tecrübelerimi ve anılarımı paylaşmak istediğim sınav. azıcık uzun oldu, helal edin.
öncelikle hem tyt hem ayt sınavında bina sınav sorumlusu (bss) olarak çalıştım. hayatımda aldığım 2 ösym görevinin tamamı bu haftasonu oldu da bitti maşallah. ilk sınavda tecrübesiz biri olarak bütün işi bss yardımcısı (bssy) üstlenmek zorunda kaldı, ben onu asiste ettim ama ikinci gün hiç öyle değildi, şovumu da ikinci gün yaptım zaten.
şimdi öncelikle herkesin aşina olduğu konu 1 dakikayla geç kalmak/sınava alınmamak. bunun en büyük savunusu "çocukların 1 yılını harcayacaksınız açsanıza kapıları, aynısı senin çoluğuna çocuğuna..." şeklinde devam eden cümleler. bakınız öncelikle benim evladım 1 dakikayla sınavı kaçırıyorsa o sınava girmesin zaten. ben sınava götürüyorsam benim de hatam var bu durumda, kabul. içinizi rahatlatacaksa "sınav sadece soru çözüp kutucuk doldurmak değildir. sınav; sınava giriş için gerekli bütün şartları sağlıyor olmaktır" falan deyip kendinizi avutabilirsiniz. sınavda tuvalete gitmek de yasak mesela, 1 dakika geç kalmak da yasak. eş yasaklar bunlar. biri diğerinden daha yasak değil. yasak. bitti.
iyi niyetini anlıyorum "1 dakika yauv"cuların, ama iyilikten maraz doğuyor arkadaşlar. gerçekten bak. "kime göre 1 dakika yauv benim saatim 9.59 daha" diyen dayı, seni de anlıyorum. vallahi bak. ama sen ösym başkanı mısın. sen burun boğaz kulak doktoru musun. sen sağlık bakanı mısın *. ösym'nin saatleri var sınavda, onun saatine göre 1 dakika dayım benim. bakın bu olay öyle 1 kişinin karar verdiği bir şey de değil he, içiniz ferah olsun. anlatayım da aklınızda canlandırın hatta.
binanın içine, giriş kapısını çekecek şekilde kameralı saat kuruyoruz biz saat 9'dan önce. saati çalıştırıp saatteki zamanla bss'nin saatindeki zamanı tutanakla kayıt altına alıyoruz. 9'da kapıları açıp çocukları almaya başlıyoruz. görev yaptığım okullarda 4 yedek gözetmen 3 de polis memuru vardı, toplamda 7 kişi kimlik kontrolü ve üst araması yaptı yani. saat 10'a doğru bu yoğunluk azalır, son 5dk falan kimse kalmaz çevrede. böyle bir durumu yakaladığımız ilk an polis memurlarından birini bahçe kapısına yolluyoruz, hep birlikte bina kapısına çıkıp o polis memurunu izliyoruz. son 5 dakika bakın, gelen giden yok, veliler okul bahçesinin dışında bekliyor, gelen öğrenci varsa bahçe kapısından alıp hızlıca kimlik ve evrak kontrolü yapıp üst aramasını gerçekleştirip sınıfına yolluyoruz. bina girişini çeken kameralı saat var demiştim ya hani; o saati 2 polis memuru, 4 yedek gözetmen, bss, bss yardımcısı, bina yöneticisi (by), toplamda 9 kişi izliyoruz. saat 10.00 olduğu an ösym yönergesi gereği kapılar kapatılır, biz de bahçe kapısındaki polis memuruna kapat talimatını verip giriş çıkışları bitiriyoruz. 9 kişi ağız birliği yapıp 9.59'da "saat 10.00 oldu, kapat kapıyı bu giremesin nihahaha" yapıyorsa bilemem, benim çalıştığım okullarda öyle bir şey olmadı. anlaştık umarım buraya kadar.
ilk gün benim tecrübesizliğimden dolayı geç başladık, işleri yetiştirmek için ben bina içindeyken polis memurlarından biri geldi beni bina girişine çağırdı. ben, bssy ve by koştuk girişe, bir baktık ki öğrencinin biri sınava girmek istiyor. saat 10.02. kapıya tırmanmış, veliler "alırlar alırlar daha 2dk geçti hadi tırman da atla kapıdan" demişler, çocuğu gazlayıp atlatmışlar. atlayınca dizlerinin üstüne düşmüş yaralanmış. yalvarmış polislere, almamışlar. gitmiyor da çocuk. hayır dedim yolladım çocuğu.
ikinci gün saat 9.45'te yedek görevlilerden biri çağırdı kimlik kontrolüne, gittim baktım bir kız öğrenci ağlıyor. minibüsten indikten sonra cebinden telefonunu çıkartıp saate bakmış, geri koymuş cebine. kimlik kontrolünde kimliği yok, e-devletten göstersem olur mu diye ağlıyor. mümkün değil. "15 dakikan var, ya nöbetçi nüfus müdürlüğüne git geçici kimlik belgesi çıkart gel, ya da yakınlarda düşürdüysen ara bul öyle gel" deyip yolladım çocuğu. ağlaya zırlaya nefes alamaz halde gitti. saat 9.58, dakikaları sayıyoruz kapıları kapatmak için ki bir alkış koptu velilerden. peşine ıslık kıyamet, dedim ne oluyor fenerbahçe türkiye kupasını mı kazandı? bir kız öğrenci geçti kapıdan, koştu merdivenleri indi bahçede depar atıyor. sakin ol 2 dakikan var dedik, kapıda nefes alması için lafa tuttuk, eyledik pışpışladık, baktım ki hem geçici kimlik belgesi çıkartmış hem de kimliğini bulmuş. kız heyecan+yorgunluktan konuşamıyor halde, perperişan olmuş. geç dedik aldık içeri. saat 10.00 oldu bu arada, bahçe kapısındaki polis memuruna kapat kapıyı talimatı verdik. gözüme demirlerin arkasında kapıya yürüyen 2 genç figür takıldı. yardımcıma dönüp "hocam bunlar kesin öğrenci, izle bak şimdi" dedim, 2 saniye sonra yine bir alkış patladı. veliler bas bas bağırıyor kapıyı aç çocukları al diye. sonra polisle tartışmaya girdiler, nasıl bağırıyorlar ama. efendim neymiş dün 10dk sonra geleni aldınız, başka okulda dün 1dk geç geleni de alıyorlarmış. bakın bu düpedüz iftira. hiçbir görevli bunu yapamaz. o 9 kişinin önünde kuralı esnetip 10.01'de gelen adayı alırsanız yıllarca soruşturmanız bitmez. dün kimin nerede ne yaptığı beni zerre kadar ilgilendirmiyor, ben almıyorum. ben dayanamayıp anam babam yaşındaki adamları paylamaya gidiyorken bssy "yapma hocam, başına iş alırsın" dedi, büyük sözü dinlemek gerekiyor deyip uydum sözüne. iyi ki öyle yapmışım zira yerel basına çıkmışız *. efendim saatler 10.05 oldu hala tantana devam ediyor, baktık dağılmayacaklar, polisi arayıp ekip istedim. 2 dakika sonra kimseden çıt çıkmıyordu.
bakın bunlar hep iyi niyetten doğan marazlar. siz o 1 kişinin 1 yıllık emeğini kurtarmaya çalıştığınızı sanıyorsunuz ama ben o çocukların ne tempoda yürüdüklerini görüyorum. 15 dakika içinde hem kimliğini hem geçici kimlik belgesini alıp dili dışarıda gelen kızın bu sınava verdiği önemle o yürüyen çocukların verdiği önem bir mi, değil. bakın bu geç kalan çocuklar gerçekten önem veriyor olsa yerel basında video çeken random veliyi değil o çocukların röportajını duyardık izlerdik. ayrıca unuttuğunuz şey şu, o sınava sadece o 1 öğrenci girmiyor. binamda 580 tane öğrenci var benim, bağırıp çağırıp hepsinin hakkına giriyorsunuz. yapmayın allah aşkına. böyle insanların amacının üzüm yemek değil bağcıyı dövmek olduğunu düşünüyorum artık.
bakın bir diğer olayı daha anlatayım. nasıl olduysa ilk kontrolde öğrencinin sınav giriş belgesindeki tarihe bakılmadan geçmiş öğrenci. her iki gün de aynı sınıfta aynı okulda giriyor sınava. çocuk sınıfını buluyor, sırasına oturuyor, sonra başka bir öğrencinin daha aynı yerde oturması gerektiği ortaya çıkıyor. salon başkanı da cevap anahtarını kontrol edip 15. sırada değil 14'te oturması gerektiğini tespit edip çocuğu 1 sıra öne alıyor. e giriş belgesi 15, optik form 14. sıra diyor, allah allah olup yazım yanlışıdır herhalde demiş sınavı başlatmış. çocuk soruları çözmeye başladıktan sonra aklına geliyor sınav belgesindeki tarihe bakmak. bir bakıyor ki 9 haziran 2024, pazar. öğrenci yarının sınav belgesiyle gelmiş sınava, hem ilk kontrolden hem ikinciden geçmiş. sınava da başlamış. salon başkanı bana haber verdi ne yapacağız diye. kılavuza baktım, diyor ki tutanak tutulsun sınavı iptal edilsin. sınavının iptal edilmesine dair tutanak tutturdum salon başkanına, yanımda bssy var, gözetmen de geldi, dört kişi içimiz acıya acıya çocuğun sınavını geçersiz saydırdık. sınav sonrası evde eşime anlattım, yok muydu bir yolu diyor. var yahu olmaz mı. müdürün odasında mesela yazıcı vardır, çocuğu alır götürürsün çıktıyı alırsın evrakların içine doğrusunu koyarsın çözülür mesela. ama yani 3 ay sonra üniversite okuyacak öğrenci bu kadar sorumsuz olmamalı ya. bir musibet bin nasihetten iyidir derler ya, o çocuk artık asla unutmayacak mesela birşeyleri kontrol ederek yola çıkması gerektiğini. tecrübe işte.
efendim başka bir ton ufak olaylar da oldu da onların haber değeri yok. major olaylar bunlar, ne yapıp nasıl davranmam konusunda çok büyük tecrübe oldu. 45-50 yaşlarındaki okul müdürleriyle, benim yaşım kadar mesleki tecrübesi olan öğretmenlerle birlikte çalıştım. herkes benim yaşça kendilerinden çok daha küçük olduğumu gayet iyi biliyordu ama orada otorite bendim, benim sözüm benim kurallarım uygulandı. nasıl ki "yauv büyücü daha genç, bunun tecrübesinden ne olacak, müdür bey siz yönetin sınavı" diyemiyorsak ve ösym'ye karşı birinci derecede ben sorumluysam, sınava 1 dakika geç gelen öğrenciye de "yauv alt tarafı 1 dakika buna da göz yumun" dememeliyiz. ay zaten bitmedi yıllardır aynı terane. geç gelmemişsin hem sen sınava, erken gelmişsin. 1 yıl kadar erken. *
okurken ağrıyan gözlerinizden özür diliyorum. sınava giren bütün adaylar umarım istedikleri okulu bölümü kazanır, görevliler de umarım keyifli ve sorunsuz bir sınav geçirmiştir de parasını almıştır bile şimdiden. beni özleyin anacım. baaayyy.
edit. şunu en son söylerim deyip unutmuşum. görevlendirmelerimin ikisi de iadeden görev, yani yerimi ben seçmedim. ilk gün evime 20dk mesafedeydim, ikinci gün anadoludan avrupaya geçtim. 35km arabayla görünüyor ama toplu taşıma acaba ne kadardır. bilmediğim yerler, ilk kez gidiyorum, kayboldum, ona rağmen benim olmam gereken saatten çok daha erken okula varmıştım. ben bunu yapıyorsam, üzgünüm, öğrencilerden de aynı performansı bekliyorum. geç kalanı almıyoruz.
öncelikle hem tyt hem ayt sınavında bina sınav sorumlusu (bss) olarak çalıştım. hayatımda aldığım 2 ösym görevinin tamamı bu haftasonu oldu da bitti maşallah. ilk sınavda tecrübesiz biri olarak bütün işi bss yardımcısı (bssy) üstlenmek zorunda kaldı, ben onu asiste ettim ama ikinci gün hiç öyle değildi, şovumu da ikinci gün yaptım zaten.
şimdi öncelikle herkesin aşina olduğu konu 1 dakikayla geç kalmak/sınava alınmamak. bunun en büyük savunusu "çocukların 1 yılını harcayacaksınız açsanıza kapıları, aynısı senin çoluğuna çocuğuna..." şeklinde devam eden cümleler. bakınız öncelikle benim evladım 1 dakikayla sınavı kaçırıyorsa o sınava girmesin zaten. ben sınava götürüyorsam benim de hatam var bu durumda, kabul. içinizi rahatlatacaksa "sınav sadece soru çözüp kutucuk doldurmak değildir. sınav; sınava giriş için gerekli bütün şartları sağlıyor olmaktır" falan deyip kendinizi avutabilirsiniz. sınavda tuvalete gitmek de yasak mesela, 1 dakika geç kalmak da yasak. eş yasaklar bunlar. biri diğerinden daha yasak değil. yasak. bitti.
iyi niyetini anlıyorum "1 dakika yauv"cuların, ama iyilikten maraz doğuyor arkadaşlar. gerçekten bak. "kime göre 1 dakika yauv benim saatim 9.59 daha" diyen dayı, seni de anlıyorum. vallahi bak. ama sen ösym başkanı mısın. sen burun boğaz kulak doktoru musun. sen sağlık bakanı mısın *. ösym'nin saatleri var sınavda, onun saatine göre 1 dakika dayım benim. bakın bu olay öyle 1 kişinin karar verdiği bir şey de değil he, içiniz ferah olsun. anlatayım da aklınızda canlandırın hatta.
binanın içine, giriş kapısını çekecek şekilde kameralı saat kuruyoruz biz saat 9'dan önce. saati çalıştırıp saatteki zamanla bss'nin saatindeki zamanı tutanakla kayıt altına alıyoruz. 9'da kapıları açıp çocukları almaya başlıyoruz. görev yaptığım okullarda 4 yedek gözetmen 3 de polis memuru vardı, toplamda 7 kişi kimlik kontrolü ve üst araması yaptı yani. saat 10'a doğru bu yoğunluk azalır, son 5dk falan kimse kalmaz çevrede. böyle bir durumu yakaladığımız ilk an polis memurlarından birini bahçe kapısına yolluyoruz, hep birlikte bina kapısına çıkıp o polis memurunu izliyoruz. son 5 dakika bakın, gelen giden yok, veliler okul bahçesinin dışında bekliyor, gelen öğrenci varsa bahçe kapısından alıp hızlıca kimlik ve evrak kontrolü yapıp üst aramasını gerçekleştirip sınıfına yolluyoruz. bina girişini çeken kameralı saat var demiştim ya hani; o saati 2 polis memuru, 4 yedek gözetmen, bss, bss yardımcısı, bina yöneticisi (by), toplamda 9 kişi izliyoruz. saat 10.00 olduğu an ösym yönergesi gereği kapılar kapatılır, biz de bahçe kapısındaki polis memuruna kapat talimatını verip giriş çıkışları bitiriyoruz. 9 kişi ağız birliği yapıp 9.59'da "saat 10.00 oldu, kapat kapıyı bu giremesin nihahaha" yapıyorsa bilemem, benim çalıştığım okullarda öyle bir şey olmadı. anlaştık umarım buraya kadar.
ilk gün benim tecrübesizliğimden dolayı geç başladık, işleri yetiştirmek için ben bina içindeyken polis memurlarından biri geldi beni bina girişine çağırdı. ben, bssy ve by koştuk girişe, bir baktık ki öğrencinin biri sınava girmek istiyor. saat 10.02. kapıya tırmanmış, veliler "alırlar alırlar daha 2dk geçti hadi tırman da atla kapıdan" demişler, çocuğu gazlayıp atlatmışlar. atlayınca dizlerinin üstüne düşmüş yaralanmış. yalvarmış polislere, almamışlar. gitmiyor da çocuk. hayır dedim yolladım çocuğu.
ikinci gün saat 9.45'te yedek görevlilerden biri çağırdı kimlik kontrolüne, gittim baktım bir kız öğrenci ağlıyor. minibüsten indikten sonra cebinden telefonunu çıkartıp saate bakmış, geri koymuş cebine. kimlik kontrolünde kimliği yok, e-devletten göstersem olur mu diye ağlıyor. mümkün değil. "15 dakikan var, ya nöbetçi nüfus müdürlüğüne git geçici kimlik belgesi çıkart gel, ya da yakınlarda düşürdüysen ara bul öyle gel" deyip yolladım çocuğu. ağlaya zırlaya nefes alamaz halde gitti. saat 9.58, dakikaları sayıyoruz kapıları kapatmak için ki bir alkış koptu velilerden. peşine ıslık kıyamet, dedim ne oluyor fenerbahçe türkiye kupasını mı kazandı? bir kız öğrenci geçti kapıdan, koştu merdivenleri indi bahçede depar atıyor. sakin ol 2 dakikan var dedik, kapıda nefes alması için lafa tuttuk, eyledik pışpışladık, baktım ki hem geçici kimlik belgesi çıkartmış hem de kimliğini bulmuş. kız heyecan+yorgunluktan konuşamıyor halde, perperişan olmuş. geç dedik aldık içeri. saat 10.00 oldu bu arada, bahçe kapısındaki polis memuruna kapat kapıyı talimatı verdik. gözüme demirlerin arkasında kapıya yürüyen 2 genç figür takıldı. yardımcıma dönüp "hocam bunlar kesin öğrenci, izle bak şimdi" dedim, 2 saniye sonra yine bir alkış patladı. veliler bas bas bağırıyor kapıyı aç çocukları al diye. sonra polisle tartışmaya girdiler, nasıl bağırıyorlar ama. efendim neymiş dün 10dk sonra geleni aldınız, başka okulda dün 1dk geç geleni de alıyorlarmış. bakın bu düpedüz iftira. hiçbir görevli bunu yapamaz. o 9 kişinin önünde kuralı esnetip 10.01'de gelen adayı alırsanız yıllarca soruşturmanız bitmez. dün kimin nerede ne yaptığı beni zerre kadar ilgilendirmiyor, ben almıyorum. ben dayanamayıp anam babam yaşındaki adamları paylamaya gidiyorken bssy "yapma hocam, başına iş alırsın" dedi, büyük sözü dinlemek gerekiyor deyip uydum sözüne. iyi ki öyle yapmışım zira yerel basına çıkmışız *. efendim saatler 10.05 oldu hala tantana devam ediyor, baktık dağılmayacaklar, polisi arayıp ekip istedim. 2 dakika sonra kimseden çıt çıkmıyordu.
bakın bunlar hep iyi niyetten doğan marazlar. siz o 1 kişinin 1 yıllık emeğini kurtarmaya çalıştığınızı sanıyorsunuz ama ben o çocukların ne tempoda yürüdüklerini görüyorum. 15 dakika içinde hem kimliğini hem geçici kimlik belgesini alıp dili dışarıda gelen kızın bu sınava verdiği önemle o yürüyen çocukların verdiği önem bir mi, değil. bakın bu geç kalan çocuklar gerçekten önem veriyor olsa yerel basında video çeken random veliyi değil o çocukların röportajını duyardık izlerdik. ayrıca unuttuğunuz şey şu, o sınava sadece o 1 öğrenci girmiyor. binamda 580 tane öğrenci var benim, bağırıp çağırıp hepsinin hakkına giriyorsunuz. yapmayın allah aşkına. böyle insanların amacının üzüm yemek değil bağcıyı dövmek olduğunu düşünüyorum artık.
bakın bir diğer olayı daha anlatayım. nasıl olduysa ilk kontrolde öğrencinin sınav giriş belgesindeki tarihe bakılmadan geçmiş öğrenci. her iki gün de aynı sınıfta aynı okulda giriyor sınava. çocuk sınıfını buluyor, sırasına oturuyor, sonra başka bir öğrencinin daha aynı yerde oturması gerektiği ortaya çıkıyor. salon başkanı da cevap anahtarını kontrol edip 15. sırada değil 14'te oturması gerektiğini tespit edip çocuğu 1 sıra öne alıyor. e giriş belgesi 15, optik form 14. sıra diyor, allah allah olup yazım yanlışıdır herhalde demiş sınavı başlatmış. çocuk soruları çözmeye başladıktan sonra aklına geliyor sınav belgesindeki tarihe bakmak. bir bakıyor ki 9 haziran 2024, pazar. öğrenci yarının sınav belgesiyle gelmiş sınava, hem ilk kontrolden hem ikinciden geçmiş. sınava da başlamış. salon başkanı bana haber verdi ne yapacağız diye. kılavuza baktım, diyor ki tutanak tutulsun sınavı iptal edilsin. sınavının iptal edilmesine dair tutanak tutturdum salon başkanına, yanımda bssy var, gözetmen de geldi, dört kişi içimiz acıya acıya çocuğun sınavını geçersiz saydırdık. sınav sonrası evde eşime anlattım, yok muydu bir yolu diyor. var yahu olmaz mı. müdürün odasında mesela yazıcı vardır, çocuğu alır götürürsün çıktıyı alırsın evrakların içine doğrusunu koyarsın çözülür mesela. ama yani 3 ay sonra üniversite okuyacak öğrenci bu kadar sorumsuz olmamalı ya. bir musibet bin nasihetten iyidir derler ya, o çocuk artık asla unutmayacak mesela birşeyleri kontrol ederek yola çıkması gerektiğini. tecrübe işte.
efendim başka bir ton ufak olaylar da oldu da onların haber değeri yok. major olaylar bunlar, ne yapıp nasıl davranmam konusunda çok büyük tecrübe oldu. 45-50 yaşlarındaki okul müdürleriyle, benim yaşım kadar mesleki tecrübesi olan öğretmenlerle birlikte çalıştım. herkes benim yaşça kendilerinden çok daha küçük olduğumu gayet iyi biliyordu ama orada otorite bendim, benim sözüm benim kurallarım uygulandı. nasıl ki "yauv büyücü daha genç, bunun tecrübesinden ne olacak, müdür bey siz yönetin sınavı" diyemiyorsak ve ösym'ye karşı birinci derecede ben sorumluysam, sınava 1 dakika geç gelen öğrenciye de "yauv alt tarafı 1 dakika buna da göz yumun" dememeliyiz. ay zaten bitmedi yıllardır aynı terane. geç gelmemişsin hem sen sınava, erken gelmişsin. 1 yıl kadar erken. *
okurken ağrıyan gözlerinizden özür diliyorum. sınava giren bütün adaylar umarım istedikleri okulu bölümü kazanır, görevliler de umarım keyifli ve sorunsuz bir sınav geçirmiştir de parasını almıştır bile şimdiden. beni özleyin anacım. baaayyy.
edit. şunu en son söylerim deyip unutmuşum. görevlendirmelerimin ikisi de iadeden görev, yani yerimi ben seçmedim. ilk gün evime 20dk mesafedeydim, ikinci gün anadoludan avrupaya geçtim. 35km arabayla görünüyor ama toplu taşıma acaba ne kadardır. bilmediğim yerler, ilk kez gidiyorum, kayboldum, ona rağmen benim olmam gereken saatten çok daha erken okula varmıştım. ben bunu yapıyorsam, üzgünüm, öğrencilerden de aynı performansı bekliyorum. geç kalanı almıyoruz.
devamını gör...