son singapur vapuru yazar profili

son singapur vapuru kapak fotoğrafı
son singapur vapuru profil fotoğrafı
rozet
karma: 204926 tanım: 45963 başlık: 13907 apolet: 7 takipçi: 779
ㅤㅤㅤㅤㅤㅤ

son tanımları


şiirler (charles baudelaire)

" yaşamı severdim... "

* şiirler adında bir başlık daha olduğu için şairin adıyla açılmıştır.

1821/ 1867 yılları arasında yaşayan fransız şair ve yazar charles baudelaire imzalı eser; türkçe baskısının ilk olarak 1961 yılında yapıldığı bilinmektedir.

türkçe'ye abdullah rıza ergüven tarafından çevrilmiştir, çevirisi oldukça güzel ve metin üzerine verilmiş dipnotlar oldukça açıklayıcı düzeydeydi.

kötülük çiçekleri kadar sarsıcı bulmamış olabilirim ama elbette okuduğuma memnun olduğum bir kitap oldu, hayatı mercek altına alan şiirlerdi bana kalırsa, üslubunu zımparalamadan, olanı değiştirmeden, güzelleştirmeye çalışmadan, yer yer rahatsız edici bir biçimde yazıyor charles baudelaire.

kitabın ilk şiirlerinde bir öfkenin esiri olmuş gibi iken, daha sonra ise duyguları değişime uğramış geliyor, sert bir geçiş hüküm sürüyor, aşk, yaşam, zaman, ölüm, ayrılık üzerinde keskin bir bakış açısıyla duruyor.

algılanan ve algılanamaz olanın yansıması niteliğinde şiirlerdi benim için, özellikle de yaşam ve ölüm üzerine düşündüren dize sayısının azımsanamaz ölçüde olması iyiydi.
hesap soran, cevap arayan, anlamını bulmaya çalışan bir bakış açısı ve ruh hâli hâkim gibiydi, bu da şiirlere sirâyet eder nitelikteydi.

seçtiğim bazı dizeleri bırakarak burada bir son veriyorum.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel



geri fırlatacağım beni ezen hıncını.

korkuyla seyreder onu bütün sevdikleri,
ya da yüz bularak kendi uysallığından, bırakmazlar şöyle bir an iğnelemeyi.


yiyor, yiyor yaşamı zaman.

her şeye bakıyor ama bir şey görmüyordu.

yaşamı severdim...

uçurumlar, yıldızlardan mı geliyorsun ya?
itler gibi inliyor eteklerinde kader,
sevinçler, yıldırımlar saçıyor olasıya
gemi dümende,
var mı yaşamına bir benzer!

mezar, sırdaşı benim sonsuz düşlerimin.

derin uçurumlardan göklere değin
sana var mı karşı koyacak biri
benden başka­
sense gidiyorsun
kararsız gölgeler gibi.


ölümdür bizi bağlayan, tek ölüm sevgilim.

bir onun imgesidir dolaşan gözlerimde.

görmemek ne zor
böyle artık seni bir daha.

kuyudan korkar gibi uykudan korkuyorum, kör dalgalar içinde bellisiz önüm sonum, sonsuzluk gördüğüm ancak pencerelerden.

baş dönmeleri içinde sarmaş dolaş ruhum, kıskanıyor duygusuzluğunu yokluğun.

devamını gör...

aşk şiirleri (rabindranath tagore)

" sen uzaklaşıp giderken gün ortasıydı. "

1861/ 1941 yılları arasında yaşayan ve nobel edebiyat ödülü sahibi hint şair, yazar rabindranath tagore imzalı yaklaşık 150 sayfalık eser; türkçe'ye birden fazla isim tarafından çevrilmiş, 2006 yılında yayınlanmıştır.

aşkı aşkın farklı farklı hâlleriyle yansıtıyor, aşık olmayı da aşkı yitirmiş olmanın sonsuz kederini de derinden hissettiriyor rabindranath tagore; başlarda aşkın mutluluk kaynağı olan yanını esas alır iken ilerleyen sayfalarda ise aşkın yitimine odaklanıyor.

âşık olduğu kişiye teslim olduğunu, ondan gelecek her şeye râzı olduğunu, dünyasının merkezine onu koyduğunu, onu yitirmekten korktuğunu vurgular nitelikte yazıyor, daha sonra ise aşkının ellerinden kayıp gittiğini, yalnızlığı, kimsesiz olmayı, aşkın bitiminde duyulan derin acıyı yansıtıyor.

severek okuduğum bir kitaptı, aşk tanımını, aşka bakış açısını, yalnızlığını, hüznünü ve kederini şiirselleştirme biçimi bence iyiydi.

seçtiğim bazı dizeleri bırakarak burada bir son veriyorum.

en can alıcı dizesi ise bence;
geri ver beni - her şey senin olsun dizesi oldu, bir şarkı sözünü hatırlatır nitelikteydi.

aşk üzerine düşündüren, okunulası bir eserdi.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


öğlenler oluyor - kalabalıktayım
akşam oluyor - umudum sensin.

uyurken seni yitirmekten korkuyorum.
gitme, aşkım benim, bana sormadan.

bir yaz gibiydin - sendin
sona ermiş gibi mevsimlerden.

sen benimdin..

sen uzaklaşıp giderken gün ortasıydı.

acılar kaldı bana artık
yalnızca ve yalnızca.

sonra ayrılacağız başka başka yollara.

gözlerim yaş içinde yüzüne bakıyorum.

hoşnut kalasın
ben kendim yitiyorum.

seninle birlikte özenle baktım hayata.

kalbimi açtım ona ama çabam boşuna.

yalnızca gelip geçici bir ışıktı gözlerindeki.

bulamam sana ulaşmanın yolunu.

bu gezgin yüreğimin merkezinde
yoktu senden başka bir kişi.

sen de terk edip gittin beni.
ve artık kimse duymuyor kalbimin sesini.

duymaz hiç kimse seslerini
yalnızca benim yüreğim duyar.

savrulurken rüzgarda
bilirim saçının her şeklini.
çünkü görmüşüm hep rüyalarımda..

devamını gör...

yokluğunu kayıp olarak görmeyen kişi

sen de onun yokluğunu "kayıp" olarak görmezsin, olur biter.
devamını gör...

ayşe (kısa film)

senaryosu ömer sevinç imzası taşıyan ve aynı isim tarafından yönetilen kısa film; 2021 yılında yayınlanmıştır.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

güldür güldür show programında mehtap rolü ile tanınan meltem yılmazkaya filmde rol alır iken, aykut sezgi mengi ve zeynep sena korkmaz gibi isimler de yer almıştır.

sınıf birincisi seçilen ve karne hediyesi olarak da babasıyla denize girip yıldızları izlemek isteyen ayşe adında küçük bir kız çocuğunun yıldızlarla, deniz yıldızlarıyla olan hikâyesi konu edinilmektedir.

küçük kız yüzmeyi ve denizi çok sevmektedir, annesinden edindiği bilgiye göre ilk kez denize girdiğinde 1 yaşında bile değilmiş, karne hediyesi olarak gecenin ayazında denize girmeyi ister, babası da onu elbette kıramayacaktır, neticede tek çocuğu odur.

gökyüzünü izlerken bir yıldızın kaydığını görür ve heyecanlanır, henüz çocuk olduğu için dünya onu daha çok büyüler, her şeye şaşırabilir, her şeye hayran olabilir, her şeyi isteyebilir, her şeyi merak edebilir, bir gün denizci babası deniz yıldızı bulur ve onu kızına hediye eder, küçük kızın fedakârlıklarıyla filmimiz sona doğru yaklaşır.

film hakkında yazmaya karar vermemde 2 önemli nokta vardı, hak etmek ve ödül için illa bir şeyleri başarmak zorunda olmayışımız, diğeri ise, bazen seni mutlu eden bir şeyi bırakman, ya da paylaşman, ona sahip olmaktan daha değerlidir.

sinematografik açıdan iyi sayılabilecek bir kısa filmdi, oyunculuklar doğal ve samimiydi, bir baba ve kızı arasındaki bağın derinliğini, küçük bir çocuğun hayal dünyasının güzelliğini konu edinen, izlenesi bir film olduğunu söylemek mümkün olacaktır.

iyi ebeveyn olmanın önemini de hatırlatan bir filmdi.

devamını gör...

geceye ismet özel şiirlerinden bir dize bırak

" aşk ve ölüm bana yeniden
su ve ateş ve toprak
yeniden yorumlandı..
"

amentü

" yerimi yadırgadım;
yerim olmadı zaten
kendi mezarımdan başka.
"

çatlıycak kadar aşkî
devamını gör...

hayatı karşılayan şiirler

" dönülmez geri, biliyorum... "

1948 doğumlu türk şair ve öğretmen olduğu da bilinen ismail uyaroğlu imzalı yaklaşık 60 sayfalık eser; 1981 yılında yayınlanmıştır.

kitabın adının yansıması niteliğinde sayılabilecek şiirlerdi sıklıkla, hayatın envai çeşit halinin şiirsel izdüşümü niteliğinde şiirler oldu benim için.

özellikle de ölümü, intihar olgusunu, anı kavramını, hayatı sarsan durumların etkili bir şiirle karşımıza çıkarıldığı, farklı bir kitaptı.

kasvetli şiirler olduğunu söylemek mümkün, hayata denk düşen, hayatı farklı açılardan düşündüren şiirlerdi bence, bazı dizeleri mıh gibi çakılı kalabilecek türdendi, bilhassa; sen de bir intihara hazırlanıyorsun dizesi bir örnek olarak verilebilir.

yalın gibi dursa da iz bırakabilecek türde şiir ve dizeler olması ise şiirlere farklı bir boyut katmaktadır, her şeyin uzakta kaldığını, artık ulaşmanın imkansız olduğunu, hayatın bazen de böyle olacağını, hayatın acımasız zamanlarını hissettiren bir yapıda olan şiirlerdi.

bazı dizelerini irdelemek gerekirse;
uçtu bütün rengim dizesi bence hem ruhundaki renklerin solduğunu düşündürür iken, hem de anlam yüklediği, anlam bulduğu şey ya da kişilerin ansızın yok olduğunu düşündürüyor.

aramızda yıllar ve yıllar vardı dizesinde ise birine yetişmenin, hayatı onunla aynı anda anlamanın mümkün olmayacağını hatırlatır gibiydi.

kitabın en can alıcı dizelerinden biri olarak gördüğüm "sen de bir intihara hazırlanıyorsun" dizesi ise her ihtimâlin imkânsız hale geldiğini, insanın kendi sonunu beklemeye başladığını hissettiriyor.

seçtiğim bazı dizeleri bırakarak burada bir son veriyorum.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


hiç yakınım ölmedi benim
nedir ölüm acısı bilmiyorum
biraz arkadaşlarla tanıdım ölümü
biraz dedemle
şimdi de
işte seninle...


dönülmez geri, biliyorum.

uçtu bütün rengim.

sanki yan yana değildik de
aramızda yıllar ve yıllar vardı.

her şey o kadar uzakta ki.


istanbul’da akşamları
hayat ve ölüm birbirine giriyor

şimdi ne yapıyorsun acaba, nerdesin


sen de bir intihara hazırlanıyorsun...
devamını gör...

bir kadın kayboldu (film)

* yanlış anlaşılmamak için film olarak belirtilmiştir.

türkan şoray ve ekrem bora gibi usta oyuncuların başrolü paylaştığı 1971 yapımlı türk filmi; senaryosu safa önal tarafından yazılan filmin yönetmen koltuğunda yine aynı isim oturmaktadır.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
yardımcı rollerde ise; peri han, yılmaz gruda, nubar terziyan, aynur aydan ve kayhan yıldızoğlu gibi oyuncular yer almaktadır.

aşkı, ihaneti, yıkımı ve intikamı konu edinmektedir.

selma ve necmi evliliklerinin 5. yılı dolmak üzere olan ve evlilikleri artık heyecanını kaybetmeye yüz tutmuş bir çifttir, necmi karısını seviyor olsa da onu aldatmaktadır, aldattığı kadına karşı sevgi duymasa da ondan bir türlü vazgeçememektedir.

selma, kocasının onu aldattığını hissetmeye başlar, kocası onu çok ihmâl eder, eve geç gelir, hayatında başka biri olduğunu bilmeden sezdirir.

bir gün karısını aldattığı kadın olan hümeyra ile birlikte iken karısı gelip onları bulur ve öfkesine hâkim olamayıp silahına davranır, artık hiçbir şey eskisi gibi olamayacaktır, selma bir süre kaybolan kadın konumunda olacak, suçsuz olduğu, nefsi müdafaa olduğu anlaşılacaktır.

parçalanan bir ailenin trajik sonunu işleyen bir filmdi, vurulma sahneleri ile türkan şoray'ın 1 gün içinde bütün saçlarının bembeyaz olduğu sahne belki biraz komikti.

dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan da olmak sözünü hatırlatan bir filmdi, seni sevenin kıymetini bilmezsen onu bir gün mutlaka yitirirsin ana fikrinin çıkarılabileceği bir film olduğunu söylemek mümkün olacaktır.
devamını gör...

oktay rifat şiirler

" susmak rüzgâr çığlığı gibiydi bende;
konuştukça bir yaprak dökümü sende...
"

1914 / 1988 yılları arasında yaşayan türk şair ve yazar oktay rifat imzalı eser; şiir türünde yer almakta iken 1969 yılında yayınlanmıştır.

hayatın akışını etkileyen duygu ve durumların sarsıcı bir şiir formuyla karşımıza çıkarıldığı şiirlerdi çoğunlukla.

aşık olmayı da aşktan men edilmeyi de derinden hissettiren şiirlerdi benim için, insanın neşesini yitirdikten sonra başka biri olduğunu, eskisi gibi olamadığını hissettiren şiirler de vardı.

anlam aramayı, her şeye uzak, ölüme yakın olmayı, kendi tükenişini izlemeyi, yılgın, esrik ve tek kalmayı yansıtan şiirlerdi genellikle.

ayrıca unutmadan söylemek gerekir ki, onur akın imzalı geceyi sana yazdım şarkısında geçen bir söz de bu kitapta yer almaktadır, şaşırtıcı ve güzel bir tesadüftü o açıdan; oktay rifat'in yaşamını ve hislerini yansıtma biçimi oldukça farklı ve iyiydi.

suskunluğun verdiği acıyı, payına sadece yokluğunun düşmesinin verdiği hüsranı ve kederi derinden hissettiren şiir ve dizeler bence oldukça keskindi.

kesinlikle okunulası bir eserdi.

seçtiğim bazı dizeleri bırakarak burada bir son veriyorum.

" başkaları gitmiş olur gidince
bir sen yakınsın, uzakta kalınca...
"

onur akın
geceyi sana yazdım

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


susmak rüzgâr çığlığı gibiydi bende;
konuştukça bir yaprak dökümü sende.

yokluğun düşüyordu ellerime.


yüzüne bakmadığım zaman,
başka gözüm var seni gören.


eski bir resimde yaşıyorum, silik.

değilim, yabancı değilim!
bir yüzük gibi geçiyorum kentin parmağına,
yerde taş, havada bulut, eriyorum.

bir ses gibi geçmiş ve yaşanmış, ölüm.

artık ne varsa boş.

anlamak için aynalara koşmak neye!

aynaya bakan kim, sen misin, ben miyim?


ölümle yüklü, yaşamla içli dışlıyım.

uzaktayım ben artık, ben artık ordayım..

bir ölüm ayırsın ikimizi!

devamını gör...

ebeveynlerini kaybetme fobisi

birini kaybedince onu kaybetme korkusu da kalmıyor.

kaybettiğinde elin ayağın kesilmiş gibi gelecek, ama çaresizliğe ve artık olmayışına alışacaksın.

hayat bu, fazlasıyla kalleş...
kaybettiğinde anlayacaksın.
devamını gör...

tahsin saraç toplu şiirleri

" çoktan ölmüştün
ikinci ölüm yersiz..
"

1930/ 1989 yılları arasında yaşayan türk şair ve öğretmen tahsin saraç imzalı 191 sayfalık eser; 1989 yılında yayınlandığı bilinmektedir.

şairin adını duymuş olsam da kitaplarıyla merhabalaşmamıştım, nitekim okuduğum ilk kitabı bu oldu, kitabımıza geçelim;

oldukça farklı, düşünmeye sevk eden, hüzünlendiren, çabucak etkisi altına alan şiirlerdi benim için, mücadelenin, sevdanın, ölümün, yaşamın zorluklarına karşı dimdik ayakta durma çabasının, sadâkatin ve bir yanıyla da, yalnızlığın simgesi niteliğinde şiirlerdi sıklıkla.

ölüm olgusu üzerinde duran şiirler oldukça benzersizdi, özellikle de "ölüler yırtar zamanı " dizesi düşündürücüydü, ölen insanın artık zamandan ve mekândan muaf olduğunu düşündüren bir yapıdaydı.

hayatın kavisli yollarını, keskin virajlarını, kendine has bir şiirle yansıtıyor tahsin saraç; kolay fark edilemeyeni fark etmiş iken bunu da fark etmeyi sağlıyor bazı dizeleriyle.

etkileyici bulduğum bazı dizeleri bırakarak burada bir son veriyorum.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


sevemezsiniz sevemezsiniz sevemezsiniz yüreğiniz yüreğimiz değil ki.

dokundunuz mu soluğuna
o en varılmazlığın?

bıkmaz mı
anlamsızlıktan şu sonsuzluk
gizi çözülmeyecek mi oluşun
hiç mi bilinmeyecek şu evren
yıldızlar sırıtacak mı hep uzaktan?
bıkmaz mı,
ama hiç bıkmaz mı yaratan,
yaratılan aynı kalmaktan?

ölümsüzlüğümsün sen benim
yalnızlığımsın sen benim.

bakışamadan ayrılıştaki o suskun sızı.

çoktan ölmüştün
ikinci ölüm yersiz.

göğsü,
erken söndürülmüş bir yangın yeri gibi.

öyle bir sessizlikte sönmeliyim ki
toprak bile duymamalı gömüldüğümü.

kuşandım yüreğimi, bir de kalemimi
ve de seni
çıktım yollara
vurabilirim artık tüm ölümleri.

senin suskunluğun bir gizemler sözlüğüdür.

yalnızlığın denklemi sonsuza kuruludur.

ölen biz değilsek eğer
bir sevilen değilse
gerçek değil sanki ölüm
yalnızca bir duyultu.
yaşlandıkça olur yürek
acı tutmaz bir kuytu.

ve sen,
kuru dallar ormanımda güzyeşil uçan kuş yürek dilli suskunluğun bana son ödül.

göçtür.
dönüşsüz bir yöne ki
değil kemiklerimiz düşümüz bile çürür.
ve göçmüşüz...
artık kentte dost bildikler
sabah akşam, harıl harıl
sokaklardan gölgemizi süpürür.

ak yeller esişti, duydum
aymaz
gerçeğe varamaz..

devamını gör...

a year ago

1988 doğumlu ingiliz şarkıcı james arthur şarkısı; bitter sweet love albümünde yer almaktadır.

şarkıyı kendisinin yazdığı bilinmektedir.



kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

sen benim olmadığım her şeyi somutlaştırıyorsun
you embody everything that ı am not

ve şimdi sadece unuttuğun biriyim
and now ı'm just somebody you forgot


keşke bir yıl önce olsaydı
ı wish it was a year ago

keşke seni yakınımda tutabilseydim
ı wish that ı could hold you close
şimdi evinin önünden geçiyorum
now ı'm driving past your house

ışıkların açık olduğunu biliyorum,
yalnız değilsin
ı know the lights are on, you're not alone..

devamını gör...

yurtsuz şiirler

" ve tarih 'ölümdür' dedi bir cellat... "

1962 doğumlu şair, yazar ve gazeteci yılmaz odabaşı imzalı eser; 1987 yılında yayınlandığı bilinmektedir.

geçen sene okuduğum her ömür kendi gençliğinden vurulur adlı eserinden sonra kendisinden okuduğum son kitap oldu bu.

kesinlikle iyi bulduğum şiirlerdi, beklentim belki biraz daha yüksekti ama hayal kırıklığına uğradığımı da söyleyemem.

ayrılığın, acının, ölümün, yalnızlığın etrafında örülü şiirlerdi sıklıkla, devrimci bir ruhun lirik yansıması niteliğinde şiirlerdi benim için, hayatın engebelerini kendine özgü bir şiirle sunuyor yılmaz odabaşı; anılar, yıkım ve zaman üzerine düşündürüyor pek çok şiiri.

özlemi, ayrılmış ya da yitirmiş olmayı, kederi ve bir başınalığın verdiği hüznü etkileyici bir üslupla yansıtıyor daima.

bir yakınını, bir sevdiğini kaybetmek belki de yurtsuz kalmaktır, birinin artık seni sevmemesi de yurtsuzluktur belki de, bazı şiirleri bunu da düşündürüyor.

ölüme, yıkıma, ayrılığa, acıya dair şiirler bence oldukça iyi ve özgündü, hayatın acı verici olduğu zamanların bir nişânesi niteliğinde şiirlerdi benim için, yurtsuz kalmış gibi olmayı hissettiren şiirlerdi.

seçtiğim bazı dizeleri bırakarak burada bir son veriyorum.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

görüşmeyeli yorgunum
yıkık kentler kanadı sevinçlerimle görüşmeyeli ya sen nasılsın
adım, adresim durur mu defterinde?

konuşsam: sessizlik / gitsem: ayrılık

senin ölülerini mezarlar örtüyor,
bedenini yıkımlar.
ben hepsini örtüyorum.

unutmalı ağlamayı
sevgilim hoşça kal, sevgilim iyi geceler unutma, pencereyi kaparken tersiz bir keder.

ve tarih 'ölümdür' dedi bir cellat.

her akşamla bin özlem:
savrulan her adreste bir kimlik:
u n u t u l a n.

geceyi ertelesem
ertelenemez hayat.

aykırı bir uzaklığım,
konuşmayı unuttum.

ölüler morglara, morglar kentlere kaldı; yanım ağlama..

nasıl da inanıyorum beni anladığına.

sığmam ki tabutlara
ölüme sığmam...

neler neler gelip geçiyor
bir sen kalıyorsun yalnızlığımda.

bir neşter gibi bildim acıyı.

şimdi elini tutuşum bir anıdır...

yavaş yavaş ölüyordum
öldüğümü bilmeden.

devamını gör...

29 ekim cumhuriyet bayramı

29 ekim cumhuriyet bayramı'mız kutlu ve mutlu olsun...

başta mustafa kemal atatürk olmak üzere tüm silah arkadaşlarının ve cumhuriyetimizin kurulmasında emeği olan herkesin anısına saygı, sevgi, minnet ve özlemle...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

gözlerim sığmıyor yüzüme

" kimsen de kalmaz birdenbire! "

1964/ 2019 yılları arasında yaşayan türk şair, yazar ve doktor küçük iskender imzalı 120 sayfalık eser; şiir türünde yer alır iken 1988 yılında yayınlanmıştır.

kendisinin yayınlanan ilk eseridir.

kitaba geçmeden önce şair hakkında biraz iç dökme niyetindeyim.

küçük iskender sevgimi bilen bilir, eskiden başlığına sık sık yazardım, artık yazmama sebebimi ben de bilmiyorum, belki de yok oluşunu kabullendiğim ve bir gün ben de gidenlere kavuşacağımı bildiğim içindir.

şiir benim hayatımın en önemli temel taşlarından biri ve küçük iskender'in şiiri de en çok feyz aldığım şiirlerden, dolayısıyla onu okumak bir borçtur benim için, kitaplarını yeniden okuyarak vefa borcumu yerine getirmeye gayret ediyorum.

kitaba geçelim;

belki tıp okuyor olmanın etkisidir bu kitabındaki şiirlerin bir neşter niteliğinde olmasının nedeni, belki de yalnızca vâroluşunun yansımasıdır bu şiirler, bir şeylere kızgın, yaşama öfkeli, belki kırgın, hayatta değiştirmek istediği bir şeyler olan, aşkı ve hayatı derinden hisseden, ölümün farkında olan bir ruh haliyle çıkıyor karşımıza bu kitabındaki şiirlerinde.

pek çok şiirinin ünlemle bitmesi bile o zamanki ruh halinin volkan gibi olduğunu hatırlatıyor, argo sözcükleri kullanmaktan çekinmiyor, argoyu kendine has biçimde kullanması ise onun şiirine farklı bir renk katıyor.

seçtiğim bazı dizeleri bırakarak burada bir son veriyorum.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


nerede kalmıştık
oradan ağlayalım halimize.

her mevsimde
elbette birinin gitmesi gerekiyor
birileri için.


doğumla ölümün arası
topu topu bir savaş parçası.

yüzölçümü neydi yüzümün?

ağladım ağladım bütün organlarımla.

kimsen de kalmaz birdenbire!

kaç fırsat vardır ki artık?


bitmemiş bir ömrün yalanısın sen: kâbuslarımın tabiri
çocukluğumun arta kalanısın!
öldüreceğim kendimi dudaklarınla..

bir martıyı ağlattın işte
bir çocuk garanti intihar eder artık..

biraz kezzap biraz ömrüm
yakarak unuttum yüzümü.


her yer yine bana onu anımsatıyor.

ayrılırsak bir daha tanışamayacağız asla ayrılık yabancılaşmanın mat rengidir.

— hasreti kim yarattıysa mezarım o olsun.

de gülüm!
de ki: ela bir günde geleceğim..

ve yüzün..
üzgün bir ceylan gibi
dönüp ardına gidecektir.

kolay değil gözlerin.


hayatı yaşamadan ölmeyi sevmiştim
ben hep..

devamını gör...

ev hapsi (kısa film)

mustafa uzar tarafından çekilen kısa film; özgürlük, esaret, yalnızlık ve yabancılık temalarını işlemekte iken 2017 yılında yayınlanmıştır.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

ev hapsi istenmiş bir adamın sıradan bir günü yansıtılmakta iken, eve gelen bir memurun söylemi ile adamın ev hapsinin kaldırıldığı bilgisi verilir.

artık dış dünyaya pencerelerinden bakmak zorunda olmayan adam bu haberi alınca dışarı çıkmaya karar verir, nitekim artık özgürdür, ev hapsinde olduğu dönemde kaybettiği özgürlüğünü ve eski alışkanlıklarını özler, özgürlüğünü yitirmek aslında yaşamı yitirmektir, film bunu vurgular.

dışarı çıktığında ise bir yabancılık çeker, belki de sevdiği sokakları unutmuş, belki de kendi dünyasına geri dönmeye karar verecektir, yani ev hapsine geri dönmeyi düşünecektir.

insanın veya bir canlının olduğu yerde yabancılık çekmeye başladığında, bir gün ne olursa olsun kendi iç dünyasına geri döneceğini hatırlatan bir kısa filmdi.

konu açısından özgün buldum, derinlikleri olan bir kısa film değildi belki, ama hiç düşündürmeyen bir yanı da yok değildi.

özgürlük üzerine dikkat çekici yanları bulunan bir filmdi, özgür olmayan insan gerçeklik kavramından artık uzaktır, ana fikrinin çıkarılabileceği bir filmdi.


devamını gör...

kilit (kısa film)

senaryosu ada savaş tarafından yazılan ve yine aynı isim tarafından yönetilen 15 dakikalık kısa film; 2020 yılında yayınlanmıştır.

başrolde yer alan erkek oyuncu ayrıca filmin yönetmenidir.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kız arkadaşı eda ile birlikte yaşamaya başlayan kemal'in kilitli kalmış sırlarını, bir ilişkinin zaman içinde bozguna uğraması, kişilerin zamanla yabancılaşması konu edinilmektedir.

başlarda birbirini seven çiftin arasına kara kedi girecek, adam kadını aldatma girişimlerinde bulunacak ve aralarındaki bağ zayıflayacaktır.

birinin varlığını sadece menfaat ekseninde kabul etmenin ilişkiye verdiği zararı hatırlatan bir kısa filmdi, bana en can alıcı gelen noktası ise şu oldu;

hayal kırıklığına uğrattığın insanın aynı kalmasını bekleme, aynı şekilde seni hayal kırıklığına uğratan kişi de senin aynı kalacağını düşünmesin, çünkü hayal kırıklığına uğramak biraz da ruhuna kilit taktırmakla sonuçlanır, güvenini suistimal eden kişi artık bu kilitleri açamayacaktır.

eğer bir şehri, bir insanı artık tanıyamıyorsan, o şehir, o insan yıkılmış demektir, yıkıldığı için artık tanıyamazsın, tıpkı filmde güvenini kırdığı için artık sevgilisine güvenemeyen genç kadının yaşadığı gibi.

sinematografik açıdan beğendiğim bir film oldu, aşk ve ilişkiler üzerine düşündüren bir yanı vardı, oyunculuklar samimi ve doğaldı.

kırılmanın ketum olmaya itmesi üzerine düşündürdü.

devamını gör...

jacques prevert

1900/ 1977 yılları arasında yaşayan fransız şair ve senarist olarak bilinir; kendine özgü bir sanat anlayışını benimsemiş olan şair, faal bir yazın hayatının ardından 77 yaşında hayatını kaybetmiştir.

dün okuduğum aşk şiirleri (jacques prevert) adlı eserinden dolayı kendisini bir kez daha anmak gerektiğini düşündüm.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel



bazı kitapları

paroles
sözler
ağaçlar
aşk şiirleri (jacques prevert)
seçme şiirler


her şey değişti,
şimdi artık o mudur beni sevmez olan?

aşk şiirleri (jacques prevert)
devamını gör...

yehuda amihay seçme şiirler

" bir arada olabilseydik
mutlak sessizlik olmak vardı seninle..
"

tam adı yehuda amichai olsa da kitabın üzerindeki adı esas alınmış olan, 1924/ 2000 yılları arasında yaşayan israilli şair ve yazar yehuda amihay imzalı eser; türkçe'ye roni margulies ve hulusi özoklav tarafından çevrilmiş, 1996 yılında yayınlanmıştır.

son zamanlarda okuduğum en farklı kitaplardan ve şiirlerdendi, bazı dizeleri oldukça hayat sorgulatan cinstendi, özellikle de; "seni hatırlamaya başlamam gerekecek" ve "nedir seni koruyan?" dizeleri benim için etkileyiciydi.

oldukça farklı, bakış açısını değiştirme ihtimâli olan, etkileyen, üzerine kafa yormanın mümkün olabileceği türden şiir ve dizelerdendi sıklıkla, bazı şiirlerde +18 ifadelerin yer alması benim için son derece rahatsız ediciydi, hiç olmamasını dilerdim, kitabın tek olumsuz yanı buydu bana kalırsa, bu durum hârici beğendiğim bir kitap oldu.

şairin unutulmayı, sona erme eylemini, acıyı, aşk karşısında değişmiş olmayı yansıtma biçimi bence iyiydi.

hayatın virajlarını hissettiren şiirlerdi benim için.

seçtiğim bazı dizeleri bırakarak burada bir son veriyorum.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

sabah erkenden kalkıp
rüşvet vereceğim doğan güne
iyi davransın diye bize.

birdenbire, acıyla sona erdi her şey.

bir arada olabilseydik
mutlak sessizlik olmak vardı seninle.

zincire vur ağlamalarını, içimde yaşa.

seni hatırlamaya başlamam gerekecek
ve unutmam gerekecek seni
bir başkası seni hatırlamaya başladığında
bir başkası keşfetmeye başlarken seni.


bir zamanlar
büyük bir aşk ikiye böldü hayatımı.

ye sisten başka birşey hatırlamayan kişi
- ne hatırlıyordur ki?

bir başka gezegende haklı olabilirsin, burada değil ama..


kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

gül (kısa film)

uğur sevinç tarafından yönetilen kısa film; senaryosu ise sinan ışık tarafından yazılmış ve 2019 yılında yayınlanmıştır.

mutlu etmenin önemi, vazgeçilmiş bir gülün yolculuğu ile anlatılmaktadır.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

yoldan geçmekte olan bir genç, artık kimsenin koklamaya ihtiyaç duymadığı gülü görür ve gül elden ele gezer, gülü alan bir başkasına verir, gülün kendisi mutlu ediyor olsa da asıl mutlu eden yegâne şey düşünülmüş olmaktır, mutlu edilmek istendiğini görmek, seni mutlu eden şeyi kendine saklamamak ve asıl zor olan ise seni mutlu eden şeyi paylaşabilmek, ondan vazgeçebilmektir.

gül en sonunda olması gereken yere dönecektir, filmin en vurucu sahnesi gülün son durağı olmuştur.

ana fikir bence şuydu;

asıl mutluluk mutluluğu paylaşabilmektedir,
mutlu etmek için illa yükte hafif pahada ağır bir şeyler gerekmez, önemsediğini gösteren jestler ve detaylar bile yetebilir, hayat elinde olanı paylaşabildiğin kadar güzeldir.

empatinin önemini ve gerekliliğini de hatırlatan, vurgulayan bir kısa filmdi.

ve unutmadan söylemek gerekir ki, gülü seven dikenine katlanır...

devamını gör...

aşk şiirleri (jacques prevert)

" ama hayatın ne olduğunu bilmiyoruz. "

aşk şiirleri adında bir başlık olduğu için başlık şairin adı belirtilerek açılmıştır.

1900/ 1977 yılları arasında yaşayan fransız şair jacques prevert imzalı 146 sayfalık eser;

çeviri açısından birden fazla isim tarafından çevrildiği için kolektif bir eser olduğu söylenebilir iken türkçe baskısı ilk olarak 2006 yılında yapılmıştır.

aşk şiirleri olduğu kadar, aşkın kül eden yanını da derinden hissettiren şiirlerdi.

aşkın hem en güzel duygu, hem de en acı yıkım nedeni olabileceğini düşündürüyor bazı şiirlerinde, aşık olunan ya da hoşlanılan kişiyi tanımadan önce insanın ne kadar başka, onu tanıdıktan sonra ne kadar başka biri olabileceğini hatırlatıyor, anımsa, gene de anımsa o günü diyor bir şiirinde, aşk bitmiş olsa bile aşktan geriye kalanları unutma der gibi yazıyor.

başlardaki şiirleri çok etkileyici bulmasam da kitabın ortalarından sonuna değin olan şiirleri oldukça iyi ve etkili buldum, bazı dizeleri hayli düşündürücü ve şaşırtıcı idi.

şairin hayata dair bazı belirleyici duyguları, yıkımı, aşkı, boşluğa düşme duygusunu, eksilmiş olmayı, unutulma hissini kendine özgü bir şiirle yansıtma biçimi oldukça iyiydi.

seçtiğim bazı dizeleri bırakarak burada bir son veriyorum.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


tanımıyordum seni
sen de beni tanımıyordun
anımsa, gene de anımsa o günü.

artık bildiğin gibi değil
burda yok oldu her şey.

çürümek için gidiyor uzaklara.

ve bağırıyorum
senin için bağırıyorum.

senden başka neyimiz vardı yeryüzünde?

yüreğim de yitecek neredeyse..

eğer beni sarmaz bırakırsan
boğulur ölürüm gibime geliyor.

beni yaraladığıdır, bildiğim tek şey.

bekliyorum, kim dönecek zaferle?


her şey değişti,
şimdi artık o mudur beni sevmez olan?

n'olur hatırla o geçmiş zamanı
hatırla, birbirimizi sevmiş olduğumuzu...

ama hayatın ne olduğunu bilmiyoruz
ve günün ne olduğunu bilmiyoruz
ve aşkın ne olduğunu bilmiyoruz..

devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim