1.
ingilizce'de manzara, görünüm, görünüş anlamına gelen kelime. bir şeyin görüş kabiliyeti ya da bir yerden görünür olması durumu.
the end of the tunnel came into view.(tünelin sonu göründü - görünür oldu)
aynı zamanda bir şeyin görünümü.
a fine view of castle: sarayın güzel görünümü(açısı)
bazı kalıplar:
(have)a bird's eye view: bir konuya 3. gözle, yüksek perdeden bakıyormuşçasına bütünüyle bakabilen, konuya hakim olan ve ayrıntılı yorumlayabilen kişiler için kullanılır. normal kullanımı zaten tahmin ettiğiniz gibi fiziken yüksek bir yerden bakmak yani kuşbakışı bakış atmaktır.
a worm's eye view: kabaca solucan bakışı diyeceğimiz, dar bakışlı, durumu ve konuyu geniş çaplı yorumlayamayan kişiler için kullanılır.
fade from view: yavaş yavaş gözden uzaklaşma. "araba ile uzaklaştıkça ev gözden kayboldu" minvalinde.
come into view: i wasn't sure what the bunny was running from, until a dog came into view.(köpek görüş alanına girene kadar tavşanın neyden kaçtığını bilmiyordum)
killer view: dehşet bir manzara minvalinde.
"did you see valerie's swanky new apartment? yep, she's got a penthouse suite with a killer view"
take a dark view(of something):bardağa boş tarafından bakmak, kötümser bakmak minvalinde.
my father took a dark view of human nature, always assuming the worst about people.(babam her zaman kötü insanları görüyor, bardağa boş tarafından bakıyor.)
take a poor view of (someone or something): intiba bırak(ıl)mak minvalinde kullanılır.
so far the boss has taken a poor view of the new intern. (yeni stajyer patronda kötü bir intiba bıraktı.
point of view: bakış açısı, kişisel görüş. aynı zamanda narratör, anlatıcı gözü anlamına gelip; aynı zamanda sinema dilinde göz hizasında çekim, birinci gözden ve öznel çekim anlamlarına gelir.
oh sure, from her point of view, ı'm at fault—but ı swear, ı did nothing wrong!(tabii! onun gözünde ben hatalıyım ama benim hatam yok)
watch: john carpenter shows how to master point of view( john carpenter'dan pov çekimde ustalaşma tüyoları.)
the end of the tunnel came into view.(tünelin sonu göründü - görünür oldu)
aynı zamanda bir şeyin görünümü.
a fine view of castle: sarayın güzel görünümü(açısı)
bazı kalıplar:
(have)a bird's eye view: bir konuya 3. gözle, yüksek perdeden bakıyormuşçasına bütünüyle bakabilen, konuya hakim olan ve ayrıntılı yorumlayabilen kişiler için kullanılır. normal kullanımı zaten tahmin ettiğiniz gibi fiziken yüksek bir yerden bakmak yani kuşbakışı bakış atmaktır.
a worm's eye view: kabaca solucan bakışı diyeceğimiz, dar bakışlı, durumu ve konuyu geniş çaplı yorumlayamayan kişiler için kullanılır.
fade from view: yavaş yavaş gözden uzaklaşma. "araba ile uzaklaştıkça ev gözden kayboldu" minvalinde.
come into view: i wasn't sure what the bunny was running from, until a dog came into view.(köpek görüş alanına girene kadar tavşanın neyden kaçtığını bilmiyordum)
killer view: dehşet bir manzara minvalinde.
"did you see valerie's swanky new apartment? yep, she's got a penthouse suite with a killer view"
take a dark view(of something):bardağa boş tarafından bakmak, kötümser bakmak minvalinde.
my father took a dark view of human nature, always assuming the worst about people.(babam her zaman kötü insanları görüyor, bardağa boş tarafından bakıyor.)
take a poor view of (someone or something): intiba bırak(ıl)mak minvalinde kullanılır.
so far the boss has taken a poor view of the new intern. (yeni stajyer patronda kötü bir intiba bıraktı.
point of view: bakış açısı, kişisel görüş. aynı zamanda narratör, anlatıcı gözü anlamına gelip; aynı zamanda sinema dilinde göz hizasında çekim, birinci gözden ve öznel çekim anlamlarına gelir.
oh sure, from her point of view, ı'm at fault—but ı swear, ı did nothing wrong!(tabii! onun gözünde ben hatalıyım ama benim hatam yok)
watch: john carpenter shows how to master point of view( john carpenter'dan pov çekimde ustalaşma tüyoları.)
devamını gör...