afillibirbey - tüm tanımları (13. sayfa)
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
1.
gemi adamı
bir coup de grace ukdesidir.
bir gemide* görevli olan zabit, yardımcı zabit, tayfa, stajyer ve hizmet personeline denir...
tabii geminin bayrağına, sınıfına, iriliğine ve ufaklığına göre gemide çalışacak mürettebat sayısı asgari olarak bellidir, ve uyulması zorunludur.
her gemi adamının görevine göre yeterlilik belgesi vardır. bu belge olmadan da gemide çalışmanız mümkün değildir.
ayrıca eril diliniz batsın be...
gemi adamı neymiş. yıl olmuş 2024, hatta 25 olmak üzere...
21. yüzyıl ulan arkadaşlar...
gemi insanı yapın şunu...
bir gemide* görevli olan zabit, yardımcı zabit, tayfa, stajyer ve hizmet personeline denir...
tabii geminin bayrağına, sınıfına, iriliğine ve ufaklığına göre gemide çalışacak mürettebat sayısı asgari olarak bellidir, ve uyulması zorunludur.
her gemi adamının görevine göre yeterlilik belgesi vardır. bu belge olmadan da gemide çalışmanız mümkün değildir.
ayrıca eril diliniz batsın be...
gemi adamı neymiş. yıl olmuş 2024, hatta 25 olmak üzere...
21. yüzyıl ulan arkadaşlar...
gemi insanı yapın şunu...
devamını gör...
3.
bir sözlük kadınından ahlaksız teklif almak
sürekli olarak maruz kaldığım bir durumdur. en son dün gece böyle bir teklif aldım mesela. mahlası lazım değil bir hanfini “ortak kasa yapalım, sweet bonanza’ya 50k dan girelim” gibi bir teklifle damladı mesaj kutuma…
dede dururken, sweet bonanza oynamak ahlaksızlıktır!
reddettim tabii hemen…
sevgili sözlük yazarları…
uyanık olun…
bonanza’dan uzak durun… böyle ahlaksızlıklara kendinizi gark ettirttirtmeyin…*
dede dururken, sweet bonanza oynamak ahlaksızlıktır!
reddettim tabii hemen…
sevgili sözlük yazarları…
uyanık olun…
bonanza’dan uzak durun… böyle ahlaksızlıklara kendinizi gark ettirttirtmeyin…*
devamını gör...
4.
bengaripsengüzeldünyaumutlu
şey vardı...
bir yerde okumuştum bu sözlükte denk geldiğim..
''sensin sözlük'' diye bi'şeydi...
ha işte orda bahsi geçen ''sensin sözlük'' bu hanfinidir...
hatta hiçbirimiz, hiçbiriniz bu kadın kadar sözlük de değilsiniz, sözlükçü de...
derdim polemik değil, hakikat bu... isteyen istediği kadar inkar etsin...
bir yerde okumuştum bu sözlükte denk geldiğim..
''sensin sözlük'' diye bi'şeydi...
ha işte orda bahsi geçen ''sensin sözlük'' bu hanfinidir...
hatta hiçbirimiz, hiçbiriniz bu kadın kadar sözlük de değilsiniz, sözlükçü de...
derdim polemik değil, hakikat bu... isteyen istediği kadar inkar etsin...
devamını gör...
5.
favını bir sır gibi saklayan sözlük yazarı
bir pictorem ukdesidir.
interaktif sözlüklerde sıkça rastlanılan yazar tipidir. gözlemlerime göre kendi aralarında birkaç gruba ayrılabilirler..
1. grup, hiç bir şeyi beğenmeme timi mensubudur. bunlar beğeni konusunda interaktif sözlüklerin adeta sat komandoları, bordo berelileridirler. hiçbir şey beğenmeme konusunu ciddiye aldıkları kadar, başka hiçbir şeyi ciddiye almazlar. hatta bunun dışında bir şeyi ciddiye alanları da ciddiye almazlar...ama içten içe de tanımları beğenilsin diye içten yanmalı bir motor gibi tutuşurlar...
2.grup, çakal carlos'lardır. fav butonunu yalnızca karşı cinse yürümek için kullanırlar. yalnızca çok güzel, alımlı hanfinileri, çok yakışıklı güzel gülen beyleri favlarlar. istediklerini alamadıklarında, defansın arkasına sızan santrafor gibi gizlice sözlüğe sızıp, beğeni ve favlarını geri alırlar...
3.grup, kankacılardır. ortada beğenilecek bir şey yokken bile sadece kankalarının tanımlarını beğenip favlarlar. eğer kankalarının ekibinde değilseniz, size göre onlar da favını bir sır gibi saklayan sözlük yazarlarındadır...
ben mi?
ben üç gruba da zaman zaman dahil olan, kendi halinde küçük ölçekli bir g*tüm.*
interaktif sözlüklerde sıkça rastlanılan yazar tipidir. gözlemlerime göre kendi aralarında birkaç gruba ayrılabilirler..
1. grup, hiç bir şeyi beğenmeme timi mensubudur. bunlar beğeni konusunda interaktif sözlüklerin adeta sat komandoları, bordo berelileridirler. hiçbir şey beğenmeme konusunu ciddiye aldıkları kadar, başka hiçbir şeyi ciddiye almazlar. hatta bunun dışında bir şeyi ciddiye alanları da ciddiye almazlar...ama içten içe de tanımları beğenilsin diye içten yanmalı bir motor gibi tutuşurlar...
2.grup, çakal carlos'lardır. fav butonunu yalnızca karşı cinse yürümek için kullanırlar. yalnızca çok güzel, alımlı hanfinileri, çok yakışıklı güzel gülen beyleri favlarlar. istediklerini alamadıklarında, defansın arkasına sızan santrafor gibi gizlice sözlüğe sızıp, beğeni ve favlarını geri alırlar...
3.grup, kankacılardır. ortada beğenilecek bir şey yokken bile sadece kankalarının tanımlarını beğenip favlarlar. eğer kankalarının ekibinde değilseniz, size göre onlar da favını bir sır gibi saklayan sözlük yazarlarındadır...
ben mi?
ben üç gruba da zaman zaman dahil olan, kendi halinde küçük ölçekli bir g*tüm.*
devamını gör...
6.
herkes çekirdeğe çiğdem derse çiğdeme ne demeli sorunsalı
bir coup de grace ukdesidir.
herkesin çekirdeğe çiğdem dediği yerde, çiğdeme denilecek yeni bir şeyi hiç şüphesiz ki izmirli vatandaşlarımız bulduğunda çözülecek sorunsaldır.
asıl sorunsal herkesin çekirdeğe çiğdem dediği yerde, çiğdemin ne dediğidir.
tahminlerime göre, muhtemelen ''ben âlâ'yım, yiğit başına belayım'' diyecektir. tabii ki yine de bunu bekleyip görenlerde sonsuz ibret vardır...
herkesin çekirdeğe çiğdem dediği yerde, çiğdeme denilecek yeni bir şeyi hiç şüphesiz ki izmirli vatandaşlarımız bulduğunda çözülecek sorunsaldır.
asıl sorunsal herkesin çekirdeğe çiğdem dediği yerde, çiğdemin ne dediğidir.
tahminlerime göre, muhtemelen ''ben âlâ'yım, yiğit başına belayım'' diyecektir. tabii ki yine de bunu bekleyip görenlerde sonsuz ibret vardır...
devamını gör...
7.
ben bu şarkıyı sana yazdım
bir nevarbiliyormusun ukdesidir.
2005 yılında ilk albümünü çıkaran ve albümle aynı adı taşıyan, söz ve müziği yine kendisine ait bir (bkz: cem adrian) şarkısıdır.
bulutlardan beyaz gökyüzünden mavi aldım
denizlerden sonsuzluk gözlerinden umut aldım
yıldızlardan ışık kuşlardan haber aldım
annemden öğüt tanrı'dan inanç aldım
gecelerden yalnızlık sabahlardan umut aldım
sesleri dinledim gittim cesaret aldım
gözyaşlarından şarkı karanlıktan korku yaptım
içine biraz hüzün hüzün kattım şarkı yaptım
ben bu şarkıyı sana yazdım
ben bu şarkıyı sana yazdım
ben bu şarkıyı sana yazdım
sana yazdım
2005 yılında ilk albümünü çıkaran ve albümle aynı adı taşıyan, söz ve müziği yine kendisine ait bir (bkz: cem adrian) şarkısıdır.
bulutlardan beyaz gökyüzünden mavi aldım
denizlerden sonsuzluk gözlerinden umut aldım
yıldızlardan ışık kuşlardan haber aldım
annemden öğüt tanrı'dan inanç aldım
gecelerden yalnızlık sabahlardan umut aldım
sesleri dinledim gittim cesaret aldım
gözyaşlarından şarkı karanlıktan korku yaptım
içine biraz hüzün hüzün kattım şarkı yaptım
ben bu şarkıyı sana yazdım
ben bu şarkıyı sana yazdım
ben bu şarkıyı sana yazdım
sana yazdım
devamını gör...
8.
ölmek uyumak sadece
bir promet ukdesidir.
william shakespeare'in, üzerine onlarca kitap yazılmış en iyi oyunu olan hamlet oyununun, dillere pelesenk olmuş nefis tiradının en can alıcı cümlelerinden birisidir...
söz konusu olan tirad:
“olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu!
düşüncemizin katlanması mı güzel
zalim kaderin yumruklarına, oklarına
yoksa diretip bela denizlerine karşı
dur, yeter demesi mi?
ölmek, uyumak sadece!
düşünün ki uyumakla yalnız
bitebilir bütün acıları yüreğin,
çektiği bütün kahırlar insanoğlunun.
uyumak, ama düş görebilirsin uykuda, o kötü.
çünkü, o ölüm uykularında
sıyrıldığımız zaman yaşamak kaygısından
ne düşler görebilir insan, düşünmeli bunu.
bu düşüncedir felaketleri yaşanır yapan.
yoksa kim dayanabilir zamanın kırbacına?
zorbanın kahrına, gururunun çiğnenmesine
sevgisinin kepaze edilmesine
kanunların bu kadar yavaş
yüzsüzlüğün bu kadar çabuk yürümesine
kötülere kul olmasına iyi insanın
bir bıçak saplayıp göğsüne kurtulmak varken?
kim ister bütün bunlara katlanmak
ağır bir hayatın altında inleyip terlemek
ölümden sonraki bir şeyden korkmasa
o kimsenin gidip de dönmediği bilinmez dünya
ürkütmese yüreğini?
bilmediğimiz belalara atılmaktansa
çektiklerine razı etmese insanları?
bilinç böyle korkak ediyor hepimizi:
düşüncenin soluk ışığı bulandırıyor
yürekten gelenin doğal rengini.
ve nice büyük, yiğitçe atılışlar
yollarını değiştirip bu yüzden
bir iş, bir eylem olma gücünü yitiriyorlar.”
ölmek, uyumak sadece...
çok haklı bir tespit değil mi sizce de?
bi' düşünün lütfen...
uyku halini dünya ile ilişkimizi kestiğimiz bir hal olarak kabul edersek, ölmediğimizi ancak uyandığımızda fark edebiliriz...
ölmek, uyumak sadece...
uyumak...
ama düş görebiliriz uykuda o kötü...
düş görmek elimizde olmadığından ne düşler görebileceğimiz konusunda biraz düşününce işler ürpertici bir hal de alabiliyor misal...
hadi düşü görmeyi de kabullendik diyelim...
ya uyanmak isteyeceğin bir düş görür de uyanamazsan???
ya uyanmak istemeyeceğin bir düş görüp de uyanırsan???
ölmek, uyumak sadece...
bizi ölmek ya da uyumak değil,
bilincimiz korkak ediyor işte..
son olarak ilgili tiradın, çok sevdiğim (bkz: nadir sarıbacak) versiyonunu bırakayım da, ilgilisi nasiplensin...
william shakespeare'in, üzerine onlarca kitap yazılmış en iyi oyunu olan hamlet oyununun, dillere pelesenk olmuş nefis tiradının en can alıcı cümlelerinden birisidir...
söz konusu olan tirad:
“olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu!
düşüncemizin katlanması mı güzel
zalim kaderin yumruklarına, oklarına
yoksa diretip bela denizlerine karşı
dur, yeter demesi mi?
ölmek, uyumak sadece!
düşünün ki uyumakla yalnız
bitebilir bütün acıları yüreğin,
çektiği bütün kahırlar insanoğlunun.
uyumak, ama düş görebilirsin uykuda, o kötü.
çünkü, o ölüm uykularında
sıyrıldığımız zaman yaşamak kaygısından
ne düşler görebilir insan, düşünmeli bunu.
bu düşüncedir felaketleri yaşanır yapan.
yoksa kim dayanabilir zamanın kırbacına?
zorbanın kahrına, gururunun çiğnenmesine
sevgisinin kepaze edilmesine
kanunların bu kadar yavaş
yüzsüzlüğün bu kadar çabuk yürümesine
kötülere kul olmasına iyi insanın
bir bıçak saplayıp göğsüne kurtulmak varken?
kim ister bütün bunlara katlanmak
ağır bir hayatın altında inleyip terlemek
ölümden sonraki bir şeyden korkmasa
o kimsenin gidip de dönmediği bilinmez dünya
ürkütmese yüreğini?
bilmediğimiz belalara atılmaktansa
çektiklerine razı etmese insanları?
bilinç böyle korkak ediyor hepimizi:
düşüncenin soluk ışığı bulandırıyor
yürekten gelenin doğal rengini.
ve nice büyük, yiğitçe atılışlar
yollarını değiştirip bu yüzden
bir iş, bir eylem olma gücünü yitiriyorlar.”
ölmek, uyumak sadece...
çok haklı bir tespit değil mi sizce de?
bi' düşünün lütfen...
uyku halini dünya ile ilişkimizi kestiğimiz bir hal olarak kabul edersek, ölmediğimizi ancak uyandığımızda fark edebiliriz...
ölmek, uyumak sadece...
uyumak...
ama düş görebiliriz uykuda o kötü...
düş görmek elimizde olmadığından ne düşler görebileceğimiz konusunda biraz düşününce işler ürpertici bir hal de alabiliyor misal...
hadi düşü görmeyi de kabullendik diyelim...
ya uyanmak isteyeceğin bir düş görür de uyanamazsan???
ya uyanmak istemeyeceğin bir düş görüp de uyanırsan???
ölmek, uyumak sadece...
bizi ölmek ya da uyumak değil,
bilincimiz korkak ediyor işte..
son olarak ilgili tiradın, çok sevdiğim (bkz: nadir sarıbacak) versiyonunu bırakayım da, ilgilisi nasiplensin...
devamını gör...
9.
coup de grace (yazar)
taş gibi yazardır…
iki anlamda da…
beğenmek yetmez… müfredata sokup ders diye okullarda okutulmalı…
genç dimağlara almazlarsa bile ittire kaktıra zorla sokulmalı…
iki anlamda da…
beğenmek yetmez… müfredata sokup ders diye okullarda okutulmalı…
genç dimağlara almazlarsa bile ittire kaktıra zorla sokulmalı…
devamını gör...
10.
ahu figan dilber
figâni’nin deyişidir…
günümüze değin de birçok sanatçı tarafından seslendirilmiştir. ben (bkz: tolga sağ), (bkz: kutsal evcimen) ve (bkz: yılmaz çelik) üçlüsünden dinlemekten büyük keyif alırım. sözleri hem sevgiye, hem sevgiliye hem de dünyaya dairdir ve beni gerçekten de derinden etkiler…
işte o büyülü sözler:
ah-u figân dilber senin elinden
hasretin bağrımı ezdi, eziyor
öldür kurtulayım tatlı dilinden
firkatın benzimi bozdu bozuyor…
zülfün kemendiyle asıldım dara
düşmüşüm dertlere bilmem ne çare
gözün ister tenden canım kopara
ellerin fermanım yazdı yazıyor…
kaşların karası nutkumu bağlar
hasretin canımı dağladı, dağlar
kimisi gülüyor kimi de ağlar
kimisi yolundan azdı, azıyor…
sensiz durmaz ey yar içerim yanar
her beni görenler divane sanar
gece gündüz durmaz kadehler sunar
dilin sâki, şerbet süzdü, süzüyor…
herkesin ayıbı gözüme perde
dilber beni saldı yine bir derde
kiminin gözü kör, bilmiyor nerde
halbuki aşikar gezdi, geziyor…
uzakta ararken yakında buldum
hamdolsun gönlümün pasını sildim
usandım fenadan bak aya geldim
gönlüm bu dünyadan bezdi, beziyor
ey figâni derem çekme teşvişi
henüz işlemişim bir güzel işi
pervaz edip gitti gönlümün kuşu
muhabbet bahrinde yüzdü, yüzüyor…
…
“… gözün ister tenden canım kopara, ellerin fermanım yazdı, yazıyor…” bu nasıl sözdür kurban olayım ya…
günümüze değin de birçok sanatçı tarafından seslendirilmiştir. ben (bkz: tolga sağ), (bkz: kutsal evcimen) ve (bkz: yılmaz çelik) üçlüsünden dinlemekten büyük keyif alırım. sözleri hem sevgiye, hem sevgiliye hem de dünyaya dairdir ve beni gerçekten de derinden etkiler…
işte o büyülü sözler:
ah-u figân dilber senin elinden
hasretin bağrımı ezdi, eziyor
öldür kurtulayım tatlı dilinden
firkatın benzimi bozdu bozuyor…
zülfün kemendiyle asıldım dara
düşmüşüm dertlere bilmem ne çare
gözün ister tenden canım kopara
ellerin fermanım yazdı yazıyor…
kaşların karası nutkumu bağlar
hasretin canımı dağladı, dağlar
kimisi gülüyor kimi de ağlar
kimisi yolundan azdı, azıyor…
sensiz durmaz ey yar içerim yanar
her beni görenler divane sanar
gece gündüz durmaz kadehler sunar
dilin sâki, şerbet süzdü, süzüyor…
herkesin ayıbı gözüme perde
dilber beni saldı yine bir derde
kiminin gözü kör, bilmiyor nerde
halbuki aşikar gezdi, geziyor…
uzakta ararken yakında buldum
hamdolsun gönlümün pasını sildim
usandım fenadan bak aya geldim
gönlüm bu dünyadan bezdi, beziyor
ey figâni derem çekme teşvişi
henüz işlemişim bir güzel işi
pervaz edip gitti gönlümün kuşu
muhabbet bahrinde yüzdü, yüzüyor…
…
“… gözün ister tenden canım kopara, ellerin fermanım yazdı, yazıyor…” bu nasıl sözdür kurban olayım ya…
devamını gör...
11.
köpoğlu mancası
bir halychtidae ukdesidir.
trakya yöresine ait yoğurtlu bir mezedir. en sevdiğimdir. soğuk servis edilir/edilmelidir.
ciddili bir mezedir. öyle yalap şalap hazırlanmaz. birkaç püf noktası vardır.
birincisi: patlıcanları mümkünse odun ateşinde közleyeceksiniz. odun ateşi yakabilecek durumda değilseniz, ocağı biraz pisleteceksiniz üzgünüm. ateşte közleyeceksiniz. yok fırın, yok airfry falan saçma sapan işler yapmayın. mezenin hakkını verin bi'zahmet...
ikincisi: biberleri iyi bir zeytinyağında soteleyeceksiniz. öyle şakşuka yapar gibi yağda mağda fritözde falan kızartmayın...*
üçüncüsü: sarmısağı dilimleyerek değil ezerek yoğurda karıştırın ve lütfen süzme yoğurt kullanın...
dördüncüsü: kırmızı biberi abartmadan bir sahanda makul ölçüde yağla* yakarak meze üzerinde güzelce dolaştırın...
ve son olarak servisten önce 1-2 saat dolapta dinlendirmek iyidir...
servis etmeden önce maydanozla da süsleyin bi' zahmet...
her şeyi de devletten beklemeyin...
sonradan gelen edit: köpoğludur. arkadaşlar. köpoğlu mancasına köpeoğlu demek şuna benzer. doğma büyüme rizelisiniz. lise ve üniversiteyi istanbul'da okuyup türkçenizi düzelttiniz. ama 'r' harfi hala yuvarlanarak çıkıyor ağzınızdan...
hah işte... aynı şey...
trakya yöresine ait yoğurtlu bir mezedir. en sevdiğimdir. soğuk servis edilir/edilmelidir.
ciddili bir mezedir. öyle yalap şalap hazırlanmaz. birkaç püf noktası vardır.
birincisi: patlıcanları mümkünse odun ateşinde közleyeceksiniz. odun ateşi yakabilecek durumda değilseniz, ocağı biraz pisleteceksiniz üzgünüm. ateşte közleyeceksiniz. yok fırın, yok airfry falan saçma sapan işler yapmayın. mezenin hakkını verin bi'zahmet...
ikincisi: biberleri iyi bir zeytinyağında soteleyeceksiniz. öyle şakşuka yapar gibi yağda mağda fritözde falan kızartmayın...*
üçüncüsü: sarmısağı dilimleyerek değil ezerek yoğurda karıştırın ve lütfen süzme yoğurt kullanın...
dördüncüsü: kırmızı biberi abartmadan bir sahanda makul ölçüde yağla* yakarak meze üzerinde güzelce dolaştırın...
ve son olarak servisten önce 1-2 saat dolapta dinlendirmek iyidir...
servis etmeden önce maydanozla da süsleyin bi' zahmet...
her şeyi de devletten beklemeyin...
sonradan gelen edit: köpoğludur. arkadaşlar. köpoğlu mancasına köpeoğlu demek şuna benzer. doğma büyüme rizelisiniz. lise ve üniversiteyi istanbul'da okuyup türkçenizi düzelttiniz. ama 'r' harfi hala yuvarlanarak çıkıyor ağzınızdan...
hah işte... aynı şey...
devamını gör...
12.
darbeye alkış tutmak
bir insan olun biraz ukdesidir.
ergen erkek babalarının, aynı ergenliği yaşamalarına rağmen, babalıklarını yaptıkları ergen erkeklerin odasından gelen tuhaf seslere, ideolojik bir yaklaşım sonucu vardıkları önyargılı ve dolayısıyla hatalı yargıdır.
80'lerde miyiz sevgili yazarlar?
darbeye alkış tutmak mı kaldı? (!)
bu konuyu günümüze taşıyan bir (bkz: özer aydoğan) klasiği bırakıyorum...
ergen erkek babalarının, aynı ergenliği yaşamalarına rağmen, babalıklarını yaptıkları ergen erkeklerin odasından gelen tuhaf seslere, ideolojik bir yaklaşım sonucu vardıkları önyargılı ve dolayısıyla hatalı yargıdır.
80'lerde miyiz sevgili yazarlar?
darbeye alkış tutmak mı kaldı? (!)
bu konuyu günümüze taşıyan bir (bkz: özer aydoğan) klasiği bırakıyorum...

devamını gör...
13.
net alan derinliği
bir pictorem ukdesidir.
fotoğrafçılıkta kompozisyon oluşturmanın temel ögelerinden biridir.
görüntünün yahut objenin ve ya nesnenin, netlendiği kameraya en yakın ve en uzak kalan alanların arasında kalan alandır...
derinliğin netliğini lensin f değeri belirler...f değeri dediğimiz şey de lensimizin diyafram açıklığını belirler... f değeri arttıkça diyafram açıklığı azalır. f değeri arttıkça diyafram açıklığı artar...
yani alan derinliğinin ne kadar net olmasını istiyorsak, diyaframı o kadar kısmalıyız. yani f değerimizi artırmalıyız...
bir örnekle açıklayayım:

şahsen ben, özellikle portre çekimlerimde, fotoğraftaki (bkz: bokeh etkisi)ni çok sevdiğim için, ışık durumuna göre 1.8 - 2.8 gibi f değerleri ile çalışmayı seviyorum.
fotoğrafçılıkta kompozisyon oluşturmanın temel ögelerinden biridir.
görüntünün yahut objenin ve ya nesnenin, netlendiği kameraya en yakın ve en uzak kalan alanların arasında kalan alandır...
derinliğin netliğini lensin f değeri belirler...f değeri dediğimiz şey de lensimizin diyafram açıklığını belirler... f değeri arttıkça diyafram açıklığı azalır. f değeri arttıkça diyafram açıklığı artar...
yani alan derinliğinin ne kadar net olmasını istiyorsak, diyaframı o kadar kısmalıyız. yani f değerimizi artırmalıyız...
bir örnekle açıklayayım:

şahsen ben, özellikle portre çekimlerimde, fotoğraftaki (bkz: bokeh etkisi)ni çok sevdiğim için, ışık durumuna göre 1.8 - 2.8 gibi f değerleri ile çalışmayı seviyorum.
devamını gör...
14.
rtp oranı
return to player'dır açılımı...
slot oyunlarında* oyun sağlayıcının orjinal 'return to player' yani oyuncuya geri dönüş oranları vardır. oyun sağlayıcısına ve oyununa göre bu oranlar değişebilmektedir.
özetle kumar oynayanın kazanma ihtimalini bu oranlar belirler...
yine de hatırlatmakta fayda var. sevgili büyüğümüz (bkz: mehmet karahanlı) ve kurt istihbaratçımız amca kod adlı (bkz: aslan akbey)'in de dediği gibi:
kumarda yalnızca kumarı oynatan kazanır...
slot oyunlarında* oyun sağlayıcının orjinal 'return to player' yani oyuncuya geri dönüş oranları vardır. oyun sağlayıcısına ve oyununa göre bu oranlar değişebilmektedir.
özetle kumar oynayanın kazanma ihtimalini bu oranlar belirler...
yine de hatırlatmakta fayda var. sevgili büyüğümüz (bkz: mehmet karahanlı) ve kurt istihbaratçımız amca kod adlı (bkz: aslan akbey)'in de dediği gibi:
kumarda yalnızca kumarı oynatan kazanır...
devamını gör...
15.
rüçhan hakkı
ortaklıkların bedelli sermaye artırımlarına mevcut ortakların öncelikli katılma hakkıdır.
diyelim ki bir şirketin hissedarısınız. şirketin yönetim kurulu ileri bir tarih için 'bedelli sermaye artırımı' kararı aldı. işte bu karardan mütevellit mevcut pay sahiplerinin bu artırıma, yine şirketin belirlediği özel bir fiyat ile önceden katılma hakkı vardır. bu hak rüçhan hakkıdır.
rüçhan hakkı kullanımı için termin süresi 15 ila 60 gün arasında değişebilir.
bu termin süresi içinde rüçhan hakkının kullanılmadığı durumlarda pay sahibi zarar eder.
diyelim ki bir şirketin hissedarısınız. şirketin yönetim kurulu ileri bir tarih için 'bedelli sermaye artırımı' kararı aldı. işte bu karardan mütevellit mevcut pay sahiplerinin bu artırıma, yine şirketin belirlediği özel bir fiyat ile önceden katılma hakkı vardır. bu hak rüçhan hakkıdır.
rüçhan hakkı kullanımı için termin süresi 15 ila 60 gün arasında değişebilir.
bu termin süresi içinde rüçhan hakkının kullanılmadığı durumlarda pay sahibi zarar eder.
devamını gör...
16.
hıristo’nun meyhanesinde topikin 2 mecidiye olması gerçeği
hayır yani, afyon yasağı belimizi bükmüş ve tütün zamları da üstümüzden üstümüzden geçmişken, bu yapılan dönemin sayılı mekan işletmecilerinden hıristo'nun ayıbıdır...
yav topik dediğin nedir canım hıristo'cuğum...
patatesi nohutu ezip top yaptın, içine de soğanı tahini baharatı bastın...
al sana topik...
2000 yıllık tahin yav bu... ne kadar pahalı olabilir ki...
baharat yolu desen zaten bizim elimizde...
e soğan dediğin de sabah akşam soframızda zaten...
ee hıristo'cuğum?
biz sokaktan mı topluyoruz bu mecidiyeleri ?
tez dönülmesi gereken yanlıştır...
yav topik dediğin nedir canım hıristo'cuğum...
patatesi nohutu ezip top yaptın, içine de soğanı tahini baharatı bastın...
al sana topik...
2000 yıllık tahin yav bu... ne kadar pahalı olabilir ki...
baharat yolu desen zaten bizim elimizde...
e soğan dediğin de sabah akşam soframızda zaten...
ee hıristo'cuğum?
biz sokaktan mı topluyoruz bu mecidiyeleri ?
tez dönülmesi gereken yanlıştır...
devamını gör...
17.
afiyetle ulufe yemek isteyen yeniçeriler için şehir rehberi
artık eskisi kadar kullanılmayan rehberdir. kullanan yeniçeriler de eski yeniçerilerdir. yeni yeniçeriler teknolojiyi eski yeniçerilere göre daha aktif kullanmakta ve çağa ayak uydurmaktadırlar.
yeni yeniçeriler, yani günümüzde bulunan yeniçeriler, eski yeniçerilerden farklı olarak ulufesini afiyetle yiyebileceği mekanlar için büyük çoğunlukla sosyal medyayı referans almaktadır...
akdeniz'e sefere giden yahut akdeniz'den seferden dönen yeniçeriler arasında antalya'ya yolu düşenler olursa paçacı şemsi, dönerci hamdi ve şişçi ibo ulufenizi yedikten sonra afiyet olacak mekanlardandır.
daha kreatif bir şeyler denemek isteyen yeniçeriler, konyaaltı'nda korelee'ye uğrayabilir, zengin kore mutfağı menüsünden faydalanabilirler...
yok biz yeni yeniçeriyiz ama bizim kanımız başıbozuk'tur. biz serseriyiz diyenlere de yine konyaaltı'nda bulunan tezgah isimli mekanda hotdog ve soğuk bira öneririm...
yeni yeniçeriler, yani günümüzde bulunan yeniçeriler, eski yeniçerilerden farklı olarak ulufesini afiyetle yiyebileceği mekanlar için büyük çoğunlukla sosyal medyayı referans almaktadır...
akdeniz'e sefere giden yahut akdeniz'den seferden dönen yeniçeriler arasında antalya'ya yolu düşenler olursa paçacı şemsi, dönerci hamdi ve şişçi ibo ulufenizi yedikten sonra afiyet olacak mekanlardandır.
daha kreatif bir şeyler denemek isteyen yeniçeriler, konyaaltı'nda korelee'ye uğrayabilir, zengin kore mutfağı menüsünden faydalanabilirler...
yok biz yeni yeniçeriyiz ama bizim kanımız başıbozuk'tur. biz serseriyiz diyenlere de yine konyaaltı'nda bulunan tezgah isimli mekanda hotdog ve soğuk bira öneririm...
devamını gör...
18.
sevdalılar beni anlar
ciddi bir arabesk kültürüm vardır fakat oldum olası ferdi tayfur'un ağlamaklı tarzını hiç sevemedim...
şarkılarına diyecek hiçbir şeyim yok. arabeskin top10'unda en az 2 şarkısı vardır ferdi'nin. ama mesela bu şarkısı...
ali atay söylemeseydi belki de ferdi'den dinleyince sevemeyeceğim bir şarkıdır. ama şimdi kim söylerse söylesin duyunca keyifle eşlik ediyorum...
sağ olasın ali atay...
şarkılarına diyecek hiçbir şeyim yok. arabeskin top10'unda en az 2 şarkısı vardır ferdi'nin. ama mesela bu şarkısı...
ali atay söylemeseydi belki de ferdi'den dinleyince sevemeyeceğim bir şarkıdır. ama şimdi kim söylerse söylesin duyunca keyifle eşlik ediyorum...
sağ olasın ali atay...
devamını gör...
19.
arog arogan futbol maçı
bir insan olun biraz ukdesidir.
yönetimi tüm eyyamcılığı ile bugünkü tff bünyesinin eyyamcı hakemlerinin atası kabul edilen karga tarafından yapılan,
arif ışık'ın kaptanlığı ışığında a.r.o.g. 'un 9 yiyip 10 atarak galip geldiği ve tüm taş devri futbol otoritelerini çok büyük bir süprizle ters köşe ettiği 1. paleolitik devir futbol müsabakasıdır.
dimi'nin kurtardığı penaltı sonrası sakatlanarak oyun dışı kalması ve onun yerine kaleyi arogan'ın eski kalecisi ihtiyar cuhara'nın koruması maçın en kritik kırılma anlarından biridir.
yönetimi tüm eyyamcılığı ile bugünkü tff bünyesinin eyyamcı hakemlerinin atası kabul edilen karga tarafından yapılan,
arif ışık'ın kaptanlığı ışığında a.r.o.g. 'un 9 yiyip 10 atarak galip geldiği ve tüm taş devri futbol otoritelerini çok büyük bir süprizle ters köşe ettiği 1. paleolitik devir futbol müsabakasıdır.
dimi'nin kurtardığı penaltı sonrası sakatlanarak oyun dışı kalması ve onun yerine kaleyi arogan'ın eski kalecisi ihtiyar cuhara'nın koruması maçın en kritik kırılma anlarından biridir.
devamını gör...
20.
nitelikli okur olmak
bir insan olun biraz ukdesidir.
bu toplumda ilgili kavram göze ilk çarptığında, akla kütüphaneler dolusu kitap, durmadan okuyan bir okur canlanıyor büyük ölçekte fakat bununla alakası yoktur...
kimdir nitelikli okur?
öncelikle okuyacağı metinde seçici davranan kişidir nitelikli okur. seçtiği metni okuduktan sonra kütüphanesine kaldıran değil, metnin üstünde kafa yoran, metne tekrar tekrar zaman harcayan kişidir. metnin anlattıklarını özümseyen ve bununla yetinmeyip metni yaşadığı hayata uyarlayan, hayatında uygulayan da kişidir.*
mesela, bu ukdeyi bırakan sevgili insan olun biraz, uzun zamandır burada yazdıklarından tanıdığım kadarıyla nitelikli okur'a çok güzel bir örnektir zannımca...
bu toplumda ilgili kavram göze ilk çarptığında, akla kütüphaneler dolusu kitap, durmadan okuyan bir okur canlanıyor büyük ölçekte fakat bununla alakası yoktur...
kimdir nitelikli okur?
öncelikle okuyacağı metinde seçici davranan kişidir nitelikli okur. seçtiği metni okuduktan sonra kütüphanesine kaldıran değil, metnin üstünde kafa yoran, metne tekrar tekrar zaman harcayan kişidir. metnin anlattıklarını özümseyen ve bununla yetinmeyip metni yaşadığı hayata uyarlayan, hayatında uygulayan da kişidir.*
mesela, bu ukdeyi bırakan sevgili insan olun biraz, uzun zamandır burada yazdıklarından tanıdığım kadarıyla nitelikli okur'a çok güzel bir örnektir zannımca...
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121