1.
asaf halet çelebi nin türk sanat musikisi adı altında dinlenen müziklerin kalitesizliğinden bahsettiği yazısının başlığıdır.
todi, bugün umumiyetle alaturka dediğimiz meyhane musikisinin adıdır. bunun ne hakikî ve klâsik müsikimizle, ne mahallî halk musikisiyle alâkası vardır. todi eski musikimize de tasallut edip âdileştirir, bayağılaştırır. todi bugün boyalı rüküş hanımların teker teker kalkıp yayık sesleriyle sarhoş seyircileri avuttukları modern -alaturka- meyhaneler muhitinin musikisidir. alaturka ismi onun için biçilmiş kaftandır, fakat “türk” değildir. alaturka nasıl türkü değil de bayağılığı, geriliği, cehaleti, miskinliği temsil ediyorsa, todi veya alaturka musiki de bu zümre zihniyetinin ruhunu terennüm eder. todi her ne kadar, isminden de anlaşıldığı gibi, çingenelikle alâkadarsa da sırf çingene musikisi demek de değildir. biraz çingene biraz ermeni kokan, fakat tam mânâsıyla onlara da isnat edilemiyen bir halitadır. müzisyenlerin çoğu bu iki millet arasından zuhur ettiği için böyle demek hatıra geliyor, fakat insaf edilirse onlarındır demek de doğru olamaz. başka bir ismi de piyasa musikisidir ki bu da bayağı halk tabakasının hoşlanacağı muhitlerde geçen yayıklığın, âdiliğin, pespayeliğin ifadesini veren insan ruhunu alçaltan, bunaltıcı ve sinirlendirici, monoton, yaygaracı bir şey demektir ve vazifesi sarhoşları sızdırıp kusturmaktan ibarettir. maalesef yukarda söylediğim gibi bu basit, bayağı ve âdi musiki bizim hakikî musikimizi de berbat etmiş ve meyhane virtüozları klâsik musikimizin asil tavrını nağmelendirmişler, yayıklaştırmışlar ve bambaşka bir şey yapmışlardır. dede efendi ve sair kompozitörlerimizin isimlerine izafe edilen parçaların aslında onlarla hiç alâkası yoktur. piyasa sanatkârları, çingene kemancılar ve ermeni kanuncular onları karikatürize edip kirlettikten sonra aykırı bir usûl ve falsolu notalarla ortaya atarlar. bu piyasacıların suikastları ve hâleti ruhiyeleri hakkında size şahit olduğum bir hâdiseyi nakledeceğim: merhum hocam rauf yektâ beni ermeni kilise musikisine ait bazı notaları zaptetmek üzre samatya’daki sulumanastır kilisesine göndermişti, burada eçmiyazin’de basılmış hamparsum eşkâlli eski bir şargan kitabı vardı; fakat bana bu kitabı gösteren alık ermeni kitabın geniş satırları arasını karınca duasına benziyen kurşun kalemiyle yazılmış bir sürü hamparsum notları kaydetmişti. kendisine niçin böyle yaptığını sorduğum zaman: “bunlar çok sadedir; böyle nağmelendiriyorum da güzelleşiyor!” demişti.
todi, bugün umumiyetle alaturka dediğimiz meyhane musikisinin adıdır. bunun ne hakikî ve klâsik müsikimizle, ne mahallî halk musikisiyle alâkası vardır. todi eski musikimize de tasallut edip âdileştirir, bayağılaştırır. todi bugün boyalı rüküş hanımların teker teker kalkıp yayık sesleriyle sarhoş seyircileri avuttukları modern -alaturka- meyhaneler muhitinin musikisidir. alaturka ismi onun için biçilmiş kaftandır, fakat “türk” değildir. alaturka nasıl türkü değil de bayağılığı, geriliği, cehaleti, miskinliği temsil ediyorsa, todi veya alaturka musiki de bu zümre zihniyetinin ruhunu terennüm eder. todi her ne kadar, isminden de anlaşıldığı gibi, çingenelikle alâkadarsa da sırf çingene musikisi demek de değildir. biraz çingene biraz ermeni kokan, fakat tam mânâsıyla onlara da isnat edilemiyen bir halitadır. müzisyenlerin çoğu bu iki millet arasından zuhur ettiği için böyle demek hatıra geliyor, fakat insaf edilirse onlarındır demek de doğru olamaz. başka bir ismi de piyasa musikisidir ki bu da bayağı halk tabakasının hoşlanacağı muhitlerde geçen yayıklığın, âdiliğin, pespayeliğin ifadesini veren insan ruhunu alçaltan, bunaltıcı ve sinirlendirici, monoton, yaygaracı bir şey demektir ve vazifesi sarhoşları sızdırıp kusturmaktan ibarettir. maalesef yukarda söylediğim gibi bu basit, bayağı ve âdi musiki bizim hakikî musikimizi de berbat etmiş ve meyhane virtüozları klâsik musikimizin asil tavrını nağmelendirmişler, yayıklaştırmışlar ve bambaşka bir şey yapmışlardır. dede efendi ve sair kompozitörlerimizin isimlerine izafe edilen parçaların aslında onlarla hiç alâkası yoktur. piyasa sanatkârları, çingene kemancılar ve ermeni kanuncular onları karikatürize edip kirlettikten sonra aykırı bir usûl ve falsolu notalarla ortaya atarlar. bu piyasacıların suikastları ve hâleti ruhiyeleri hakkında size şahit olduğum bir hâdiseyi nakledeceğim: merhum hocam rauf yektâ beni ermeni kilise musikisine ait bazı notaları zaptetmek üzre samatya’daki sulumanastır kilisesine göndermişti, burada eçmiyazin’de basılmış hamparsum eşkâlli eski bir şargan kitabı vardı; fakat bana bu kitabı gösteren alık ermeni kitabın geniş satırları arasını karınca duasına benziyen kurşun kalemiyle yazılmış bir sürü hamparsum notları kaydetmişti. kendisine niçin böyle yaptığını sorduğum zaman: “bunlar çok sadedir; böyle nağmelendiriyorum da güzelleşiyor!” demişti.
devamını gör...