yazar: robert sheckley
yayım yılı: 1960
türkçeye mevki uygarlığı olarak çevrilen eser, uzay mekiğinde gözlerini açan ve kim olduğuna dair herhangi bir şey hatırlamayan, kendisine öldürdüğü için suçlu olduğu ve suçlu olduğu için sürgün edildiği söylenen kişinin hayatta kalma mücadelesini konu alıyor.
yayım yılı: 1960
türkçeye mevki uygarlığı olarak çevrilen eser, uzay mekiğinde gözlerini açan ve kim olduğuna dair herhangi bir şey hatırlamayan, kendisine öldürdüğü için suçlu olduğu ve suçlu olduğu için sürgün edildiği söylenen kişinin hayatta kalma mücadelesini konu alıyor.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "ateist kaplumbağa" tarafından 22.11.2021 16:38 tarihinde açılmıştır.
1.
gündelik kötülüğün lüzumlu işlevi başlığını görünce bir tıklayıp bakayım dediğim başlık. meğer henüz açılışı yapılmamış. açılışı ben yapıyorum. vatana millete hayırlı olsun. *
bu kitap esasen tam bir türler arası diyalog. ütopya ögeleri barındırıyor. polisiye kurgu türünden esintiler veriyor. distopya'nın dibine vuruyor. bunları yaparken de, bilim kurguyu çıkış noktası olarak kullanıyor. robert sheckley'nin bunların üzerine bir de sistem eleştirisi eklemesi ve adalet kavramı üzerine düşündürmesi falan da var ki, yeme de yanında yat. tabi kitabın ilmek ilmek işlediği en güzel noktalardan birisi suç ve ceza kavramları üzerine getirdiği bakış açısı. hele ki medeniyeti ayrık otu olarak görülen ve suçlu olarak değerlendirilen bireylerden temizlemek için seçilen yol ve yöntem vicdani sorgulamalara yol açılıyor. tabi genelde insanlar bu sorgulamaları kurgular ve eserler üzerinden yapar sistemler üzerinden yapmaya paçaları pek yetmez. zira kitaplarda ve kurgularda anlatılanla yüzleşmek kolaydır. oysa gerçek olanla yüzleşmek biraz cesaret işidir. oysa tüm bu kurgular, içinde yaşanılan dünyanın suç, ceza ve adalet kavramlarına eleştiri geliştirmesine rağmen nedense kendilerini gerçekliğin dünyasına bir türlü atamazlar. bunun sebebi de sheckley'nin ''hiç kuşkum yok ki, yok olmakta olan tüm toplumlar sonuna dek sürekli oldukları hayalini yaşatırlar. sözünde saklıdır.
işte bu süreklilik aldatmacasına kapıldığınızda mühim olanın sistem menfaati olduğunu inanırsınız. sizin varlığınızın teminatının da bu süreklilik olduğunu zannedersiniz. sonrasında ise bu devamlılık için bir şeylerin feda edilmesi gerektiğine inanmaya başlarsınız. ve bu fedakarlıklar da aslında gündelik kötülüğün lüzumlu işlevi haline gelir. iyi ve kötü algınız darmadağın olur. ya da bu kavramlar sizin için öğretilenden ötesi bir anlam ihtiva etmez. neyse laf lafı açıyor uzadı gitti. güzel kitaptır. bir bilim kurgu klasiğidir. okuyunuz okutunuz.
bu kitap esasen tam bir türler arası diyalog. ütopya ögeleri barındırıyor. polisiye kurgu türünden esintiler veriyor. distopya'nın dibine vuruyor. bunları yaparken de, bilim kurguyu çıkış noktası olarak kullanıyor. robert sheckley'nin bunların üzerine bir de sistem eleştirisi eklemesi ve adalet kavramı üzerine düşündürmesi falan da var ki, yeme de yanında yat. tabi kitabın ilmek ilmek işlediği en güzel noktalardan birisi suç ve ceza kavramları üzerine getirdiği bakış açısı. hele ki medeniyeti ayrık otu olarak görülen ve suçlu olarak değerlendirilen bireylerden temizlemek için seçilen yol ve yöntem vicdani sorgulamalara yol açılıyor. tabi genelde insanlar bu sorgulamaları kurgular ve eserler üzerinden yapar sistemler üzerinden yapmaya paçaları pek yetmez. zira kitaplarda ve kurgularda anlatılanla yüzleşmek kolaydır. oysa gerçek olanla yüzleşmek biraz cesaret işidir. oysa tüm bu kurgular, içinde yaşanılan dünyanın suç, ceza ve adalet kavramlarına eleştiri geliştirmesine rağmen nedense kendilerini gerçekliğin dünyasına bir türlü atamazlar. bunun sebebi de sheckley'nin ''hiç kuşkum yok ki, yok olmakta olan tüm toplumlar sonuna dek sürekli oldukları hayalini yaşatırlar. sözünde saklıdır.
işte bu süreklilik aldatmacasına kapıldığınızda mühim olanın sistem menfaati olduğunu inanırsınız. sizin varlığınızın teminatının da bu süreklilik olduğunu zannedersiniz. sonrasında ise bu devamlılık için bir şeylerin feda edilmesi gerektiğine inanmaya başlarsınız. ve bu fedakarlıklar da aslında gündelik kötülüğün lüzumlu işlevi haline gelir. iyi ve kötü algınız darmadağın olur. ya da bu kavramlar sizin için öğretilenden ötesi bir anlam ihtiva etmez. neyse laf lafı açıyor uzadı gitti. güzel kitaptır. bir bilim kurgu klasiğidir. okuyunuz okutunuz.
devamını gör...
2.
bir robert sheckley romanıdır. ithaki bilimkurgu klasikleri arasından çıkan kitabın müthiş bir sosyoloji laboratuvarı olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
mevki uygarlığı adıyla türkçeye çevrilmiş olan klasik insanı anından çepeçevre sarıp içine çekiyor ve kolay kolay da bırakmıyor. bunu birçok kitap başaramaz aslında.
omega gezegenine sürgüne gönderilen insanların hepsi suçlulardan oluşur, belki de değillerdir ama kanıtlar öyle olduklarına hükmeder. bu bu andan itibaren hafızaları silinir ve bir gemi ile omega gezegenine gönderilmek onların ödeyecekleri bedel olur ve bu da çok büyük bir bedeldir.
aslında omega içinde yaşamaya mahkum olduğumuz dünyadan çok da farklı değildir. orası bir mevkiler uygarlığıdır. sınıflı toplumun kozmik bir tezahürü. bu dünyadan tek farklı kötülüğün ceza gerektiren bir davranış değil aksine övgüye değer bir erdem olmasıdır. ama bu kuralsızlık içinde asla affı olmayan kural ihlalleri de vardır elbette.
omegadan bir kurtuluş yolu var mıdır? insan içindeki iyi ya da kötünün dışına çıkabilir mi? yoksa herkes kendi hapishanesini kendi zihninde mi inşa etmiştir? mevkiler üzerine kurulmuş hangi uygarlık gerçekten uygardır?
robert sheckley üstadımın önünde saygı ile eğiliyor ve başlığı açan çok sevdiğim yazar ateist kaplumbağa’ya da sevgililerimi sunuyorum.
mevki uygarlığı adıyla türkçeye çevrilmiş olan klasik insanı anından çepeçevre sarıp içine çekiyor ve kolay kolay da bırakmıyor. bunu birçok kitap başaramaz aslında.
omega gezegenine sürgüne gönderilen insanların hepsi suçlulardan oluşur, belki de değillerdir ama kanıtlar öyle olduklarına hükmeder. bu bu andan itibaren hafızaları silinir ve bir gemi ile omega gezegenine gönderilmek onların ödeyecekleri bedel olur ve bu da çok büyük bir bedeldir.
aslında omega içinde yaşamaya mahkum olduğumuz dünyadan çok da farklı değildir. orası bir mevkiler uygarlığıdır. sınıflı toplumun kozmik bir tezahürü. bu dünyadan tek farklı kötülüğün ceza gerektiren bir davranış değil aksine övgüye değer bir erdem olmasıdır. ama bu kuralsızlık içinde asla affı olmayan kural ihlalleri de vardır elbette.
omegadan bir kurtuluş yolu var mıdır? insan içindeki iyi ya da kötünün dışına çıkabilir mi? yoksa herkes kendi hapishanesini kendi zihninde mi inşa etmiştir? mevkiler üzerine kurulmuş hangi uygarlık gerçekten uygardır?
robert sheckley üstadımın önünde saygı ile eğiliyor ve başlığı açan çok sevdiğim yazar ateist kaplumbağa’ya da sevgililerimi sunuyorum.
devamını gör...