kendi iddiasına göre, ''geçmişin ve günümüzün popüler kültür kaosunda gezinerek geleceği kurtarır'' mottosuyla piyasada yer alan, pop kültür sanat galerisi tadında bir web sitesi.
kolay bulunur ürünler yerine, değerli koleksiyonluk parçalara yer verir ve plaklar efsanedir. adios amigos
filmin en önemli özelliği, italya'da giallo denen türün bir başyapıtı olarak kabul edilmesi. hatta kendisinden önce aynı yönetmenin çektiği siyah beyaz the girl who knew too much, giallo'nun tohumu olarak kabul ediliyor. zaten giallo'nun ilhamı hitchcock'un psycho'su, giallo'nun devamı ise amerikan slasher filmlerinin ilhamı. filmdeki stilize şiddet ile erotik ve suç odaklı temalar, italyan fumetti popülaritesinden yola çıkılarak oluşturulmuş.
tabii, bu film yine kadınların hor gösterildiği bir döneme denk geliyor. bu sebeple zamanında burun kıvrılmış ancak 80'li yıllarda keşfedilip şekillenerek, kült filmler listesine eklenmiştir.
dün youtube çöplüğümde karşıma çıktı, bir bakayım derken bırakamadım. en büyük sebep, açılış sekansını başlatan o mini metin ve dönemine göre güzel sentezlenmiş sahneydi. film 1964 yapımı; gizem ve psikolojik gerilim türünde. biraz da korku var tabii ama kendince.
yılına bakınca, sinemada kadınların en hor kullanıldığı dönemlere denk geliyor. zaten bu film tam da öyle. spoiler vermeden anlatmak gerekirse; ana karakterimiz olan bir kadının, giderek hayatını kabusa çeviren ve temelinde bir amacın olduğu, zaman zaman gerçeklik kaybı yaşatan manipülatif olaylar zincirinin peşinden sürüklenip içine girdiği kaosta, rüya ile gerçeklik arasındaki çizgiye bulaşması ve sonuca ulaşmasıyla ilgili. bazen izlerken ikilemler havalarda uçuşuyor. mekanlar güzel, çekimler şık, süresi yaklaşık 1,5 saat ve siyah-beyaz.
herhangi bir özelliği var mı diye baktığımda da universal studios'un çektiği son siyah beyaz film olduğu ve daha sonra tamamen renklilere geçiş yaptığını okudum. başta renkli düşünülmüş ama film noir dönemine bir atıfta bulunmak adına siyah beyaz çekilmiş. senaryosu, korku edebiyatının ustalarından psycho kitabının yazarı robert bloch tarafından yazılmış ama yayınlandığı dönemde pek ilgi görmemiş. keko movie lover olarak ben sevdim.
dış malzemesi marshall estetiğiyle gayet kaliteli duruyor ancak olumsuz kısmı, kafaya ve kulağa denk gelen iç kısımlarında kullanılmış olan dandik ötesi sentetik (suni) deri. ter nedir bilmeyen kulaklarımı bile terletti. benim tahminim, sık kullanımda bu iç malzeme anında dağılır. hadi kulak kısmındaki pedleri değiştirirsin, kafadaki bandı nasıl yenileyeceksin, orası büyük soru işareti.
kutudan bağlantı kablosu çıkıyor. bluetooth bağlantısında da hem android, hem de ios cihazlarda anlamadığım 3-4 saniyelik çıtırtı sesiyle birlikte oluşan uyuz bir bağlantı sorunu mevcut. kulaklığı sıfırladım, cihazları sıfırladım, yine de geçmedi.
yıllardır kulak içi kullanan biri olarak, özellikle ses yayılımından dolayı net ses alamadım. normal olduğunu biliyorum ama yine de pek alışamadım, sevmedim. ses kalitesi şarkıdan şarkıya değişken. baslara lafım yok ama bazı parçalarda tizler tamamen ofsayt. equalizer ayarı yaparsan halledersin ama onunla mı uğraşacağım? elime geçer geçmez şarj ettim, aradan bir hafta geçti ve hala şarj etmedim. dayanıklılık süresi gerçekten iyi, sanırım tek pozitif yönü bu. ayrıca, şu an kulaklık tam gevşemediği için, bir süre sonra kulak baskısından ağrı yapıyor.
-para verip almadığıma pek memnun olduğum kulaklık.
rock-metal sahnesinde kadınların devamlılığının zorluğunu göz önüne alırsak; wendy o. williams, debbie harry, patti smith gibi isimlerle anılan love, müzikal anlamda devrilse de hedefine ulaşmış bir isim. ünlü olmayı kafasına koyduğu, ezelden beri rock ve punk ortamlarında olduğu su götürmez bi' gerçek.
kariyerine müziğin aksine, 1986 yapımı sid and nancy filmiyle oyuncu olarak başlar; başrolü kaçırsa da sektöre bi' sızıverir. müzik dünyasına tamamen atılmadan önce bile faith no more'da vokalistlik yapmışlığı vardır. bir dönem ev arkadaşı olan babes in toyland'ın solisti kate bjelland ve l7'den jennifer finch ile kurduğu sugar babydoll ve pagan babies gibi gruplar, uyuşturucu sorunları nedeniyle tutmaz. kızlar buna gel biraz çalışalım diyorlarmış, bu da önce biraz uyuşturucu alalım diyormuş, o kafalar.
love'ın tanınırlığı, cobain ile ilişkisiyle zirveye çıksa da, müzikal dehası live through this albümüyle tescilli. kocasının ölümünden sadece haftalar sonra çıkan albüm, 90'ların en çok satan ve eleştirmenlerce övülen çalışmalarından biri. kocanı sen öldürdün diye kadını suçlasalar dahi, albümleri neden bir öncekilerden daha çok satmış olsun? millet deli midir?
live through this sonrası, çalkantılı hayatı ve milletin darlaması yüzünden 4 yıl sessizleşmiş, bu arada the people vs. larry flynt filminde rol almış, övgülere boğulmuş ve ardından da celebrity skin albümüyle estetiğin dibine vurup, hole'un müzikal temasını değiştirerek sahnelere "merhaba" demiştir. love'ın sahnedeki arıza tavırları sahte değil; o kadar uyuşturucuya ve linçlenmeye rağmen ayakta kalmış, gerçek bir kaos. iyi bir gitarist olmasa da, istediği zaman şovu durduran ve kural tanımayan bir figür.
iddiasına göre, brad pitt'in kurt cobain'i oynama teklifini reddettikten kısa bir süre sonra pitt'in etkisiyle, fight club filmindeki marla singer rolünden çıkarılmıştır. en şaşırtıcı ilişkisi ise edward norton'la olandır. rock tarihinin etkili figürlerinden biridir. hedefine öyle ya da böyle bir şekilde ulaşmış mıdır? ulaşmıştır; bitti.
tek tabanca biri olarak, ne olur ne olmaz diye, bıcı bıcı eğlence yaparken başıma gelebilecek herhangi aksi bir durumda, 3. sınıf korku filmlerindeki gibi ''aman tan-jıım, lütfen yardım ediğn'' diye anırmamak için telefonu duşakabinin dibine bırakıyorum.
kiromansi (chiromancy) teriminin, kökenini eski yunanca'dan gelir. el anlamına gelen keir ve kehanet anlamına gelen manteia kelimelerinin birleşimiyle oluşmuştur. aristo, artemidorus ve paracelsus kiromansi ile yakından ilgilenen isimler olduğu belirtilir.
anlatıya göre, el çizgileri sabit değildir; tam tersi, yaklaşık her yedi yılda bir değişir ve insanın kaderini yeniden şekillendirir. bu değişimin temelinde biyolojik, astrolojik ve psikolojik üç ana sebep olduğu savunulur.
el falının kökeninin, sistematik bir sanat olarak hindistan'da başladığı yaygın olarak kabul edilir. hatta bu konuda ortalarda dolaşan bir şehir efsanesi de mevcuttur. brahma tapınağında, üç farklı dönemde yazıldığı düşünülen, insan derisinden yapılmış ve silinmeyen mürekkeple yazılmış gizemli bir el kitabı olduğu ve aşırı kapsamlı bilgiler içerdiği iddia edilir. kitaptaki yazıların içerikleri çözülememiş olup, kaynağının çok daha eski medeniyetler olan atlantis, maya ve aztekler'e dayandığı düşünülmektedir.
coğrafi olarak birbirlerine uzak olan eski uygarlıkların -ki atlantis hala kayıp- kitabı hindistan'a nasıl ulaşmış, orası da ayrı bir soru işaretidir ama sorgulanabilir; çünkü her an her şey olabilir.
hook-ups, 1993 yılında profesyonel kaykaycı jeremy klein tarafından kurulan ve kaykay dünyasında kült statüsüne erişmiş bir markadır. başlangıçta tişört tasarımlarıyla yola çıkan klein, kısa sürede odağını tahtalara çevirmiştir. manga ve anime estetiğini kullanarak yarattığı kadın karakterleri ve provokatif temaları cesurca tahtaların altına taşıdığı için, bir dönem ailelerin en çok nefret ettiği isimlerden biri haline getirmiştir.
biraz sessizliğe gömüldükten sonra, 30 yılı aşkın geçmişin ardından yeni tasarımlarla aktif hale gelmiş ve eskisinden daha bomba bir şekilde sahalara geri dönmüştür. edepsiz decks
iki tane hip, erkek kültür-sanat dergisinin tanımını girdim, adam kayırmayalım.
playgirl, playboy dergisine bir atıf olarak, erotik ve pornografik yayıncılığın altın ve popülerleşme çağı kabul edilen 70'li yıllarda, yalnızca kadınlara yönelik yayımlanmaya başlamış bir kültür-sanat dergisi. ortaya çıkış fikri, o dönem cosmopolitan dergisinin tam orta sayfasında yayımlanan, dönemin erkek oyuncularına ait semi nude posterleriymiş; arnold schwarzenegger bu isimlerden biri. semi cosmo arnold
arnold, zamanında bir fotoğrafçıya cıbıl pozlar vermiş; bunlar playgirl'de izinsiz kullanıldığı için olay olmuş.
dergi ''siz de erkekler gibi cinselliği rahatça yaşayınız'' mantığıyla, feminizm hareketi olarak yola çıkmış ve başlarda iç sayfalarda coşkulu fotoğraflar kullanmış. yayınlarına kadın sağlığı, feminizm ve kürtaj hakları gibi içerikleri de dahil etmiş, bir süre sonra konsept değiştirerek ünlüleri kapaklarına taşımış ve magazin dergisi kıvamına gelmiş.
konsept değişiminin sebepleri, derginin beklenen ilgiyi görmemesi, hedef kitlesinin kayması ve okuyucu taleplerine göre şekillenme zorunda kalmasıymış. zaten 80'li yılların, bu tür dergiler için sıkıntılı bir dönem olduğu belirtiliyor. vhs videolarının patlaması ile görsel içeriklere ilgi azalmış ve muhafazakar kesimin tepkileri artmış. ünlü konseptlerinden önceki kapaklar biraz komik. dijital olarak hala yayın hayatına devam ediyor. bitti.
başrollerinde, dublör roy walker rolünde lee pace ve küçük kız alexandria rolünde catinca untaru olan; fantastik, macera ve dramı birleştiren, nihayet izleyebildiğim görsel şölen. konu, sette felç kalıp hastaneye düşen roy'un, kanadı kırık olan alexandria'ya bir nevi beyin fırtınası hikayesi anlatmasıyla şekilleniyor. filmdeki herkes döktürmüş; özellikle küçük kız. sadece kafamda tek bir soru işareti oluştu, oluşmasa da olurdu.
filmin genel havası muazzam. daha önce yapılan promosyonlardan da bilindiği gibi 18'den fazla ülkede çekimleri yapılmış. neredeyse tamamı gerçek mekanlarda, özel set tasarımlarıyla gerçekleştirilmiş. ayasofya'da bu mekanlar arasında. film, yayın ve dağıtım sorunlarıyla karşılaştığı için 2008 yılında gösterilse de 2015 yılında fark edilmiş, asıl patlamayı 2024 yılında yaşamış. şu an kült filmler arasında sayılıyor. vizyona giren çoğu filmi tokatlar.* buradan sonrası mini spoiler.
roy aslında masalı gizli bir amaç için kullanıyor; alexandria'ya istediği morfinleri getirterek, uyuyacağım ayağıyla intihar planını gerçekleştirmek. tabii filmin güzelliği burada başlıyor. roy'un hikayesi hem alexandria'nın hayal gücüyle canlanıyor hem de roy'la bağ kurulmasını sağlıyor. gülümseten sahneler bile çok yerinde.
benim gözüme tek batan şey, en önemli sahne olan roy ve alexandria'nın gece hastane odasında hikayeyi sonlandırma diyalogları arasında, küçük kızın gözlerinden yaşlar akmaması. bilmiyorum, yönetmen olsam ikisini de morarana kadar ağlatırdım sanırım; özellikle kızı. yönetmen tercih etmiş olabilir mi diye düşündüm, olabilir. bazen insanlar yalvarırken ağlamazlar ama kız bir noktada patlasaydı ben de patlayacaktım. yine de o yaşsız, sessiz çığlığa çenem titredi.
genellikle rock, metal ve punk gibi yüksek enerjili konserlerde, sahnenin önünde izleyicilerin enerjik, şiddetli ve hunhar hareketler sergilediği alana verilen addır. seyircilerin yaptığı hareketler için moshing ya da pogo tabiri de kullanılır.
bu alanda yapılan iki farklı organize hareket bulunur. bunlardan biri, circle pit adıyla oluşturulan çember etrafında müziğin en celalli anlarında insanların koşuşturması; diğeri ise wall of death adıyla, seyircilerin iki zıt noktaya ayrılarak bir koridor açıp, yine müziğe uygun anda meydan muharebesi tadında birbirlerine çarpışmasıdır.
bu hunhar hareketleri sergilemeden önce, benim gibi yarım saat ayakkabınızın tekini aramamak için bağcıkları sıkı sıkı bağlamanız önerilir.
reebok, 2007 yılında voltron lion force pack adıyla bir koleksiyon çıkarmıştır. bu koleksiyon, voltron'u oluşturan beş aslanı temsil eden, beş farklı ayakkabıdan oluşuyordu. bazı özel modeller kutularında ayakkabıyla eşleşen aslan figürleriyle birlikte gelirken, bazıları figürsüz satılıyordu. hayranlar kutulu olan 5 farklı seriyi aldıklarında, efsanevi robot voltron'u oluşturabiliyordu. ***
1986 yılında yayınlanmaya başlamış, bilim kurgu ve western temalarını harmanlayan, anime estetiği kokulu sezonluk amerikan animasyon dizisi. konusu, uzaydaki kanunsuz gezegenlerde kötü bir kraliçeye ve haydutlara karşı savaşan dört süper yetenekli uzay kovboyunun maceraları hakkındadır.
uzun soluklu olmamasının sebebi transformers, he-man, g.i. joe, thundercats'in hem animasyon hem de figür pazarını ele geçirmiş olmasıdır. intro şarkısı en iyi animasyonlardandır.*
uzun tanımlardan darlananlar için kısa özet: buyurun.
universal pictures tarafından 1939 yılında yapılan, başrolde mr. dracula bela lugosi'nin olduğu 12 bölümlük bilim kurgu ve aksiyon, yer yer komedi film serisi. ufaktan bahsetmek gerekirse film, bela lugosi'nin canlandırdığı dr. alex zorka'nın icat ettiği 4 öğeyi kullanarak, yaşanan bir olay yüzünden eşini kaybetmesi sonrası intikam almak için sorumlu tuttuğu insanlar ve icatlarının peşine düşen kişilerden kurtulup dünyaya hükmetme arzusu içinde yanıp tutuştuğu maceraları konu alır.
o yıllarda, uzun metraj olan filmler sinemada başlamadan önce oynatılsın diye bu tip işler 15-20 dakika uzunluğunda çekilir ve her bölüm sonu aşırı heyecanlı bitirilerek bir sonraki hafta izleyici çekme kafasıyla sonlandırılırmış; bu iş aynen öyle. zaten ilk bölüm sonu bitişi efsane; o dönem izleyenler ne tepki vermiştir bilemiyorum ama saçmalığına kahkaha atarak izlemeye devam ediyorsunuz.
filmin en önemli imzası*, zorka'nın icatlarından biri olan the iron monster adlı robot. robot, bir sirk cambazı olan ed wolff tarafından canlandırılmış. adam zaten kavak ağacı gibi.
serinin renklendirilmiş hali de mevcut ama ben siyah-beyaz olanını şöyle bırakayım:
gereksiz bir bilgi olarak rob zombie, iron monster'ın büyük hayranıdır. robotu hem dragula klibinde gösterip hem de sahne maskotu haline getirmiştir.
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.