tek başına içerken izlenecek filmler

bu akşam gerçekleştireceğim aktivite. şarap yanına şöyle heyecanlı, ilgi çekici bir film izelemek istiyorum. ama şarap dedim diye şimdi duygusal filmler yazmayın lütfen…

(bkz: un homme qui dort) hızlı gelen edit: heyecanlı değil..

denzel washington içeren deja vu olabilir.

her filmini tavsiye ederim. melankolik bir film. insana insan olmayı sorgulatan bir yönü var.

yalnız olmak ve depresyondan çıkmak üzerine güzel yaklaşımları var.

(bkz: harold and kumar go to the white castle)

götünüzden şartlı film izleme aktivitesi uydurmayın çünkü tamamen götünüzden menkul oluyor

lady macbeth- kendisi orijinalde, shakespeare'in bir eseridir fakat sinema filmine çevrilmiş hali insanın tüylerini diken diken ediyor. izlediğim çoğu sahne hala aklımda... eski avrupa rejiminde, hayatta kalmaya çalışan küçücük bir kızın, içindeki iyiliği yitirişine tanık oluyorsunuz. filmin sonunda kızsanızda, hak vermekten başka şansınız kalmıyor. film bütün yollarınızı tıkıyor.

bar'da- normalde nejat işler'i sevmem ama film, kurgusu sebebiyle bazı gerçekleri insanın suratına adeta "kusuyor". film'in tonu, diyalogları çok sert. izlediğinizde, günlerce bireysel farkındalığınız ile uğraşıp duruyorsunuz.

the book of henry- pedofili ancak böylesine çarpıcı anlatılabilinir. günlerce uyutmuyor.


ıncident in a ghost land- insanı her yönü ile çıldırtan, ters köşe yapan hatta nakavt eden bir kurgu... spoiler vermemek için konuşmayacağım ama insan işi değil. film, verdiği mesaj açısından cok agır. ben yıllar oldu hala unutamıyorum.

"köprü üstü aşıkları" olarak çevrilen "les amants du pont-neuf"
night on earth
barfly
son zamanlarda izlediğim "wristcutters: a love story"
the perks of being a wallflower
bence her film tek başına ve içerken izlenir ama bazı filmler daha bir izlenir.

hangover.
sonuçta siz de içiyormuşsunuz ve siz de bir şey hatırlamayacaksıniz. empati dediğin budur işte sanki filmi yaşıyor gibi hissedeceksiniz.

(bkz: wristcutters: a love story)