açıklayamadığın için de üzülürsün üzüntüyü.
üzüntü açıklanamaz, kimse tam mânasıyla anlayamaz. bir diğerinin üzüntüsünü. anlıyorum der geçer. neyi anladığını kendi de bilmez...
devamını gör...
açıklanamazlığı değil, anlayan birinin olmaması sebebiyle anlatılamayacaklığı durumudur. acıdır.
devamını gör...
boğazında kalan bir yutkunamama hissi ...
devamını gör...
bunu yapamayınca sessizce uzaklaşmak.
devamını gör...
açıklayamayacağını bildiğin için anlatmaya da uğraşmazsın. o hissi nasıl tarif edebilirsin ki? acı acı gülümsemekten başka elden bir şey gelmez.
devamını gör...
ne zaman anlamsız hissetsem, boşluğa düşsem müziğe sığınırım.
onun muhabbetine hiç doyum olmaz.
insanın ruhu hem arınır hem teselli bulur.
elbette iyi müzikle, sanatlı işlerle.
müzik varsa üzüntü (duygular) anlaşılır da açıklanır da.
müzikle yaşanır işte.
devamını gör...
öyle bir açıklanır ki; acısından tanır, önceki üzülmüşler.
devamını gör...
bazı duygu durumları tam olarak betimlenemez. sonuçta hisler bireyseldir ve gerek vücut gerekse zihin üzerindeki etkileri kişiden kişiye değişebilir. bu noktada bizlerin ifade etmek istediklerini en iyi müzik anlatır. bir şarkıdaki sözler yada enstrümanın çıkarttığı o tını tam da ifade etmek istediğimiz şeyi çok yalın bir şekilde aktarabilir. bu nedenle bazı şarkılar insanın içine işler ve bir anda gözlerinizin dolmasına sebep olabilir. hayatın kendisi maalesef oldukça acımasız. hayat bazen gelip geçer bazende delip geçer. üzüntüsüz geçen hayat yok ama bu üzüntülerin asgari seviyede kalmasını temenni ederim.
devamını gör...
üzüntü, derslerde okutulan sosyal, ekonomi üçgeninin getirisidir.
aslında başka getirileri de vardır.
bitmeyen üzüntülerin depresyona dönüşmesi.

üçgenin en altında açlığını giderme, örtünme yazılıdır.
bir üstündeki basamakta barınma, ev, ısınma vardır.
bir sonraki basamakta apartman hayatı, kalorifer ve iyi bir iş, iyi bir eş vardır.
sonra, ego tatmini, beğenilme, karizma ... felan gibi şeyler.
en üstte yönetmek vardır. egonun tavan yaptığı yerdir.

hayatın cilveleri ile basamak düşerseniz ; alın size üzüntü kaynağı.
veya çok çalışıp da basamak yükseltemezseniz başka bir üzüntü kaynağı daha.

yani amaçlar ve elde edilenler dengesinin, dengesizliğinden oluşan duygu durumudur.
aslında siz halâ yaşamaya devam ediyorsunuzdur.
halâ karnınız doyuyordur, halâ barınacak yeriniz vardır fakat sınıfınızdan hoşnud olmadığınızdan dolayı ; kendinizi, tanrınızı veya çevrenizi suçlayarak memnuniyetsizliğinizi, şükürsüzlüğünüzü en bariz şekliyle kendinize dert edersiniz.

bazı dertler kendi gelir.
kaza, bela(yangın, deprem, vs)

bazı dertleri, üzüntüleri insanlar kendisi çağırır.

kuran ı kerim
araf suresi. --- ok.
10 - şu bir gerçektir ki ey insanlar, biz sizi dünyaya yerleştirip orada size hakimiyet verdik! orada sizin için birçok geçim vasıtaları yarattık. ne kadar da az şükrediyorsunuz!

aslında yaşamaya devam ediyor olmak, nefes almak ; şükretmek için yeterlidir.

üzmeyin kendinizi.
devamını gör...
bir noktadan sonra kimsenin umurunda olmamak da umurunda olmuyor.
üzüntüyü açıklama zahmetine dahi girmiyor insan.
devamını gör...
açıklayabilsek de artık kimse kimsenin üzüntüsünden tatmin olmuyor. hep bi "buna mı üzüldün gerçekten? bak bilmem kimin ne derdi var." tavırları. evet kardeşim buna üzüldüm bilahare hatırlar o bilmem kimin derdine de üzüleyim.
devamını gör...
kimsenin umrunda olmamasından kaynaklı olarak üzüntü üzerine tek bir cümle bile kurmamaktır. tercih edilmiş sessizlik. anlamak için çaba gösteren kimsenin olmaması yüzünden insanın içine çekilmesi ve belki zamanla kendi üzüntüsüne bile yabancılaşması. çünkü insan böyle bir varlık, dışarı yansıtmadan içte devam ettirilen hisler insanı yorduğundan ötürü sonu çoğu zaman kaçmakla bitiyor. kaçtıkça o üzüntüye yabancılaşıyor ve bir şekilde kendi kendimizden kopuyoruz. bu sefer ortaya insanın kendisine bile açıklayamadığı bir his çıkıyor. üzüntü mü, bunu bile bilemiyor belki de artık. ama üzüntünün açıklanabilir bir sebebi olmasına da gerek yoktur çoğu zaman. bazen sadece böyle olmuştur diyerek insan kendine üzüntüsüne yabancılaşma hissini avutabilir.
devamını gör...
eğer "buna mı üzüldün? seninki de dert mi?" tarzı cümleler duyarak büyüdüyseniz üzüntünüzü içinize atmak alışkanlık haline gelmiştir çünkü içinizde her daim bir "acaba abartıyor muyum?" hissi olur. anlattığınızda insanların önemsemeyeceğini, küçümseyeceğini düşünürsünüz.
devamını gör...
üzüntünün, taşıyıcısı dışındaki varlıklara yaşatılmaması ya da haddinden fazla yaşatılamaması için gerekli olan bir doğal fenomen. diğer hissiyatlar için de benzer durumlar geçerlidir.

herkes kendi payını yaşar, varlıkların yardımlaşabilmesi için herkesin her şeyi aynı anda ve aynı şekilde hissetmemesi, yaşamaması gerekiyor.

bir insanın kendisine ait bir hayatı olabilmesi için kendisine ait bir yaşantısının olması ve kendisine ait olan o yaşantı ne gerektiriyorsa onu hissetmesi mecburidir. bir başkasının yaşam tecrübelerinin hissiyatlarını kendi tecrübelerimizin hissiyatları kadar deneyimleyebiliyor olsaydık, bir kişiliğe sahip olamazdık, bir kişiliğe sahip olmasaydık, öncelikle insan ve belki de memeli bir hayvan olamazdık, hatta belki de bir canlı organizma olarak evrim geçirmekte bile zorluk çekiyor olurduk.

doğanın dialektiğini anlamak ve onu iyi kullanmak gereklidir. yoksa, birbirlerini tamamlamak üzere varolan varlıklarmışız gibi yaşama şansını teper ve hannibal lecter'ın parçalara ayırıp ayırıp tamamlamaya çalıştığı bir aşamaymışız gibi kendimizi tekrar eder dururuz.
devamını gör...
abi kimsenin başına gelmesin açıklayamadığın bir üzüntü... içini yiyip bitiren. kelimelere dökememen.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"üzüntünün açıklanamazlığı" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim