adanbeye yazar profili

yüzündeki tebessümde her daim oturduğu kucağın sıcaklığı var.

tehlikeli bir tebessüm bu. aklını kullanmaz, sorgulamazsan, bu tip sünepeler gelir, bilim adı altında sana hikâye satar.

"aşıyı birkaç saatte bulduk"
"salgın 10 sene sürebilir ve sürekli aşılanmalıyız"
"üçüncü doz gerekecek"
"ben ve ekibim aşı vurulmadı, prosedür gereği"
efendim işte, "bu aşı koruma sağlıyor" dedikten sonra başka bir aşının (uydurma varyant vasıtası ile) propagandasına başlar.

bu gibi çelişkili ifadelerle aslında amacın (kucağına oturduğu yapının) ne olduğunu açıkça belirtiyor ama işte o yüzdeki tebessüm...

modernizm kavramı adı altında yapılır. her şeyin başına bu isim koyulur ki, "geçmişte her şey eksikti, bu son birkaç yüzyılda bizler sizin için bu eksiklikleri kapatarak kusursuz hâle getirdik" algısı yaratılır.
örneğin; modern fizik, modern tıp, modern eğitim sistemi vesaire.
başaralı oldu mu? oldu maalesef.

bu modern kavramı adı altında yapılanların hepsini incelediğimiz zaman birçoğu teoride kalmış, ispatlanamamış uydurmalardır. ancak modernizm büyüsüne kapılan insan, bunu göremez yada görmek istemez. güvenir hepsine ve üzerinden korkuyu atar: görmedim, duymadım, bilmiyorum

halbuki bilmez ki evvela kendisine kötülük yapar, sonra da çevresine.

bize geçmişimizi unutturmaya çalışan bu materyalist düşünce ürününe itibar etmeden, sorgulamamızı ona göre yapmalıyız. görülecek ki meseleler, aslında ne kadar basit.

10-12 arası uyumamak da bunda etkendir.
uykuyu almalı.

her 5-10 günde bir, bir yazarın beni takip etmesi inandırıcı gelmiyor. bazı arkadaşlar da bahsetmişti bu durumdan.
bu durumu gördükçe soğuyorum buradan.

bunun yalan olduğunu anlayabileceğimiz bir sürü argüman var.

şimdi bir kere bu hastalığın belirtileri için ne diyorlar? normal grip belirtileri. tabii ama şimdi bu fürüs, okkalı bir fürüs. öyle sadece ateş çıkması, halsizlik gibi belirtiler yeterli olur mu hiç? olmaz. koy koyabildiğin kadar. nasılsa millet yutuyor.

ateş ve halsizliğin yanına; bulantı, ishal, üşüme, titreme gibi belirtiler de eklenmişti yakın zamanda.
şimdi nedir bunlar? hastalık mı? bunlar hastalık değil, iyileşme belirtileri. seni çok ağır kandırıyorlar, yalan söylüyorlar. aklınla dalga geçilmesine izin verme/seninle alay etmelerine izin verme. bak ben senin bu halini görüyor sinirleniyorum; seni bu hale düşürenler için. ne olur yeme bu yalanları, araştır. bu belirti (semptom) dedikleri şey nedir? bir sor kendine. nedir bu belirtiler peki söyle bakalım diyecek olursan,

vücuttaki bu belirtilerin hepsi, iyileşme aşamasıdır. bunlara hastalık diyemezsiniz.
modern tıp, yalan üzerine kurulu bir yapı. sağlık sistemi tamamen insan sağlığı üzerinden geçinir. sizin iyileşmenizi falan düşünmez.
içimizde zaten bir hastane var. doktorlar size bunlardan (işini iyi yapanları ayrı tutuyorum tabii) bahsetmezler. çünkü onlara, materyalist anlayışa dayalı bir tıp öğretildi. isteseler de bu işin içinden çıkamazlar. ancak kendileri, özgür iradeleri vasıtası ile bu sorgulamayı yaparlarsa, gerçeği çok net bir şekilde görürler. ama çoğunun umurunda bile değil maalesef.

yani bu adamlar, binlerce yıllık kadim bilgileri yok sayıp, insan, kusurlu bir varlıktır demeye getiriyor. sonra dayıyor sentetiği, yapayı. bunu da modernizm büyüsü altında yapıyor ki, uyanma diye. yani senin konforuna hitab ediyor. insanların konforuna/keyfine hitab ederseniz, onları yalanlara inandırabilirsiniz.

örneğin ateş çıkması, vücuttaki atık maddelerin dışarı atılmadı durumudur. ateşin yüksek olması ise o atık maddelerin, toksinlerin ancak yüksek ateşte yakılabileceği anlamına gelir. (kızgın demiri ne kadar iyi dağlarsanız, o kadar güzel şekil verirsiniz.)
isal. nedir isal? karaciğerin temizliğidir. bir insan bu durumu yaşıyorsa (ateş ve diğerleri gibi) buna şükretmeli. karaciğer o temizliği yapmasa idi o pislikler orada kalacaktı. kişi, karaciğerini o hale getiren şeyi bulmalı. yani beslenmesini düzeltmeli. beslenme, beslenme, beslenme. bunun başka çaresi yok. evvela beslenme düzelecek.

kadim bilgiler diyor ki, iki kere iki dört eder. ama birileri çıkmış bu yüzyılda diyor ki hayır, iki kere iki beş de edebilir.
allah aşkına, böyle komedi olur mu? insan bunu yer mi? geçmişte bu belirtiler neydi ise, şimdi de o.
e demek ki mesele çok başka. başka işler dönüyor. oraya doğru yolculuğa çıkmalı.

işin özeti budur. tabii en başta dediğim gibi, argüman çok. en basitinden bir giriş olsun bu. insanların bu basit yalanı, ne için yapıldığını, asıl gayenin ne olduğunu bilmesi gerekiyor. yoksa bu corona adı altında çok başka bir dünyaya doğru sürükleniyoruz.

logonun değişmesi.
hangi ruh sağlığı bozuğa yaptırdınız bilmiyorum ama daha insani, daha profesyonel bir şeyler düşünülebilir. zira çok anlamsız ve sapıkça.

bir de şöyle bir şey olsa çok güzel olur;
nik altlarına yapılan yorumlara, nik sahibinin yanıt verebilmesi. örneğin şimdi benim nik altıma yorum yapıldı ve ben gidip de entry girmeyeyim değil mi, cevap vereceğim diye?
adam atmış tutmuş hakkımda mesela. yanıtla butonuyla en azından cevap hakkım doğmuş olur. diğer türlü tuhaf bir görüntü oluyor.
özellikle ekşi sözlük'te çok sıkıntılı bir durum bu. bu furyayı başlatabilirsiniz. çok şık olur.

efendim önce gideceğimiz yer ile ilgili bilgi sahibi olalım da, yada üzerine bir düşünelim; sonra işin o kısmına kafa yorarız.
tabii hatırlanmak güzeldir. bu, orada da geçerlidir. hatırlayanımız bol olursa, işte bu iyi olur. yoksa mahzun olur, üzülürüz.

normal sözlük'ün logosu olmamış.
kim tasarlamış düşünmüşse, ruh hâlini tahmin edebiliyorum.

psikopatlara tasarım yaptırmayın, görüşlerini almayın. aklı başında olanlarla çalışabilirsiniz. daha güzel bir logo yapabilirsiniz. nasıl ki sözlüğün ismini değiştirdiniz, bunu da değiştirin lütfen.

zorunuza gidiyor değil mi; çevrenizde onlarca kişinin aşı olmasına karşılık bir kişinin aşı olmaması, çıldırtıyor sizi.
bir şey olursa hepimize olacak. peki bu aşısız nereden çıktı? ya o kurtulur da bize bir şey olursa? olmasa bile aldık içimize bunu, ya devamında bir şey olursa? diye içten içe düşünüyorsunuz, biliyorum.

korkak herifler, insanlara çatacağınıza içinizdeki korkakla savaşın. önce bir onurunuzu geri kazanın. sonra aşı olmayanlara çatarsınız. gerçi o korkağı yendikten sonra insanlığınızı geri kazanmış olacaksınız. dolayısı ile bir aydınlanma yaşayacaksınız. temiz akılla meseleler daha iyi kavranır, algılanır, anlaşılır. bunun bile farkında değilsiniz.

ben çevremde görüyorum; aşı olmadım ve olmayacağım dediğimde o kişinin gözlerinin içindeki dehşeti.
yau bu ne kötü bir ruh halidir. sürü ile hareket edilir mi? aklınız yok mu kardeşim sizin?
pandemi bunun neresinde, virüs nedir, nedir bu mesafe, nedir bu faşizm diye düşünmez misiniz?

normale mi döneceğini sanıyorsunuz her şeyin, onların istediklerini yaptığınızda?

klaus schwab (dünya ekonomik forumu başkanı) ne diyordu: "insanlar normale döneceklerini sanıyorlar. bu bir kurgu ve böyle bir şey asla olmayacak."
(terörist) tedros adhonam ghebreyesus da, "size dürüst olacağım. eski normale asla dönmeyeceğiz." demedi mi?
peki bu fahrettin koca, aşı olun normale dönelim diye her gün yırtınması, neyin nesi sizce, kimin kuklası acaba diye düşünmüyor musunuz?
bill gates de gdo'yu över, tarımdan bahseder, sağlık bakanı gibi konuşur... (hem tarım hakkında konuşuyorsun hem de gdo'yu övüyorsun ve insanlar yine uyanamıyor.)

burada istatistik de paylaşırım, virüsün izole edilmeyişinden de bahsederim, pcr'ın saçmalıklarını da anlatırım, aşının içeriğinden ve "aşı" denen şeyin insanlık için bir tuzak oluşundan da.
ama bazen boşa yazdığımı hissediyorum. kendi kendime konuşuyormuşum gibi.

ajanda 2030.
şuna bile bakmak yeterli. önümüzde bize sunulacak olan uydurma felaketler için.
ne var sırada? iklim felaketi. işte asıl yumruğu o zaman yiyeceğiz.
bu covid meselesinin içini açıp bakabiliyordunuz oysaki. gerekli araştırma ve sorgulamayı yaptığınızda somut sonuçlarla her şey ortaya çıkıyordu. ancak iklim palavrası, tam bir arka plan işi. covid'e inanan, buna havada inanır.

birlik olunamadı;
hes çıktı, avm'ye gidebilmek için onay verdi. aşı çıktı, bütün aktivitelerden yararlanmak için aşı oldu. en ufak bir şeyde pcr testi yaptırdı. çocuklar maske ile zehirlendi, yine de okul görünümlü o cezaevlerine çocuklarını gönderdi. sinema, tiyatro... uzar gider.

insanlık, başına geleni hakediyor.

bu sefer de şöyle mada fak'lı bir şey bırakayım
bakarsın etkili olur.

bazı insanlar bana, "hiç mi maske takmadın, mesafeye uymadın, aksırıp tıksırmadın bu süreçte?" gibi sorular soruyorlar. tabii bunu sorarken yüzlerindeki ifadeyi tahmin edersiniz. hafif şaşkınlıkla hayret karışımı, ona da benim rahat oluşumdan mütevellit bünyesine hafif rahatlık da ekleniyor; işte bir de bu karışıyor ve karşımdaki insan bir anda, "ben neredeyim, yalan mı ki bu olanlar?" diye kafasından geçiriyor.
bunu görmek çok zor değil, çünkü bilgisiz. üzerine düşünmemiş. yukarıdan indiği gibi kabul etmiş. o kabul edişi onda uyuşturucu etkisi yaratmış ve artık buna alışmış. maskeyi, pcr'ı, aşıyı, mesafeyi, varyantları... hepsini benimsemiş. (ne kötü...)

covid meselesinin yalan olduğunu tespit etmek çok basit. bir insan, hastalıkların nasıl oluştuğunu biliyorsa ve bizim hastalık dediğimiz şeyin aslında ne olduğunu biliyorsa, güler geçer bütün bu olanlara.

covid sürecinde, covid belirtileri dedikleri şeyler; (ateş, öksürük, ağrı, terleme, yorgunluk vs..) vücudun kendini toksinlerden, yabancı maddelerden arınma biçimi. ayrıca bunlar hastalık değil, iyileşme süreci. hastalık ise göstergelerdir. insan bedenindeki bölgelerdir. (akupunktur noktaları, şişmeler, morarmalar, tırnakların rengi, gözlerin rengi vs..)
bu, taa ilk insandan günümüze kadar böyleydi, bundan sonra da böyle olucak. hayırdır yani bu yüzyılda ne oldu da böyle virüsler, (ispanyol gribi de dahil) coşkuyu verdi? değil mi ama şöyle kocaman bir soru işareti belirmiyor mu kafalarda?
o zaman bunun arkasında başka bir şey aramalı. akıllı insanın yapacağı iş budur.

görüldüğü gibi böyle bir şey yok. ha inanan inanır, o başka. herkes düşüncesinde ve görüşünde özgürdür sonuçta. bunu da unutmamalı.
önemli olan bir konu hakkında, o konuya "tapınmadan" konuşabilmek. bunu birçok insan unutuyor ve umurunda değil.

yine bazı arkadaşlar, "gel o zaman yoğun bakım servislerini gez de gör. yiyorsa bunu yap, o zaman inanalım sana" da diyorlar.
keşke öyle bir fırsat verilse. eğer bu şekilde birini inandıracaksam (ki bana kalırsa saçma) memnuniyetle yaparım. ama taktir edersiniz ki böyle bir şeyi ben istesem bile izin vermezler. öyle düşünüyorum.

istifalarında bile meymenet yok. sessiz sedasız yok oluyorlar.
insan bir çarpışır, mücadele eder, bir görüş belirtir de onun üzerine çok büyük baskı hisseder, istifa eder yada direnir vs.
adamların gidişleri bile tiksindiriyor.

birgün zaten o mertebeye ulaşacağız. şimdiden özlem duymayalım biz ona en iyisi.

öncelikle uzay diye bir şey yada bir yer var mı sorusunu sormalı.
evet, var mı? (i don't think so.)

görüldüğü üzere virüs ismi, temelde yalan bir kere. e bir meseleyi de temelden ele almak lazım değil mi? ki daha iyi anlaşılabilsin.

tabii bir de ateş, ökrüsük, terleme, ishal gibi belirtilerin de covid belirtisi olduğunu söylüyorlar.
bunlar hastalık değil; vücudun bağışıklık sistemi komutasındaki arınma biçimidir. sistem kusursuzdur. ona sadece iyi bakmak gerekir. iyi bakmazsak ve bu konularda az biraz bilgili olmazsak birileri, amaçlarına bir adım daha yaklaşır.

yani diyor ki bizimki: "tıpkı benim gibi kör kötük itaat etmelisin. etmelisin ki itibar gör. üst mekanizma bu sayede seni daha çok sever."
halbuki macron, üst düzey itaatkârdır. erdoğan, bunu bilmiyor olamaz.
takılıyorlar işte.

öyle video keserek biçerek, kırparak gerçekleri saptıramazsınız. o süzün aslı şudur: "bizi iktidardan indirmek için uğraşıyorlar, şimdi düşünüyorlar ve daha karar verememişler. bu kanlı mı olacak kansız mı?"
sonrasında da zaten ne olduğu malum.
ayrıca eğer erbakan, bu meseleler kanlı olsun isteseydi; darbe olduğunda (dört ay direndi ve ülke menfaati için koltuğu bıraktı) koltuğu bırakmazdı ve halkı askerlerin içine salardı. tıpkı tayyo'nun 15 temmuz'da yaptığı gibi. ama o, kan dökülmesin istedi. kötü niyetliler ise bu meseleyi idrak edemez. onların önüne bazı aşağılık insanlar, bir şeyler koyarlar ve bunlar da sorgusuz sualsiz inanırlar.

meselenin aslı budur.

başka işlerle meşguldür.

zamanında uyumaya çalışmayla ve bunun akabinde yatarken kalkılmak istenen saate binayen edilen birkaç dua ile bu mümkün.

gökyüzü, ay ve yıldızlar.
bunları seyretmek, bir terapiden çok daha fazlası.