yanında termosla çay taşımak

bazı güney amerika ülkelerinde olan durumdur.
yanında iki bardak çay alacak büyüklükte kapaklı bir termosla çay taşıma alışkanlığıdır.
valla zaman zaman düşündüğüm şeydir.
deniz kıyısına git, katlanır sandalyeyi aç, katlanır sehpayı, önüne koy termosu, aç sıcacık simidi, cebindeki haşlanmış yunurtayı çıkar, deniz manzarasına karşı yap kahvaltını, ohhh miss....

bir kaç senedir yaptığım olay. ben olayı daha da abartıp, birinde kahve birinde de çay taşıyorum. dışarıda her yerde çay içemiyorum. kendim yaprak çay (namı diğer kaçak çay) içtiğim için her çayı içemiyorum. bundan mütevelli kendi çayımı yanımda taşıyorum.
dün üsküdar'a gittim. hava o kadar güzeldi ki sahilde bir banka oturdum. çantamda çayımı çıkartıp dalgalar ve martıların sesi eşliğinde çayımın keyfini çıkarttım. sonra vapura atlayıp karaköye geçtim. zaman zaman bunu yapmak bu kalabalık şehirde güzel oluyur.

çaya gelen zamlardan sonra haklı önerme.

çay içmediğim için yapmadığım bir olay. ama lisede bir arkadaşım her okula geldiği gün çay taşıyordu termosla, onun arkadaşı da evden yaptığı kurabiyeleri getiriyordu. tenefüslerde bu çay ve kurabiyelerden atıştırıyorlardı

askerde her gün yaptığım eylem. gece nöbetine bir gidiyordum termosta çay, püskevit, sigara, su, kek, selpak, sanki pikniğe gidiyorum. zabaaa kadar onlayn ondan sonra. yerde yürüyen karıncaya parola işaret soruyordum.

kimi gezilerde oldukça eğlenceli.. bir dağ başı, bir orman kuytusu belki, bir göl, nehir kıyısı.. yani çayınızı, kahvenizi yudumlarken dinlenebileceğiniz, durup seyre değer bir yanı olan her yer. bagajınızda taşıyacağınız iki portatif koltuk ve bir küçük masa karşılığı, size harika bir mola kafesi dinlenmesi sağlayabiliyor.