bbc yapımı suç drama ve gerilim türündeki dizi belfast şehrinde avukatlık yapan bir kadının öldürülmesiyle başlayan seri cinayetleri çözmeye çalışan polis teşkilatının yaşadıklarını konu alır.
yönetmen: (bkz: jakob verbruggen) (1. sezon), (bkz: allan cubitt) (2–3. sezon)
başrol: (bkz: gillian anderson), (bkz: jamie dornan), (bkz: john lynch), (bkz: archie panjabi)
başrol: (bkz: gillian anderson), (bkz: jamie dornan), (bkz: john lynch), (bkz: archie panjabi)
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "uuth" tarafından 04.12.2020 16:18 tarihinde açılmıştır.
1.
2006 yapımı, tarsem singh yönetmenliğinde çekilmiş, teknik olarak film olmasına rağmen benim açımdan hareketli bir sanat galerisi olan eser. tıpkı el labirento del fauno gibi yetişkinlere masallar. sinema bu film için icad edilmiş denilebilir.
devamını gör...
2.
2013 yılında yayınlanan kuzey irlanda'da çekilen britanya suç drama dizisi.dizi belfast şehrinde alice monroe isimli bir avukatın cinayete kurban gitmesiyle başlayan bir seri katilin cinayetler zincirini çözmeye çalışan polis ve teşkilatını konu alıyor.psikolojik gerilim polisiye tarzı film severler için tavsiye edebilirim.
devamını gör...
3.
gugli gugli go away.
hikayenin ve oyuncuların güzelliği bir yana sinematografisi ile insanın gözlerini ekrana kilitleyen bir film.
renkler, mekanlar, kıyafetler muazzam.
yönetmen o kadar ince çalışmış ki filmdeki tüm mekanlara tek tek gidilmiş, dünyanın dört bir yanına yani, ayasofya dahil.
peki ya minik başrolümüzün tatlılığına ne demeli? aksanı, bakışları, mükemmel oyunculuğuyla ben de ekranı ısırma isteği uyandırmıştır.
masal gibi bir film bu.
sinema nedir diye sorsalar bu film tek başına o sorunun cevabı olabilecek kalitededir.
herkesin izleyip beğeneceği gibi değildir ancak izleyenin de tekrar tekrar izleyeceği bir yapıttır.
hikayenin ve oyuncuların güzelliği bir yana sinematografisi ile insanın gözlerini ekrana kilitleyen bir film.
renkler, mekanlar, kıyafetler muazzam.
yönetmen o kadar ince çalışmış ki filmdeki tüm mekanlara tek tek gidilmiş, dünyanın dört bir yanına yani, ayasofya dahil.
peki ya minik başrolümüzün tatlılığına ne demeli? aksanı, bakışları, mükemmel oyunculuğuyla ben de ekranı ısırma isteği uyandırmıştır.
masal gibi bir film bu.
sinema nedir diye sorsalar bu film tek başına o sorunun cevabı olabilecek kalitededir.
herkesin izleyip beğeneceği gibi değildir ancak izleyenin de tekrar tekrar izleyeceği bir yapıttır.
devamını gör...
4.
umutsuz bir adam ve masum bir çocuğun dostluğunu konu alan, tarzı bambaşka olan, bence kesinlikle izlenmesi gereken bir film.
filmdeki hiçbir mekan teknolojik hamlelerle yapılmamış. tamamı gerçek ve 28 farklı ülkede çekilmiş. belki bu alanda dünyadaki tek filmdir, bilemiyorum. ancak gezme fırsatı olmayan hatta belki bu yerlerden haberi bile olmayan çoğu insan için enfes bir sunum.
filmdeki hiçbir mekan teknolojik hamlelerle yapılmamış. tamamı gerçek ve 28 farklı ülkede çekilmiş. belki bu alanda dünyadaki tek filmdir, bilemiyorum. ancak gezme fırsatı olmayan hatta belki bu yerlerden haberi bile olmayan çoğu insan için enfes bir sunum.
devamını gör...
5.
6.
renklerin, mekanların birbirinden güzel olduğu 18 ülkede çekilmiş başlangıçta konusunu anlamakta zorlandığım tatlı mı tatlı bir kızın da başrolde olduğu 2006 yapımı film.
hastanede kolu kırık olan hareketli bir çocuk ile kaza sonucu vücudunun bir kısmı tutmayan bir dublörün hikayesini konu alıyor.
başlangıçta dublör çocuğu morfin getirmesi için kullansa da sonradan o kız çocuğu hayatının bir parçası ve umudu oluyor.
sahnelerden biride ayasofya da çekilmiş, başta bu ayasofya değil mi diye düşündükten sonra öğrendim ki gerçekten ayasofya imiş.
film bir kez daha gösteriyor ki dünyada gezilmesi, görülmesi gereken çok güzel yerler var.
ek olarak eski dönemlere, kalelere, şövalyelere özel bir ilgim olduğu hatta o zamanlarda yaşamak isteyen biri olarak ara ara beni daha fazla içine çekti film.
sonu mutlu biten, güzel renk dolu bir film.
keyifli seyirler.
hastanede kolu kırık olan hareketli bir çocuk ile kaza sonucu vücudunun bir kısmı tutmayan bir dublörün hikayesini konu alıyor.
başlangıçta dublör çocuğu morfin getirmesi için kullansa da sonradan o kız çocuğu hayatının bir parçası ve umudu oluyor.
sahnelerden biride ayasofya da çekilmiş, başta bu ayasofya değil mi diye düşündükten sonra öğrendim ki gerçekten ayasofya imiş.
film bir kez daha gösteriyor ki dünyada gezilmesi, görülmesi gereken çok güzel yerler var.
ek olarak eski dönemlere, kalelere, şövalyelere özel bir ilgim olduğu hatta o zamanlarda yaşamak isteyen biri olarak ara ara beni daha fazla içine çekti film.
sonu mutlu biten, güzel renk dolu bir film.
keyifli seyirler.
devamını gör...
7.
gillian anderson'un, stella gibson isimli polisi canlandırdığı kuzey irlanda menşeli, seri katil temalı dizi. yıllar geçti izleyeli ama aklımda en net kalan bu karakter ve oyuncu. soğuk kadınları izlemeyi seviyorum sanırım.
devamını gör...
8.
3. sezonu yıllar sonra nihayet izlediğim dizi. ilk iki sezonu izleyeli 5 yıl olunca, ince ayrıntıları izledikçe hatırlıyor olsam da, iyi geldi durduk yere denk gelmek. daha erken bir saatte denk gelsem aç gibi hepsini izlerdim de, bir bölüm kafi şimdilik.
bitirince edit geçerim.
bitirince edit geçerim.
devamını gör...
9.
dizinin 3. sezonu zoraki çekilmiş gibi. konudan çok kopulmuş, gereksiz uzatılmış.
adamın öldürdüğü adamın kız kardeşi kanlı canlı duruyor ve görgü tanığı. makasta parmak izi var. evine girip sohbet ettiği küçük çocuk var. robot resim var. telefonda söyledikleri var. sorguda söyledikleri var. velhasıl var oğlu var ama hâlâ yeterli delil yoksa paçayı sıyıracakmış gibi bir ortam yaratılıyor.
adamın teşhis edilmesi ve yakalanması bile gereksiz uzatıldı. zaten daha en başında televizyonda görünüp ifade verdikten sonra cizdirilen robot resim ifade vermeye gelenlerinki ile karşılaştırılsa mevzu kopardı.
3. sezonun ilk bölümü doktorlar dizisi gibiydi. orda bile bu kadar uzun ameliyat izlenmemiştir. ne istediler tam anlamadım adama üzülmemizi mi.
polis şefi kadının hisleri falan bir an la casa'daki kadın polis gibi saf mı değiştirecek, herifi hastaneden mı kaçıracak falan diye düşündürdü bir ara. bunlar da olmadı.
fena dizi değil de biseyler olmamış gibi.
adamın öldürdüğü adamın kız kardeşi kanlı canlı duruyor ve görgü tanığı. makasta parmak izi var. evine girip sohbet ettiği küçük çocuk var. robot resim var. telefonda söyledikleri var. sorguda söyledikleri var. velhasıl var oğlu var ama hâlâ yeterli delil yoksa paçayı sıyıracakmış gibi bir ortam yaratılıyor.
adamın teşhis edilmesi ve yakalanması bile gereksiz uzatıldı. zaten daha en başında televizyonda görünüp ifade verdikten sonra cizdirilen robot resim ifade vermeye gelenlerinki ile karşılaştırılsa mevzu kopardı.
3. sezonun ilk bölümü doktorlar dizisi gibiydi. orda bile bu kadar uzun ameliyat izlenmemiştir. ne istediler tam anlamadım adama üzülmemizi mi.
polis şefi kadının hisleri falan bir an la casa'daki kadın polis gibi saf mı değiştirecek, herifi hastaneden mı kaçıracak falan diye düşündürdü bir ara. bunlar da olmadı.
fena dizi değil de biseyler olmamış gibi.
devamını gör...