ilk, temel madde anlamına gelen latince felsefi terim. simyada evrenin temel maddesi.
"simyada yumurta, usta tarafından kavranan kaosu, tutsak-dünya ruhunu içeren prima materia'yı sembolize eder. yuvarlak pişirme kabıyla sembolize edilen yumurtanın içinden, kartal ya da physis'in kollarında tutsak kalan anthropos'la özdeş zümrüdüanka, yani azat edilmiş ruh çıkacaktır.
["şekilsiz yaşam formu" hemen simya ile ilgili "kaos", yaradılıştan beri yaşamın ilahi tohumlarını içeren massa ya da materia informis* ya da confusa fikirlerini anımsatıyor. midraşik bir görüşe göre adem de benzer şekilde yaratılmıştır: ilk saatte tanrı toz toplamış, ikincisinde bu tozdan şekilsiz bir form yaratmış, üçüncüsünde kolları oluşturmuş vb.]
"o korkunç kaybından sonra fazla yaşamadı. doktorlar ona fazla ilaç vermedi, verdikleri ilaçları da arkadaşım almakta tereddüt etti. bu yüzden durumu kötüleşti ve sonunda öldü. bu bütün asi karaciğerlere bir dersti. mezarını gözyaşlarımla ıslattım. armalı aile kalkanının üstüne bir demir çubuk resmi eklettim. cenaze masraflarını ödedim ve oldukça mütevazıca olan faturamı transandantalistlere gönderdim. o hergeleler bunu ödemeyi reddetti. bu yüzden hemen bay dammit'i mezarından çıkarttırdım ve onu köpek eti olarak sattım."
poe hayatı boyunca yazdıklarından para kazanamamış, tarihin gördüğü en serseri, başıboşalkoliklerden biriydi ve bu öyküyü yazdıktan sekiz yıl sonra öldüğünde cenaze törenine sadece dört kişi katılmıştı.
"is all that we see or seem
but a dream within a dream?"
dağlarda, kırlarda, ormanlarda yaşadığına, sürülerin ve çobanların tanrısı olduğuna ve flüt çaldığına inanılan, şeytan'la özdeşleştirilen ve keçi ayaklı, keçi kuyruklu, boynuzlu ve sakallı olarak betimlenen pan'ın sevgilisi peri kızı.
güzel peri kızı pitys, pan'a aşık olur. bununla birlikte kuzeyin soğuk rüzgarlarının tanrısı boreas da pitys'e aşık olur. pitys'in pan'ı seçmesi, boreas'ı öfkelendirir. kıskançlıktan kuduran boreas pitys'e saldırır ve onu döverek öldürür, sonra da yüksek bir uçurumdan kayalıkların üzerine atar. gaia, pitys'e acır ve onun cansız vücudunu bir çam ağacına dönüştürür. edward calvert, pan ve pitys, 1950.
babalon genel olarak kemerinde bir kılıç ve bir canavara binmiş olarak tasvir edilir. kutsal fahişe olarak kabul edilir. sembolleri arasında kadeh ve kutsal kase vardır. babalon mührü
sonsuz uzayın seçilmiş rahibi ve havarisinin therion (canavar) prens-rahip olduğunu ve tüm gücün kızıl kadın adı verilen kadınına verildiğini artık bilmelisiniz. onlar toplayacaklar benim çocuklarımı katlarının içine: yıldızların görkemini götürecekler insanların kalplerine. zira erkek olan bir güneştir daim, kadın olan ise bir ay. ama erkek olana verilmiştir kanatlı gizli alev ve kadın olana öne eğilmiş yıldız ışığı. (al ı:15-16)
yunan mistisizm'inde söze dökülmesi imkansız olan, üçüncü kişiler için herhangi bir değer bulamayan ve iletilmeyen, öznel mistik deneyimleri ifade etmek için kullanılan kelime.
açılış parçası addis, hinduizm'in kutsal metinlerinden rigvedalarda geçen bir ilahidir. söylenen sanskritçe ilahi, maha mrityunjaya mantrası olarak bilinen uzun bir mantranın parçasıdır.
esriklik sabahı ey benim iyim! ey benim güzelim! yalpalamadan yürüdüğüm acımasız bandomızıka ezgisi! cinlerin işkence çarkı! hurra, duyulmadık yapıt ve anlı şanlı beden, ilk kez! çocukların gülüşleriyle başladı, bitecek onlarla bu. kalacak bütün damarlarımızda bu ağu, dönerken bandomızıka, eski uyumsuzluğa kavuştuğumuzda bile. ey şimdi bu işkenceleri hak eden bizler! getirelim özlemle yan yana, yaratılmış bedenimiz ve ruhumuza verilmiş o insanüstü sözleri: o sözleri, o çılgınlığı. incelik, bilim, şiddet! söz verildi bize iyilik ve kötülük ağacının karanlığa gömüleceği, zorba dürüstlüklerin sürüleceği, arınmış sevdiğimizi alıp götürelim diye. bazı iğrenmelerle başladı bu ve bitiyor, - emanet edemeden bizi o sonsuzluğa hemen, - bitiyor kokular bozgunuyla bu.
çocukların gülüşü, kölelerin suskunluğu, erdenlerin sertliği, buradaki biçimler ve nesnelerin ürpertisi, kutlu olsun anısıyla bu uyanışın. hoyratça başlamıştı bu, alev ve buz meleklerle bitiyor işte.
küçük esriklik uyanışı, kutsal ! bize ödül verdiğin maske karşılığında ancak. onaylıyoruz seni, yöntem! dün, biz yaştan her birine ün ve şan verdin, unutmuyoruz. inancımız var ağuya. ömrümüzü tümüyle verebiliriz her gün.
matinée d'ivresse ô mon bien ! ô mon beau ! fanfare atroce où je ne trébuche point ! chevalet féerique ! hourra pour l'œuvre inouïe et pour le corps merveilleux, pour la première fois ! cela commença sous les rires des enfants, cela finira par eux. ce poison va rester dans toutes nos veines même quand, la fanfare tournant, nous serons rendu à l'ancienne inharmonie. ô maintenant, nous si digne de ces tortures ! rassemblons fervemment cette promesse surhumaine faite à notre corps et à notre âme créés : cette promesse, cette démence ! l'élégance, la science, la violence ! on nous a promis d'enterrer dans l'ombre l'arbre du bien et du mal, de déporter les honnêtetés tyranniques, afin que nous amenions notre très pur amour. cela commença par quelques dégoûts et cela finit, — ne pouvant nous saisir sur-le-champ de cette éternité, — cela finit par une débandade de parfums.
rires des enfants, discrétion des esclaves, austérité des vierges, horreur des figures et des objets d'ici, sacrés soyez-vous par le souvenir de cette veille. cela commençait par toute la rustrerie, voici que cela finit par des anges de flamme et de glace.
petite veille d'ivresse, sainte ! quand ce ne serait que pour le masque dont tu nous as gratifié. nous t'affirmons, méthode ! nous n'oublions pas que tu as glorifié hier chacun de nos âges. nous avons foi au poison. nous savons donner notre vie tout entière tous les jours.
bir maddeyi felsefe taşına dönüştürmeden önce yapılan simyasal hazırlıkların her aşamadaki temel unsur ve eylemlere verilen isimdir.
solve "çöz" maddenin parçalanması, eritilmesi ve coagula "birleş" bir araya getirilmesi anlamına gelen iki zıt gerçekliktir.
solve mistisizmde kalıplaşmış, olumsuz düşüncelerin ve zihin durumların çözülmesi ve yok olması anlamına gelir.
coagula dağılmış maddelerin birbirine uyumlu birleştirmesi yani sentezi anlamına gelir.
solve et coagula, ruhsal, zihinsel büyümenin ve insan evriminin dönüşümünü ifade eder. bu dönüşümü gerçekleştiren simyacıların kullandıkları formül, bir maddenin parçalara ayrıldığı süreç, daha saf halde yeniden birleştirildiği, enerji üreten bir süreçtir. eliphas levi'nin karşıtların birliği temsil eden baphomet çiziminde, sağ kolunda solve ve sol kolunda coagula yazmaktadır. sağ eli göğü, sol eli yeri işaret etmektedir. bu şekilde gökten aldığını yeryüzüne yansıtmaktadır.
kutsal bir nesne, konumun etrafında dönmek. birçok din ve inanışta bulunan bir ibadet şeklidir. latince dolaşmak anlamına gelen circum ambulatio'dan türemiştir.
"uzlaşmak için gerçekleştirdikleri birbirlerinden ayrı uçuşta, bilinç ve bilinçdışı nadiren birbirine dokunurlar. bu yüzden rüyanın en başında zıt istikamette ilerleyen yılanların ortadan kaldırılması gerekir; yani bilinç ve bilinçdışı arasındaki çelişki birdenbire durdurulur ve ve bilinçli zihin circumambulatio* vasıtasıyla gerilime dayanmaya zorlanır. böylece izlenen sihirli çember bilinçdışının patlak vermesine engel olacaktır; çünkü o tarz bir patlama psikozdur."
lat. cehenneme iniş. aynı zamanda hristiyan teolojisinde, isa mesih'in çarmıha gerildiği gece cehenneme indiği ve o zamandan beri orada tutsak tutulan ruhları özgürleştirdiği geleneksel fikirdir. domenico beccafumi, "descent into hell", 1530-1535
yedinci yüzyıl başlarında popüler apokrifal "pilatus'un işleri" veya "nikodemos incili"ne, descensus ad inferos denilen dramatik bir iniş anlatısı eklendi. bu anlatı, amentüler, vaazlar ve dua kitaplarıyla birlikte, orijinal ölüler arasına iniş düşüncesinin daha dramatik bir şeye, eski ingilizcede "savaş baskını yapmak" anlamındaki herian kelimesinden gelen, ingilizcede "cehennem acısı" denilen şeye dönüşmesine yardım etti. cehennem acısında, isa ölüme, cehenneme ve şeytan'a baskın yapar, cehennemin kapılarını parçalar ve adilleri cennete taşır.
yaşam ve ölümü, hakikati ve yalanı, iyiyi ve kötüyü, aydınlığı ve karanlığı hem birleştiği hem de aşıldığı var olma gücü, unutulmuş yüce tanrı.
mısırlı bir gnostik olan basilides'in ürettiği abraxas ismi, kadimlerin yedi yaratıcı gücü veya yedi gezegensel meleğini gösteren yedi harften oluşan sembol bir kelimedir.
abraxas, gnostik tanrılar bütünlüğünü ifade eden bileşik bir imgedir.
abraxas çoğunlukla bir insan bedenine ve bir horozun başına sahip, her bir bacağının sonu bir yılanla sembolize edilmiştir.
insan bedeninden çıkan iki yılan; iç duyular ve hızlı kavrayışı sembolize eden nous (akıl) ve logos'u (kelam) ortaya çıkartır. horoz başı ise uyanıklığın ve öngörünün sembolü phronesis'i (aklı başındalık) temsil eder. iki kolu sophia(bilgelik) ve dynamis (güç), bilgelik kalkanı ve güç kırbacını tutar.
"kuş yumurtadan çıkmak için savaş veriyor. yumurta dünyadır. kuş uçup tanrı'ya geliyor. tanrı abraxas'tır."
"... tanrımızın adı abraxas'tır, hem tanrıdır hem de şeytandır o, hem aydınlık hem de karanlıktır dünyayı barındırır. abraxas'ın sizin düşüncelerinizden hiçbirine itirazı yoktur. bunu asla aklınızdan çıkarmayın. ama siz kusursuz, normal biri aşamasına yüceldiğinizde, o sizi terk eder ve düşüncelerini pişirip kotaracağı yeni bir kap arar kendine."
carl gustav jung, ölülere yedi vaaz'da abraxas'ı şöyle tanımlar.
"güneş tanrı tarafından konuşulan hayattır; şeytan tarafından konuşulansa ölüm. ama abraxas, aynı anda yaşam ve ölüm olan, hem saygıdeğer hem de lanetlenmiş olan sözü söyler. abraxas aynı sözle ve aynı eylemle hakikati ve yalanı, iyiyi ve kötüyü, aydınlığı ve karanlığı meydana getirir. bu yüzden abraxas gerçekten korkunç olandır. (...) tanrı güneşin ardında yaşar; şeytan ise gecenin ardında. tanrının aydınlıktan meydana getirdiği, şeytanın geceye sürüklediğidir. ama abraxas kozmostur; onun başlangıcı ve sonu. güneş tanrı'nın her hediyesine şeytan kendi bedduasını iliştirir. güneş tanrı'dan dilediğiniz her şey, şeytanın eylemini meydana getirir. güneş tanrı sayesinde elde ettiğiniz her şey şeytanın fiili kudretine eklenir. işte korkunç abraxas da böyledir. (...) insan onun yüzü karşısında felce uğrar. onun karşısında ne soru ne de yanıt vardır."
"o, kendini boşlukla birleştiren tamlıktır.
o, kutsal düğündür;
o, aşktır ve aşkın katlidir;
mukaddes olandır ve ona ihanet edendir.
günün en parlak ışığı, deliliğin en derin gecesidir.
o'nu görmek körlük demektir;
o'nu bilmek hastalık;
o'na tapınmak ölümdür;
ondan korkmak bilgelik;
o'na karşı durmamak özgürlük demektir."
"only one thing comes to mind
when i look into your eyes
i think of all those times
all i did was despise you
i hate you
i hate you
i hate you
a discomforting extreme
when ı think of all those times
i hate you
i hate you
i hate you"
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.