1.
şiirler (charles baudelaire)
" yaşamı severdim... "
* şiirler adında bir başlık daha olduğu için şairin adıyla açılmıştır.
1821/ 1867 yılları arasında yaşayan fransız şair ve yazar charles baudelaire imzalı eser; türkçe baskısının ilk olarak 1961 yılında yapıldığı bilinmektedir.
türkçe'ye abdullah rıza ergüven tarafından çevrilmiştir, çevirisi oldukça güzel ve metin üzerine verilmiş dipnotlar oldukça açıklayıcı düzeydeydi.
kötülük çiçekleri kadar sarsıcı bulmamış olabilirim ama elbette okuduğuma memnun olduğum bir kitap oldu, hayatı mercek altına alan şiirlerdi bana kalırsa, üslubunu zımparalamadan, olanı değiştirmeden, güzelleştirmeye çalışmadan, yer yer rahatsız edici bir biçimde yazıyor charles baudelaire.
kitabın ilk şiirlerinde bir öfkenin esiri olmuş gibi iken, daha sonra ise duyguları değişime uğramış geliyor, sert bir geçiş hüküm sürüyor, aşk, yaşam, zaman, ölüm, ayrılık üzerinde keskin bir bakış açısıyla duruyor.
algılanan ve algılanamaz olanın yansıması niteliğinde şiirlerdi benim için, özellikle de yaşam ve ölüm üzerine düşündüren dize sayısının azımsanamaz ölçüde olması iyiydi.
hesap soran, cevap arayan, anlamını bulmaya çalışan bir bakış açısı ve ruh hâli hâkim gibiydi, bu da şiirlere sirâyet eder nitelikteydi.
seçtiğim bazı dizeleri bırakarak burada bir son veriyorum.

geri fırlatacağım beni ezen hıncını.
korkuyla seyreder onu bütün sevdikleri,
ya da yüz bularak kendi uysallığından, bırakmazlar şöyle bir an iğnelemeyi.
yiyor, yiyor yaşamı zaman.
her şeye bakıyor ama bir şey görmüyordu.
yaşamı severdim...
uçurumlar, yıldızlardan mı geliyorsun ya?
itler gibi inliyor eteklerinde kader,
sevinçler, yıldırımlar saçıyor olasıya
gemi dümende,
var mı yaşamına bir benzer!
mezar, sırdaşı benim sonsuz düşlerimin.
derin uçurumlardan göklere değin
sana var mı karşı koyacak biri
benden başka
sense gidiyorsun
kararsız gölgeler gibi.
ölümdür bizi bağlayan, tek ölüm sevgilim.
bir onun imgesidir dolaşan gözlerimde.
görmemek ne zor
böyle artık seni bir daha.
kuyudan korkar gibi uykudan korkuyorum, kör dalgalar içinde bellisiz önüm sonum, sonsuzluk gördüğüm ancak pencerelerden.
baş dönmeleri içinde sarmaş dolaş ruhum, kıskanıyor duygusuzluğunu yokluğun.
* şiirler adında bir başlık daha olduğu için şairin adıyla açılmıştır.
1821/ 1867 yılları arasında yaşayan fransız şair ve yazar charles baudelaire imzalı eser; türkçe baskısının ilk olarak 1961 yılında yapıldığı bilinmektedir.
türkçe'ye abdullah rıza ergüven tarafından çevrilmiştir, çevirisi oldukça güzel ve metin üzerine verilmiş dipnotlar oldukça açıklayıcı düzeydeydi.
kötülük çiçekleri kadar sarsıcı bulmamış olabilirim ama elbette okuduğuma memnun olduğum bir kitap oldu, hayatı mercek altına alan şiirlerdi bana kalırsa, üslubunu zımparalamadan, olanı değiştirmeden, güzelleştirmeye çalışmadan, yer yer rahatsız edici bir biçimde yazıyor charles baudelaire.
kitabın ilk şiirlerinde bir öfkenin esiri olmuş gibi iken, daha sonra ise duyguları değişime uğramış geliyor, sert bir geçiş hüküm sürüyor, aşk, yaşam, zaman, ölüm, ayrılık üzerinde keskin bir bakış açısıyla duruyor.
algılanan ve algılanamaz olanın yansıması niteliğinde şiirlerdi benim için, özellikle de yaşam ve ölüm üzerine düşündüren dize sayısının azımsanamaz ölçüde olması iyiydi.
hesap soran, cevap arayan, anlamını bulmaya çalışan bir bakış açısı ve ruh hâli hâkim gibiydi, bu da şiirlere sirâyet eder nitelikteydi.
seçtiğim bazı dizeleri bırakarak burada bir son veriyorum.

geri fırlatacağım beni ezen hıncını.
korkuyla seyreder onu bütün sevdikleri,
ya da yüz bularak kendi uysallığından, bırakmazlar şöyle bir an iğnelemeyi.
yiyor, yiyor yaşamı zaman.
her şeye bakıyor ama bir şey görmüyordu.
yaşamı severdim...
uçurumlar, yıldızlardan mı geliyorsun ya?
itler gibi inliyor eteklerinde kader,
sevinçler, yıldırımlar saçıyor olasıya
gemi dümende,
var mı yaşamına bir benzer!
mezar, sırdaşı benim sonsuz düşlerimin.
derin uçurumlardan göklere değin
sana var mı karşı koyacak biri
benden başka
sense gidiyorsun
kararsız gölgeler gibi.
ölümdür bizi bağlayan, tek ölüm sevgilim.
bir onun imgesidir dolaşan gözlerimde.
görmemek ne zor
böyle artık seni bir daha.
kuyudan korkar gibi uykudan korkuyorum, kör dalgalar içinde bellisiz önüm sonum, sonsuzluk gördüğüm ancak pencerelerden.
baş dönmeleri içinde sarmaş dolaş ruhum, kıskanıyor duygusuzluğunu yokluğun.
devamını gör...
















