kırmızı pazartesi
başlık "bilinmeyen bir kadin" tarafından 05.12.2020 19:08 tarihinde açılmıştır.
kırmızı pazartesi, 1982’de nobel edebiyat ödülüne layık görülmüş gabriel garcía marquez tarafından yazılmış bir romanıdır. kitapta başından işleneceği belli olan bir cinayet anlatılıyor. kitabın ilk sayfasından itibaren okur da cinayetin işleneceği kasabanın halkı da cinayetin işleneceğini biliyor ancak bu durum kitaba sürükleyiciliğinden bir şey kaybettirmiyor.
kitap bir bakıma ibretlik bir kitap. sürü psikolojisini güzel yansıttığını düşünüyorum. tüm halk cinayetin işleneceğini bilirken cesaret edip öldürülecek karaktere hiçbir şey söyleyemiyorlar bile.
bunun yanında kitap ataerkil toplumu, töresel yaşamı da ele alıyor. kitap ilerledikçe ataerkiyi daha çok hissettim, ne kadar korkunç bir sistem olduğunu bir kez daha algılamış oldum. namus cinayetlerinden bir tanesi işlenmiş, işin kötüsü o toplumda namus cinayetleri haklı görülüyor. biriyle namus sorununuz varsa onu delik deşik edebilirsiniz ancak yine de masum kalırsınız.
“onu bilinçli olarak öldürdük” demişti pedro vicario, “ama biz masumuz.”
“belki tanrı katında öylesinizdir”, demişti peder amador.
“tanrı katında da, insanların gözünde de” demişti pablo vicario da. “bu bir namus sorunuydu.”
-
"neyin hazırlığı içinde olduklarını biliyordum," dedi bana, "yalnızca onlarla aynı fikirde olmakla kalmıyordum, erkeklik görevini yerine getirmeyecek olursa onunla asla evlenmeyecektim."
-
santiago nasar, yaptığı kötülüğün kefaretini ödemiş, vicario kardeşler erkekliklerini kanıtlamışlardı, aldatılan kız kardeş de namusunu yeniden kazanmıştı.
erkekliğiniz batsın!
kitapta tek işlenen şey ataerki, cinayet ve cinayetin nasıl işlendiği değil, evliliğe zorlanan bir kadının hayatı da az biraz yansıtılıyor, uğradığı fiziksel şiddet gözler önüne seriliyor. sadece kadınlara gelince geçerli olan namus zırvalığı da barınıyor kitapta. yazar ataerki ve namus kavramları hakkında ne düşünüyor bilemiyorum tabii, anlatılan kavramlar bilinçli olarak mı anlatıldı yoksa sadece cinayeti açıklamak için gerekli minik detaylar mıydı bilemeyeceğim.
her neyse, kısaca damada üstü açılır bir araba hediye edilirken kadınlara çatal bıçak takımı armağan edilen, erkekler önlerine gelen her kadınla ilişkiye girse sorun olmayan ancak iş kadınların “bekaretlerini” kaybetmelerine gelince saatlerce dövüldüğü bir dünyada işlenen bir namus cinayeti anlatılıyor.
kitap üstte belirttiğim gibi sürükleyici, dil ve anlatımı kompleks, sanatsal olmaktan ziyade daha sade denebilir. yazarın çocukluk kasabasında işlenmiş gerçek bir cinayeti anlatıyor. okunmasını tavsiye edebilirim ama okurken benim içimi baydığı gerçeğini söylemeden edemeyeceğim. normalde 2 günde bitireceğim kitabı 10 gün içinde okudum, ancak okunması gereken bir kitap olmadığını düşünsem muhtemelen bu kadar ısrarcı olmazdım bu kitap üzerinde.
kitap bir bakıma ibretlik bir kitap. sürü psikolojisini güzel yansıttığını düşünüyorum. tüm halk cinayetin işleneceğini bilirken cesaret edip öldürülecek karaktere hiçbir şey söyleyemiyorlar bile.
bunun yanında kitap ataerkil toplumu, töresel yaşamı da ele alıyor. kitap ilerledikçe ataerkiyi daha çok hissettim, ne kadar korkunç bir sistem olduğunu bir kez daha algılamış oldum. namus cinayetlerinden bir tanesi işlenmiş, işin kötüsü o toplumda namus cinayetleri haklı görülüyor. biriyle namus sorununuz varsa onu delik deşik edebilirsiniz ancak yine de masum kalırsınız.
“onu bilinçli olarak öldürdük” demişti pedro vicario, “ama biz masumuz.”
“belki tanrı katında öylesinizdir”, demişti peder amador.
“tanrı katında da, insanların gözünde de” demişti pablo vicario da. “bu bir namus sorunuydu.”
-
"neyin hazırlığı içinde olduklarını biliyordum," dedi bana, "yalnızca onlarla aynı fikirde olmakla kalmıyordum, erkeklik görevini yerine getirmeyecek olursa onunla asla evlenmeyecektim."
-
santiago nasar, yaptığı kötülüğün kefaretini ödemiş, vicario kardeşler erkekliklerini kanıtlamışlardı, aldatılan kız kardeş de namusunu yeniden kazanmıştı.
erkekliğiniz batsın!
kitapta tek işlenen şey ataerki, cinayet ve cinayetin nasıl işlendiği değil, evliliğe zorlanan bir kadının hayatı da az biraz yansıtılıyor, uğradığı fiziksel şiddet gözler önüne seriliyor. sadece kadınlara gelince geçerli olan namus zırvalığı da barınıyor kitapta. yazar ataerki ve namus kavramları hakkında ne düşünüyor bilemiyorum tabii, anlatılan kavramlar bilinçli olarak mı anlatıldı yoksa sadece cinayeti açıklamak için gerekli minik detaylar mıydı bilemeyeceğim.
her neyse, kısaca damada üstü açılır bir araba hediye edilirken kadınlara çatal bıçak takımı armağan edilen, erkekler önlerine gelen her kadınla ilişkiye girse sorun olmayan ancak iş kadınların “bekaretlerini” kaybetmelerine gelince saatlerce dövüldüğü bir dünyada işlenen bir namus cinayeti anlatılıyor.
kitap üstte belirttiğim gibi sürükleyici, dil ve anlatımı kompleks, sanatsal olmaktan ziyade daha sade denebilir. yazarın çocukluk kasabasında işlenmiş gerçek bir cinayeti anlatıyor. okunmasını tavsiye edebilirim ama okurken benim içimi baydığı gerçeğini söylemeden edemeyeceğim. normalde 2 günde bitireceğim kitabı 10 gün içinde okudum, ancak okunması gereken bir kitap olmadığını düşünsem muhtemelen bu kadar ısrarcı olmazdım bu kitap üzerinde.
devamını gör...
"kırmızı pazartesi" ile benzer başlıklar
pazartesi
74