erkek çirkin ise ve konuşmaya çalışırsa bu tanıma girer ama yakışıklı ise samimi dobra ve sempatik olur olay budur. zaten ben köyden kız bakıyorum bana ne tartışmaya girmek istemem.
zalim kadınlar bağlanmaz sadece bağlanmış gibi yaparlar.
bakım en büyük aşk hikayelerine mecnun dellenip çöllere düşmüş, ferhat dağları delmiş, kerem dağları delmiş. leyla da şirin de aslı da evde oyurup durmuş.
neden biz uğraşıyoruz ki kadınlar uğraşsın bizi kendilerine bağlamak için .
hem ben ilgilenmiyorum anam köyden kız alacak zaten bana.
evdeki saat tıkırtısından başka bir ses yoktu. tüm gün boyunca çalışmayan televizyonun karşısında, hareketsiz bir şekilde oturuyordu. camın dışındaki dünya hareketliydi belki, ama onun içinde zaman durmuştu. gözleri, yıllardır temizlenmemiş perdenin arasından sızan puslu ışığa boş boş bakıyordu.
adını unutmuştu kendisi . bir işi vardı nefret ederek gittiği , dostları vardı, hatta bir kadına aşık olmuştu. şimdi hiçbirinin izi kalmamıştı. insan, unutulmanın nasıl bir şey olduğunu ancak gerçekten unutulduğunda anlardı. telefonu haftalardır çalmıyordu. gelen mesajlar sadece kampanyalardı. adını unutan adam, artık reklamlar dışında kimsenin umurunda değildi.
bir gün aynaya baktı. gözlerinin altında mor halkalar, yüzünde ise haftalardır tıraş olmamanın bıraktığı umursamazlık vardı. kendine yabancıydı artık. eskiden aynaya baktığında bir şeyler hissederdi belki pişmanlık, belki öfke, ama şimdi... hiçbir şey. tam bir hiçlik.
yalnızlık öyle sinsiydi ki, önce içini boşaltırdı insanın. sonra sesleri sustururdu. en sonunda da düşünceleri boğardı. adını unutan adam düşünemez olmuştu. sadece hatırlıyordu. onu arayıp da nasılsın? diyen son kişiyi. kısa bir mesajla biten eski bir ilişkiyi. soğuk bir ekim sabahında terk edilen bir masayı.....
artık gündüz ve gece arasında fark yoktu onun için. her şey tek renkti: solgun bir gri. uyumak için değil, unutmak için yatıyordu. ve her sabah uyandığında, hala burada olduğunu fark etmek, en büyük cezasıydı.
bir sabah pencereyi açtı. içeriye dolan soğuk hava yüzüne çarptı. uzun zamandır hissettiği ilk şeydi bu. üşümek... bir bakıma yaşadığını hatırlattı. ama aynı zamanda yalnızlığını da......
işte o an, sessizliğin ortasında bir çığlık koptu. gerçek değil, hayır. içindeydi. sessiz ama kulakları sağır eden bir çığlık. o an anladı: yalnızlık öldürmüyordu insanı, insanı kendine mezar yapıyordu.
ve adını unutan adam , kendi içinde gömülü yaşamaya devam etti...
30'lu yaşların ortasındayım ama ruhum 80'li yaşlarda.
çok iyi bir mesleğim ve kazancım olmasına rağmen kendim olamıyorum şu anda masanın üstünde duran bir kadeh rakı ile bunları yazıyorum. enerjim yok, aşık olasım var ama bana aşık olan yok yalnızlıktan kustum zaten,......
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.