1.
imdb'ye göre fransa, birleşik krallık, almanya ve japonya ortak yapımı film. drama yönü kuvvetli ve heyecanlı bir yapıttır. orijinal dili fransızcadır. başrollerinde jean rochefort ve johnny hallyday vardır ve yönetmeni patrice leconte'tur bu 2002 yapımı filmin.
hikayesi hem dokunaklı hem de insanın içini ısıtan türdendir. bambaşka hayatlar yaşamış iki kişinin birbirlerinin hayatına özenmesi çok etkileyici bir üslupla anlatılmıştır yapımda.
milan bir banka soyguncusudur ve küçük bir fransız kasabasına "kirli" bir işi için gelir. burada, eski bir şiir öğretmeni olan monsieur manesquier ile karşılaşır ve onun evinde kalır. bu ikili ilginç bir arkadaşlık kurarlar. manesquier, milan'ın heyecanlı ve maceralı hayatına gıpta eder; milan ise arkadaşının sakin hayatına... birbirlerine duydukları derin saygı da filmdeki tüm sahnelerde hissedilir. kah milan, manesquier'in rolüne bürünür kah manesquier adeta gözüpek bir suçlu gibi çılgın şeyler yapmayı göze alır.
işin dokunaklı drama kısmı ise, aslında ikisinin de hayatını tehdit edecek durumlar vardır filmde. yani burada, her şeyin toz pembe gittiği bir hikaye beklemeyinizdir. gene de sonunu söylemiyorumdur elbette ve alttaki spoiler kısmına bakmazsanız bunu bu yazıdan öğrenemeyeceksinizdir.
bu, ingilizce dilinde bir yapım olmamasına rağmen, uk film council filme 500.000 dolarlık bir prodüksiyon desteği sunmuştur. paramount classics, filmin abd'deki gösterim haklarını satın almıştır ve abd'de 85 salonda bu filmin gösterilmesini sağlamıştır. bunun sonucunda da 2.542.022 dolar hasılat elde edilmiştir. bu, ingilizce dilinde olmayanbir film için büyük bir rakamdır ve şirket sonuçtan gayet memnun kalmıştır.
bana göre filmin sonunda "kader" teması kullanılması filmin tek eksikliğidir. bu kadar doğal ve inandırıcı sahnelerden sonra ve gerçekçi bir hikayede farklı bir son beklerdim. burada adeta yukarılardan bir el onlara ne olacağına karar vermiş ve kaderlerini çizmiş gibi bir final vardı.
hikayesi hem dokunaklı hem de insanın içini ısıtan türdendir. bambaşka hayatlar yaşamış iki kişinin birbirlerinin hayatına özenmesi çok etkileyici bir üslupla anlatılmıştır yapımda.
milan bir banka soyguncusudur ve küçük bir fransız kasabasına "kirli" bir işi için gelir. burada, eski bir şiir öğretmeni olan monsieur manesquier ile karşılaşır ve onun evinde kalır. bu ikili ilginç bir arkadaşlık kurarlar. manesquier, milan'ın heyecanlı ve maceralı hayatına gıpta eder; milan ise arkadaşının sakin hayatına... birbirlerine duydukları derin saygı da filmdeki tüm sahnelerde hissedilir. kah milan, manesquier'in rolüne bürünür kah manesquier adeta gözüpek bir suçlu gibi çılgın şeyler yapmayı göze alır.
işin dokunaklı drama kısmı ise, aslında ikisinin de hayatını tehdit edecek durumlar vardır filmde. yani burada, her şeyin toz pembe gittiği bir hikaye beklemeyinizdir. gene de sonunu söylemiyorumdur elbette ve alttaki spoiler kısmına bakmazsanız bunu bu yazıdan öğrenemeyeceksinizdir.
bu, ingilizce dilinde bir yapım olmamasına rağmen, uk film council filme 500.000 dolarlık bir prodüksiyon desteği sunmuştur. paramount classics, filmin abd'deki gösterim haklarını satın almıştır ve abd'de 85 salonda bu filmin gösterilmesini sağlamıştır. bunun sonucunda da 2.542.022 dolar hasılat elde edilmiştir. bu, ingilizce dilinde olmayanbir film için büyük bir rakamdır ve şirket sonuçtan gayet memnun kalmıştır.
bana göre filmin sonunda "kader" teması kullanılması filmin tek eksikliğidir. bu kadar doğal ve inandırıcı sahnelerden sonra ve gerçekçi bir hikayede farklı bir son beklerdim. burada adeta yukarılardan bir el onlara ne olacağına karar vermiş ve kaderlerini çizmiş gibi bir final vardı.
devamını gör...
"trendeki adam" ile benzer başlıklar
trendeki kız
12