türkiye'nin doğurganlık haritasının 8 yılda değişimi

acı vericidir... çok vahimdir...

normal değil mi?

yeterince üniversite mezunu kuryemiz, garsonumuz, kasiyerimiz var. insanlar neden doğursun ki?

şanlıurfa bile standardını düşürmüş o kadar kötü durumdayız. glck.

*kırsalda iş imkanı olmadığı için insanlar metropollere gidiyor.

*kırsal/taşra çoğu il de artık şehirleşmeye başlıyor.

*sekülerleşme çekirdek aile yapısını destekliyor.

*artık tarım toplumu olmadığımız için geniş aileye gerek kalmıyor.

*bozuk ekonomi, eğitim, sağlık ve asayiş ortamı çocuk yapmak isteyenleri caydırıyor.

ülkede deprem dolayısıyla ciddi bir barınma sorunu da cabası. yani çok katmanlı bir problem olması gereken türkiye'nin tekrardan işleyen kurumlara sahip olması ve milyonlarca sığıntı ve kaçağın gönderilmesi. bizimle benzer bir durumda olan ülke de çin. özellikle çok hızlı şehirleştiği için 50 yıl içinde 500 milyona düşeceği yani 1 milyar kayıp olacağı tahmin ediliyor.

sorun sadece türkiye değil küresel bir sorun bu sebeple iş gücü için makineleşme artırılmalı, çevreci bir anlayış seçilmeli ve modern topluma uyum sağlayamayan hala aşiret olarak yaşayan bazı kesimlerin radikal bir şekilde modern topluma entegre edilmeli.



mevzu da bazı islamcıların dediği gibi feminizm ve sekülerizm değil onların yarattığı yıkımın sonuçları.

kürtler yine bildiğimiz gibi #3565498
adamlar ekonomi falan dinlemiyorlar,
seri üretime geçmişler.

gerçekliğinden şüphe ettiğim grafiktir.

bana yalan söyleyebilecekleri bir konu gibi göründü bu konu. tıpkı seçimlerde sandıktan çıkan oylar konusu gibi. gerçeklerin ucuna bucuna bir şeyler takarak çok başka türlü şeylere ulaşabilirsiniz.

hem günümüzde, köylünün dahi 10-15 çocuk yapmaya neden ihtiycı olsun. nüfus doymuş, her aileye 1 çocuk bile ekonomik açıdan fazla geliyor. taze iş gücü gereken şirketler dışında neye/kime şart kalabalık bir genç nüfus. yurt dışına kaçırdığımız iş gücüyle 5 tane ülke kalkındırılır..

akp hükümetinin politikalarının sonucudur. ana muhalefet partisi de beceriksiz muhalefetiyle bu durumu yaratan politikalara karşı ya hiç yada çok cılız göstermelik tepkiler verdiği için bugün bu haldeyiz. bunun altı boş değil, adalet, ekonomi, asayiş, eğitim, sağlık, barınma gibi bir devletin sağlaması gereken her şey özelleştiriliyor ve kalitesizleştiriliyor. insanlar daha çok çalışıp, daha çok strese maruz kalıp daha az kazanıyor. bunlar hep 2-3 çocuk yapmaya engel olan etkenler.

bizi avrupa ülkeleriyle karşılaştırmayın, onlarla sosyoekonomik anlamda aynı kategoride değiliz. özellikle gelişmiş avrupa ülkeleri bizden çok başka hayatlar yaşıyorlar, sağlık hizmetlerinden, annelik-babalık izinlerine, işsizlik maaşından, iş olanaklarına, aylık çocuk yardımından eğitim kalitesine, adalete, güvenliğe kadar pek çok şey insanları çocuk yapmaya teşvik ediyor...yani avrupalıların çocuk yapmama sebepleriyle bizimkilerinki farklı, çünkü toplumların dinamikleri ve bakış açıları çok farklı. adamların gündelik dertlerini dinleseniz, o da dert mi dersiniz. acı şekilde gülümseyerek doğu ve güney doğu sınırımızın halini, islamofaşist hükümeti, beceriksiz muhalefeti hatırlayıp yeni yaktığınız sigaranızın yarısını derin bir çekişle küle çevirirsiniz. onların sosyoekonomik atmosferi türkiye'de olsa türkler kesinlikle daha fazla çocuk yaparlardı.

imkan verin doğurtalım

çok şükür,bu günleri de gördük. darısı nüfusun 40-45 milyona düştüğü günü görmeye.

hukumeti suclu bulanları anlamıyorum ne yapsın gelip sizin yerinize o mu silksin.
değişik guzel yorumlar var adam madde madde sıralamış ağzına, emeğine sağlık zira hükümet diyenlere de takılıyorum ama bence hayat pahalılığından sonra en büyük etki cinselliğe kolay ulaşım.
şu sözlükte 10 bin kişiden bekar olup bakir veya bakire olan çıkacak kişi sayısı 100 yoktur. isteyen gizli anket yapsın görsün.

kadını erkeği bu kadar kolay ulaşılır, ayakları üstü yerine sırt üstü durunca niye evlensin, neden doğursunlar.

türk'le evleneceğiz! türk'ü yücelteceğiz.

hükumet zaten silkiyo bize gerek kalmıyor diyelim bence :)
ülkenin ekonomisi sosyokültürel durumu belli, her geçen gün daha da kötüleşen bu ülkede ben de üremezdim.

ekonomi ile alakası olmayan durum.
eskiden ekonomi çok mu iyiydi de insanlar 5-10 tane çocuk yapıyordu. bi tane çocuk kıyafetini 5 tane çocuk giyerdi, şimdi kıyafet eskimeden çöpe gidiyor.
değişen dünya düzeninde 5-10 çocuk sahibi olmak neredeyse imkansız, ayrıca mantıksız.

ancak aileler 2-3 çocuk sahibi olabilir.
bunun için ekonomiyi bahane etmek saçma. zaten asgari ücretli adam çocuk yapıyor. ekonomiyi bahane edenlerin hanesine 100-200-300 bin para giriyor. karı koca memur olan çiftin evine en az 100k giriyor. neyin bahanesi bu?

ne yazık ki feminist kültür ve eşcinsellik aile yapısını bozdu.
feminizm evliliği, çocuk sahibi olmayı değersizleştiriyor. kendi çocuğuna bakmayı, eşine yemek yapmayı kölelik olarak görüyor.
kadını "mükemmelsin, harikasın, en iyisine layıksın, sen kendine yetersin" diye gazlıyor. ancak erkeğin sırtında yük olan tüm dezavantajlar aynı yerinde kalmaya devam ediyor.

hükümet (mevcut hükümet veya yerine gelecek hükümet) feminizmin rotasında ilerlediği sürece doğurganlık oranı artmayacağı gibi saçma sapan uygulamalar da göreceğiz.

güneş balçıkla sıvanmaz. sorunların gerçek sebeplerini bulmadan çözüm bulamazsınız.

ataerkil görünümlü anaerkil bir sosyal yapımız olduğu için;
1. baba kötülenir ve güvenilmez kabul edilir
2. yöneticiler kötülenir ve güvenilmezdir
3. parasal güvenlik bireysel her tutumun ilk belirleyicisidir

yöneticiler üreyin dedikçe üreme azalır, baba torun istedikçe torun azalır, alım gücü azaldıkça üreme azalır

böyle olmazsa olmaz zaten. değiştirilemez sosyolojik bir durumdur.

bunu umursayanların, ne ''yapacağuuzz'' diye yerinenlerin, değiştirebileceğini sananların daha önemli sorunları olsa gerektir. böyle malları uzmanına baktırmalı dır

kabaca 2 yıldan fazla süre insanlar birbirine dokunmadı. örneğin 2019 da 6.2 lik istanbul depremi oldu veya 15 temmuz.

belki bunlar da etki eden mikro olaylardır.

internet 2016 da icat edilmedi. tarih aralığını atıyorum 1997 den başlatıp 10 ar yıllar içinde evlenme boşanma ve evlilik içi - evlilik dışı doğumları topluca ele alsak başka sonuçlar çıkabilir.

mesele kadınların her yerde çalışıp erkeklerin boş gezmesi kaynaklı.
tüm masabaşi işlere kadinları alırsam holdinglerin şirketi patronun hakemine çevirmesini olanak saglarsan böyle olur.

kadınların çalışmasına zorluk cikart iş arayacaklarina koca bulsunlar ve bosanamasınlar pat bakiim nasil doğurganlık yükseliyor.

sözlükte ne kadar çok cinsiyetçi olduğunu görmemizi sağlayan başlık. yok kadınlar çalışıyormuş da ondanmış bık,bık,bık.
asıl nedenlere gelince:
ücretsiz olarak belirtilen eğitim ve sağlık hizmetlerinin özellikle son 10 yılda doğru düzgün almak istiyorsan paraya dayalı olması
iyi eğitim alan gençlerin bile iş bulamaması, bulsa bile doğru düzgün ücret alamaması
hayvana, çocuğa, kadına şiddettin artması ve bununla ilgili yeterli önlem alınmaması
daha önceki yıllarda çocuğun bakımı hem anneye, hem babaya aittir algısının yavaş yavaş ninelerimizin döneminde olduğu gibi sadece anneye yüklenmesi
evet yüklenmesi dedim, örneğin doğum izni konusu, hemen kadınların doğum izni uzatılıyor, neden? onun yerine babaların doğum izni uzatılmalı, kadınlar işe dönünce, erkekler izni kullanıp çocuklarına onlar da bakabilirler. öyle sürekli elindeki telefona bakıp parka götürmekten bahsetmiyorum, gerçek ilgiden bahsediyorum.
ama çiciğin anniye ihtiyaci vir, diye kimse konuşmasın. çocukların babaya da ihtiyacı var, sadece annesinin ilgilendiği ne kadar çocuk tanıyorsam hepsi sorunlu bireyler.

miniknot: annesinin de babasının da çocukken olabildiğince eşit (doğum, emzirme ve dedikodu arkadaşım olduğu için belki annem geçebilir biraz) bir şekilde ilgilendiği genç bir kadınım (çok şükür). bunun özgüvenini hayatımın her alanında yaşadım, yaşıyorum. ne kadar harika bir his olduğunu da biliyorum. tecrübeyle sabit.

bundan 8 yıl sonra da daha kötü olacak olan doğum haritasıdır.

bu doğurganlık mevzuu çok da reel bir dert değil gibi geliyo bana ya. özellikle erkeklerin dertlenmesi aslanım hemcinslerimi daha da sevdiriyor bana. ulan diyorum, ülkesini düşünüyor adam helal olsun battal gazi.

yani... sıradan bir ölümlü doğurganlık haritasına bakıp efkarlanmamalı gibi bence. gülesim geliyor, komik çünkü. çok komik.

tabii biz kimiz ki. toplu taşımada, markette, berberde (çok sosyal adamımdır) mardin ile fas'ın varzazat vilayetinin kardeş şehir olmasının türkiye- finlandiya ilişkisine etkisiyle ilgili sunum falan diyorum ben. türk insanı süper politik kıvamda. hepimiz, çok şükür bu günlerimize, olanın bitenin aslını 7 boyutta görme yetisine sahibiz. ekşi'ye gidiyorum, fener - x takım maçı başlığına "buna penaltı diyen futbol cahilleri damlar şimdi" yazıyorum. hemen benden başkasını cahil yapıveriyorum hokupokus ile.

neyse konu çok uzadı. doğurganlık haritasının söylediği "boku yediniz oğlum ülkecek" analizi bana geçmiyor, haritaya bakıp üzülen adama gülesim geliyor, orayı aşamıyorum.

ah ben de keşke sabahları gaste okusaydım, biraz ya biraz duyarlı bir insan olsaydım.

neden acı verici olduğunu anlayamadığım başlıktır.

en başta şu var.


herkes istiyor ki çocuğum iyi eğitim alabilsin. yokluk yaşamasın. haklılar.

bir de bizden önceki nesil baskıcıydı, kontrolcüydü, sevgiyi ifade etme şekilleri ise yaşamamızı sağlayacak asgari koşulları sağlamaktı. ve biz gençliğimiz boyunca " ben çocuğum olunca böyle davranmayacağım" diye sümüklerimizi sile sile ağlayarak gezdik.

üç dört çocuk yapıp "kısssmetiyle gelir büyür ayol bir şekilde" demek yerine, iki olsun öz olsun sevgimi ilgimi sağlıkla vereyim diyor yeni aileler.

yani bunun sevişebilen evlenmiyor, ay kalbim kırık daha da evlenmem kafasından çok, gençlikte yaşanmış aile tramvalarının kendi çocuğuna yaşatmama çabası olarak yorumluyorum.

aksine insanlar sevişebildiği, daha nazik söyleyeyim, duygusal ve tensel paylaşım yapabildiği insanlarla evleniyor.

sağlıklı bir zihinse.