her sabah yediğim asla bıkmadığım protein kaynağı.
devamını gör...
küçükken çok sevdiğim (annemin demesine göre) , uzunca bir süre asla yemediğim , şimdi eh işte dediğim yiyecek.
devamını gör...
çoğu yemeğe tercih ederim.
devamını gör...
ipana diş macunlarının reklam ürünü.
devamını gör...
kayısı kıvamı pişirme tekniği ile yediğim mucizevi hayvansal gıda.

piyasada small medium ve large beden olarak satılması ayrıca ilginç pazarlama tekniğidir.
devamını gör...
ejderiya yuvasından arakladığım besin kaynağıdır. #39849
devamını gör...
eğer uslu durur ve tavuğun işine karışmazsanız bunun içinden civciv çıkartacaktır.
devamını gör...
severek tüketiyorum .
devamını gör...
omlet dışında tüketemediğim,haşlanmışının kokusuna dayanamadığım çok faydalı besin.kesinlikle hakiki köy olacak.
devamını gör...
yemek yapmayı bilmeyenlerin dostu olan yiyecek.
devamını gör...
rezalet ötesi bir fragmana sahip olan dandik bir film, tanım bu, açıklamaya gelecek olursak bu filmi anlayan beri gelsin. başroldeki adamın deniz gezmiş bıyıkları bile filmi kurtarmaya yetmemiş. belli ki yönetmenin solculara kötü bir eleştirisi var, ama nedir? solcular bu toplumu tanımak zorunda mı? kaldı ki solcular bu halkın tüm kültürünü * benimsemiş insanlar. o yüzden filmdeki kahramanın *böyle bir filmde yer alması bildiğin bir kötü tuzaktan başka bir şey değil. ayrıca karakterdeki oturmamışlık da işin cabası. elinden tolstoy düşürmeyen bir entellektüel, birden bire filmin sonlarında kurban kesip alnına sürecek kadar mutasyona uğramış. bir filmdeki kahramanlardaki değişimler her zaman minimumda olur. bu aynı evrim gibi temel kanundur. film ayrıca o kadar saçma bir yapısı var ki, bir tarlanın ortasında başlatıp, birdenbire bir kitapçıya geçiyor, elinde şarapla dolaşan bir kız * şarapla kitabı değiştiriyor. yani semih kaplanoğlu, bir köy yerinde böyle bir kültürü anlatıyorsan, o kültürü de yakından bilmen tanıman lazım. köyde elinde şarapla dolaşan bir kız olamaz. bu aptalca bir bakıştır. herşeyi geçtim, arkadaş yumurta ne alaka? bir simge mi, simge ise neyin simgesi? filmle alakası ne?
devamını gör...
küçükken, evden yumurta aşırıp toprağa gömerdik civciv çıksın diye. o işler öyle olmuyormuş ama büyüyünce öğrendim.
devamını gör...
kayısı kıvamını bir türlü tutturamadığım yiyecek. başaramadığımda tüm kahvaltı keyfim kaçıyor.
devamını gör...
fakir için protein kaynağı. zengin için koku. ama şunu bilmeliyiz ki kokar mokar tok tutar.
devamını gör...
bir gıda maddesi olarak haşlanmış olanını hiç sevmediğim besindir. hatta meşhur bir lafım vardır; bana işkence etmek isteyen haşlanmış yumurta yedirsin.
devamını gör...
hem dış görünümü ile hem de iç yapısı ile dünyamıza benzeyen yiyecek: emre1974tr.blogspot.com/201...
devamını gör...
sabah kahvaltısının protein kaynağı yiyecek.
devamını gör...
en çok yumurtanın yenen ze zengin bir protein kaynağı olduğunu ilk keşfeden adamı merak ediyorum.
devamını gör...
marslının yazarı andy weirin kısa öyküsü. amras ringerilin çevirisini paylaşıyorum.

yumurta

öldüğünde evine gidiyordun.
bir araba kazasıydı. özellikle dikkat edilecek bir şey yok ama ölümcüldü. arkanda eşini ve iki çocuğunu bıraktın. acısız bir ölümdü. ilkyardım görevlileri seni kurtarmak için ellerinden geleni yaptılar ama faydasızdı. inan bana, vücudun tamamen parçalanmıştı.
ve işte benimle tanıştın.
“ne… ne oldu?” diye sordun. “neredeyim?”
“öldün” dedim, gerçeği söyleyerek. yumuşak sözlere gerek yok.
“kamyon… patinaj yapan bir kamyon vardı…”
“öyle” dedim.
“ben.. ben öldüm mü?”
“öyle. ama o kadar üzülme. herkes ölür.” dedim.
etrafa bakındın. hiçbir şey yoktu. sadece sen ve ben. “bu yer de ne?” diye sordun. “ahiret mi?”
“fazlası ya da azı.” dedim.
“sen tanrı mısın?” diye sordun.
“öyle” diye cevapladım. “ben tanrı’yım.”
“çocuklarım... karım,” dedin.
“ne olmuş onlara?”
“iyi olacaklar mı?”
“işte görmek istediğim bu,” dedim. “az önce öldün ve tek derdin ailen. bulunduğun yerde bu iyi bir şey.”
bana büyülenmiş bir şekilde baktın. sana göre, tanrı gibi görünmüyordum. tıpkı öylesine bir adam gibiydim. ya da belki bir kadın. belirsiz bir otorite figürü belki de. ilkokul öğretmeni gibi güçlü birisi.
“üzülme,” dedim “iyi olacaklar. çocukların seni her yönden mükemmel biri olarak hatırlayacaklar. seni küçümseyecek kadar büyümemişlerdi. karın dışarıda ağlayacak, ama gizlice rahatlayacak. adil olmak gerekirse, evliliğin çöküyordu. teselli istersen, rahatladığı için epey suçluluk duyacak.”
“oh,” dedin. “peki şimdi ne olacak? cennete ya da cehenneme falan mı gideceğim?”
“ikisine de değil,” dedim. “reenkarne olacaksın.”
“ha,” dedin. “demek ki hindular haklıymış.”
“tüm dinler kendi açılarından haklılar,” dedim. “benimle birlikte yürü.”
boşluk boyunca ilerlerken takip ettin. “nereye gidiyoruz?”
“aslında hiçbir yere,” dedim. “sadece konuşurken yürümek güzel oluyor.”
“o zaman anlamı ne?” diye sordun. “tekrar doğduğumda sadece boş bir levha olacağım öyle değil mi? bir bebek. yani bütün tecrübelerimin ve bu hayatta yaptığım hiçbir şeyin önemi kalmayacak.”
“o kadar da değil!” dedim. “geçmiş hayatlarındaki tecrübe ve bilgilerin tamamen içinde. sadece şu an onları hatırlamıyorsun.”
durdum ve seni omzundan tuttum. “ruhun hayal edebileceğinden çok daha muhteşem, güzel ve büyük. bir insan zihni yalnızca ufak bir parça sen içerir. sanki elini sıcaklığını ölçmek için soktuğun bir bardak su gibi. küçük bir parçanı bir kaba koyuyorsun ve eğer açabilirsen tüm tecrübelerini kazanıyorsun.”
“son 48 yıldır bir insanın içindeydin, yani daha uçsuz bilincini tam olarak keşfedemedin. eğer burada çok fazla takılırsak, her şeyi hatırlamaya başlarsın. tabi bunu her yaşamın arasında yapmanın bir anlamı yok.”
“daha önce kaç kez reenkarne oldum?”
“çok kez… çok çok kez…” dedim. “şimdi m.s. 540 civarında çinli bir köylü kız olacaksın.”
“bekle, ne?” diye kekeledin. “beni zamanda geriye mi gönderiyorsun?”
“sanırım teknik olarak evet. bildiğin zaman yalnızca sizin evreninizde var. benim geldiğim yerde işler biraz daha farklı.”
“sen nereden geldin?” dedin.
“ah, tabi” açıkladım. “ben bir yerden geldim. başka bir yerden. ve orada benim gibi başkaları da var. orada neler olduğunu merak ettiğini biliyorum. ama dürüstçe söylemek gerekirse bunu anlayacağını sanmıyorum.”
“hmm.” dedin ve biraz duraksadın. “ama bekle. eğer zamanda başka başka yerlere reenkarne olursam o zaman kendimle karşılaşabilirim.”
“tabi. her zaman olur. ama her iki hayat da sadece kendi ömürlerini fark edebilirler. ne olduğunu anlamazsın.”
“o zaman bütün bunların anlamı ne?”
“cidden?” diye sordum. “cidden mi? bana hayatın anlamını mı soruyorsun? bu biraz klişe değil mi sence de?”
“elbette anlaşılabilir bir soru,” diye inat ettin.
gözlerine baktım. “hayatın anlamı ve bütün bu evreni yaratmam senin olgulaşman içindi.”
“insanoğlunu mu kastediyorsun? olgunlaşmamızı mı istedin?”
“hayır, sadece sen. bütün bu evreni sadece senin için yaptım. her yaşamda daha da bilgili, olgun ve büyük bir zeka haline geliyorsun.”
“sadece ben mi? peki ya diğer herkes?”
“başka kimse yok,” dedim. “bu evrende sadece sen ve ben varız.”
bana boş boş bakmaya başladın. “ama dünyadaki bütün o insanlar…”
“hepsi sensin. senin farklı vücut bulmuş hallerin.”
“bekle. ben herkes miyim!?”
“şimdi anlıyorsun,” dedim ve sırtına tebrik eder gibi vurdum.
“yaşamış her insan ben miydim?”
“ya da yaşamış her şey, evet.”
“ben abraham lincoln müyüm?”
“ve john wilkes booth’sun da,” diye ekledim.
“hitler ben miyim?” dedin dehşetle.
"ve onun öldürdüğü milyonlar da sensin.”
“ben isa mıyım?”
“ve onu takip eden herkes.”
sessizliğe gömüldün.
“ne zaman birini öldürsen” dedim, “kendini öldürüyordun. yaptığın her iyiliği kendine yapıyordun. herhangi bir insan tarafından tadımlanmış her iyilik ya da kötülük, senin tarafından tadımlanmıştı.”
uzun bir süre düşündün.
“neden?” diye sordun. “neden bütün bunları yaptın?”
“çünkü bir gün, tıpkı benim gibi olacaksın. çünkü bu sensin. benim türümdensin. sen benim çocuğumsun.”
“vay,” dedin inanmayarak. “yani bir tanrı mıyım?”
“hayır, henüz değil. daha bir ceninsin. hala büyüyorsun. tüm zamanlar boyunca varolan tüm insan hayatlarını yaşadığında doğmak için yeteri kadar büyümüş olacaksın.”
“yani tüm evren” dedin, “sadece…”
“bir yumurta,” diye cevapladım. “şimdi diğer hayatına geçmenin zamanı.”
ve seni yolcu ettim.
devamını gör...
iğrendiğim, tiksindiğim yiyecek.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"yumurta" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim