yasutaka tsutsui’nin aynı isimli eserinden uyarlanan
satoshi kon tarafından yönetilen efsane film. yaklaşık 600 sayfaya yayılan 1046 sahneyi satoshi kon, ekibinden neredeyse hiç destek almadan tek tek çizdiği için filmin hazırlık süreci yaklaşık 18 ay sürmüş.
filmin konusuna kısa bir göz atmak gerekirse; yakın gelecekte, rüya terapisi için devrim niteliğinde bir psikoterapi cihazı olan dc mini icat edilir. bu yüksek teknolojili cihaz, kullanıcıların başkalarının rüyalarına girip anksiyete ve nevroz kaynaklarını bulup onarmasına olanak tanır. ancak, kişilikleri değiştirme veya silme potansiyeli nedeniyle kötü ellere geçerse tehlikeli bir silah olma potansiyeli de vardır. birgün dc mini prototipinin çalınır ve dc mini’nin mucidi dr. kosaku tokita'nın asistanı himuro da kaybolur. dc minin çalınmasını takip eden süreçte laboratuvardaki araştırmacılar da akıl sağlıklarını yitirmeye başlayınca, dr. atsuko çalınan dc mini'nin insanların zihinlerini yok etmek için kullanıldığını fark ettikten sonra projede çalışanlar ile dedektifimiz gerçek dünyaları ve rüyaları arasında dc mini’yi bulmaya çalışır.
filmle ilgili dikkatimi çeken temel konu aslında filmin, rüyaların, bilinçaltının, kimliğin ve gerçekliğin iç içe geçtiği sarsıcı görseller ve karmaşık bir anlatı sunarken carl jung'un analitik psikolojisi’ni referans aldığını fark etmem oldu. bu referanslarla ilk bakışta şu örnekleri verebilirim;
persona ve gölge: başkahraman dr. atsuko chiba'nın bilinçli olarak yansıttığı personası ile bilinçdışındaki gölgesi paprika'nın neşeli ve maceracı kimliği arasındaki ikilik. (persona: atsuko chiba, gölge: paprika)
kolektif bilinçaltı: dc mini'nin karakterlerin bireysel rüyalarını karıştırarak yarattığı kaotik geçit töreni, tüm insanlığın ortak arketipsel imgeler deposu olan kolektif bilinçaltı'nın kontrolsüzce açığa çıkışı
bütünleşme-individuasyon: atsuko ve paprika'nın finaldeki birleşmesi; bilincin ve bilinçdışının, persona'nın ve gölge'nin kabul edilip dengeye kavuşması. tekrar izlediğimde fazlasını yakalarsam güncellerim burayı.
bir de müzikleri çok iyiydi, yazmadan geçemeyeceğim. filmin tüm gerçeküstü aktarımına, bilinç-bilinçdışı süreçlerinin geçirgenliğine, kolektif bilincin kaotikliğine bu denli yakışan müzikler yapan susumu hirasawa'dan söz etmeden olmaz. zaman zaman filmdeki geçit töreni gibi oluyorken zihnimin içi, fon müziğini de bulmuş oldum.
buradan
devamını gör...