowell ile birlikte, oldukça sümsük.

abdullah ile birlikte, apo'dan daha sümsük...

hogarth ile birlikte, sümsüklükten eser yok.
bugünün orta doğusunun nasıl birbirine karıştırılacağını sezmiş, insanların cahilliklerinden yararlanmış, ingiliz istihbaratı için inanılmaz derecede çaba göstermiş, aynı anda hem karadan hem denizden işgal etmek gibi bir kısmı inanılmaz kısıtlı bir haldeyken yapmayı başarmış, arkeoloji konusunda, kendisinin eminim ki "ablammmmmm" diye hitap ettiği arkeolog, casus ve yazar gertrude bell ile birlikte dünyaya birçok eser kazandırmış veyahut kazandırılmasına önayak olmuş çok zeki bir adam kendisi.
kendisini hiç sevmem ama zekasına çok büyük saygı duyarım.
devamını gör...
3.
trene binip ülkesine dönerken araplara dönüp şöyle der: biraz daha bu ülkede kalacak olursam gerçekten müslüman olmaktan korkuyorum. o derece değiştim o derece dönüştüm, o derecede öğrendim. ve bu kadar bariz olmasına rağmen insanlara bu kadar kolay güvenebilmeniz, bu kadar iyi niyetli ve iyi yaklaşımlı insanlar olmanız, beni, size de, dininize de çok yaklaştırdı. bakın ben bir ingiliz casusuyum, tekrar söylüyorum demiştir.
devamını gör...