adam alp daglarinin iclerinde bir vadinin ortasinda uzanan yolda arabasini surerken bir yandan etrafi saran ormanlarla kapli sarp daglarin olusturdugu enfes manzaraya bakiyor, bir yandan da gecmisi dusunuyordu. o sirada basini omuzuna hafifce yaslamis halde uyumakta olan kadin hafifce kipirdadi. dusuncelerinden ayrilmadan kadina bakti. omuzunda uyurken ne kadar da guzel ve masum gorunuyordu. ikisi de otuzlu yaslardaydilar. onunla tanistigi gunu hatirladi. bes yil once bir yaz gunu su anda oldugu yere yakin bir yerlerde iki arkadasiyla beraber dag yuruyusu yapmaktaydi. ogle yemegi icin mola vermislerdi ve yanlarinda getirdikleri yiyecekleri yemekle mesgulduler. o sirada yanlarina iki genc kadin gelmis ve fazla sulari olup olmadigini sormuslardi. hava anormal derecede sicakti ve genc kadinlar gercekten susamis gorunuyorlardi. aslinda fazla suyu yoktu ama nasilsa yolda bir yerlerde su bulurum diye dusunerek cantasindaki iki siseden dolu olanini cikarip kadina uzatmis ve kadin da gulumseyerek tesekkur etmisti. daha sonra yuruyus yolunun sonunda dagin zirvesine ulastiklari yerde bulunan restoranda tekrar karsilasmislardi. her zaman oldugu gibi bunaltici sicak ardindan yagmur baslamisti ve bu yuzden restoran oldukca kalabalikti, masalarin tumu doluydu. onlari fark eden genc kadin el sallamis ve masalarina davet etmisti.
o sirada kadin kipirdanarak uyandi. kollarini acip esneterek koltugunda dogruldu ve "ne kadar kaldi" diye sordu. navigasyon daha yarim saat kadar yollari oldugunu gosteriyordu. kadin bir sey soylemeden manzarayi seyre koyuldu. adam tekrar anilara daldi. tanistiklari o gun birbirlerinden etkilenmisler ve telefon numaralarini vermislerdi. viyana'ya dondukten iki gun sonra onu aramis ve cuma aksami icin bir plani olup olmadigini sormustu. genc kadin neseyle "galiba bir planim olmak uzere" diye yanit vermisti. adam egitim icin viyana'da bulunuyordu ve o sene yuksek lisansi bitirip ulkesine donecekti. ilk bulusmalarindan sonra neredeyse her gun bulusmuslar ya da telefonda konusmuslardi. adam bu sayede almancasinin da cok ilerleme kaydettigini dusundu ve gulumsedi. sonra ilk gittikleri kayak tatilini hatirladi. kendisi de fena kayiyor degildi ama cocuklugundan beri kaymakta olan kadinin yaninda cok acemi kalmisti. bu durum genc kadini cok eglendirmisti. en zor pistlerde kendisi zorlanarak ter icinde kalirken kadin yolda yururmuscesine rahatti. yanindan kar sicratarak gecip kahkaha atiyor ve ileride durarak "hadi ama eren, butun gunu burada mi gecirecegiz" diyerek onunla dalga geciyordu. pistler kapandiktan sonra meshur kulube barlardan birine gidip bir seyler iciyor ve yari sarhos vaziyette dans ediyorlardi. daha sonra da kaldiklari pansiyona giderek aksam icin hazirlanirlardi. adam o zamanlar ne kadar cok enerjim varmis diye dusundu. su anda bu sekilde iki gun bile geciremezdi. o tatilde o kadar cok eglenmislerdi ki her sene tekrarlamaya karar vermislerdi. ama o yaz turkiye'de de tatil yapmislardi. akdeniz ve ege kiyilarini gezmisler, yat gezileri, yamac parasutu gibi aktiviteler yaparken cok eglenmislerdi. iki kez daha kayak tatili yapmislardi. ondan sonra andrea nisanlanmisti. bunu duydugunda ne kadar uzuldugunu hatirliyordu. neden ben degildim diye dusundu, hemen hatirladi. bunu sayisiz defa konusmuslardi. mumkun degildi ki. ikisi artik ayri ulkelerde yasiyorlardi ve ikisi de ailevi sebeplerden dolayi bulunduklari yeri terk edecek durumda degillerdi. kendisi hala terk edemezdi.
sonra ara ara mesajlasmislar ama hic tekrar gorusmemislerdi. hatta andrea bir keresinde onu aramis ve nisanlisiyla istanbul'da olduklarini, gorusmek istedigini soylemisti. o da "her ne kadar acik goruslu biri olsam da damarlarimda turk kani var, nisanlinla tanismak istemiyorum" seklinde cevap vermisti. andrea gulmus, ama onu anlamisti. bir hafta once de andrea onu arayarak nisanlisindan ayrildigini soylemisti. nedenini sordugunda andrea sakayla "seni unutamadigim icin tabi, baska neden olacak" demis ve buna bayagi gulmuslerdi. ardindan uzun uzun konusmuslar ve kisa bir tatil ayarlamaya karar vermislerdi. andrea'nin durumu degismisti. artik kendisini viyana'ya baglayan sebepler ortadan kalkmisti. konusmalarinin birinde kendisiyle dunyanin her yerine gidebilecegini soylemisti. birden sucluluk duygusuna kapildi. su an yapmakta oldugu bencilce bir davranis miydi, andrea'yi kullaniyor muydu karar veremedi. sonra artik bunlari dusunmek icin cok gec oldugunu fark ederek dusuncelerinden siyrildi. hallstatt golu nefes kesici guzelligiyle onlerinde belirmisti. andrea neseyle gulerek "iste geliyoruz, ne kadar harika degil mi" diye sordu. adam "evet, ayni bes sene once biraktigimiz gibi" diye cevap verdi. avusturya'nin bu kucuk kasabasi dunyanin en guzel kasabalarindan biri olarak un yapmis turistik bir yerdi. kalacaklari otel de gol manzarali odalara sahip, cok luks olmayan, kucuk ama temiz bir yerdi. daha once de burada bir haftasonu gecirmislerdi. turkiye'ye donmeden onceki son haftasonuydu. o zaman da birlikte cok eglenmislerdi ama icleri buruktu. golde ciplak yuzmusler, komik bol kirmizi tulumlar icinde tuz madenini gezmisler, gol kiyisinda bisiklet surmuslerdi. son aksam genc kadin goz yaslarina hakim olamayip sessizce aglamis, o da kendisini zor tutmustu.
"gene aynisi olacak" diye dusundu. "buna hakkim yoktu." o sirada kalacaklari otele geldiler. giris islemlerinden sonra esyalarini odalarina birakip yuruyuse ciktilar. o aksam ve sonraki iki gun ikisi icin de harika gecti. son gun aksam yemeginde andrea neseyle konusuyor, gelecekten bahsediyordu. adam ise durgundu. kadin ona bakarak "gelecek planlarinda ben yokum" diye dusundu. yoksa ertesi gun ulkesine donecegi icin mi durgundu. karar veremedi ve her zamanki acik sozluluguyle neden durgun oldugunu sordu. adam iste zamani geldi diye dusundu ama soze nasil baslayacagini bilemedi. kendisini iki bucuk yildan sonra gormenin ne kadar guzel olmasi, son iki gun cok eglenmesi ve donecegi icin uzgun olmasi hakkinda bir seyler geveledi. kadin oturdugu yerden hafifce one egilerek gozlerini gozlerine dikti ve "bana soyleyemedigin bir sey var, ne zaman soyleyeceksin ya da soyleyecek misin?" diye sordu. adam artik daha fazla geciktiremezdi. derin bir nefes alip kadinin ellerini tuttu ve kisaca "ben kanserim" dedi. kadinin once gozleri bulutlandi, sonra yasardi. gozlerini hic ayirmadan "ne kadar kotu" diye sordu. adam "pankreas, umut yok" diye karsilik verdi. en sinsi turlerden olan bu hastalik kendisinde teshis edildiginde cok gecti. ameliyat olmayi reddetmisti. kadin ne diyecegini bilemiyordu. once uzulmus sonra bunu kendisine buraya gelmeden once soylemedigi icin kizmisti. bir sure konusmadan oturdular. andrea son iki gunu dusunuyordu. kendisi icin harika gecmisti ve icinde gelecege dair bazi hayaller yesermesine neden olmustu. bu kendisine yapilan bir haksizlik miydi? sessizligi bozan adam oldu. "bunu sana buraya gelmeden once soylemem gerekirdi" dedi. kadin ona bakinca supheleri kayboldu. "evet soylemen gerekirdi" dedi ve ekledi. "ama o zaman bu kadar harika zaman geciremezdik ve yarin seninle geliyorum." adamin gozleri kadinin gozlerini buldu ve "hayir andrea" dedi. "bundan sonra giderek kotulesecegim ve anilarindaki ben su anki halimle kalsin istiyorum." kadin bir sure bir sey ariyormus gibi gozlerinin icine bakti, sonra da cevap olarak sadece basiyla onu onayladi. zaten birlikte gecirdigi zamanlarda da onu hep anlardi.
ertesi gun hava alaninda uzun uzun sarilip vedalastilar. ikisi de ayrilana kadar kendilerini tutup aglamadi, ama ayrilir ayrilmaz goz yaslarina daha fazla engel olamadilar.
20 yil sonra.
15-16 yaslarindaki genc cocuk dua etmekle mesguldu. gecen yil kaybettigi babasinin mezarini temizlemis, cicekleri ve topragi suladiktan sonra dua etmeye koyulmustu. o sirada az ileride baska bir mezari sulayip temizlemekle mesgul genc bir kiz gordu. kiz kendisinden bir kac yas buyuk gorunuyordi. basina oylesine attigi ortunun saklayamadigi duru bir guzelligi vardi, ustelik isini buyuk bir titizlikle ve zerafetle yapiyordu. kendisini onu izlemekten alamayan genc cocuk kizin nerede oldugunu fark edince birden heyecanlandi. kiza dogru yurudu ve "merhaba, amcamin mezarinda ne yapiyorsunuz?" diye sordu. kiz dogruldu, kenarda duran cantasindan cikardigi bir mendille ellerini temizleyip sag elini genc cocuga uzatti ve yuzunde kocaman bir gulumsemeyle cevap verdi. "merhaba, adim elif julia. siz de kuzenim eren olmalisiniz."
devamını gör...