3saniyekuralı yazar profili

ortaokuldan beri dinlediğimi bildiğim, hiç sıkılmadığım, hep sevdiğim şarkıcı kişisi. şarkılarını hala çok seviyorum; eve dönmemi sağlıyorlar, bugün keşfettim.

tahminen “basit piercing” tanımına güvenmiş kişidir. sınav kılavuzunda basit piercinglerin, toplu iğnelerin vs sorun çıkartmayacağı ancak küpe gibi şeylerin çıkartılması gerektiği yazar.



burada sorun kanımca “basit piercing” kavramının ne anlama geldiği (yani örneğin yalnızca düz bar piercingler mi basittir yoksa at nalı olanlar da basit sayılırlar mı) ve sınav giriş görevlilerinin yönetmeliği ne kadar bildikleri ve takdir yetkilerinin ne kadar olduğudur. sınav senemde aynı şeye teorik olarak takılmıştım(piercingim yoktu), çünkü açıklayıcı bir ifade değil.

sürekli yaptığım eylemdir. az önce dönüş planı hakkında konuştuğum arkadaşıma tam bir hafta sonra cevap vermiş bulundum. ben cevap verene kadar da plan değişti zaten.
yn: birlikte dönüş sağlamayacak ya da ona göre plan yapmayacaktık, yanlış anlaşılmasın.

t: şaşırtmayan vekil beyanı.
o zaman tekrar edelim,
hoş geldin ya şehr-i pride!

barış manço’nun kanımca en romantik şarkısıdır.

dvorak, serenade for strings in e major, tempo di valse
thomas, williams-theme from “schindler’s list”
lantsias, to waltz ton mation
mercuzio pianist, charms- theme from w.e.
ilk ikisinde yaylılar baskın, sonuncusu piyano. yaylı seven arkadaşlara özellikle öneririm, yeni başlayanlara da umarım sevdirir. biraz da “ara, bul” yoludur; tahminen klasik(alışılan) eserlerle başlayarak sevemezsiniz.

sınava çarşaf kağıtla girmiyordur.

az önce yaptığım eylem. kendisini sevdirip sevdirmeyeceğini de sordum ama çok yargılar baktı bana. hoşça kalmasını söyleyip uzaklaştım.

gerçek hayatta konusuna göre çok sevdiğim eylem. yeni hayatlar, yeni yüzler görmek kadar güzeli ve gülünen ortak şeyler kadar eğlencelisi yok.

gerçekten doğru olan bir durum. buna verilebilecek pek çok örnek var ancak son hatırladığım oruç tutmadığımı söylediğimde yeni tanıştığım bir arkadaş tarafından nedeninin merak edilmesidir (aslına bakarsanız kibarca sormuştu, kendisini kırmak istemem). bu çok hafif hatta olası bir örnek gibi gözükebilir ancak değildir.
buna örnek köklü gelenekler de vardır, örneğin (bkz: ramazan davulu).

şahsım adına “yeni hayat” olarak belirlenecek kitap. sevdiğim herkese ısrarla öneririm. önerdiğim bir arkadaş kitaba başlamış ve sonrasında pamuk’un bir şiiri romanlaştırdığını söylemişti. bundan daha doğru bir benzetme bulamam.

5237 sayılı türk ceza kanunu’nun 100. maddesinde belirlenen suç tipidir.

bu suç, “organ ve doku ticareti” başlıklı (madde 91) suç gibi biriciktir. çünkü suçta aktif suje (fail) ile pasif sujenin (mağdur) birleşimi var gibi gözükür. bu hukuken mümkün değildir.

kişilik, hukuken sağ ve tam doğumdan sonra kazanılır. bu durumda mağdur bebek olarak belirlenemez çünkü kişilik kazanımı yoktur. aynı zamanda mağdur, baba da değildir. pasif sujenin kimliği doktrinde tartışmalıdır.

detaylı bilgi isteyenler için dilek özge erdem’in “çocuk düşürtme düzenlemesi” adlı makalesi önerilir.
erdem, çocuk düşürtme düzenlemesi

çoban yıldızı. yıllardır en sevdiğim şarkıdır, listeden atamadığım çok az şarkıdan biridir. gece herkes uyuduktan sonra dinlemek daha keyiflidir.

nokta atışı sorunsal. sosyalleşmek, iletişim kurmak, bilgi edinmek falan bunlar sadece erkeklere özgü değil miydi ya?

şaka gibidirler. çalan parçalar, gelen konuklarla çocukların eğlenmesi gereken bir üniversite festivalindense koca bir mevlüt olmuş.

bir sözleşmenin, tarafların anlaşması yoluyla ve üçüncü kişileri kandırmak amacıyla yapılmak istenenden farklı nitelikte bir işlemmiş gibi gösterilmesi. bir nisbi muvazaa örneğidir.

senelerce, senelerce evveldi;
bir deniz ülkesinde... ve belki de
birbirine aktardığım defterlerin hepsinde
bu şiir vardı:
senelerce, senelerce evveldi;
biz seninle orada, o deniz ülkesinde tanıştık

uzak denizler, uzak yakınlıklar içinde
bir kadırgada iki korsan
tarih, yarın, ütopya dolu sandıklar arasında
birbirimizi yaralarından tanıdık
dışı korsan, içi iç denizlerde yaşayan çocuklardık
konuşamadıklarımız bir bulut kalınlığında
duruyordu aramızda
oysa konuşsak yada dokunsak birbirimize
çekip gidecekti içimizdeki o korkunç noksanlık
batık gemilerin deniz diplerini saran
umutsuzluğu vurmuştu yüzümüze
birbirimizden ve aşkın keşfedilmemiş gizlerinden
ürküyorduk
bir definenin ikiye paylaştırılmış haritasında
bilmeden
birbirimize doğru ilerliyorduk.

kadırga - murathan mungan

duman grubunun bas gitaristi, lafıma gücenme albümünün pek değerli sahibi. en sevdiğim parçası yalan’dır. dinlemek için

the shadow of your smile - nancy sinatra

yahya kemal, nazım hikmet’in öğretmeni ve aynı zamanda nazım’ın annesi celile hanım’ın sevgilisidir. celile hanım, daha çok nü tablolarla çalışan bir ressamdır. aralarındaki ilişki üç sene sürer. yahya kemal, celile hanım’la bir ilişki yaşasa da evliliğe yanaşmaz.

ilişkiye dair bilinenler de ilginçtir ancak son olarak şu anı rivayet edilir:
nazım hapishanede açlık grevi ilan edince annesi celile hanım galata köprüsü’nde “oğlumu kurtarın” yazan bir pankartla imza toplamaya başlar. celile hanım’ın gözleri artık çok az görüyordur. yahya kemal galata köprüsü’nden geçmekteyken celile hanım’ı ve kampanyasını görür ancak imzasını vermeden görmemiş gibi oradan hızlıca uzaklaşır.

yahya kemal’in, celile hanım’la olan ilişkisi boyunca nazım ile aralarındaki husumet de hep konuşulur.