“Arkadaşlarım, canlar, gözüpek olun, boyun eğmeyin; açık olun, dar kafalı değil; benim ve sizin son saatinize kadar gerçekten daha büyük benliğiniz olun.”
çok minnoş bir film. böyle bir oturuşta izliyorsun, ne beynini yoruyor, ne sıkıyor, ne de her zaman önümüze çıkan bir senaryo sunuyor bize.
başrol abi de yakışıklıymış hani. *
ben uzaktan seviyorum kedileri bu aralar, bizim buralarda kedilerde kene salgını var çünkü, hangisine baksam keneli, tırsıyorum haliyle.
temizlik takıntısı olan bir insan olabilir, ben de sevemem öyle her kediyi, ya bitliyse, ya keneliyse? n’apçez o zaman? hemen hayvan sevmemeye bağlamayın böyle şeyleri.
ayarlamayın, gerek yok. *
z jenerasyonundanım ve buna rağmen söylüyorum bakın, sadece sosyal medyadan olmaz böyle işlerden, hele sözlüklerden, aman tövbe.
yahu liselilerle ne derdiniz var, kendi halimde takılıyorum şurada, mesaj özelliğim de kapalı, liseli olduğumu bile bile bana yürümeye çalışan reşit insanlardan dolayı.
kim yürür sana allasen? yürüyen kişilere üzüldüm şu anda, vakit kaybediyorlar durduk yere.
ay aman en sağlıkçı sensin, herkes hayran sana sırf doktor ve yahut hemşire falan olduğun için. tebrikler!! *
bu arada troll’se komik, değilse daha komik, ama böyle sinir bozmalı komik.
nasıl bir çiçeğe temiz bir toprak ve su verirsen açarsa; insana da manevi anlamda ihtiyacı olan bilgileri verirsen, sevmeyi öğretirsen, her ne halde olursa olsun iyi bir insana dönüşebileceğini gösteren bir kitap.
monsenyör bienvenue’nun evinden şamdan çalarak çıkan adam, bir köyün halkını zengin edip minik bir çocuğa umut oldu. hepsi bienvenue sayesinde, hepsi birinin ona güvenmesi sayesinde.
çok etkileyici bir karakterdir benim için hep valjean, sanki hugo sefiller’le sadece insanların yoksulluktan nerelere sürüklenebileceğini ve hapishanelerin aslında suçlu yetiştirdiğini anlatmaktan öte de anlamlar barındırmak istemiş kitapta, ve bunun için de valjean’i böyle yazmış. zararın neresinden dönersen kârdır misali; kötülüğün neresinden dönersen dön, iyi olmak için fırsatın hep olacak demek istemiş bize, bence tabii. *
kitap okumak çünkü şu dünyada bana sabahın erken saatlerinde yatağımdan çıkmadan kitap okumak kadar huzur ve zevk veren bir şey yok. bazen de ders çalışmak.
kindar olup da mutlu olan biriyle ben de karşılaşmadım, belki de bunun sebebi başkalarını affetmenin aslında kendimizi affetmemiz demek olduğudur. başkasına beslediğimiz kin bir bakıma o kişiyle geçirdiğimiz ya da “harcadığımız” mı demeliyim vakitlere, o kişiyi kendimize yakın gördüğümüz için kendimize kin tutmamız da oluyor. kendiyle barışık olmayan insan nasıl mutlu olacak? olamaz tabii... *
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.