alen yazar profili

alen kapak fotoğrafı
alen profil fotoğrafı
rozet
karma: 8187 tanım: 366 başlık: 180 takipçi: 36

son tanımları | başucu eserleri


ray harryhausen

*
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
sinema tarihinde adından söz ettiren, tartışmasız bir efsanedir. kariyeri, 1933 yapımı king kong filmiyle willis o'brien'ın stop-motion animasyonuna vurulup, kendi maketlerini yapmasıyla başlamıştır. daha sonra willis'e ulaşıp, sanat ve anatomi dersi alması tavsiyesine uyarak kendini yetiştirdikten sonra, 1949 yılında mighty joe young filmiyle, bizzat ustasının yanında çırak olarak sektöre adım atmıştır.

ustasından ayrıldıktan sonra 1953 yapımı the beast from 20,000 fathoms filmindeki rhedosaurus canavarının tüm stop-motion animasyonunu tek başına üstlenmiş ve bu olay, onun bağımsız bir sanatçı olarak doğuşu olmuştur. film aynı zamanda, tüm dünyada kaiju olarak bilinen atom çağı canavarları akımının da ilk kıvılcımını ateşlemiş ve bu evrenin temeli kabul edilmektedir.

harryhausen, stop-motion tekniğini alıp, maketlerin ve canlı oyuncuların aynı karede etkileşim kurmasını sağlayan dynamation adını verdiği bir yönteme evirmiş ve tekniğe farklı bir boyut katmıştır. ilk renkli filmine kadar çektiği beş uzun metrajlı filmde (aralarında mighty joe young ve 20 million miles to earth de var) o'brien'ın tekniğinin nasıl aşama aşama geliştiğini net bir şekilde görebilirsiniz. özellikle 20 million miles to earth, siyah-beyaz dönemdeki ulaştığı son seviyedir.

sanatçı, 1958 yapımı the 7th voyage of sinbad ile renkli döneme geçmiştir. bu, dynamation tekniğinde mitolojik ve fantastik yaratıkların görüldüğü ilk film olarak da kabul edilir. ancak gerçek zirvesi, 1963 yapımı jason and the argonauts filmidir. özellikle dev talos ve meşhur yedi iskelet savaşçının yer aldığı sahnesi sinema tarihinde bir kilometre taşı olarak kabul edilir.

kariyerine 1981 yapımı clash of the titans filmiyle görkemli bir nokta koymuştur. bu film, medusa ve kraken gibi ikonik tasarımlarla yunan mitolojisine atıfta bulunan son büyük çalışmasıdır. hemen ardından yükselişe geçen cgi teknolojisi (tron ve terminator 2 gibi yapımlarla) bilgisayarla oluşturulan görüntülerin mümkün olduğunu göstermiş ve sinema sektörü hızla dijital teknolojiye geçmiştir.

hem konu zenginliği hem de teknik başarı açısından, harryhausen külliyatından izlenmesi gerekenler; mitolojik ve macera dolu hikayesiyle the 7th voyage of sinbad (1958) ve ikonik, çığır açan efektleriyle sinema tarihinin zirvesi kabul edilen jason and the argonauts (1963) filmleridir.

devamını gör...

modern ilişki terimleri

sosyal medya ve dijital iletişim hayatımızı değiştirip geliştirdikçe, yeni yeni ilişki terimleri de ortaya çıktı, malum. bazı terimler zaten sözlükte yer alıyor ama yeni çıkan ''roaching'' tanımını görünce, sosyal medya ilişki dilinde kelime dağarcığını geliştirmek isteyen selinsu ve uzaycan kardeşlerime kolaylık sağlamak için hepsini bir araya topladım. keyifli okumalaring, buyruning:

1. ghosting– aniden ortadan kaybolmak.
2. roaching– gizlice başkalarıyla görüşmek.
3. breadcrumbing– ara sıra küçük umutlar vermek.
4. benching – yedekte tutmak.
5. orbiting– iletişimi kesip, sosyal medyada takip etmek.
6. love bombing– aşırı sevgi gösterip sonra soğumak.
7. zombieing – ghostladıktan sonra geri dönmek.
8. cushioning– yedek tutmak, ayrılığa karşı önlem almak.
9. gaslighting – manipüle edip suçlu hissettirmek.
10. haunting– sessizce sosyal medyada geri dönmek.
11. submarining– uzun süre ortadan kayıp, sonra aniden geri gelmek.
12. stashing– seni çevresinden gizlemek.
13. situationshiping – belirsiz ilişki, ne sevgili ne arkadaş.
14. dry texting– sıkıcı, tek kelimelik mesajlar atmak.
15. soft launching – ilişkiyi sosyal medyada yavaşça duyurmak.

terimler havalı ama hisler hala darmaduman; aşkı soft launch’la başlatıp ghosting’le bitiriyoruz, sonra da zombieing yapıp ''geri mi dönsem yeea'' diye story izliyoruz. romantizm değil, dijital survivor oynuyoruz resmen; elenenin instagram’ı stalklanıyor, kalanlara da dry text yazılıyor. meh.
devamını gör...

universal monsters

universal monsters, 1920’ler ile 1950’ler arasında universal pictures tarafından yaratılan klasik korku karakterleridir. bu ikonik canavarlar arasında dracula, frankenstein’s monster, the mummy, the wolf man, the invisible man ve creature from the black lagoon yer alır. bu karakterlerin filmleri modern korku sinemasının temel taşları olarak kabul edilir. sırasıyla inceleyek:

1. dracula: 1931 yılında çıkan ilk filmiyle korkunçlu canavarlar dönemini başlatan karakter. klasik gotik korku unsurlarını içeren bu film, vampir mitolojisini sinemaya güçlü bir şekilde kazandırmıştır. bela lugosi'nin canlandırdığı dracula karakteri, oyuncunun performansıyla sinema tarihinin en ikonik performanslarından biri olarak kabul edilir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
2. frankenstein: 1931 yılında yayımlanan frankenstein, korku sinemasında çığır açan bir yapımdır. dr. victor frankenstein’ın yarattığı canavarın hikayesini anlatan bu film, gotik korku öğelerini ve bilim kurgu temasını başarılı şekilde harmanlamıştır. boris karloff’un canavarı canlandırdığı performans, sinema tarihinin en unutulmaz ve etkileyici rollerinden biri olarak kabul edilir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
3. the mummy: 1932 yılında çıkan the mummy, antik mısır’dan lanetli bir mumyanın dönüşünü ve intikam arayışını konu alır. korku atmosferi ve mistik unsurlarıyla dikkat çeken film, yine boris karloff’un canavar rolündeki etkileyici performansıyla tanınır. ancak the mummy, dracula ve frankenstein kadar sinemada devrimci bir etki yaratamamıştır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
4. the wolf man: 1941 yılında kurt adam efsanesini sinemaya taşıyan klasik bir korku filmidir. hikaye, lanetli bir adamın dolunayda kurt adama dönüşmesini ve yaşadığı trajediyi anlatır. başrolde lon chaney jr. yer alır ve film, universal’ın canavar serisi içinde çok önemli bir yere sahiptir. sebebi ise, filmin kurt adam efsanesini halkın zihninde gerçeklik algısıyla özdeşleştirmesi ve korku türüne psikolojik derinlik kazandırmasıdır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
5. the invisible man: 1933 yılında çıkan the invisible man, görünmezlik formülünü bulan bir bilim insanının zamanla deliliğe sürüklenmesini konu alır. h. g. wells’in romanından uyarlanan film, bilim kurgu ve korku öğelerini harmanlamasıyla dikkat çeker. başrolde claude rains yer alır. universal monsters'ın listedeki en az önce çıkan karakteridir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
6. creature from the black lagoon: 1954 yılında çıkan creature from the black lagoon, amazon ormanlarında keşfedilen yarı insan, yarı su canlısı gizemli bir yaratığın hikayesine odaklanır. bilimsel bir keşif gezisi sırasında ortaya çıkan bu varlık, doğa ile insan arasındaki çatışmayı temsil eder. creature, universal monsters içindeki en geç tanıtılan canavardır ve serinin klasik dönemini sonlandıran yapım olarak kabul edilir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
monster serisinin içinde yer alsa da the bride of frankenstein'ı liseteye eklemedim çünkü ana gibi görünse de yan karakter. universal pictures, 2017 yılındaki tom cruise’un başrolünde oynadığı the mummy filmiyle bir dark universe yaratıp, yaratıkları aynı marvel ve dc evreni gibi film serisiyle bir araya toplama işine kalkıştı ama the mummy , biraz başarısız olup çok eleştiri alınca projeyi tamamen rafa kaldırdılar.

2020 yılında, scarlett johansson ile bride of frankenstein’ın yeniden uyarlanması gibi bir proje vardı ama ses kesildi. ne planlandığını çok merak ediyorum. şimdi haberi çıksa, kadro gözümde canlandı; scarlett johansson, pedro pascal, zendaya, timothee chalamet, bill skarsgard; öf kus.
devamını gör...

osamu tezuka

manga kelimesinin kökenleri oldukça eskiye dayansa da modern mangayı, anime endüstrisini bugünkü haline getiren ve tüm dünyaya tanıtan kişi osamu tezuka'dır. tezuka'nın ilk işleri farklı olsa da, onu global ikona dönüştüren ve manga/anime dünyasında bir dönüm noktası yaratan ilk eseri ise astro boy'dur.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
tetsuwan atom adıyla mangası yayınlanan astro boy, batının ilgisini çekmek, akılda kalıcılığının artması ve robotik-fütüristik yapısına daha uygun olduğu için isim değişikliğine uğramıştır. astro boy, japon televizyonlarında tetsuwan atom adıyla haftada 1 gün olacak şekilde siyah beyaz olarak tasarlanmış; ilk olarak amerika'da, 70'li yılların başında da avrupa'da astro boy adıyla yayınlanarak, o dönemin şartlarına göre inanılmaz bir hızla dünyaya yayılmıştır. renkli televizyonların yaygınlaşması ticari başarıyı etkileyebilir düşüncesiyle, astro boy uzun süre siyah beyaz olarak yayınlanmış, ilk renkli versiyona geçiş ise 1980 yılında olmuştur.

ikinci önemli işi ise, direkt renkli olarak tasarlanan kimba the white lion animesidir. yine haftalık olarak tasarlanan kimba, amerika ve avrupa'da astro boy gibi popülerlik kazanmıştır ancak olaylı bir animedir. 1994 yılında disney'in, the lion king (aslan kral) filmini yayınlamasıyla birlikte hikaye, karakter ve bazı sahneleriyle kimba the white lion'a çok benzetilmiş, büyük bir tartışmaya sebep olmuştur. hayranlar ve eleştirmenler, disney'i, kimba the white lion'ı kopyalamakla suçlamış, disney ise tüm eleştirileri reddetmiştir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
astro boy ve kimba, kendisinden önce çizgi filmler olsa da haftalık yayınlanan, birden fazla bölümden oluşan ve devam eden hikayeye sahip ilk popüler televizyon animasyon serileridir. bu nedenle tezuka, manga ve animelerin babası/dedesi olarak kabul edilir.
devamını gör...

apor

apor, medyumların ve parapsikolojinin inceleme alanına giren bir fenomendir. özellikle ruh çağırma seanslarında, ruhsal varlıkların aniden ortaya çıkardıkları eşya ya da maddelere verilen addır. gaipten gelen sesler gibi, gaipten gelen nesneler olarak düşünebiliriz. bazı nesneler olduğu yerde kalır, bazıları ise ortadan kaybolur. tabii bu olayı sağlayan enerjinin kaynağı nedir bilinmemekte ve bilimsel geçerliliği konusunda güçlü veriler bulunmamaktadır.

parapsikolojide, peygamberler, ermişler ve uzak doğulu yogiler de apor olayını gerçekleştiren kişiler arasında sayılmaktadır. ayrıca apor fenomeni; materyalizasyon (madde olmayan bir şeyin aniden maddeye dönüşmesi), demateryalizasyon (bir maddenin aniden yok olması) ve translokasyon (bir nesnenin bir yerden başka bir yere anında taşınması) gibi olaylarla da ilişkilendirilmektedir.

örneğin, ariflerin menkıbeleri adlı eserde bir gün bir fakir derviş, mevlana'nın huzurunda coşkuyla tef çalar. mevlana, onun yoksul bir hayat yaşadığını bildiği için ona yardım etmek ister. etrafındaki topraktan bir avuç alır ve tef çalan adamın tefinin içine atar. tefin içindeki toprak aniden altın paralara dönüşür...

yurdumuzda da 50'li yıllarda bu konuda namı duyulmuş izmirli medyum sevgi çağıl adında bir kadın vardır. yaptığı celselerde (ruh çağırma seansı) elinden su aktığı, parlak siyah tozlar döküldüğü ve kokusuyla tüm odayı saran bir çiçek demetinin ortaya çıktığına dair iddialar mevcuttur. bu kadın aynı zamanda metapsişik tetkikler ve ilmi araştırmalar cemiyeti mensubudur. dr. bedri ruhselman, türkiye'de apor ve diğer parapsikolojik fenomenlerle ilgilenen ilk kişi olarak kabul edilir ve bu cemiyetin kurucusudur.

das ist bedri:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

zıplayan jack

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
19. yüzyılda londra’yı uzun yıllar boyunca korkuya boğan zıplayan jack, tenha ve boş sokaklarda esrarengiz ve korkutucu sıçrama hareketleriyle tanınan kötü bir karakterdir. karşısına çıkan insanları yaraladığı iddia edilse de varlığı hiçbir zaman kanıtlanmamıştır; buna rağmen görgü tanıkları oldukça fazladır ve victoria dönemi edebiyatında sıkça yer almıştır.

rivayetlere göre zıplayan jack, londra'da yaklaşık on yıl boyunca popüler olmuş; beyaz bir boğa, kocaman bir yılan ya da kimi zaman ellerinin üzerinde yürüyen zırhlı ve gözleri ateş saçan şeytanvari bir kişi olarak tasvir edilmiştir. kadınları korkutmak, insanlara saldırmak ve hatta öldürmekle ilişkilendirilen bu karakterin, kendisine kurşun işlemediği ve her durumda zıplayarak kaçtığına dair de birçok söylenti mevcuttur. görgü tanıkları ayrıca jack’in pelerininde parlayan altın bir ''w'' harfi olduğunu da iddia etmiştir.

zıplayan jack öyle popüler olmuştur ki, bir süre sonra londra’da tiyatro oyunları sahnelenmeye başlamış ve dönemin ünlü dergisi penny dreadful, karakterle ilgili haftalık hikayeler yayımlayarak efsanenin halk kültüründe, bizdeki öcü gibi korkutucu bir figür olarak kalıcı hale gelmesini sağlamıştır.

- başlık spring-heeled jack ya da yaylı topuklu jack olarak düzenlenebilir, size bırakıyorum. *
devamını gör...

kirk hammett

kirk hammett, ilgi alanı sebebiyle önünde reverans vereceğim değerli bir abim. çok fazla kişi tarafından bilinmese de, dünyanın en hatırı sayılır korku ve bilim kurgu öğelerinin milyonlarca dolarlık manyakça koleksiyonuna sahip biridir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
küçüklükten bu türlere ilgi duyan kirk, ailesinin ona aldığı ufak tefek figürleri ve dergileri biriktirmeye başlamış; metallica'nın şanı sayesinde kazandığı paranın büyük bir kısmını, ilgi duyduğu türlerin akla gelebilecek her türlü nadir öğesine harcayarak sayısı belirsiz bir arşive sahip olmuş ve hala koleksiyon yapmaya devam etmektedir. koleksiyonunda klasik korku ve bilim kurgu filmi afişleri, sette kullanılan kıyafetler, dekorlar, dergiler, heykeller, figürler, kitaplar gibi birçok değerli parça bulunmaktadır ve bu alanda en önemi koleksiyonerlerden biri olarak kabul edilmektedir.

hammett, koleksiyonundaki parçaları ilk olarak it's alive! classic horror and sci-fi art from the kirk hammett collection adıyla amerika'da sergilemiştir. ayrıca too much horror business: the kirk hammett collection adında, koleksiyonunu minimal halde tanıtan bir de kitap yayımlamıştır.

bununla birlikte, 2014 ve 2015 yıllarında kirk von hammett's fear festevil adında, heavy metal müziği ile korku kültürünü birleştiren bir festival düzenlemiştir. bu festivalde konserler, korku sineması efsanelerinin yer aldığı paneller yapılmış ve yine koleksiyonundan parçalar tanıtılmıştır. ayrıca nadir bulunan ve vintage gitar koleksiyonu da mevcuttur.
havalı korna
devamını gör...

riot grrrl

tanım: bir varmış, bir yokmuş fenomeni.

akımın öncüsünün bikini kill solisti kathleen hanna olduğu doğrudur; hareketin 15-20 kız tarafından başlatıldığı ve basında çok az yer bulduğu da. ancak zamanın popüler ve yukarıda belirtilen grup ve isimlerinin çoğunun bu çatı altına dahil olduğu iddiası temelde yanlıştır.

bikini kill, yukarıdaki manifestoyu kendi fanzininde yayımlamış ve kathleen hanna da bir röportajında kendisinden önce ve aynı zamanda piyasaya çıkmış olan gruplara açık çağrıda bulunmuş; bratmobile, heavens to betsy ve sözlü olarak joan jett haricindeki isimlerin hiçbiri bu oluşuma dahil olduklarını resmen beyan etmemişler, aksine kaçınmışlardır.

mesela hole grubunun solisti courtney love, kathleen hanna ile kanlı bıçaklıdır ve hiçbir zaman riot grrrl akımını desteklediğini belirtmemiştir. üstelik, l7, babes in toyland, hole ve lunachicks gibi dönemin en hip grupları, müzikal olarak riot grrrl'ün çekirdeğini oluşturan punk temasından (ki lunachicks bu temaya kısmen daha yakındır) uzaktır. bu grupların müziği daha çok grunge ve cazgır alternatif rock'a yakındır. kurt cobain'in bu akıma destek vermemiş, kadınların sahnede yer almasına destek vermiştir. bu da kathleen hanna ve diğer hip kadın gruplarıyla olan yakın arkadaşlığı düşünüldüğünde gayet normaldir.

mantık olarak tüm bu gruplar feminizm akımını destekleseler de, 3-5 grubun haricinde kimse riot grrrl etiketini benimsememiştir. bunun en önemli nedeni, grupların hayran kitlesinin büyük bir kısmının erkeklerden oluşmasıdır. özetle fenomen, solisti veya tüm üyeleri kadınlardan oluşan, 2 kelime asi laf eden grupları basının paket halinde sunma kolaycılığından başka bir şey değildir. kaldı ki bikini kill kendini yok etmiş; kathleen de , kurduğu le tigre adlı mega dandik grupla birlikte zamanla piyasadan silinmiştir.
devamını gör...

godzilla

godzilla filmleri, yapım yılından itibaren belirli dönemlere ayrılır. dönemler, adlarını filmlerin çekildiği yıllarda hüküm süren imparatorluklardan alır ve dört ana dönemi vardır. beşinci dönem amerikan yapımları olsa da olsundur; o da bir dönem olarak kabul edilir. dört gözle beklediğiniz godzilla dönemleri tanımını şimdi kapsamsız inceleyelim.

1- showa dönemi (1954–1975): godzilla'nın doğuşu ve kaiju adı verilen dev canavar kültürünün filizlendiği dönemdir. 1962 yılında çekilen king kong vs. godzilla, ilk renkli godzilla filmidir. showa dönemi japonya'da en popüler dönem olarak kabul edilir.

2- heisei dönemi (1984–1995): filmler kronolojik devamlılık gösterir. bu dönem daha yüksek bütçeli filmler çekilmiştir . setler yine minyatür olarak kullanılır, godzilla hala kostümlüdür ve godzilla vs. biollante filminde ilk cgi denemesi yapılmıştır. heisei dönemi, godzilla'nın dünya çapında popülerliğinin arttığı dönemdir.

3- millennium dönemi (1999–2004): filmler kronolojiye bağlı kalmadan çekilmiş ve tarz olarak daha çeşitlidir. bazı filmler düşük bütçe veya kötü efektler nedeniyle eleştirilmiştir, bu yüzden godzilla evreninin en ''eeehhh, meeeh'' dönemi olarak anılır.

4- reiwa dönemi (2016–günümüz): teknolojinin gelişmesiyle birlikte godzilla'nın daha etkileyici ve gerçekçi tasarlandığı dönemdir. filmler sosyal-siyasi mesajlar içerir. bu dönem içinde kostümlü godzilla'ya veda edilmiş, oyuncular 100 kilodan daha ağır kostümler içinde zar zor hareket edip boğulma tehlikesi geçirmekten kurtulmuştur.

5- monsterverse (2014–günümüz): amerikan yapımı godzilla/kaiju evrenine verilen ad. filmler, legendary pictures ve warner bros tarafından yapılmıştır. hollywood'un dağıtım ve pazarlama ağının etkisiyle filmler daha popüler hale gelmiştir. reiwa dönemi ile çakışsa da, japon yapımı filmleri kapsayan ayrı bir dönem olarak kabul edilir.

2024 yılında çekilen godzilla x kong: the new empire, tüm godzilla filmleri arasında rekor kırmıştır ancak canavarın hayranları tarafından en ikonik dönem showa olarak görülür. godzilla filmleri ve evreniyle ilgili detaylara, set arkası fotoğraflara veya prodüksiyon materyallerine meraklıysanız, küçük bir influencerlık yapayım ve iki kitap önereyim: godzilla: history of formative arts ve godzilla: the first 70 years. alın orta sehpanıza koyun, havanız batsın.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
not: dönemlerin yılları, net olması açısından netten çarpılmıştır.
devamını gör...

gabber

herhalde metal ve punk aleminde olduğu gibi, elektronik müzikte de görsel stiliyle öne çıkan nadir türlerden biri gabber. kelime olarak "gabba"dan geliyor; hem kardeş, dost, kanki demek, hem de bu müziğe gönül vermiş kişilerin hardcore techno, industrial hardcore techno ve bu kültür için ürettiği bir terim.

gabber efsanesi 90'lı yıllara dayanır ve hollanda'da ortaya çıkmıştır. sound'u sert kick davullar, yüksek bpm'li aşırı hızlı tempo, agresif synth'lerle harmanlanmış ve kesintisiz devam eden, aşkım saçım gibi aşkım kafam şişti denilebilecek bir tür.

bu kültürün hakken denilen kendine has bir dansı var; hızlı ayak hareketleri ve senkronize kollarla tam bir enerji patlaması. eşofman üstleri, spor ayakkabılar ve kazınmış saçlar ise gabber kardeşlerin stilini tamamlar. bu kültüre gönül veren kardeşler pek alkol almaz; efendice dans ederler. *
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
ilk olarak underground partilerde ortaya çıkan bu kültür, 1992'de hollanda'da düzenlenen thunderdome festivaliyle uluslararası arenaya taşındı ve 2001 yılına kadar devam etti. o yıllarda gabber partileri, müzikten modaya, dans stilinden topluluk ruhuna kadar her şeyiyle adeta bir kült fenomene dönüştü. festivalin durması ve gabber tayfanın daha ufak mekanlara geçiş yapmasıyla birlikte bu kültür yavaş yavaş popülerliğini kaybetti. günümüzde thunderdome farklı aralıklarla düzenleniyor ancak müzikal olarak artık sadece gabber değil, daha çeşitli hardcore ve elektronik türleri de sahnede yer alıyor.

irili ufaklı gabber tanıtım belgeselleri var. hatta 2023 yılında hardcore never dies diye bir film çekildi ama film boş, bahsetmeye değmez. şöyle bir bakınca bu ve diğer tür müzikleri, stilleri benimseyen insanlara her zaman sapıtmış gözüyle bakılır ama gençlik işte, bi' düz durursun bi' azarsın, elbet gün gelir kafayı toparlarsın.

97 yılından, thunderdome erler meydanı:
devamını gör...

super7

super7, kurucusu brian flynn'in derin bir koleksiyonerlik tutkusundan doğmuştur. aynı isimle çıkardığı dergi, şirketin ilk adımıdır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
dergi, özellikle japon kültürünün önemli parçaları olan bullmark, marusan, horikawa, yonezawa gibi markaları, ikonik kaiju, sofubi ve vintage anime figürlerini amerika'ya tanıtma amaçlıydı. flynn, ülkesinde niş kabul edilen bu kültürle ilgili bilgileri paylaştıkça, koleksiyonerlerin ilgisini fark ederek san francisco'da ufak bir dükkan açıp figür ithalatına başladı, daha sonra kendi çapında sofubi üretimine girişti.

hızını alamayan flynn, super7 ismini tamamen markalaştırdı ve film, dizi, müzik, çizgi filmlerin lisanslarını alarak, 70'ler ve 80'ler nostaljisini canlandıran reaction ve yüksek detaylı ultimates! figürlerini piyasaya sürerek uluslararası bir koleksiyon oyuncak devine dönüştü.

ürün yelpazesi çok geniş, türkiye'de yaşamasan fiyatlar gayet makul. zaten koleksiyonların genişlemesi satış grafiğinin giderek arttığının bir göstergesi ki özellikle covid döneminde muazzam bir satış yaşandı. figür kalitesinden bahsedecek olursam, 80'li yıllara ait üretimi olan bir figürle super7 üretimi arasında fark çok. super7 daha hafif ve eklemli, ultimates! serisi daha iyi. sabaha kadar uzatmamak adına, ilgili arkadaşlar; adios!
devamını gör...

lady death

1990'lı yıllarda chaos! comics tarafından yaratılan, gotik ve karanlık temalarıyla öne çıkan ikonik bir anti-kahramandır. joe jusko çizimiyle aşüfte:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
lady death ilk olarak, yine aynı şirket tarafından yaratılan evil ernie adlı karakterin hikayelerinde yan karakter olarak boy göstermiş, okuyucular tarafından çok beğenilince, kendi hikayesinin anlatıldığı çizgi romanı yayımlanmıştır.

asıl adı hope olan karakterimiz, babası yüzünden cadı ilan edilip yakılarak öldürülmüş ve cehenneme gitmiştir. cehennemde form değiştirerek lady death'e evrilmiş, bu dönüşümle birlikte, intikam ve güç arzusuyla dolup taşan güçlü bir savaşçıya dönüşmüştür. amacı, tüm kötülükleri alt etmek ve zamanla cehennemin en güçlü karakterlerinden biri haline gelmektir; zaten gelmiştir.lady death serisi, bolca gotik ve karanlık sembolizm içerir. 1990'larda yükselen "asi kadın karakter" akımının öncülerinden biri olarak kabul edilir. onun popülaritesiyle birlikte, vampirella yeniden popülerlik kazanmış ve purgatori, witchblade,lady demon gibi yeni karakterler piyasaya çıkmıştır.

2004 yılında lady death: the motion picture adında, hikayesini anlatan bir animasyon filmi çekilmiştir. 2026 yılında ise, çizgi roman estetiğiyle klasik arcade ilhamlı, bam bum bam bum beat 'em up stilinde, hem tek hem de çok oyunculu lady death: demonicron adında oyunu piyasaya çıkacaktır.
devamını gör...

jane badler

80'li yıllarda yayınlanan zamanın kısa süreli kült bilim kurgu dizisi v'deki (visitors- ziyaretçiler) insan formunda dünyayı istila etmeye çalışan reptilianvari ırkın acımasız, kütür kütür fare yiyici lideri, güzelliğinin arkasına saklanmış zalim, namı diğer diana karakterinin oyuncusu. afiyet olsun aşkıms:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

diana ve v dizisindeki uzaylıların tasarımı, günümüzde reptilian olarak bilinen ve özellikle 1990’larda david icke gibi kişiler tarafından popüler hale getirilen komplo teorilerindeki sürüngen ırk kavramının erken bir öncüsü olarak görülüyor. her ne kadar dizide reptilian terimi kullanılmasa da, v bu tür temaların popüler kültürde yayılmasında temel bir rol oynamıştır. böylece diana karakteri, modern sürüngen ırk efsanelerinin görsel ve anlatısal temel taşlarından biri haline gelmiştir.

yüksek bütçeli hiçbir hollywood yapımında yer almayan jane badler bir süre sonra şarkıcı olmaya karar vererek ilk kez playboy club'da sahne almış, ardından evlenerek avustralya'ya yerleşip sahne, müzik ve oyunculuk kariyerine orada devam etmiş; 2011 yılında çekilen v'nin yeniden çevriminde de, orijinal diana karakterine bir selam havasında konuk oyuncu olarak yer almıştır. şarkıları ve klipleri hiç paylaşmak istemiyorum, akıllarda bu şekilde kalması en iyisi.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

folk horror

folk horror (folklorik korku), türkçe söyleniş itibarıyla çok halayvari, korku türünün genellikle aydınlıkta işlenen yan kollarından biri. ben pastanın tabanından bahsedeceğim.

bu türde ilk zorunluluk, filmde aktarılan konunun kırsal ve merkezden izole, modern hayattan kopuk bir alanda geçmesi. ikinci zorunluluk ise bu alanda yaşayan insanların, ruhsal ve zihinsel olarak modern dünyadan kopuk olmasıyla birlikte kendilerine ait bir inanç-gelenek sistemi olması. üçüncü zorunluluk, filmin konusunun muhakkak paganizm, cadılık, karanlık ritüeller veya batıl inançlar konularını içermesi. dördüncü zorunluluk ise, çarpık inanç sistemine sahip toplumun kurban verme, doğa olayı veya ayinle filmi doruk noktasına ulaştırarak seyirciyi mest etmesidir.

ufak da olsa ritüel içeren ilk film the blood on satan's claw'dur. zaten sonrasında çekilen the wicker man bu türün en güzel örneğidir. the blood on satan's claw ve the wicker man ingiliz yapımıdır; yani folklorik korkuyu başlatan ingiltere'dir. yakın tarihte ise en temizi kesinlikle midsommar'dır. midsommar'da zaten the wicker man filmine atıflar vardır.

türün ilklerinden kabul edilen witchfinder general ve günümüzdeki en popüler örnek olan the vvitch kırsal kesimlerde geçse bile, bu filmlerde kolektif ritüeller yoktur. konu, bir canavara ya da tamamen cadıya dayalı filmlerin bazıları da nedense bu türe dahil edilmektedir. öyle düşünürsek haxan ilk, hereditary en mis, yeni nesil weapons ve bring her back filmleri de listeye eklenmelidir ama eklememelidir. *
devamını gör...

chris cunningham

chris cunningham, 90'ların sonunda aniden ortaya çıkan kült ingiliz yönetmen ve görsel sanatçıdır. namına sıfat yığılması yapılabilir, öyle biri. * zirveye çıktından sonra da aniden kendini piyasadan kayırmıştır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kariyerine hollywood'da, önce alien 3 ve judge dredd gibi filmlerde özel efekt ekiplerinde çalışarak başlamış, bu çalışmalarıyla stanley kubrick'in dikkatini çekmiş ve kubrick, a.i. artificial intelligence filminde robot çocuk david'in animatronik prototipleri üzerinde çalışması için kendisiyle anlaşmıştır. bir süre çalıştıktan sonra, kubrick'in cgi teknolojisinin filmi istediği gibi yansıtmayacağını düşünüp projeyi dondurması, üstüne dünyadan ayrılıp projenin steven spielberg'e devredilmesi üzerine cunningham, a.i yapım aşamasına gelindiğinde projede yer almak istemediğini belirtmiştir.

daha sonra klip yönetmenliğine soyunan cunningham, önce autechre ve placebo gibi isimlerle çalışıp, kankası aphex twin için çektiği come to daddy videosuyla adını tamamen duyurmuş; björk- all is full of love, madonna-frozen, portishead-only you gibi ikonik kliplere imzasını atmıştır. abimin çok enteresan bir özelliği vardır; kendisine ''bana klip çeker misin?'' teklifiyle gidilemiyor. o sizinle çalışmak isterse teklifte bulunuyor.

şimdilerde arada bir ortaya çıkarak farklı sanatsal kollarda, ya sergi ya da performanslar sergiliyor ve piyasada kayıp deha olarak anılıyor. çoğu videosu da modern sanat filmleri olarak kabul ediliyor.
devamını gör...

film okumak

film okumak, bir filmi sadece ''patlamış mısır eşliğinde zaman geçirme'' aktivitesinden çıkarıp, onu bir sanat eserine dönüştürme iddiasında olan entelektüel görünümlü kişisel zevktir. aynı zamanda dünyanın gereksiz işlerinden biridir.

bazen bu kadar kasmanın sebebi, ''ben bu filmi sizden daha iyi çözdüm'' diyerek entelektüel havalara girmek, o gizli anlamı çözmenin verdiği kişisel keyif ve elde edilen ego tatmini demektir. film okumak için bazen sadece türleri bilmek bile yeterlidir. at, şapka, kahverengi araziler? western. karanlık mekanlar, ani çığlıklar, öcüler? korku filmi demektir.

bazı insanlar bu kadarının yeterli olduğunu bile bile, sırf ''daha derin'' görünebilmek için herkesin sadece izleyip geçtiği bir sahneyi alıp, ''yönetmen burada ne demek istemiş acaba ya'' diye kurcalamaya, gereksiz yere kasmaya ve fazlasını görmeye kendini itmektedir. bu da dünyanın gereksiz ve keyifli işlerinden biridir.

derin film okumak için sadece teknik değil, aynı zamanda ucundan da olsa sinema dili, sanat tarihi, psikoloji, hatta biraz da felsefe bilmek gerekir. gerekli midir? gerekmezdir. çünkü bütün bu bilgi yığını, kişisel tatmini ve ''izlediğini herkesten daha iyi anlama'' yanılsamasını beslemektedir. ancak film okuyucuları bir araya geldiğinde, saatlerce süren o hararetli tartışmalar, aydınlanmış bir zümreye ait olduğunuz hissini verir; bu da yine o kişisel tatmini besleyecektir.

bir filmi okumak demek, yönetmenin işlediği her şeye bir anlam bulmak ve onu sıradan zevklerden ayıran bir deha ilan etmek demektir. bu da aslında filmi değil, kendi zekanı yüceltmektir. tüm bu uğraşlar gereksizdir ama film okumayı sevenlerin en büyük keyfi, bazen filmin kendisinden çok o gereksiz derinliği keşfetme oyununun ta kendisidir. yani film okumak emektir, bazen de beynini yemektir.
devamını gör...

hajime sorayama

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

genellikle hiper-gerçekçi insan yüzüyle birlikte robot figürleri ve seksi robot çizimleriyle tanınan japon illüstratör - sanatçı. çoğu erkeğin kink’i külotlu çorap olsa da, benimki de sorayama robotları. *

sorayama, tokyo’da sanat eğitimi aldıktan sonra fütüristik tasarımlar ve robot figürleri üzerine yoğunlaşmaya başlamış; star wars’tan tanıdığımız c3po ve ingiliz çizer john willie’nin bdsm temalı sweet gwendoline adlı eserlerinden etkilenerek kendi benzersiz tarzını yaratmıştır. temeldeki bu iki etkileşim, sorayama’nın robotlarını hem fütüristik, hem fetiş, hem de erotik estetikle birleştirerek resmetmesini sağlamıştır.

ilk büyük çıkışını da 1978’de ''sexy robot'' serisiyle yapmıştır. sanatıyla ön plana çıktıktan sonra birçok markayla reklam işbirlikleri yapmış, playboy ve penthouse gibi kültür * içerikli dergilerde çalışmaları yayınlanmıştır. ayrıca william gibson’ın neuromancer adlı eseriyle birlikte, sorayama'nın işleri harmanlanarak cyberpunk akımınının başlamasına öncü olmuştur.

paşam eserlerini icra ederken hem el işçiliği, hem de airbrush adını verdiğimiz boya fısfıslama tekniğini kullanarak metalik konseptte çalışmaktadır. ben edepli icralarını ekledim. arzu eden didikleyebilir, farklı konseptleri mevcut. şimdilerde sanatını belirli süreler içinde halka açık olarak sergilemeye başlamış. millet metro çıkışında şu heykeli görüyor, biz de yanındakini; te allaam.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

gareth evans

alaylı değil, akademik temelli biridir. film sektöründe yapmak istediği işleri hayranlık duyduğu hong kong sineması ve dövüş sanatları üzerine şekillendirmiştir. jackie chan, sammo hung, stephen chow gibi komedi ve aksiyonu birleştiren tarzda değil, liu chia-liang'ın kung fu disiplinine gösterdiği ciddiyete yakın, dövüş sanatlarının hızını ve kusursuz koreografisini hiper-gerçekçilikle birleştirerek hayallerine kavuşmuş biridir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kendi anlatımına göre, ilk kısa filmi bir festivalde gösterilmiş, filmdeki dili endonezyalı yapımcılar tarafından çok beğenilmiş ve güneydoğu asya'ya özgü bir dövüş sanatı olan pencak silat hakkında belgesel çekmesi için endonezya'ya davet edilmiş. belgesel için pencak silat yapılan salonlarda gezerken, kankası iko uwais'i görüp aşırı etkilenmiş ama belgesel için bütçe anlaşmazlıkları yaşanınca iş iptal olmuş; çekimlerin iptal olması umurunda olmadan "ben bu sporla, iko'yu sentezleyip bir film çekerim" diyerek yazıp yönettiği merantau filmini ortaya çıkarmıştır. merantau'nun konusu standarttır; bir çocuk köyden gelir şehre, bir kız vardır başı dertte, onu kurtarmak için kötü adamlarla kapışır. bu düşük bütçeli film, hollywood camiasına ''vay be, endonezya sineması ha" dedirtmiştir. 

asıl olay, the raid: redemption filmiyle başlar: çok kan annecim, bitmek bilmeyen aksiyon, baştan sona mükemmel bir şekilde dizayn edilmiş dövüş kompozisyonları. the raid, hollywood sinemasını ayar etmiş filmlerden biri olarak kabul edilir. sebebi ise evans'ın hollywood filmlerindeki yumruklaşma, patlamalar, basit koreografi, dublörlerin izleyiciden gizlenmesi için kullanılan bazen mide bulandıran, aşırı hareketli çekim tekniğini ''fiziksel gerçeklikle'' yerle bir etmesidir. the raid filmindeki dövüş sahnelerinde yasak olan tek şey yüze vurmaktır. bedene vurmak ve oyuncuların darbeyle aldığı hisleri yansıtmaları zorunludur. hong kong sinemasında çoğu filmde vuruşlar gerçek sanırız, halbuki oyuncular mükemmel ötesi senkronizedir ama gerçek vuruş bir evans kuralıdır; işine gelirse.

iki düşük bütçeli filmin ardından, redemption filminin devamı olan the raid 2: berandal'ı çekmiştir. filmi izlerken, evans bütçeyi kapmış dersiniz. mekanlar çoklu ve şıktır. bu filmde biraz slow motion sahneler, daha sarsıntılı çekim tekniği kullanmıştır. finalde de hem izlettirip hem de "bit artık" dedirten, fazla hassas insanlar için tansiyon düşmesi sebepli bir gösteri tasarlamıştır. dövüş ve aksiyon koması bir filmdir. çoğu darbeyi kendiniz yemiş gibi hissedersiniz, bacaklarınız sağa sola sallanır. filmi uzak mesafeden izlemeniz önerilir.

bu üç filmle, endonezya sinemasını vatandaşı olmasa bile yüceltmiş ve hollywood'a teknik çekim öğretmiş insandır. sırayla izlendiğinde dövüş sahnelerinin işlenişinin kademe kademe arttığını hissedersiniz.

kendi tarzının dışına çıktığı, açıkçası çok beğenmediğim korku antolojisi içinde v/h/s/2; netflix kataloğu için çekilmiş apostle adlı korku, tom hardy'li aksiyon havoc filmi de vardır. 

ayrıca ilk üç filmi, iki insanın buluşması gibidir. iko uwais'in hayallerinde oyuncu olmak var mıydı bilemiyorum ama ne demek lazım; kozmik tesadüf mü, kaderin cilvesi mi? belki de hayallerinde şampiyon olduğu pencak silat'ı herkese göstermek vardı. gareth evans'ın hayranı olduğu filmleri çekmesi için karşısına çıkması falan... 

bence yaşanan bu olaylar; gerçek ünvanın ne olduğu, elde edilince nasıl değerlendirileceği ve geliştirileceğinin, o ünvanın gerektirdiği sorumluluğun hakkının verilmesinin en iyi göstergesidir.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

fumetti

italyan çizgi romanlara verilen ad. çok çeşitli türleri var, ben erotik olanlardan bahsedeyim. onlar da erotic fumetti ya da fumetti adulti olarak adlandırılıyor.

italya, erotik çizgi romanlarda biraz öncü ve serbest diyebiliriz. yasaların esnekliğinden yararlanarak 60'lı yıllarda isabella adında bir çizgi roman ortaya çıkmış ve erotic fumetti'nin öncüsü olarak kabul ediliyor. konu tabii ki erotizm ve macera.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
hemen arkasından lucifera geliyor. lucifera'nın erotik içeriği çok daha fazla, anlatım olarak biraz daha cesurlaşılmış. zaten isabella ile arasındaki tip farkından belli. ilk bakışta vampirella havası var ama vampirella daha önce çıkmış. olsun, bu abla da ateş ediyor.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
3. sırada ise zora la vampira var. adından da anlaşılacağı gibi ana karakterimiz bir vampir. erotik-korku dolu maceralarını anlatan bir çizgi roman.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
italyan çizgi romanlarındaki kadın estetiği şahane ya... zaten tasvirler ve erotik çizgi romanların avrupa ülkelerine yayılması, bu sanatın genişlemesine yol açmış. italya, bu konuda biraz öncü olarak görülüyor. belki başka bir arkadaş daha gelir, diğer türlerde bilgi verir.
devamını gör...

trailer park boys

mü-kem-mel bir mockumentary. dizi, sunnyvale adlı trailer parkta yaşayan üç yakın arkadaş olan ricky, julian, bubbles ile karavan parkındaki diğer insanların hikayelerini konu alır ve bu kusurlu kahramanları merkezine alarak izleyiciye empati ve eğlenceyi aynı anda sunar. absürt olay örgüsü ve karakterlerin doğal halleri, diziyi benzerlerinden ayıran en önemli unsurlardır.

ricky, eğitim seviyesi düşük, düşünmeden hareket eden ve çoğu zaman başını belaya sokan ancak aslında içten ve sevecen biridir. zaten başlarda izleyiciyi dizinin içine çekme misyonu biraz ona yüklenmiş ki ilk zamanlar merkezde olurken, hareketlerinin hafiften yamulması sebebiyle ufaktan yerini bubbles'a bırakır. yaratıcı çözümler geliştirmekte usta ama iş mantıklı düşünmeye gelince duvara toslayan bir karakterdir; hastasıyız.

elinden viski bardağı düşmeyen, grubun lideri olan julian ise babacan, çoğu mevzusu patlasa bile, planlama ve strateji konusunda yetenekli olan kişidir. bence dizideki en zor karakteri canlandırıyor. ricky ve bubbles'ın saçmalıklarına, özellikle bubbles'ın tipi ve kendini ifade şekline kaç kez patlamıştır, kaç tekrar alınmıştır bilmemiyorum; abimizdir.

bubbles biraz sosyal olarak dışlanmış olsa da grubun kalbi en zeki, mantıklı, duygusal kedi manyağı kişisidir. suç işlerken bile bir vicdanını kaybetmeyen, julian ve ricky arasındaki bir denge unsurudur; tadından yenmeyen bir oyunculuk performansı sergilemiştir. conky seslendirmesi efsanedir; bayılıyoruz.

dizide çok fazla doğaçlama sahne bulunur. metinlerin dışına çıkılsa bile sözler ve hareketlerin saçma göründüğü yerler özellikle kullanılmıştır. bu durum da kusurlu kahramanlar, günlük hayat ve dostluğun anlatımında önemli bir unsurdur. dizinin sayamayacağım kadar güzelliği ve çok ünlü hayranı var.

netflix'e düşmese muhtemelen derin sularda kalacak, çoğu insanı asla içine çekemeyen, kara mizah ve absürt komediyi başarılı bir şekilde harmanlayan en sağlam televizyon dizisidir. *

10000000/10
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
devamı...

film afişleri

önsöz: daha çok korku türüne yanlamış biri olarak, film afişlerinin zaman içinde geçirdiği evrimle içerikli bir yazı olduğunu belirteyim. çoğu gözümüze teknik ve görsel olarak aynı stilde görünse bile, afiş tasarımlarının yıllar içinde hem teknolojik, hem çekicilik, hem de estetik anlayışının nasıl değiştiğinin ''uzmanlar tarafından'' yapılmış kısa analizlerini içeriyor.

şimdi madalya alayım diye, bu yazıyı sabah kalktım kahvaltı hazırlarken ''bugün bu içeriği gireyim bari'' diye karar verdim şeklinde uzatıp, dallandırıp budaklandırmak var ama neyse. * ya da şey gibi; lise yıllarımda psikoloji ve osmanlı tarihi derslerindeki sınav sorularının cevaplarını hoca okumaktan darlansın, çaksın yüksek notu diye saçma sapan uzatırdım. savaş anlatırken ''yok şu buradan saldırmış, ötekiler üstten bastırmış, çok fena kapışma olmuş'' falan gibi. *

bilgiler okunup daraltılmıştır. bencillik edip, içerikte sevdiğim filmlerin afişlerini kullanmış bulunmaktayım, bilgilerinize arz olunur.

1. 1930–1950’ler / gotik ve canavar estetiği: bu dönemde korku unsurları olan canavarlar ve doğaüstü varlıklar ön planda tutulurmuş. teknoloji gelişmediği için afişler genellikle elle çizilir, çoklu renk kullanımı pek tercih edilmezmiş.

dracula (1931)
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

2. 1960’lar / minimalizm ve psikolojik gerilim: psikolojik korkunun yükselişiyle afişler daha sade ve minimal hale gelmiş. baskı teknikleri biraz daha gelişmiş ve fotoğraf - çizim karışımı kullanılmaya başlanmış.

psycho (1960)
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

3. 1970’ler / gerçekçilik ve toplumsal kaygılar: bu dönemde dini korkular, bilinmezlik gibi temalar daha hakim olduğu için tek bir ikonik görüntünün kullanılması yaygınmış. baskı kalitesi daha da artmış ve yüksek kaliteli fotoğraf baskıları yaygınlaşmış.

the exorcist (1973)
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

4. 1980’ler / slasher estetiği: slasher türünün yükselişiyle afişler karakter veya yaratık odaklı hale gelmiş. ön planda vahşi katiller, yaratıklar ve kan temaları kullanılmış. baskı teknikleri daha da gelişmiş; renk geçişli ve yüksek tirajlı basımlar ortaya çıkmış.

a nightmare on elm street (1984)
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

5. 1990’lar / ünlü yüzler ve televizyon estetiği: bu dönem biraz daha ticari temalara yoğunlaşılmış. oyuncuların yüzlerinin tamamen ön planda olduğu, daha bilgisayar destekli tasarımlara yoğunlaşılmış.

the sixth sense (1999)
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

6. 2000’ler / rahatsız edici minimalizm: dijitalleşmenin iyice geliştiği bu dönemde görseller daha minimal, rahatsız edici ve çekici hisler uyandıracak şekilde tasarlanmaya başlanmış.

the ring (2002)
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

7. 2010–2020’ler / sanat filmi estetiği: bu dönemde afişler, izleyiciler artık daha seçici halde geldiği için sade ve sanat filmi tarzında, özgün ve estetik halde tasarlanmaya başlanmış.

hereditary (2018)
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

8. 2020’ler ve sonrası / retro ile modernin karışımı: afişlerde hem 80’ler nostaljisi hem de çok sade, modern tasarımlar birlikte kullanılır hale gelmiş. telefon gibi küçük ekranlarda afişe bakıldığında dikkat çekmesi teması benimsenmiş.

pearl (2022)
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


günümüzde afişler ve fragmanlar artık çok stilize ama filmin kendisi çoğu zaman beklentiyi karşılamıyor, aşırı uyuz bir durum. filmlerin çoğu jumpscare’lere yaslanıp, izlenirken bir süre sonra tekrara giriyor ve finalde de taşa takılıp düşüyor. neyse, kendime ''bu da gelir, bu da geçer, ağlama'' diyor; yazımı okuyan arkadaşlarıma da seda sayan gibi kokulu öpücüklerimi gönderiyorum. eksiğimiz, bi' hatamız falan varsa affola; düzeltiriz, sıkıntı yok.
devamını gör...

goosebumps

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
90'lı yılların popüler goosebumps kitap serisi, yazar r.l. stine'in anlatım başarısıyla birlikte çocuklara uygun korku ve mizah dengesini başarıyla sunar. her kitap bağımsız hikayelerden oluşur ve çocuk karakterler ön plandadır. sade diliyle okumayı teşvik eder. sürpriz sonlar ve ters köşelerle merakı canlı tutar, ürkütürken güldürür. dizi ve film uyarlamalarıyla popüler kültürde kalıcı bir yer edinmiş, çocuk edebiyatında özgün bir konuma ulaşmıştır. aynı zamanda uluslararası başarı kazanmış, tüm zamanların en çok satan çocuk kitap serileri arasında yer almaktadır. dikkat çekici kapak tasarımları serinin ikonikleşmesinde çok etkili olmuştur.

i̇llüstratör tim jacobus, kitaplardaki karakterlerin görsel dünyasını yaratmış, özellikle çocuklara hitap eden kitaplar kapak tasarımlarıyla dikkat çekmiştir. aynı zamanda japon illüstratör ve sofubi artisti mark nagata'nın yaklaşık 20 adet kapak tasarımı bulunmaktadır. nagata'nın yarattığı fark (muhtemelen ticari bir atak), kapak tasarımlarında 3d ve holofoil denilen, ışıkla parlayan ve rengarenk görünen özel bir parlak kaplama stilini kullanmış olmasıdır. nagata'nın kapak tasarımları, fanatikler arasında goosebumps serisinin en ikonik-koleksiyonik kitapları olarak kabul edilir.
devamını gör...

27'ler kulübü

böyle puslu konulara trip hop iyi gider, arzu eden tıklasın. *


yukarıda az da olsa bilgiler mevcut, hatta bir link var ama tıklayınca bozuk olarak görünüyor. sanat camiasında aynı yaşta hayatını kaybeden pek çok isim var; ancak en ikonikleşen çekirdek aile, kısa açıklamalarla birlikte şu şekilde:

1- jimi hendrix: 1960’lı yılları kasıp kavuran jimi hendrix, müzik dünyasının büyük çoğunluğu tarafından en etkileyici ve devrimsel gitarist kabul edilir. birçok tarzı harmanlayarak (psychedelic rock, hard rock, blues rock) gitarı adeta öttüren kişi olarak da anılır. bir partide alkol, uyuşturucu ve sonrasında aşırı dozda uyku hapı aldığı için zehirlenmiş, kendi kusmuğunda boğularak ölmüştür.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

2- janis joplin: 60’lı yılların ruhunun sesi ve sembolü olan janis joplin, erkek egemen müzik dünyasında kadınların da var olabileceğini kanıtlamıştır. gençlik isyanı, özgürlük arayışı, uyuşturucu kültürü ve karşı kültür akımlarının sesi olarak kabul edilir. alkolle birlikte aldığı aşırı doz eroin yüzünden ölmüştür.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

3- jim morrison: 1960’ların sonundaki isyan, entelektüel özgürlük ve karanlık kültürün karizmatik temsilcisi olan jim morrison, rock müziğe mistik, karanlık ve şiirsel bir derinlik katmıştır. the doors grubunun vokalidir. ezelden beri alkol ve uyuşturucuyla iç içe olduğu bilinir. ölümü resmi olarak kalp yetmezliği şeklinde kayıtlara geçse de çeşitli soru işaretleri mevcuttur.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


4- kurt cobain: 90’lı yılların ikonası, nirvana’nın kurucusu ve grunge kültürünün öncüsüdür. hakkında söylenecek çok şey vardır ama herhalde 27’ler kulübü’nün en ikonik ismi kabul edilir. ölümü hakkında hala spekülasyonlar bulunsa da kısaca intihar diyelim ve konuyu kapatalım.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

5- amy winehouse: seversiniz sevmezsiniz ama tam bir ''miss gırtlak'' şovdu. piyasada farklı bir hava estirdi ve adeta ölüme giden yolculuğunu gözlerimizin önünde yaşadı. resmi kayıtlarda ölümü alkol koması olarak geçiyor; vardır arada başka şeyler... müzikal açıdan bir ikon muydu? bana göre değil, ama öldüğü yaş sebebiyle kulübe dahil edilmiştir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

new york club kids

club kids adıyla bilinen ancak new york civarında ortaya çıktıkları ve takıldıkları için new york club kids olarak adlandırılan gece hayatı çetesi.

90’lı yılların ortasında ortaya çıkan bu renkli ve eğlenceli grup, new york gece hayatına yeni bir soluk getirdi. grubun yaratıcısı, aynı zamanda bir kulüp işletmecisi olan michael alig'di. alig, arkadaşlarıyla birlikte hafifçe sönmeye başlayan gece hayatı sahnelerini canlandırmak için büyük peruklar, abartılı kostümler, dikkat çekici makyajlar ve tuhaf aksesuarlar kullanarak drag havasında çılgın partiler düzenlemeye başladı. bu eğlenceli buluşmalar kısa sürede sanat ve sosyete dünyasının ilgisini çekti; açık kulüplerden özel davetli kapalı partilere kadar yayılarak new york’un gece hayatını sebze ve meyvelerin ağırlıkta olduğu, aynı zamanda partilerde satıldığı ve smoothielerin havalarda uçuştuğu bambaşka bir hale dönüştü.

çete üyeleri zamanla gazete manşetlerinde ve televizyon kanallarında boy göstermeye başlayınca, aynı şekilde ve tipte kulüplerde takılmak isteyen gençlerin aileleri tarafından tepkilerle karşılaştı. tam da tepkilerin üzerine michael alig, hem çetenin üyesi hem de sebze-meyve satıcısı olan arkadaşı melendez'i bir tartışma sırasında öldürdü. bu da yetmezmiş gibi, melendez'in cesedini parçalayıp hudson nehrine attığı ortaya çıkınca büyük bir skandal patladı. michael alig 17 yıl hapis cezası aldıktan sonra, suç ortağı robert riggs de aynı suçtan hapse girdi ve new york club kids oluşumunun sayfası kapanmış oldu.

club kids’in hikayesi, 90'lı yılların eğlence, abartı ve trajedinin iç içe geçtiği bir dönemi yansıtmaktadır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

cannon films

menahem golan ve yoram globus adında iki israilli yapımcı kankinin amerika'da kurduğu, 1980'lerde deli gibi aksiyon, dövüş, patlama, bilim kurgu ve macera filmleri çeken bir yapım şirketi. o dönemin kült sayılan b filmlerinin çoğu bu stüdyonun elinden çıkmadır. şirket, zamanının bir film üretim fabrikası olarak adlandırılıyor.

filmler sanat yapmaktan çok, tüm masrafları ucuza kapatıp çılgınlar gibi kar etme mantığıyla çekilirmiş. zaten teknik detaylara çok girilmediği, ince işçiliğe pek önem verilmediği için, bu mantıkla bir süre çok iyi yol almışlar. çektikleri tüm filmler sinemalarda vizyona girer, az izlense bile şirket için pek sorun sayılmazmış. çünkü asıl kazanç, o dönemin vazgeçilmezi olan vhs kaset dağıtımıyla elde edilirmiş. bu sayede filmler tüm dünyaya ulaşır, evlere girer, yeniden izlenir, kiralanır ve kar bu şekilde elde edilirmiş.

cannon films, jean claude van damme’ı bloodsport filmiyle dünyaya tanıtmış, chuck norris’i ''rambo’nun alternatifi'' olarak konumlandırıp, dolph lundgren’in masters of the universe filmiyle -tutmasa bile- ilk başrolünü oynamasını sağlamıştır. ayrıca the texas chainsaw massacre 2’nın yapımcılığını üstlenip ve sylvester stallone gibi büyük yıldızlarla da çalışarak önemli başarılar elde etmiştir.

100 üzeri filmleri olduğu belirtiliyor ancak en popüler 5 şu şekilde:

1. bloodsport: jean claude van damme’ın yıldızlaştığı dövüş filmi.
2. missing in action: chuck norris’in vietnam sonrası intikam ve aksiyon temalı filmi.
3. the delta force: chuck norris'in terörle mücadele filmi.
4. kickboxer: van damme’ın ikinci büyük filmi.
5. masters of the universe: dolph lundgren’in he-man olarak başrolde olduğu film.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

tony hawk

çocuk yaşta psikolojik bozuklukları olduğunu düşünen ailesi, ''git stresini at'' diye eline kaykay tutuşturmuş ve adını bu spora yazdırmış; daha 14 yaşındayken profesyonel mertebesine erişmiş, the birdman lakabıyla bilinen en ünlü kaykaycı.

bu sporda adı geçen klasik hareketler tony hawk'tan önce yapılmış olsa da, soyadının hawk olması, half pipe üstünde yaptığı hareketlere havada kattığı estetik sebebiyle the birdman lakabını almıştır. 1.90 boyunda; ben olsam deve kuşu derdim.

zamanında neredeyse tüm markaların kaykay tanıtım videolarında yer alması, kendi kazancıyla kurduğu vakıf aracılığıyla kaykaycı gençlere destek vermesi, skate park yaptırması ve birdhouse skateboards markasını kurmasıyla tanınırlığını pekiştirmiş; tony hawk's pro skater oyunuyla kaymayan adama bile ismini duyurmuştur.

hawk'ın bilinen en büyük başarısı, 1999'da x games adlı yarışmada, vert rampasında yaptığı 900 hareketini (havada iki buçuk tur dönüş) yaparak bir ilke imza atması, madalya kazanması ve guinness'e adını yazdırmasıdır.

popüler olduğu dönemde vert ve havuz tipi rampalar daha revaçtaydı. ilk kez yaptığı 900 dönüşünün ardından mega rampalarda 1080, 1260,1440 gibi zor hareketler yapan kaykaycılar ortaya çıktı. tony hawk ise mega rampalara hiç bulaşmamış, gösteri amaçlı takılmıştır. hala aktif olarak kaykay yapıyor. oğlu riley hawk, kendisi gibi profesyonel kaykaycı ve kurt cobain'in kızı frances bean cobain ile evlidir. kaynanaya koş; courtney love.
devamını gör...

eerie publications

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
eerie publications, 60'lı yıllardan itibaren şahane kapaklarıyla bilinen, korku türünde fazlasıyla pulp dergi yayımlamış yayın evlerinden biri. şirketin kurulmasının amacı, o dönemde çizgi roman dergilerinin aşırı popüler olması. şirket horror tales dergisiyle tanınıyor ama kardeş yayınları çok fazla. muhtemelen adını tarihin ilk bilinen korku yayını olan eerie'den almış. tabii bu benim fikrim. 70'li yıllar, yayınlarının en popüler olduğu dönem. kurucusu myron fass taaam bir cingöz.

fass'in ilk çakallığı, comics code'dan kaçınmak için baskıları çizgi roman değil, pulp dergisi olarak basması. bu şekilde kapaklarda korku ve vahşet temasını rahatlıkla işlemiş. ikinci çakallığı ise sadece dergi kapaklarını renkli tasarlatıp, iç sayfaları siyah beyaz yayınlaması. üçüncü çakallığı ise dönemin korku türünde geçen canavar ve karakterleri, diğer dergilerden çakozlayarak stil değişikliğine uğratıp kendi konseptini yaratması ki bence hepsi çok başarılı.

dördüncü çakallığı ise, çarpıcı kapakların hissettirdiği hikayelerin dergi içinde olmaması. beşinci çakallığı ise popüler ne varsa arkasından giderek, isim değişikliği yaparak hemen bir pulp dergi yayınlaması.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
eerie publications, vampir, cadı ve canavar temalı kısa antolojileri içeren ve piyasada pek sevilmeyen işlerin birleşimi olarak tanınıyor ama myron fass, masasında pofpofladığı purosuyla kahkahalar atarak paraları cebine indirip, piyasada yer edinmiş. özellikle korkunçlu dövme sever arkadaşlara, kapakları incelemelerini tavsiye ederim. öcüler
devamını gör...

thrasher magazine

alen ukdesidir.

60'lı yıllarda çıkan ilk kaykay dergisi skateboarder magazine'dir. bilgilere bakarsanız, bir tutmuş bir tutmamış dergidir ama internetsiz dünyada azınlıkta olan kaykay kültürünü tanıtmasıyla kült olarak kabul edilir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
thrasher magazine ise, 1981 yılında kurucuları fausto vitello ve eric swenson'ın kendi şirketleri independent'ın kaykay dingillerini (trucks) ve diğer donanımları tanıtmak için kurdukları dergidir. bu sebeple, ilk sayılar az sayfa ve siyah-beyaz fotoğraflarla basılan pulp dergi formatında yayımlanmıştır.

fakat thrasher, sadece reklam panosu olmak yerine, dergiye punk müzik incelemeleri ekleyerek kaykayın isyankar ruhunu yakalamış; artan popülerlikle birlikte profesyonel kaykaycılarla yapılan röportajlar, fotoğraf serileri, konser incelemeleri ve o kültürü besleyen yaşam tarzını eklenmiş; başlangıçta maliyeti düşürmek adına büyük ölçüde siyah-beyaz basılan dergi, kaykayın popülaritesinin artması ve reklam gelirlerinin yükselmesiyle birlikte 80'lerin ortalarında tamamen renkli baskıya geçerek, bu dünyanın ve markaların ansiklopedisi haline gelmiştir. skate punk teriminin şekillenmesinde de büyük rol oynadığı söylenebilir.

dergi, 1990 yılından itibaren her yıl skater of the year ödülü verir. bu ödülü ilk alan kişi ise, tabii ki tony hawk'tır. skate and destroy felsefesinin yaratıcısı thrasher magazine'dir, ki bu felsefe "kaykayın anasını belle, sonra gel yeni parçalar satın al" mantığına dayanır.

birçok kaykay markasının tanıtımına öncü olan derginin aynı zamanda kendine ait giyim markası ve youtube kanalı bulunmaktadır.
devamını gör...

famous monsters of filmland

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
korku, bilim kurgu ve canavar hastası james warren ve forrest j. ackerman'ın (namı diğer koleksiyoner forry) yeraltı fanzinlerini görünür kılmak için 50'li yılların sonunda yayımladığı; başlangıçta tek sayı olarak planlanan ancak aşırı popüler olunca yüzlerce sayı devam eden famous monsters of filmland, korku ve alt türleriyle bilim kurgu içeriklerinin ansiklopedisi haline dönüşmüş kült bir dergidir. mini arşiv-adios amigos.

derginin popülerleşmesindeki en büyük etken, o dönemde universal monsters canavarlarının merkeze oturtulmasıdır. bu ilgi, ünlü korku filmlerinin televizyonlarda yayınlanmaya başlamasıyla daha da artmış; derginin filmlerin oyuncularını tanıtması, set arkası fotoğrafları ve yapılan röportajları içermesiyle geniş kitleye ulaşmıştır.

işin çekiciliğini artıran bir diğer önemli unsur ise, uzun yıllar kapak tasarımını yapan basil gogos'un canavar tasvirleri olmuştur. gogos, ekranlardaki siyah-beyaz canavarları alıp çarpıcı, renkli illüstrasyonlara çevirerek derginin görsel gücünü yükseltmiş ve monster kid denilen hayran kitlesini oluşturmuştur.

çoğu monster kid, korku ve bilim kurgu sektörüne bulaşmıştır. steven spielberg, george lucas, guillermo del toro, stephen king gibi isimler, derginin en büyük ilham kaynakları arasında olduğunu belirtmektedir. dergi, dijital olarak yayın hayatına devam etmektedir.

misfits'in logosu, derginin fontundan ilhamlıdır ve "famous monsters" albümü, basil gogos çizimiyle ustalara saygı kuşağı olarak adlandırılmaktadır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

ilya naishuller

masaların prensi, zed's dead baby abisi ukdesi. *

rus, biting elbows adlı indie rock grubunun solisti ve gitaristi, versus pictures adlı film yapım şirketinin kurucusu, aynı zamanda yönetmendir. grubunu bir kenara bırakıp yönetmenliğine geçelim.

sanat okulu'na kısa bir süre devam etse de sinema eğitimi almamış ve kariyerine alaylı olarak başlamıştır. naishuller, aslında tamamen ilk birincil tekil şahıs (pov - point of view) tekniğiyle klip çeken yönetmen olarak biliniyor ama bu bilgi tamamen yanlış, sinema ve klipler arasında kısa kısa kullanılsa bile, ilk tam pov tekniği stephane sednaoui'nin çektiği garbage - queer klibinde mevcut. ikinci en büyük, hatta sansasyonel iş ise jonas akerlund'un yönettiği prodigy - smack my bitch up videosudur. *

naishuller, bu tekniği bir eserde kesintisiz ve aksiyon odaklı kullanan kişidir. kendi grubu biting elbows için çektiği ilk viral pov klip ise the stampede adlı şarkıdır. hemen ardından bad motherf--ker adlı klibi çekmiş ve bu klip esintisiyle hardcore henry adlı uzun metrajlı filmi yönetmiştir. sonrası zaten the weeknd - false alarm klibidir.

daha sonra geleneksel sinema diline geçerek bob odenkirk'ün başrolde olduğu nobody filmiyle büyük başarı yakalamıştır. son işi ise, amazon için çektiği heads of state adlı filmidir. gayet güçlü bir aksiyon filmi yönetmenidir.
devamını gör...

ifade özgürlüğü

mitch o'connell, amerikalı bir illüstratör ve pop kültür sanatçısı. renkli, ironik çizimleriyle film afişleri, posterler, çizgi roman kapakları gibi işlerin yanında arada kitap da çıkarıyor, kısacası şahane bi' abim, aynı zamanda donald trump nefretini hiç gizlemeyen sanatçılardan biri. canım abim:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
2015 yılında trump ilk kez başkanlık adaylığını açıkladığında, mitch hemen harekete geçiyor ve trump'ı, john carpenter'ın they live filmindeki kötü uzaylılara benzettiği sert ve dikkat çekici bir illüstrasyon yapıyor. metaforik bir iş. bu afişi doğrudan new york'ta uygun bir yere astırmak istiyor, ancak başvurduğu her yerden, milletin trump korkusu yüzünden red cevabı alıyor.

bu sırada trump, özellikle mexico'ya karşı oldukça sert açıklamalarda bulunuyor. tam da bunun üstüne, mitch'e mexico'dan ''gel, işini bizde sergile'' teklifi geliyor ve afiş, mexico city'nin en işlek caddelerinden birindeki billboard'a şak diye asılıyor. tabii ki haber oluyor ve bu sayede mitch'in ismi duyuluyor. trump destekçileri ve yardakçıları tarafından küfürler yiyen mitch, trump'a gıcık olanlar tarafından bol alkış topluyor.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
aradan birkaç yıl geçip trump'a fitil olan kişi sayısı artınca, mitch de mesajını daha geniş kitlelere ulaştırmak için 2019'da bir gofundme kampanyası başlatıyor. toplanan parayla afiş, bu kez new york'un göbeğinde, times square'deki dev reklam panosuna astırılıyor. milyonlarca insanın geçtiği bu alanda işin sergilenmesi hem toplumsal bir destek göstergesi, hem de sanatın, politik hicvin ve ifade özgürlüğünün gücünü yeniden ortaya koymuş oluyor.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
son seçim döneminde afiş yeniden gündeme geliyor ancak trump tekrar kazanmayı başarıyor. mitch ise, hem seçim sonucuna hem de genel olarak ülkesine duyduğu kızgınlığı göstermek için yeni bir çalışma yapıyor ve bunu instagram sayfasına yüklüyor. tahmin edileceği üzere trump tayfası yine linç ediyor ama mitch yılmıyor. inadına, işi ticarete döküyor ve bu tasarımı ürün haline getirip satışa sunuyor. işte o çalışma

bazıları ifade özgürlüğünü sadece küfür etmek sanıyor. birine ''bilmemnenin oğlu'' dediğinde, o kişi gerçekten o olmuyor; asıl güç anlatabilmekte. *
devamını gör...

oyuncak robot

bu tanım, tahta, ilk dönem teneke, çizgi film ve anime dünyasından olanlar hariç, bilim kurgu filmleriyle şekillenen ve piyasada koleksiyonerler tarafından değerli kabul edilen robotların kısa ve öz tarihine odaklanmaktadır.

piyasaya çıkan ilk robot, amerika üretimi olan robert the robot adlı robottur. japon teneke robot hakimiyetini kırma amaçlı yapılmış, ilk kablolu uzaktan kumandalı oyuncak robotlardan biridir. hemen arkasından farklı bir firma, electric robot and son adında kumandasız bir robot üreterek piyasaya girmiştir. robotta çocukları eğlendirmek adına mors kodları gönderen sistem bulunur. piyasaya çıkan bu iki robotun arkasından, forbidden planet filminin yıldızı robby the robot ortamlara giriş yapmış ve kendinden önce çıkanlara güzel darbe indirmiştir. zaten robby the robot, tüm zamanların en ünlü bilim kurgu robotlarından biri olarak kabul edilir. robby'nin japonlar tarafından yapılmış çok sayıda muadili bulunmaktadır. the american holy trinity:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
robby'den sonra japon horikawa, piston action (göğsü açılıp mekanizmayı gösteren) ve diğer karmaşık fonksiyonlu robotlarla piyasayı devralmış, uzaylı çağı olarak adlandırılan ilk on yıl içerisinde farklı temada zilyon tane model üreterek küresel hakimiyet sağlayıp ortalığın anasını ağlatmıştır. horikawa ile birlikte, japon masudaya, nomura, yonezawa adlı markalar da aynı türde robot üretseler de horikawa'nın piston action gibi görsel şov sunan fonksiyonel tasarımları yüzünden piyasada biraz silik kalmışlardır. horikawa angels:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
bu üç japon firması, 1960'lar boyunca robot oyuncak pazarını domine ederek uzay çağı furyasını küresel hale getirmiştir. bu dönemin ardından robotlar, 1970'ler ve 1980'lerde yerini plastik malzemeye ve dönüşebilme gibi daha karmaşık fonksiyonlara sahip yeni nesil robotlara ve anime robot-figürlere bırakmıştır.

bonus: şunları görür müyüz acaba? <3
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

90'lar metal müziği

90’lar, metal müziğin tam anlamıyla evrildiği, dallanıp budaklandığı ve dönüşüm yaşadığı mükemmel bir dönem. grunge müziğin yükselişi, özellikle nirvana’nın piyasaya çıkışıyla birlikte hard rock, glam ve thrash metale popülerlik ve finansal açıdan ağır bir darbe indirmiştir. * *

özellikle nirvana’nın ''smells like teen spirit'' ile patlaması, ardından gelen diğer grunge grupları ve onların müzikal havası, gençlerin ilgisini çok daha fazla çekmiş; abartılı glam tarzı ve metal imajı, daha cool ve asi duran grunge müzik ve stiline evrilmiştir.

tabii metal müzik tamamen sekteye uğramamış, aynı dönemde alternatif metal, groove, nu metal ve hardcore gibi agresif ve deneysel türler ortaya çıkmıştır. bol pantolonlar çekilmiş, üstüne grup tişörtleri giyilmiştir. bu dönem, metal müziğin türler arası etkileşimlerle çeşitlendiği, hem ticari hem de kültürel anlamda büyük dönüşümlerin yaşandığı kritik bir dönem olarak müzik tarihine geçmiştir.

90’lı yıllar, günümüze bakıldığında sert müzik türlerinin en güzel şekilde arttığı ve en verimli evrimlerin yaşandığı dönem olarak kabul edilir. bu yıllara ait bir albümü dinlemeye başladığınızda, sanki albüm daha yeni fırından çıkmış gibi hissedersiniz. zaten 90’lar, metalin sadece bir müzik türü değil, ruhu ve duruşu olan bir kültüre dönüştüğü, hala ilham vermeye devam eden efsanevi bir dönem olarak kabul edilir.
devamını gör...

berghain

berghain, almanya'nın berlin şehrinde bulunan, dünyanın en ünlü gece kulüplerinden biridir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
1950'lerde ısı ve elektrik santrali olarak inşa edilen bu bina işlevini kaybettikten sonra, daha önce ostgut adlı gece kulübünü işleten iki işletmeci tarafından satın alınarak restore edilmiş ve devasa bir gece kulübüne dönüştürülmüştür. kulüp, 2004 yılında faaliyete geçmiş, müdavimleri tarafından techno müziğin anavatanı olarak anılmaktadır. içerideki ses sistemi, mekana özel olarak tasarlanmış olup, dünya standartlarının üstünde kabul edilir.

iç mekan oldukça sade, yüksek tavanlı, penceresiz ve endüstriyel bir yapıya sahiptir. her alanda aynı müzikler çalmaz. kişilere farklı deneyimler yaşatmak amacıyla dört farklı mekan bulunur ve her biri farklı tarzlarda müzik ve ses sistemlerine sahiptir. dark techno, house, idm türlerinin yanı sıra, lab.oratory adında ''sosyal etkileşimin'' (!) ön planda olduğu bir fetiş kulübü yer alır.

lab.oratory, müzikten çok seks, queer kimlik, bdsm, çıplaklık ve cinsel özgürlük temaların olduğu bir alandır. lab.oratory'ye girişte ayrı bir dress code uygulanır. ya çıplak olmak, ya deri giymek ya da fetiş temalı kıyafetler tercih etmiş olmak gerekir. gecenin konsepti de önemlidir; örneğin "naked party" olduğunda, özel bir alanda soyunmak zorunludur. mekan, zaman zaman çağdaş sanat ve kültür alanında da projelere ev sahipliği yapmaktadır.

kulüp kadar nam salmış bir diğer isim ise berghain'ın kapı görevlisi sven marquardt'tır. kuyrukta üç saat sinsice bekleseniz, onu hiç görmemiş olsanız da, o sizi görmüş ve içeri girip giremeyeceğinize çoktan karar vermiş olan kişidir. kendisi adeta kulübün imzası kabul edilir. dünyanın en ünlü ya da en zengin kişisi olsanız bile, ''not tonight'' cevabını alıp kapıdan tıpış tıpış evinize dönebilirsiniz; öyle de bir yerdir.

not tonight abi:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

shogun warriros

nerd/geek içerik.

shogun warriors, 1970'li yıllarda japonya'da farklı anime ve mangalarda yer alan robotların, amerikalı oyuncak üretim devi mattel tarafından lisanslanarak jumbo boy oyuncaklar ve kısa süreli çizgi roman serisi şeklinde piyasaya sürülmesiyle ortaya çıkan bir oluşumdur. robotlar bandai'nin alt markası popy tarafından üretilmiştir. şimdi reklamlar:

mazinger z, gaiking, getter robo, raydeen, danguard ace, diamos gibi robotların bir araya getirilmesi tamamen bir pazarlama taktiği olup, bu strateji özellikle amerika'da japon robot kültürünün tanıtılmasında önemli bir rol oynamıştır. robotların devasa boyutları, kısıtlı hareket kabiliyetleri ve bazı fırlatma fonksiyonları veletleri çıldırtmış, marvel comics'in devreye girmesiyle 20 sayıdan oluşan bir çizgi roman serisi yayınlamıştır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
ancak yüksek fiyatlar, çizgi romanların televizyon animasyonuyla desteklenmemesi ve oyuncakların mekanik fonksiyonlarının hem tehlikeli hem de dayanıklı olmaması nedeniyle popülerliği kısa sürede azalmış; aynı yıl içinde yine amerika'da yayınlanan voltron ve transformers'ın animasyonlarının patlaması ve oyuncaklarının piyasaya çıkması yüzünden tamamen gözden düşmüştür.

kısacası, shogun warriors kısa süreli bir fenomen olmasına rağmen, mecha dünyasını batı'ya taşıyan uzun soluklu bir etkiye sahiptir ve süper robot kültürünün batı'daki ilk büyük hamlesi olarak popüler kültür tarihinin önemli bir parçası olarak görülmektedir. japon versiyonlarındaki robot oyuncaklarda dayanıklı metal parçalar kullanılırken, amerika versiyonlarında maliyetleri düşürmek amacıyla bu parçaların bir kısmı plastikten üretilmiştir. shogun robotları, online satış platformlarında zehir gibi fiyatlara bulunabilmektedir.
devamını gör...

oyuk dünya teorisi

günümüz bilimselliğinde hiçbir dayanağı olmayan; mitoloji, bilim kurgu ve komplo teorilerinin harmanlanarak ortaya çıktığı, yıkımı çok kolay olmuş bir teori. yapılan tespitler şu şekilde:

1. depremler sırasında yayılan sismik dalgalar doğrudan tespit edilmiştir. eğer dünya’nın içinde boşluk olsaydı, bu dalgaların yayılması ve tespiti mümkün olmazdı.
2. yerçekimi ölçümleri, dünya’nın iç kısmının yoğun olduğunu ortaya koymuştur. eğer içi boş olsaydı, dünya’nın kütlesi ve çekim gücü çok daha düşük olurdu; bu durumda havada savruluyor olurduk.
3. kontrollü patlamalarla dünya’nın iç yapısı haritalanmış ve farklı bölgelerde yapılan sondaj çalışmalarında 12 kilometre kadar derinlere inilmiştir. bu derinliklerde boşluklara rastlanmamıştır.
4. 12 km derinlikte sıcaklık 200-300 dereceye ulaşırken, daha derinlerde binlerce dereceyi bulur ve basınç giderek artar. bu koşullar herhangi bir yaşam formu için uygun değildir.

hala bu teoriye, dünyanın düz olduğu ve bir noktada bittiği gibi şeylerin gerçek olduğuna; bu bilgilerin hükümetler tarafından saklandığına inanılır. valla ben isterim abi ''raaaaağ'' diye bir godzilla dünyanın içinden çıkıversin. biraz heyecan olur, hayatımıza renk gelir. çok sıkıcı.
devamını gör...

h. r. giger

sanat teması biyomekanik olarak adlandırılır; yani insan bedeniyle makinelerin birleşimi. aslında aynı tema cyberpunk türüyle de benzer ancak giger'ın işleri daha ürkütücü ve karanlık olduğu için cyberpunk temasından ayrılıyor. zaten bu 2 ayrı temanın ortaya çıkış zamanları birbirinden farklı. giger önde, cyberpunk 2. sırada. esinlenme olabilir mi? kesin, sadece ifade tarzı farklı.

giger'ın bu stili oluşturmasındaki en büyük etki çocukluktan başlayan ve ergenlik yıllarında artan, kısaca ''manyakça'' olarak adlandırabileceğimiz rüyalar. zaten bunu bir röportajında da "eğer karanlık rüyalarım olmasaydı, giger olmazdım" şeklinde belirtmiştir. zürih'teki sanat okuluna başladığında karalamaları artık daha da profesyonelleşmiş ve bugün biyomekanik dediğimiz stile evrilmiştir.

yatak odası:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
okul bittikten sonra karanlık, sürreal ve biyomekanik çizimlerini olduğu çalışmaları içeren necronomicon adıyla bir sanat kitabı çıkarıyor. alien projesi için yaratık tasarımı arayan ridley scott ve film ekibi kitap çıktıktan 1 yıl sonra giger'ın kitabına ulaşıyor ve hemen teklif götürüyorlar. kitap bilim kurgu alemine bomba gibi düşerken, giger'in sayesinde ridley scott'ın alien macerası da başlamış oluyor. alien (1979) filminde yaratık ve set tasarımı tamamen kendisine ait. zaten 1980 yılında en iyi görsel efekt dalında oscar'ı yapıştırıyor.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
hollywood'un içine tam olarak dahil olmamasının sebebinin ise kendisinden istenilen tasarımları oluşturduktan sonra film ve yapım şirketinin giger'ın tasarımları üzerinde çok fazla oynama yapılması olarak belirtiliyor. kibir demeyelim de sanatsal ego diyelim, normal.

giger'ın 1997 yılında isviçre'de kurucusu ve iç mimarının kendisi olduğu ve içinde tamamen kendini yansıttığı bir müzesi var. müzeyi ''kendi eserlerimi, kendi seçtiğim şekilde sergileyeceğim bir yer istedim'' kafasıyla bir ortaçağ kalesinde oluşturmuş. müze değil, evren demek daha doğru olur. youtube'da videolar mevcut. 2014 yılında hayatını kaybetmiştir. belki de bir yerlerde aslında gerçekte var olan bize gösterdiği evrene gitmişte olabilir. **
devamını gör...

skateboarding

1950'li yıllarda amerika'daki sörfçüler, dalgalar üzerinde daha estetik hareketler yapmak amacıyla tahtalara tekerlek ekleyerek kaykay sporunu ortaya çıkardılar. zamanla bu spor sokaklara yayıldı, moda ve müzikle birleşerek kendi içinde bir gençlik kültürü haline geldi.

gençler zamanla teknik hareketleri geliştirip kaykayı belirli kurallar ve farklı stiller doğrultusunda yapmaya başladılar. sokakta kaykayı sıçratmaya yarayan ollie adlı hareketi, rodney mullen tarafından icat edildi. alan ollie gelfand ise bu hareketin isminin kaynağıdır. ollie, keşfedilen ilk harekettir. daha sonra kickflip gibi tahtanın kendi ekseni etrafında dönmesini içeren hareketler geliştirildi. bu hareketler ve kombinasyonlar zamanla 30-40 civarında farklı isimle stil haline geldi.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kaykaycılar daha sonra boş havuzları keşfederek havuzların kıvrımlı, eğimli yapısında kaymaya başladılar; buna da pool skating adı verildi. pool skating'in ardından rampa tasarımları yapıldı ve kaykaycılar için özel skatepark'lar inşa edildi. farklı mekanlarda yapılan hareketler çeşitlendi ve sonunda kaykay, resmi bir spor olarak 2020 tokyo olimpiyatları'nda (pandemi nedeniyle 2021’de gerçekleşti) park ve street olmak üzere ilk kez yer aldı. keko amerika, kendi kültürüne has ve en tanınmış kaykaycıların yetiştiği ülke olmasına rağmen, tokyo 2020 olimpiyatları'nda diğer ülkelere kaptırdı. şimdi 2028 olimpiyatları los angeles'ta, bakalım neler olacak.

çok teknik terim var; detaylar bol ancak bu sporun hem estetik, hem başarı hem de ticari olarak ekmeğini en sağlam yiyen isim tartışmasız tony hawk. eğer zamanında skateboarding resmi dal olarak olimpiyatlarda yer alsaydı, adam dizleri tutana kadar birinciliği kesinlikle kimseye kaptırmazdı.
devamını gör...

mandarake

mandarake, japonya merkezli, anime, figür, manga ve çeşitli koleksiyon ürünlerinin satışını yapan hem fiziksel mağazalar zinciri hem de online platform olarak faaliyet gösteren dev bir kuruluş.

80'li yıllarda, özünde bir manga sanatçısı olan masuzo furukawa tarafından kuruluyor. sahibi, manga işinde pek başarılı olamamış. furukawa, minik bir manga dükkanıyla işe başlayıp zamanla koleksiyonun içine japon kültüründe önemli yere sahip olan oyuncaklar, hayran yapımı eserler eklemeye başlamış. bir süre sonra hem koleksiyonerlerin hem de otakuların bir kültür merkezi olarak anılmaya başlamıştır. tabii bu içeriklerin genişlemesi ve popülerlik, dükkan sayısının artmasına ve online satış platformunun kurulmasına sebep olmuş. dipteki amaç, japon alt kültürünü daha geniş kitlelere yaymak ki amcam çok başarılı oldu. koleksiyonerlerin ilk adresi mandarake.

sistem değişmediyse online satışla ilgili bir bilgi aktarayım: şubesi fazla ve satış yoğunluğu iyi olduğu için, web sitesinden bir ürün aldığınız zaman mandarake hemen ödeme yapmanıza izin vermez. önce satın aldığınız ürünün hala mağazada olup olmadığı kontrol edilir, eğer varsa hemen sizin için ayrılır ve ödeme yapmanız için ayrı bir link gönderilir. önceden gümrük vergisi açısından yardımcı oluyordu ama şu an bilemiyorum. çoklu ürün sipariş ettiğinizde yurdum gümrüğü tarafından denetime girebilirsiniz. mandarake tarafından gönderilen faturayla, ödeme yaptığınız kart ekstreniz rica edilebilir. gümrük memurunun önünde morarmamak adına bu detayı atlamamanız önemle rica olunur.

beleş mağaza turu:
devamını gör...

kadın cinayetleri politiktir

cinayetlerin altında genellikle öfke, kıskançlık, intikam, psikolojik bozukluklar, ekonomik sıkıntılar, güç gösterisi ya da kültürel faktörler yatar. bu açıdan bakıldığında ''kadın cinayetleri kişisel bir olaydır'' demek gayet tutarlı.

"kadın cinayetleri politiktir" sözünü savunanların bakış açısı biraz daha farklı. kadınlar, sırf kadın oldukları için belirli bir toplumsal düzende daha fazla hedef olduklarını veya hedef gösterildiklerini düşünüyor ve bunu tamamen sistemsel bir sorun olarak görüyor. hedef gösterildiğinizi düşünmekte tamamen haksızsınız. neden mi?

türkiye'de sayı olarak bakıldığında erkek cinayetleri, yani öldürülen erkeklerin sayısı genellikle kadınlardan çok daha fazla. sadece cinayetlerin işlenme sebepleri farklı. erkekler genellikle suç örgütleri, kavgalar, çatışma gibi olaylar sonucu öldürülüyor. kadınlar ise çoğunlukla eşleri, eski eşleri, sevgilileri veya yakın aile bireyleri tarafından öldürülüyor ve her iki cinsiyette olaya müdahale, yargı süreci, cezai uygulamalarda aksaklıklar meydana geliyor. kadın cinayetlerinin bu kadar göze sokulmasının en büyük sebeplerinden biri de daha çok ilgi çekmesi. (bkz: gündüz kuşağı programları)

bu sebeple kadın cinayetlerinin politik bir sorun değil, daha çok kişisel ve bireysel nedenlere dayanan olaylar olduğunu düşünüyorum. dünya genelinde bizden çok daha üst düzey refah ve adalet sistemi olan ülkelerde de hala kadın cinayetleri yaşanıyor. ''kadın cinayetleri politiktir'' sözü birçok ülkede de slogan olarak kullanılıyor ama hiç kimsenin dili cinsiyet temasını bir kenara bırakıp ''cinayetler politiktir'' demeye varmıyor. sizin canınız can da bizimki patlıcan mı?

her canın değeri eşittir, önce buradan başlayın.
devamını gör...

sweet gwendoline

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

sweet gwendoline, john willie adlı çizerin yarattığı, erotik hikayelerle süslenmiş bir bdsm/ fetiş karakteri. willie, bdsm ve fetiş temalı ilk çizerlerden biri değil. ondan önce de bu konularda çalışanlar varmış ancak o dönemin katı ahlak kuralları yüzünden çizimlerini pek ön plana çıkaramamışlar. john willie ise bu engelleri yıkan, işlerini cesurca ortaya koyan ilk kişi olmuş. yeraltı yayıncılığından sinsice, ahlak sınırlarını pek aşmadan ön plana çıkmayı başarıp dergi bile çıkarmış.

gwendoline, çizgi roman stilinde yayımlanan bir karakter. hikayelerinde genellikle kaçırılır, kurtarılır; bu olaylar mizahla harmanlanarak bazen yazılı, bazen görsel şekilde anlatılır. önemi ise, bu türde sürekli ve farklı hikayelerle karşımıza çıkan ilk ikonik kadın karakterlerden biri olmasıdır.

gwendoline'in namı dünya çapında yayıldıkça, arkasından diğer ülkelerdeki sanatçılar da kendi karakterlerini yaratmaya başlamışlar. gwendoline çizimleri, zamanının hem bdsm/fetiş kostümlerini, hem de günümüzde yüksek moda markalarını etkilemiş ve doğrudan referans gösteriliyor. özellikle japon sanatçı hajime sorayama, rockin jelly bean ve katsuya terada, çok etkilendikleri sanatçıya olan saygılarını sunmak adına tokyo sweet gwendoline adında bir kitap çıkardılar. aynı zamanda emmanuelle filminin yönetmeni just jaeckin'in gwendoline'den ilham alarak çektiği, erotik/aksiyon temasında 1984 yılına ait the perils of gwendoline in the land of the yik yak adında bir filmi de bulunmaktadır. fragmanı izleseniz bence yeterli,* buyurunuz:

devamını gör...

tales from the crypt

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
aynı zamanda 50’li yıllarda yayınlanan bir korku çizgi roman antolojisi.

aslında tales from the crypt öncesinde yayınlanan eerie adında bir korku çizgi romanı daha var, ama eerie sadece tek sayı olarak yayınlanmış. korku çizgi romanlarının atası eerie olarak kabul edilse de, ilk sürekliliği olan seri tales from the crypt. korku çizgi romanı furyasının altın çağını başlatan seri olarak adlandırılıyor. hikayeler genelde tüyleri diken diken eden, aynı zamanda okuyucularını düşündüren, birbirinden bağımsız korkulu-gerilimli olaylardan oluşuyor. çizgi romanda baş anlatıcı olarak crypt-keeper adında bir karakter var. bu karakter, kendisinden sonra çıkan çizgi romanlarda anlatıcılar oluşmasına öncü oluyor.

bu korku çizgi romanları o dönemde baya ilgi görünce, aynı hollywood sinemasını kontrol altına almak için kurulan hays yönetmeliği gibi, çizgi romanları da kontrol altına almak adına comics code authority adında bir oluşum kuruluyor. çünkü korku çizgi romanlarında, o dönem çocuklar üzerinde zararlı etkiler oluşturacağı düşünülen öğelere yer veriliyormuş. zaten baskılara dayanamamışlar ve yayınlar durdurulmuş.

eeee, şimdilerde ortak yangın yeri ama? nerede bu otoriteler? neyse son olarak ustaya saygı kuşağı olarak ilk eerie'yi de koyayım, her halta ayrı başlık açamayacağım.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

tart kartları

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

tart, ingiliz argo dilinde hafif kadın ya da seks işçisi anlamına gelen bir kelime. yurdumdaki fikfik ya da pompiko kullanımı gibi düşünebiliriz.

tart kartları 1960'lı yıllarda ingiltere'de ortaya çıkmış; seks işçilerinin kartvizitleri olarak adlandırılıyor. ilk başlarda normal kağıtlar üzerine el yazısıyla yazılıp, ufak dükkanların ve gazete bayilerinin bir köşesine iliştrasyon yapılan bu kartlar, zamanla baskı tekniklerinin değişmesi ve üzerlerine görsellerin eklenmesiyle farklı bir boyut kazanmış. içerikler gelişmiş, müşterilere daha ilgi çekici gelmesi için çeşitli sloganlar eklenmiş ve yasaklanmasının son dönemlerinde de kartlar açıkça telefon kulübelerini mesken edinmiş.

kartların kalitesi, üzerindeki görsel, hayat kadınlarının kalite ölçüsü ve fiyat bilgisi hakkında müşterilerine bir ima olarak kabul edilirmiş. zamanla zıvanadan çıkan kart görselleri çok tepki çekince, ahlak kuralları çerçevesi dahilinde basımı, dağıtımı ve ilanı yasaklanmış. teknolojinin, özellikle cep telefonlarının piyasaya çıkmasıyla da tart kartları tarihe karışmış. tabii şimdilerde meraklıları için bir koleksiyonluk altkültür öğesi olarak kabul ediliyor.

bonus: sizin tart kartlarınız varsa, bizim de masaj kartlarımız var eeiiii ingilizler?! selena gomez'e koş, bi' de resim bana aittir yazmış beyinsiz hahahha.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

sofubi

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

sofubi, japonca soft vinyl kelimesinin kısaltmasıdır ve genellikle japon oyuncak kültüründe kullanılan özel tasarım oyuncak türünü tanımlar. aslında kaiju figürleri gibi plastikten yapılırlar ama sofubi figürleri kaiju’dan ayıran özellik,fabrikasyon ve seri üretim olmamasıdır. designer toy hareketi büyüdükçe, sofubi oyuncaklar da daha özgün ve sanat odaklı hale gelmiştir.

sofubiler çoğunlukla japonya’daki (zaten) küçük atölyelerde, sipariş üzerine ve sınırlı sayıda üretilir. tasarımcıların yarattığı figürler kalıplara yumuşak vinil dökülerek şekillendirilir ve ardından ya tasarımcılar, ya da özel olarak çalışan custom painter denilen işin uzmanları tarafından boyanır. boyama aşamasında genellikle airbrush tekniği kullanılır, detaylı ve ince alanlarda ise fırça ile boyama yapılır. genelde neon renkler tercih edilir, üstüne bir cila atılır ve figürün cayır cayır yanması sağlanır. bu yüzden her sofubi figürü, hem tasarım hem de işçilik açısından özgün ve koleksiyon değerine sahiptir.

küçük atölyelerde tanıtımlar, tokyo'daki sofubi festivali ve amerika'daki designercon'da fiyatları çok özgün olarak satışa sunulur; sosyal medya üzerinden de tasarımcılar özel sipariş alırlar, web aleminde de satış yapan siteler mevcuttur. aynı zamanda bir ticaret şeklidir. bu festivallerden sınırlı sayıda üretilen sofubileri alanlar, sanal alemde fiyatları ikiye katlayarak bir güzel millete okutur; biraz zengin sporudur.
devamını gör...

skate punk

skate punk, temeli tamamen punk müzik olan, asi ve isyankar kaykaycı imajıyla şekillenmiş ve isimlendirilmiş bir müzik türüdür; yüksek tempolu, agresif gitar rifleri içeren ve kaykayın enerjisine uygun hızlı davullara sahiptir. hatta gençler kendi aralarında skate punk gibi, skate rock ve skatecore gibi isimler de türetmişlerdir.

türün yayılması, 80'li yıllarda bazı grupların parçalarının, dönemin kaykay markalarının vhs tanıtım videolarında kullanılması ve thrasher gibi dergilerin punk (bazen hardcore) gruplarını tanıtmasıyla hızlanmıştır. 1999 yılında çıkan tony hawk's pro skater oyun serisi soundtrack'i sayesinde skate punk ismi daha da oturmuş; zamanla punk gruplarının kaykaycı gençlere göndermeler ve onların asi temalarına uygun parçalar icra etmeleriyle kimliği tamamen şekillenmiştir. bu türün önde gelen temsilcileri arasında nofx, the offspring, pennywise ve bad religion gibi sürüyle grup sayılabilir.

vans'in uzun süre diğer kaykay markalarıyla birlikte sponsor olarak gerçekleştirdiği warped tour, gençlerin en sevdikleri skate punk ve pop-punk gruplarını dinleyebildiği, profesyonel kaykay ve ekstrem spor yarışmalarını izleyebildiği ve kendi kültürlerini kutlayabildiği mobil bir festival alanıydı. şimdilerde yerini biraz daha rap ve hip-hop gibi türlere bıraktı ama bana ne; ölümüne:
devamını gör...

kaiju

japonca'da, binalardan daha büyük, çoğu zaman doğaüstü güçlere sahip dev canavarlara kaiju denir. kaiju eiga terimi ise zamanla bu tür filmleri tanımlamak için kısaca kaiju olarak kullanılmaya başlanmıştır. godzilla kadar popüler kaijular şunlardır:

1- king ghidorah: üç başlı uzaylı ejderha, godzilla'nın baş düşmanı.
2- mothra: dev boyutta bir kelebek, iyiliğin ve barışın sembolüdür.
3- mechagodzilla: godzilla'nın robotik versiyonu, insan yapımı ve godzilla'nın rakibi.
4- gamera: dost canlısı bir kaiju kaplumbağa.
5- rodan: bazen müttefik, bazen rakip olan dev uçan dinozor.
6- hedorah: pislikten doğmuş çevre temalı bir kaiju.
7- destoroyah: godzilla'nın en ölümcül düşmanı.
8- biollante: godzilla ve bitki dna'sının karması olan kaiju.

king kong, dev bir canavar olduğu ve godzilla'dan önce ortaya çıktığı için japonlar tarafından batı’nın kaijusu olarak adlandırılır. ayrıca, yine japonya yapımı ultraman adlı seride onlarca farklı kaiju bulunmaktadır. zaten ultraman'in olayı, dünyayı dev canavar ve uzaylı tehditlerinden korumaktır.

kaiju, sadece film ve televizyon canavarları değil, aynı zamanda oyuncak ve koleksiyon kültürünün de önemli bir parçasıdır. ilk godzilla filmiyle birlikte plastik canavar oyuncakları ortaya çıkmış, sonrasında sofubi adı verilen yumuşak vinil oyuncak türü gelişmiş ve bir sanat alanı haline gelmiştir. kaiju, genel olarak fabrikasyon üretimi ifade ederken, sofubi ise figürlerin tasarımlaştırılmış ve özel üretim halidir. kapiş?
devamını gör...

haxan

yukarıdaki özete ek olarak haxan filmi, bölümsel bir anlatı yapısına sahiptir ve yedi bölüm üzerinden incelenir. her bölüm farklı bir tema ve devam eden anlatıya odaklanır. araya giren metin açıklamaları ve görseller ansiklopedik bilgi işlevi görürken, aynı zamanda filmin belgesel temasını güçlendirir.

sahne canlandırmaları bir tiyatro oyunu havasındadır. oyunculuklar sessiz sinemaya uygun şekilde abartılıdır. cadı, şeytan, işkence gören ve diğer karakterleri canlandıran oyuncular yoğun mimikler ve hareketler kullanır.  bununla birlikte ışık-gölge oyunları, makyaj teknikleri ve efektlerle dramatik görsel etkiler tam yerindedir.

 film, kadınlar üzerinden ilerler. kadın bedeni ile davranışları üzerindeki erkek otoritesinin sistematik ve kolayca nasıl şiddete dönüştüğünü gözler önüne serer. cadı figürünün tarihi, kadının bastırılması, şeytanlaştırılması, büyü ve  şeytanla işbirliği yapmakla suçlanması, en ufak bir davranışta bile cadı olarak yaftalanması gibi unsurlar erkek egemenliğinin yoğun baskısı altında anlatır.

ayrıca, orta çağ cadı avlarında ve sorgulamalarda kullanılan çeşitli işkence aletleri detaylı ve çarpıcı şekilde gösterilir. yani tamamen kurgusal bir film değil, tarihsel gerçekleri anlatan ve yorumlayan bir sinema eseridir.
devamını gör...

kendiliğinden yanma

kendiliğinden yanma fenomeni ile ilgili nette farklı bilgiler var. ben 1983 yılına ait bir kaynaktan okuduklarımı aktarayım. daha çok paranormal olay olarak belirtilse de bilimsel açıdan fitil etkisi hipotezi olarak adlandırılmaktadır. bir grup, aniden ölüm esnasında ruhun bedenden ayrılırken oluşturduğu bir durum olduğunu, farklı bir grup ise astral seyahat sırasında çıkılan katmanların yoğunluğunun etkisiyle ruhun bedeni yaktığını iddia etmektedir.

bu fenomende gözlemlenen en büyük olay, insanların herhangi bir dış etkiye maruz kalmadan içten dışa doğru yanması; çevrelerindeki eşyaların hiçbirinin yangına sebep olacak türden materyaller içermemesi ve yanmaması olarak belirtiliyor.

ilk vaka 4 nisan 1731 yılında, kontes cornella bandi adlı italyan kadında görülüyor. akşam yatan kontesi, ertesi sabah hizmetlisi yataktan 1.5 metre uzakta yerde yanmış halde buluyor. ilginç olan şeyler şu şekilde: kontesin sadece bacaklarına ve iki parmağına hiçbir şey olmamış. çorapları dahi yanmamış. oturur pozisyonda tamamen kül olmuş ve yanma etkisiyle kafası bacaklarının arasına düşmüş. vücudunun çoğu yeri kömürleşmiş. etrafındaki eşyaların hiçbirine zarar gelmemiş. ölümü detaylıca rapor edilmiş ancak bir açıklama yapılmamış. cornella bandi, kendiliğinden yanma fenomeninin ilk vakası olarak kabul ediliyor.

en ilginç vaka ise 3 haziran 1782 yılında yanan matmazel taharus ile ilgili. yapılan incelemeler ve araştırmalar sonucu taharus'ın görevli olduğu fransa'da yerde yatar halde yanmış olduğu, yine sadece bir bacağının sağlam kaldığı ve yanma etkisiyle kemiklerinin eridiği belirtilmiş. bu raporda en önemli kısım, kemiklerin erimiş olmasıdır. kemik eriten sıcaklık 1500 derece olduğu ve bu sıcaklığın kadıncağızın bulunduğu tüm alanı yakması gerektiği belirtilirken, 30 santim yanındaki sandalyeye ve diğer eşyalara tek bir ateş parçası dahi sıçramamıştır.

bilimsel olarak, yanmaların çoğunun, düşen bir sigara veya mum gibi dışarıdan gelen küçük bir ateş kaynağının, giysileri tutuşturması ve giysilerin fitil görevi görerek vücuttaki yağı yakıt olarak kullanmasıyla, yani fitil etkisiyle gerçekleştiği düşünülüyor. yanan insan kendini söndürmez mi sorusu da hareket edememe, ani şuur kaybı şeklinde açıklanıyor.

17. yüzyıldan beri bu fenomene kurban gitmiş 200 kadar insan olduğu belirtiliyor. tabii bazı kesimler bu yanmaları tanrının bir cezası olarak adlandırıyor.
+18
+18
+18
devamını gör...

hildebrandt brothers

fantastik ve bilim kurgu sanatçısı, greg ve tim hildebrandt adlı iki illüstratör kardeş. piyasada the brothers hildebrandt olarak bilinirler. çok sayıda farklı projede yer alsalar da, adları en çok iki önemli işte ön plana çıkar.

ilki, star wars serisiyle ilgili. orijinal star wars filminin ilk posteri, filmin karanlık teması nedeniyle daha donuk ve ağırdı. george lucas, daha canlı ve çekici bir poster için hildebrandt kardeşlerin kapısını çaldı. ikili, karakterleri ve sahneleri daha canlı ve renkli bir şekilde tasarlayarak lucas’ın beğenisine sundu. hazırlanan bu poster, sinema salonlarında asılmasa da basın-yayın ve ticari ürünlerde kullanıldı ve zamanla star wars kültürünün en ikonik simgelerinden biri haline geldi. daha sonra, kardeşler star wars expanded universe kitaplarına da çizimleriyle katkıda bulundular.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
ikinci önemli işleri ise yüzüklerin efendisi kitabı için yaptıkları duvar takvimleri. takvimlerde bağımsız olarak orta dünya’nın ikonik karakterleri, mekanları ve kitapta geçen sahnelerini resmettiler. bu çizimler, yazar tolkien’in evrenini hayranların gözünde canlandırmada büyük rol oynadı ve sonraki çizerler ile film yapımcıları için önemli bir ilham kaynağı oldu. kardeşler, yüzüklerin efendisi fantastik dünyasını, kitabın sinemaya uyarlanmasından çok önce, güçlü görsel kimlik kazandıran önemli sanatçılar olarak kabul edilirler.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

williams

pinball makinelerinin ilhamı 18. yüzyıla dayanıyor. ilk olarak parmak langırtı (bagatelle) şeklinde oynanan bu oyun, zamanla evrim geçirerek gelişmiş pinball makinelerine dönüşmüş . evrimin arkasında ise williams var. atari salonu müdavimi, arcade makinelerinden kafasını kaldıramayan yaşını başını almış abilerim bilir; kenar köşedeki yanarlı dönerli pinball makineleri çoğunlukla williams ürünüdür. 

williams, klasik sessiz makineleri çok daha çekici hale getirmek için  oyunlara görseller, sesler, mini parkurlar ekleyerek işe başlamış. ardından çıtayı yükselterek, çeşitli oyun, film ve çizgi filmlerin lisanslarını alıp makinelerine hikayeler, dot-matrix ekranlar, farklı seviyeler ve hareketli figürler eklemiş. böylece pinball, sadece puan toplamak için oynanan bir oyun olmaktan çıkıp, görsel olarak daha çekici, sürükleyici ve interaktif bir deneyim haline gelmiş. williams’ın tasarımı son noktaya ulaştırdığı makine, 1992 yılında çıkan the addams family olarak kabul ediliyor. bu arada, o dönem bally markası da williams çatısı altındaymış; yani bazı makineler bally etiketiyle çıksa da, hepsi aslında aynı ekip tarafından üretilmiş.

video, bilgisayar ve dijital oyunların trend olması, makinelerde artan maliyetin yükselmesiyle birlikte 1999 yılında üretimi durduran williams’ın dijital hakları şu an zen studios adlı şirkette. pinball fx, benim takıldığım store’da mecvut. o kadar makine ürettikleri halde, adamlar kendilerine has bir müze oluşturmamış, makineler dağınık halde farklı müzelerde; hata.
devamını gör...

fonetik kelime oyunu

fonetik kelime oyunu, kelimelerin yazılışına değil, seslerine ve telaffuzlarına odaklanan bir dil oyunudur.

ingilizce kelimelerden örneklendirecek olursak; fiil olarak (bkz: be), hastalık anlamında (bkz: sick), gözyaşı anlamında (bkz: tear), bir bağlaç olarak (bkz: or), bitmiş anlamına gelen (bkz: done) kelimelerini bir arada kullanabiliriz.

hızlıca okuyalım: be sick tear or done.
devamını gör...

hiperseksüalite

klinik jargon falan yok, düz konuşacağız. halk ağzıyla erkekler için ''azgın teke, azman, ağır abaza; kadınlarda ise doğrudan ''azgın o...'' şeklinde anılan bir psikolojik sorun. bu sorun, sürekli seks yapmak istemek değil; kişinin seks konusunda kendini kontrol edememesi, bu isteğin günlük yaşamının tamamına yayılması ve sonunda kontrolden çıkması anlamına geliyor. bir nevi, durdurulamayan tırnak yeme alışkanlığı gibi. işin içinde aslında büyük sorunların yattığı belirtiliyor. yapılan genel tespitler ise şu şekilde:

-duygusal boşlukları kapatma
-yalnızlıkla başa çıkma
-yoğun stres
-kendini kanıtlama çabası
-değerli hissetme ihtiyacı
-geçmişte yaşanan cinsel istismar

erkeklerde bu durumu yaşayanların sırtına ''pat pat'' diye vurulup pek ayıplanmazken, kadınlarda ise durum bambaşka. hiperseksüalite kadınlarda övülen bir şey değil, genelde gizlenir ve içe gömülür. erkekler gibi sürekli porno izleme ve mastürbasyon yapma gibi durumları olsa da, belirli kelimesel kalıplara sokulmamak için birbirinden haberdar olmayacak erkeklerle beraber olma eğiliminde bulunabilirler. araştırmalar yukarıda belirttiğim sorunlara ek olarak kadınlarda hiperseksüalitenin şunları ortaya koyduğunu söylüyor:

-kendi bedenini tek değer kaynağı olarak görmek
-arzulandığını, istenildiğini hissetme ihtiyacı

hiperseksüalite kontrol edilemeyince kişiye zarar verebiliyor. sürekli bastırılamayan ilişkilerde sorunlar çıkabiliyor, iş ve sosyal hayat etkileniyor. kontrolsüz hareketler sonrası, maddi ya da hukuki problemler yaşanabiliyor. bu yüzden, bu durumun farkına varmak ve gerekirse profesyonel yardım almak çok önemli. ya da sussun heceler, yansın geceler; siz bilirsiniz.*
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

sinema tarihinin en erotik filmleri

tarihin ilk erotik filmi 1896 yılında çekilmiş olan 7 dakikalık süresiyle fransız yapımı le coucher de la mariee (gelinin yatma vakti) adlı filmdir. edepsiz bir film bekliyorsanız avucunuzu yalarsınız. * film siyah beyaz olarak çekilmiş ve yeni evlenmiş bir kadının düğün sonrasında gelinliğini çıkarmasını konu alıyor; olay bu. yılı ve dönemin ahlak kuralları baz alındığında, bu tema bile sinema tarihi için oldukça cesur ve yenilikçi sayıldığından ilk erotik yapım olarak kabul ediliyor. le coucher de la mariee

1900 ve 1920'ler arasındaki sessiz filmlerde erotik sahneler, genelde cilveli danslar ve ufak soyunma tarzında çekilirmiş. bu arada da, çekimin 1915-1917 yılları arasında olduğu öngörülen a free ride adında ilk porno film çekilmiş. döneme bakıldığında sahneler hardcore olarak kabul ediliyor ve film o dönem pek gün yüzüne çıkmamış; çekildiği ülke bile tam belli değil. a free ride

hollywood dünyası, hays yönetmeliği ile sinemada erotizmin ve pornografinin önünü kesmiş ancak avrupa çok daha rahat takılmış. alman yapımı erotikon adlı film, erotizmi sanatsal ve belli bir hikayede işleyen önemli bir yapım olarak tanımlanıyor. sonraki yıllarda seks devrimiyle ortalık biraz daha rahatlamış ve çıplaklık sahneleri artmış. brigitte bardot, dönemin ikonu olarak görülüyor. tam kırılma ise 1974 yılında çekilen, fransız yapımı emmanuelle filmiyle gerçekleşiyor. öncesinde birkaç film daha olsa da erotik sinemanın mainstream'in içine girmeye başladığı, daha geniş kitlelere ulaştığı ilk film olarak kabul ediliyor. zaten sonrası tufan.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim