1.
yalnızlık (kitap)
" sen misin yan yana gezemediğim? "
1936 doğumlu olan ve birkaç ay önce hayatını kaybeden türk şair, yazar, avukat kimlikleri ile bilinen yavuz bülent bakiler imzalı eser; şiir türünde yer almakta iken 1962 yılında yayınlandığı bilinmektedir.
yavuz bülent bakiler okumak iyi geldi, sanırım diğer yazdıklarını da okuyacağım, şimdi ise kitabımıza geçelim;
adının da vaat ettiği gibi, yalnızlık ve onun yalnızlığı etrafında örülü şiirlerdi, yalnızlığı nostalji duygusuyla bağdaştırarak ele almayı mümkün kılan şiirlerdi, yalnızlığı salt aşka meşke indirgememek gerekiyor galiba, yalnızlık ayrılığın bir sonucu olsa da bence aslında bütün ayrılıkların, bütün ölümlerin bir sonucudur belki de...
aşkını ve aşkı yitirmiş olmanın derin kederini, değişen insanın yasını, bir daha o duyguyu, o frekansı yakalayamamanın acısını, yalnızlığını kendine özgü bir şiirle yansıtıyor yavuz bülent bakiler
aşkının geçmişte kaldığını kabullenemiyor gibi bazı şiirlerinde, nostalji; "acı veren şimdiki zamanın inkârı" ise bu inkârın dindirilemez ve bastırılamaz yankısı derinden hissediliyor kitap boyunca, sanki şimdiki zamanı inkâr eder gibi bir acıyla yazıyor, her şeyin çoktan geçip gittiğini, bittiğini kabullenmek istemiyor gibi duruyor.
yalnızlığın, mâzide yaşamanın, hatıraların yükünün, ayrılmış ve şansını çoktan yitirmiş olmanın lirik yansıması niteliğinde şiirlerdi benim için.
yalnızlık belki de paramparça ölmeyi göze almaktır, kim bilir?
seçtiğim bazı dizeleri bırakarak burada bir son veriyorum.

serin rüzgârlar esiyor yüreğimizde artık konuşamıyoruz.
yalnızım bu şehirde, yapayalnızım...
ne ben kimseyi beklerim,
ne kimse beni bekler.
ayrılık bir sızı gibi nabzımda
ve şakaklarımda domur domur ter.
efkârını dağıtmıyor şimdi her gece, ardarda içtiğin sigara
ve başıboş akan ırmaklar gibi.
dalıp dalıp gidiyorsun yollara.
bütün sevdiklerin bırakıp gitti.
yapayalnız kaldın artık.
dokunsalar, ağlarsın çocuklar gibi
büyüdü gözlerinde yalnızlık.
kaçtım memleket memleket kurtulamadım
peşime düştü gözleri.
sen misin yan yana gezemediğim?
ince sitemini sezemediğim
sırrını bir türlü çözemediğim.
içimdeki çetin sual sen misin?
bu nasıl yürekten söylenmiş makam?
dinlediğim bütün türkülerde gam..
paslı bir bıçaktı sanki
yüreğinde ayrılık.
sen pişmanlığı bilmezsin...
ama bu yalnızlık beni hep kahredecek.
sen türkiyem kadar güzeldin önceleri..
gelip geçtiğin yollara
yüreğimi koyardım.
bir ince sızı aldı önce yüreğimizi
sonra değişti bakışlarımız.
düştüm tanıdık sokaklara...
nereye gitsem
o yok.
rüzgârlar alıp gider ümitlerimi
ümitlerim gitti gider.
bir şeyler ver bana, ölümsüz, yeni...
kırk suale kırk cevap istiyorum türbende anla içimden geçeni!
artık yaşamak zordu...
yavuz bülent bakiler...
1936 doğumlu olan ve birkaç ay önce hayatını kaybeden türk şair, yazar, avukat kimlikleri ile bilinen yavuz bülent bakiler imzalı eser; şiir türünde yer almakta iken 1962 yılında yayınlandığı bilinmektedir.
yavuz bülent bakiler okumak iyi geldi, sanırım diğer yazdıklarını da okuyacağım, şimdi ise kitabımıza geçelim;
adının da vaat ettiği gibi, yalnızlık ve onun yalnızlığı etrafında örülü şiirlerdi, yalnızlığı nostalji duygusuyla bağdaştırarak ele almayı mümkün kılan şiirlerdi, yalnızlığı salt aşka meşke indirgememek gerekiyor galiba, yalnızlık ayrılığın bir sonucu olsa da bence aslında bütün ayrılıkların, bütün ölümlerin bir sonucudur belki de...
aşkını ve aşkı yitirmiş olmanın derin kederini, değişen insanın yasını, bir daha o duyguyu, o frekansı yakalayamamanın acısını, yalnızlığını kendine özgü bir şiirle yansıtıyor yavuz bülent bakiler
aşkının geçmişte kaldığını kabullenemiyor gibi bazı şiirlerinde, nostalji; "acı veren şimdiki zamanın inkârı" ise bu inkârın dindirilemez ve bastırılamaz yankısı derinden hissediliyor kitap boyunca, sanki şimdiki zamanı inkâr eder gibi bir acıyla yazıyor, her şeyin çoktan geçip gittiğini, bittiğini kabullenmek istemiyor gibi duruyor.
yalnızlığın, mâzide yaşamanın, hatıraların yükünün, ayrılmış ve şansını çoktan yitirmiş olmanın lirik yansıması niteliğinde şiirlerdi benim için.
yalnızlık belki de paramparça ölmeyi göze almaktır, kim bilir?
seçtiğim bazı dizeleri bırakarak burada bir son veriyorum.

serin rüzgârlar esiyor yüreğimizde artık konuşamıyoruz.
yalnızım bu şehirde, yapayalnızım...
ne ben kimseyi beklerim,
ne kimse beni bekler.
ayrılık bir sızı gibi nabzımda
ve şakaklarımda domur domur ter.
efkârını dağıtmıyor şimdi her gece, ardarda içtiğin sigara
ve başıboş akan ırmaklar gibi.
dalıp dalıp gidiyorsun yollara.
bütün sevdiklerin bırakıp gitti.
yapayalnız kaldın artık.
dokunsalar, ağlarsın çocuklar gibi
büyüdü gözlerinde yalnızlık.
kaçtım memleket memleket kurtulamadım
peşime düştü gözleri.
sen misin yan yana gezemediğim?
ince sitemini sezemediğim
sırrını bir türlü çözemediğim.
içimdeki çetin sual sen misin?
bu nasıl yürekten söylenmiş makam?
dinlediğim bütün türkülerde gam..
paslı bir bıçaktı sanki
yüreğinde ayrılık.
sen pişmanlığı bilmezsin...
ama bu yalnızlık beni hep kahredecek.
sen türkiyem kadar güzeldin önceleri..
gelip geçtiğin yollara
yüreğimi koyardım.
bir ince sızı aldı önce yüreğimizi
sonra değişti bakışlarımız.
düştüm tanıdık sokaklara...
nereye gitsem
o yok.
rüzgârlar alıp gider ümitlerimi
ümitlerim gitti gider.
bir şeyler ver bana, ölümsüz, yeni...
kırk suale kırk cevap istiyorum türbende anla içimden geçeni!
artık yaşamak zordu...
yavuz bülent bakiler...
devamını gör...




















