apres ski yazar profili

apres ski kapak fotoğrafı
apres ski profil fotoğrafı
rozet
karma: 4449 tanım: 409 başlık: 23 takipçi: 104

son tanımları


kitap okumanın çok abartılması

kitap okumayi en cok abartan kendi beynimiz.
kitap okurken bir suru bolgesini aktif ediyor meret. noronlar isil isil. yani ne gerek var bu kadar tantanaya dimi. alt tarafi elde tutup gozle takip ediyoruz.
devamını gör...

normal sözlük

insanlarin baskalarini asagilamaya calisirken kendilerini asagilayarak dahi portakala girebildigi bir yer haline gelmis gayet sıkıcı sozluk.
devamını gör...

kadın kadına dans etmek

erkek erkege dans etmek kadar rahatsiz edici degil.

ozellikle dugunlerde cikip karsilik gerdan kirip gobek atan erkeklere bakinca bunlar ne diye ciftlesme dansi yapar gibi birbirlerine figurler sergiliyorlar diye dusunmusumdur. tamam birbirlerine dokunmuyorlar belki ama bu ne cilvelesmedir boyle. asil tuhaf olan bunun kimseye tuhaf gelmemesi.
devamını gör...

6 kasım 2023 hakan fidan antony blinken görüşmesi

anladığıma göre abd'ye atar gider yapmışız.
patronuna atar gider yapan işçi ne elde edebilirse onu elde etmişizdir. yani daha çok mülteci.
kavede anlatır artık vurdum yumruğumu masaya bana bak patron dedim falan filan. bizim millet de vay be helal olsun der. o sırada giren şemsiyenin açılma antlaşması yapılmıştır.
devamını gör...

kişi başına düşen doktorun en az türkiye'de olması

o doktorlarin bir kismi da sadece yabancilara gobek, gogus, dudak, burun yapip sac ekmekle mesgul zaten.
muhtemelen afrika ulkelerinden hallice sayiliriz.
devamını gör...

kısa hikaye

adam bir kurek toprak daha atti ve sonra terini silerek bir tasin uzerine oturarak orada duran bir sise suyu yudumlamaya basladi. "bu gece de ne kadar sicak" diye dusundu. "bir dahaki sefere buna dikkat etmeliyim. sicak havalarda cukur kazip sonra doldurmak cok zahmetli." sonra "acaba buna degdi mi" diye dusundu. gulumsedi evet, degmisti. sanki tum hucrelerine canlilik gelmis, yeniden dogmus gibi olmustu. "buna daha ne kadar devam edebilirim, bir yerde birakmam gerek." "hayir, olmaz biraktigim zaman artik ben de onlarin yanina gitmeliyim. baska hic bir seyin anlami yok cunku."

bu kacinciydi diye dusundu. 7 oldu. ama bu digerlerinden farkliydi. 2 sene once isledigi ilk cinayeti dusundu. 8 yasindaki kizini bir kazada kaybetmesinden 5 ay sonraydi. kizini hatirlayinca ici burkulur gibi oldu. o varken hayat ne kadar mukemmel ilerliyordu. o zamanlar cok sevdigi karisi ile birlikte gayet mutlu bir ailelerdi. sonra bir gun ogleden sonra kizinin haberini almisti. nasil yildirim gibi hastaneye kostugunu, polislerin kendisini nasil zapt edip teselli etmeye calistigini hatirliyordu. hissettigi aci dayanilacak gibi degildi. o gun her sey degismisti. karisi dogal olarak derin bir bunalima girmis ve kisa sure sonra artik kendisini gormek istemedigini soylemisti. "bana onu ve hatirlatiyorsun. ona cok benziyorsun. beraber dunyaya getirip buyuttugumuz kizimiza. buna artik dayanamiyorum" demisti. bunlari duydugunda hic bir sey hissetmemisti, sessizce gitmis ve bir daha birbirlerini ne gormusler ne de konusmuslardi. ne zaman hissizlestigini de biliyordu. kizinin cenazesinden uc gun sonra en yakin sandigi arkadasindan bir whatsapp mesaji almisti. komik bir video idi. gozlerine inanamamisti. en yakin arkadasi nasil bu kadar dusuncesiz olabilirdi. arkadasi bir kac dakika sonra yaptigi hatayi fark etmis ve aramis ama o acmamisti. mesajlarina da cevap vermeyip iletisimi tamamen kesmisti. anlamisti, yillarini beraber gecirdigi, neredeyse beraber buyudugu arkadasinin umrunda degildi. "kimse kimsenin umrunda degil. kimse deger verilmeye layik degil." sonra bir gece sarhos halde sokakta yuruken iki genc onunu kesmis ve ondan para istemislerdi. umarsizca yolunuza gidin demisti. ama gencler diretmis ve bir tanesi bicak cekmisti. o umursamamis ve "hadi gidin" diyerek yoluna devam etmek istemisti. tam o sirada genclerden biri karnina yumruk atmisti ve bu onu tetiklemisti. yumruk zayif oldugu icin pek etki etmemisti ve o yumrugu savuran genci bir hamlede yere savurmustu. yakin dovus konusunda uzman sayilirdi ve bu hareketler onun icin refleks haline gelmisti, o yuzden sarhos olmasi pek bir seyi degistirmiyordu. sonra diger gencin elindeki bicagi almis ve bogazina saplamisti. bunu goren diger genc panikle kosarak kacmisti. o zaman bunu neden yaptigini bilmiyordu, ama artik biliyordu. bogazina bicak saplanan genc inanmayan gozlerle ona bakmis ve yardim ister gibi omuzlarindan tutmustu. o da dusmesin diye onu tutmustu. genc yavas yavas kendinden gecerken gozlerindeki degisim, daha sonra kollarinda yavas yavas olmesi adrenalinini yukseltmis ve kipirdayamaz hale gelmisti. bir sure kucaginda oldurdugu gencle orada durduktan sonra kendine gelmis, etrafa bakip kimsenin olmadigini gorunce o da yavasca kalkip bicagi alarak oradan uzaklasmisti. sonraki gunler boyunca hep polisin gelip kendisini almasini bekledi ama kimse gelmedi. garip olansa kendisini tuhaf sekilde iyi hissetmesiydi. sanki aldigi can ona can vermisti.

ikinci cinayetini ilkinden uc ay sonra islemisti. bu seferki planli idi. haberleri takip ederek karisini ve cocugunu dovup uzaklastirma alan, sonra tekrar doven ve gene serbest birakilan bir adami secmisti. ustelik bu ikinci karisiydi. ilk karisi supheli bir sekilde olmustu. polisler adamdan suphelenmisler ama delil bulunamadigi icin herhangi bir suclamada bulunamamislardi. bu cinayeti planlarken duydugu heyecan, avini adim adim takip etmesi ve sonunda oldurmesi. bunlarin hepsi ona buyuk heyecan vermisti. artik can almanin hayat amaci haline geldigini hissetmis, ama bu ona hic rahatsizlik vermemisti. sonraki kurbanlari da hep yasamlarinin degersiz oldugunu dusundugu kisilerdi. ama sonuncu farkliydi. altinci kurbani kollarinda can verirken farkli bir sey yapmaliyim diye dusunmustu. bu yuzden son kurbani tamamen normal bir hayat suren siradan biriydi. aslinda bu cinayetinin sebebi biraz da ne hissedecegini merak etmesiydi. bir sucluluk hissedecek miydi? hayir, hic sucluluk hissetmedi. iyi veya kotu herkes gozunde ayniydi. zaten iyi neydi, kotu neydi ki. "artik tam bir makineye donusuyorum" diye dusundu ve gulumsedi. "yeni planimi uygulama zamani geldi. burada devam edersem er gec yakalanirim." sonra arabasina bindi ve dunya turuna baslamak uzere hava alanina dogru yola cikti.
devamını gör...

büyü

midesi yanan genc, aciyla yattigi yerde bacaklarini karnina cekerek cenin pozisyonu aldi. kac yildir bu gastrit ile bogusuyordu, artik unutmustu. doktorlarin stresten kaynakli oldugunu soyledigi bu hastaligin verdigi rahatsizlik ilaclarla azalsa da ilaclar biter bitmez tekrar eski seviyeye cikiyordu. ne stresim olabilir diye dusundu. belirli bir sey yoktu. tamam oyle mutlu biri falan degildi ama mutsuz da sayilmazdi. iyi bir isi ve geliri vardi. bekar evinde yalniz yasiyordu, son kiz arkadasindan ayrilali uc ay olmustu ve yeni bir iliski icin pek hevesli degildi. zaten son bir kac senedir kiminle flort etse ya da sevgili olsa bir turlu yurumuyor, kisa surede sona eriyordu. hevessiz olmasi biraz da bu yuzdendi. sonra yarin tasinacagi aklina geldi ve belki de bu yuzden stresliyim diye dusundu. sonra o yuzden olmadigina karar verdi ve uyumaya calisti.

ertesi gun sabahtan annesi ile beraber esyalari toparlamaya basladilar. baska sehirde yasayan annesi tasinmasi ve yerlesmesi icin yanina gelmisti. tasinacak esyalar arasinda cok agir bir yun yorgan da vardi. kendisi onu atmak istedi. artik cok daha hafif yorganlar vardi, ama annesi karsi ciki. yun yorgan en sagliklisi, ben onu temizleyecegim dedi ve yorgani katlamaya koyuldu. anne tam o sirada yorganin ayak ucu tarafindaki dikislerin biraz atmis oldugunu gordu. burasini dikmem gerek diyerek iceriden igne iplik getirdi. dikmek icin yorgani tuttugunda eline bir sey geldi. yorganin icinde yun olmayan bir sey vardi. dikisleri sokerek cikardi. bu kucuk boyda dorde katlanmis bir kagitti. anne kagidi acti ve acar acmaz sapsari kesilerek yere atti ve ogluna seslendi. genc annesinin yanina kostu ve "ne oldu" diye sordu. annesi kagidi isaret edip "yorganin icinden cikti" dedi. adam kagidi aldi ve bakti. arapcaya benzer harflerle iki satir yazi vardi. "ne ki bu" diye annesine sordu. annesi dehsetle "buyu" diye karsilik verdi. genc guldu. "hadi canim, buyu falan boyle seyler yok. rahat ol." diyerek annesini rahatlatmaya calisti. gulerek kagidi katlayip cebine koydu. annesi "ne yapiyorsun onu hemen yakip denize atmamiz gerek" dedi. genc, "ne yazdigini merak ettim. arapca bilen bir arkadasima gosterecegim" dedi. annesi itiraz etse de dinlemedi.

tasinma bitip ise dondugunde arapca bilen arkadasina kagidi gosterdi. arkadasi "iyi de bu arapca degil ki birileri bir seyler karalamis. muhtemelen buyu yaptigini soyleyen bir dolandirici" dedi. o da omuz silkti ve aksam kagidi yakip kullerini cope atti. annesi denize atalim demisti ama o sahile gitmeye usenmisti.

bundan bir hafta sonra annesi yasadigi sehre geri dondu. o gider gitmez gastrit sancilari artti ve bir gece dayanilmaz noktaya ulasinca hastaneye gitmeye karar verdi. saat gecenin biri idi. en yakin ozel hastanenin aciline gitti ve sikayetini anlatti. acilde gorevli doktor kendisinden bir kac yas buyuk genc biriydi. hemen "midende muhtemelen helikobakteri" var dedi. mide sikayetiyle kac kez doktora gitmisti, ama ilk defa bu bakteriyi duyuyordu. genc doktor, "sana bir recete yazacagim. bir ay bu ilaclari kullan, sanmiyorum ama sikayetlerin devam ederse detayli tetkikler yapilmasi gerekecek. normal randevu alir gelirsin" dedi. ilaclari kullanmaya basladiktan uc gun sonra sancilari azalmaya basladi. "umarim genc doktorun dedigi gibi olur." diye dusundu. seneler icerisinde biri profesor olmak uzere uc farkli doktora gorunmustu. onlarin tedavi edemedigi bu hastaligi dahiliye uzmani bile olmayan bu genc doktorun tedavi edebilmesi kendisine inanilir gelmiyordu. bir ay sonra ilaclar bittiginde tamamen iyilesmisti. inanamiyordu ama gayet memnundu.

bundan bir sure sonra bir arkadasiyla birlikte tatile cikti. bir hafta boyunca ege kiyilarinda bir kac farkli yerde konaklayarak tatil yaptilar. hala izni oldugu icin donuste ailesinin yanina gitti. baba evine vardiginda saat gece 10du ve araba surmekten yorulmus vaziyetteydi. bir seyler yedi, sonra biraz sohbet ettiler. uyudugunda vakit hayli ilerlemisti. sabah annesi ona seslenerek uyandirdi. bu alisilmadik bir seydi. "arkadasin geldi asagida bekliyor, seni kahvaltiya goturecekmis" dedi. uykulu gozlerle annesine bakti ve "cok yorgunum ve uykum var. gelmeyecek de. aksama ben onunla bulusurum." annesi basini sallayarak gitti ve bir kac dakika sonra arkadasi yatagin basinda bitti. onu durturek "haydi oglum, miskinlik sirasi degil kalk gidiyoruz" dedi. "manyak misin bu saatte uyandiriyorsun. dun butun gun araba surdum zaten. uyumak istiyorum." diye karsilik verdi. arkadasi "oglum arabada iki kiz var gel iste, birlikte kahvalti yapalim sonra sen ne yaparsan yap, yardimin lazim" dedi. "lan buraya ayda yilda bir geliyorum, yardim edecek baska kimseyi bulamadin mi da beni uyandirdin" dedi. arkadasi "nazlanma ulan iste, kizlar bekliyor" deyince gulerek "tamam" dedi. "sen asagi git, ben de birazdan geliyorum." on dakika sonra arabanin arka koltugundaki kizin yanina oturmustu. ondeki kiz, sofor koltugundaki arkadasina "uyuyan prens tesrif etti sonunda" dedi. yaninda oturan diger kiz ve arkadasi buna yuksek sesle guldu. kendisi de gulumsedi. "bende sans olsa uyandirmaya ikinizden biri gelirdi. opmeyi de bilmiyor bu, dana gibi yaladi" dedi. hepsi guldu, sonra arkadasi kizlarla tanistirdi. arkadasinin sevgilisi olan kiz baska sehirde yasiyordu ve kalmak icin diger kizin yanina gelmisti. universiteden arkadastilar. ikisi de neseli gorunuyordu. iki erkek yol ve kahvalti boyunca sakalar yapip birbirlerini igneleyip durdular. bu karagoz hacivat tarzi sakalar kizlari bayagi eglendiriyordu. arada ciddi seylerden de bahsediyorlardi ama bu konusmalar kisa suruyordu. herkesin nesesi yerindeydi. ogleden sonra ne yapacaklarini tartisip uludag'a cikmaya karar verdiler. orada biraz yuruyus yaptiktan sonra et mangal lokantalarindan birine oturup yemek yediler. hepsinin uzerine tatli bir yorgunluk cokmustu. hava da sogudugu icin donmeye karar verdiler. sehre vardiklarinda hava karanlikti. arkadasi "once seni birakayim da kizin evini ogrenme" dedi gulerek. kiz da "olur mu hepinize kahve yapicam daha" diyerek davet etti. kahve ve kisa bir sohbetten sonra genc adam ve arkadasi vedalasarak evden ayrildi. guzel bir gun gecirmislerdi. arkadasi "bak sabah o kadar sikayet ettin seni getirdim fena mi oldu" dedi. o da "yok fena olmadi da senin bu kizlari bulmus olmana sasirdim. seviyeleri seni biraz asiyor" diye takildi.

o gunden bir yil sonra, o gun kendisini uyandiran arkadasi ve sevgilisinin dugunundeydi. yaninda oturan kiza bakti. bir yildir beraberlerdi. siyah abiye elbise icinde ve sade makyajiyla muhtesem gorunuyordu. "galiba biz de evlenecegiz" diye dusundu. tanistiklari gunu hatirladi ve acaba "annemin buldugu o kagit buyu muydu" diye dusundu. onu bulup yaktiktan sonra kisa sure icinde senelerdir kendisine cektiren hastaliktan kurtulmus ve belki de hayatinin askini bulmustu. acaba onu oraya kim koymustu. bir donem eve giren cikan belli olmadigi icin bir suru kisi olabilirdi. gercekten buyu diye bir sey var miydi?
(yasanmis hikaye)
devamını gör...

julia

adam alp daglarinin iclerinde bir vadinin ortasinda uzanan yolda arabasini surerken bir yandan etrafi saran ormanlarla kapli sarp daglarin olusturdugu enfes manzaraya bakiyor, bir yandan da gecmisi dusunuyordu. o sirada basini omuzuna hafifce yaslamis halde uyumakta olan kadin hafifce kipirdadi. dusuncelerinden ayrilmadan kadina bakti. omuzunda uyurken ne kadar da guzel ve masum gorunuyordu. ikisi de otuzlu yaslardaydilar. onunla tanistigi gunu hatirladi. bes yil once bir yaz gunu su anda oldugu yere yakin bir yerlerde iki arkadasiyla beraber dag yuruyusu yapmaktaydi. ogle yemegi icin mola vermislerdi ve yanlarinda getirdikleri yiyecekleri yemekle mesgulduler. o sirada yanlarina iki genc kadin gelmis ve fazla sulari olup olmadigini sormuslardi. hava anormal derecede sicakti ve genc kadinlar gercekten susamis gorunuyorlardi. aslinda fazla suyu yoktu ama nasilsa yolda bir yerlerde su bulurum diye dusunerek cantasindaki iki siseden dolu olanini cikarip kadina uzatmis ve kadin da gulumseyerek tesekkur etmisti. daha sonra yuruyus yolunun sonunda dagin zirvesine ulastiklari yerde bulunan restoranda tekrar karsilasmislardi. her zaman oldugu gibi bunaltici sicak ardindan yagmur baslamisti ve bu yuzden restoran oldukca kalabalikti, masalarin tumu doluydu. onlari fark eden genc kadin el sallamis ve masalarina davet etmisti.

o sirada kadin kipirdanarak uyandi. kollarini acip esneterek koltugunda dogruldu ve "ne kadar kaldi" diye sordu. navigasyon daha yarim saat kadar yollari oldugunu gosteriyordu. kadin bir sey soylemeden manzarayi seyre koyuldu. adam tekrar anilara daldi. tanistiklari o gun birbirlerinden etkilenmisler ve telefon numaralarini vermislerdi. viyana'ya dondukten iki gun sonra onu aramis ve cuma aksami icin bir plani olup olmadigini sormustu. genc kadin neseyle "galiba bir planim olmak uzere" diye yanit vermisti. adam egitim icin viyana'da bulunuyordu ve o sene yuksek lisansi bitirip ulkesine donecekti. ilk bulusmalarindan sonra neredeyse her gun bulusmuslar ya da telefonda konusmuslardi. adam bu sayede almancasinin da cok ilerleme kaydettigini dusundu ve gulumsedi. sonra ilk gittikleri kayak tatilini hatirladi. kendisi de fena kayiyor degildi ama cocuklugundan beri kaymakta olan kadinin yaninda cok acemi kalmisti. bu durum genc kadini cok eglendirmisti. en zor pistlerde kendisi zorlanarak ter icinde kalirken kadin yolda yururmuscesine rahatti. yanindan kar sicratarak gecip kahkaha atiyor ve ileride durarak "hadi ama eren, butun gunu burada mi gecirecegiz" diyerek onunla dalga geciyordu. pistler kapandiktan sonra meshur kulube barlardan birine gidip bir seyler iciyor ve yari sarhos vaziyette dans ediyorlardi. daha sonra da kaldiklari pansiyona giderek aksam icin hazirlanirlardi. adam o zamanlar ne kadar cok enerjim varmis diye dusundu. su anda bu sekilde iki gun bile geciremezdi. o tatilde o kadar cok eglenmislerdi ki her sene tekrarlamaya karar vermislerdi. ama o yaz turkiye'de de tatil yapmislardi. akdeniz ve ege kiyilarini gezmisler, yat gezileri, yamac parasutu gibi aktiviteler yaparken cok eglenmislerdi. iki kez daha kayak tatili yapmislardi. ondan sonra andrea nisanlanmisti. bunu duydugunda ne kadar uzuldugunu hatirliyordu. neden ben degildim diye dusundu, hemen hatirladi. bunu sayisiz defa konusmuslardi. mumkun degildi ki. ikisi artik ayri ulkelerde yasiyorlardi ve ikisi de ailevi sebeplerden dolayi bulunduklari yeri terk edecek durumda degillerdi. kendisi hala terk edemezdi.

sonra ara ara mesajlasmislar ama hic tekrar gorusmemislerdi. hatta andrea bir keresinde onu aramis ve nisanlisiyla istanbul'da olduklarini, gorusmek istedigini soylemisti. o da "her ne kadar acik goruslu biri olsam da damarlarimda turk kani var, nisanlinla tanismak istemiyorum" seklinde cevap vermisti. andrea gulmus, ama onu anlamisti. bir hafta once de andrea onu arayarak nisanlisindan ayrildigini soylemisti. nedenini sordugunda andrea sakayla "seni unutamadigim icin tabi, baska neden olacak" demis ve buna bayagi gulmuslerdi. ardindan uzun uzun konusmuslar ve kisa bir tatil ayarlamaya karar vermislerdi. andrea'nin durumu degismisti. artik kendisini viyana'ya baglayan sebepler ortadan kalkmisti. konusmalarinin birinde kendisiyle dunyanin her yerine gidebilecegini soylemisti. birden sucluluk duygusuna kapildi. su an yapmakta oldugu bencilce bir davranis miydi, andrea'yi kullaniyor muydu karar veremedi. sonra artik bunlari dusunmek icin cok gec oldugunu fark ederek dusuncelerinden siyrildi. hallstatt golu nefes kesici guzelligiyle onlerinde belirmisti. andrea neseyle gulerek "iste geliyoruz, ne kadar harika degil mi" diye sordu. adam "evet, ayni bes sene once biraktigimiz gibi" diye cevap verdi. avusturya'nin bu kucuk kasabasi dunyanin en guzel kasabalarindan biri olarak un yapmis turistik bir yerdi. kalacaklari otel de gol manzarali odalara sahip, cok luks olmayan, kucuk ama temiz bir yerdi. daha once de burada bir haftasonu gecirmislerdi. turkiye'ye donmeden onceki son haftasonuydu. o zaman da birlikte cok eglenmislerdi ama icleri buruktu. golde ciplak yuzmusler, komik bol kirmizi tulumlar icinde tuz madenini gezmisler, gol kiyisinda bisiklet surmuslerdi. son aksam genc kadin goz yaslarina hakim olamayip sessizce aglamis, o da kendisini zor tutmustu.

"gene aynisi olacak" diye dusundu. "buna hakkim yoktu." o sirada kalacaklari otele geldiler. giris islemlerinden sonra esyalarini odalarina birakip yuruyuse ciktilar. o aksam ve sonraki iki gun ikisi icin de harika gecti. son gun aksam yemeginde andrea neseyle konusuyor, gelecekten bahsediyordu. adam ise durgundu. kadin ona bakarak "gelecek planlarinda ben yokum" diye dusundu. yoksa ertesi gun ulkesine donecegi icin mi durgundu. karar veremedi ve her zamanki acik sozluluguyle neden durgun oldugunu sordu. adam iste zamani geldi diye dusundu ama soze nasil baslayacagini bilemedi. kendisini iki bucuk yildan sonra gormenin ne kadar guzel olmasi, son iki gun cok eglenmesi ve donecegi icin uzgun olmasi hakkinda bir seyler geveledi. kadin oturdugu yerden hafifce one egilerek gozlerini gozlerine dikti ve "bana soyleyemedigin bir sey var, ne zaman soyleyeceksin ya da soyleyecek misin?" diye sordu. adam artik daha fazla geciktiremezdi. derin bir nefes alip kadinin ellerini tuttu ve kisaca "ben kanserim" dedi. kadinin once gozleri bulutlandi, sonra yasardi. gozlerini hic ayirmadan "ne kadar kotu" diye sordu. adam "pankreas, umut yok" diye karsilik verdi. en sinsi turlerden olan bu hastalik kendisinde teshis edildiginde cok gecti. ameliyat olmayi reddetmisti. kadin ne diyecegini bilemiyordu. once uzulmus sonra bunu kendisine buraya gelmeden once soylemedigi icin kizmisti. bir sure konusmadan oturdular. andrea son iki gunu dusunuyordu. kendisi icin harika gecmisti ve icinde gelecege dair bazi hayaller yesermesine neden olmustu. bu kendisine yapilan bir haksizlik miydi? sessizligi bozan adam oldu. "bunu sana buraya gelmeden once soylemem gerekirdi" dedi. kadin ona bakinca supheleri kayboldu. "evet soylemen gerekirdi" dedi ve ekledi. "ama o zaman bu kadar harika zaman geciremezdik ve yarin seninle geliyorum." adamin gozleri kadinin gozlerini buldu ve "hayir andrea" dedi. "bundan sonra giderek kotulesecegim ve anilarindaki ben su anki halimle kalsin istiyorum." kadin bir sure bir sey ariyormus gibi gozlerinin icine bakti, sonra da cevap olarak sadece basiyla onu onayladi. zaten birlikte gecirdigi zamanlarda da onu hep anlardi.

ertesi gun hava alaninda uzun uzun sarilip vedalastilar. ikisi de ayrilana kadar kendilerini tutup aglamadi, ama ayrilir ayrilmaz goz yaslarina daha fazla engel olamadilar.

20 yil sonra.
15-16 yaslarindaki genc cocuk dua etmekle mesguldu. gecen yil kaybettigi babasinin mezarini temizlemis, cicekleri ve topragi suladiktan sonra dua etmeye koyulmustu. o sirada az ileride baska bir mezari sulayip temizlemekle mesgul genc bir kiz gordu. kiz kendisinden bir kac yas buyuk gorunuyordi. basina oylesine attigi ortunun saklayamadigi duru bir guzelligi vardi, ustelik isini buyuk bir titizlikle ve zerafetle yapiyordu. kendisini onu izlemekten alamayan genc cocuk kizin nerede oldugunu fark edince birden heyecanlandi. kiza dogru yurudu ve "merhaba, amcamin mezarinda ne yapiyorsunuz?" diye sordu. kiz dogruldu, kenarda duran cantasindan cikardigi bir mendille ellerini temizleyip sag elini genc cocuga uzatti ve yuzunde kocaman bir gulumsemeyle cevap verdi. "merhaba, adim elif julia. siz de kuzenim eren olmalisiniz."
devamını gör...

12 eylül 2023 istanbul'da muskayla kandırılan restoran çalışanı

ya bu beni kandirdi iliskiye girdi yalanlari da ne cok cogaldi. kandirilmak isteyen isteyene galiba.

kadin resmen muskaciyla sevgili olmus, sonra bir seyler ters gidince de yok beni kandirdi igfal etti ustune parami da aldi falan. tabi kesin oyle olmustur.
devamını gör...

beni ben olarak sevecek bir insan

sizi siz olduğunuz için ancak size emek vermiş insanlar sever.
anne babanız ve 10 yıllık eşiniz sevgiliniz mesela. üç gün veya üç aydır tanışıklığınız olan hiç kimseden böyle bir şey beklemeyin. zaten bunu beklemek karşıdakine haksızlık.
devamını gör...

morticia

nickalti bes aydir ex olan yazardir kendisi.
bir jaws hayvani olarak bunu nasil daha once fark edemedigime sasirdim dogrusu. sozlukte de hic hayvan kalmamis ki nickalti girsin. acil sozlugun jaws hayvani populasyonunun arttirilmasi lazim. 90-60-90 yazarlar uzuluyor sonra. gunah.
devamını gör...

köyde yaşama isteği

biraz muge anli izleyince kaybolacak istektir.

tamam izlemediniz de hic duymadiniz mi koylerde olanlari? tabi marjinallesmek istiyorsaniz o baska.
devamını gör...

freetown christiania

kopenhag’da anarşist bir topluluğun yaşadığı bölge.

1971 yılında bir gazetecinin çağrısıyla eski bir askeri bölgeye uluslararası bir topluluk yerleşir ve kendi kurallarını koyarak özgür bir topluluk yaratırlar. politikacılar çok uğraşsa da burayı geri alamazlar ve bölge varlığını sürdürür.
bugün 800-1000 civarı kişinin yaşamaya devam ettiği bölge turistlerin uğrak noktası. gayet renkli ve eğlenceli bir yer. illegal olmasına rağmen uyuturucu satılıyor ve kullanılıyor. tabii çoğu sahte.
burada bir kaç saat geçirince başka bir dünya mümkün diye düşünmeye başlayabilirsiniz.

bunlar da bazı görüntüler:
giriş.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

diğer giriş.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

meydan.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

bir dükkanın önü.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

evli olup çocuk sahibi olmak istememek

cocuk sahibi olmak yanlis bir sey oldugu icin dogru olandir.

su ifadenin kendisi cok kusurlu. cocuk dogurdunuz diye onun sahibi olmuyorsunuz. maalesef kuturumuz bu konuda cok kotu. cocugu kendi mali gibi gorup istedigi gibi sekillendirmek isteyen ebeveynler cogunlukta. sonuc bir suru psikolojik problemler, gelismeyen kisilik vs.
tamam ben de biliyorum aslinda cocuk sahibi olma ifadesinin cocugu bir mal olarak gormek olmadigini ama sozler, secilen kelimeler onemlidir. bunlar bilincaltina kodlanir ve kisinin davranislarini hatta koca toplumun kulturunu etkiler.

su hayatta hic bir seyin aslinda sahibi degiliz. sahip oldugumuzu sandigimiz her sey aslinda gecici, emanet. cocuk da oyle, annelik ve babalik da oyle. kimse bana bir sey olursa cocuga ne olur diye dusunmuyor. bir yanda sirf kendi egosu tatmin olsun diye prensler prensesler yetistirenler, diger yanda cocugu somurenler. ebeveynlerin neredeyse tamami cok bencil.
devamını gör...

istanbul'da hızlı flört uygulaması yapılması

hizli flort uygulamasi bildigim kadariyla 90larda batida icat edilmis bir sey.

hani sosyal medya falan olmayan, biriyle tanismanin gercek hayat disinda pek mumkun olmadigi zamanlar.
e artik insanlar internetten tanisiyor. ultra speedy dating, multi flirting, coklu love mumkunken kafede speed dating ne allasen. ben olsam bunun reklamini 90lar nostaljisi etkinligi diye yapardim.
devamını gör...

yks 2023 sonuçları

aciklanana gore basvurup da girmeyen sayisinin rekor kirdigi yil 2023.

izlenen egitim politikalari ile hem universite egitim kalitesi dusuruldu hem de universite okumanin maddi acidan cok zorlayici ve geri donussuz hale gelmesi saglandi.
bunun sonucunda 4 yil universite okuyup asgari ucret alacagima ayni ucrete simdi calismaya baslarim seklinde dusunerek sinava girmekten vazgecilmesi ya da oylesine sinava girilmesi cok sasirtici degil.
egitime, egitimliye dusman kesim zaferlerine devam ediyor.
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının çektiği fotoğraflar

bu kadar dandik bir yapı nasıl bir şehrin simgesi olabiliyor, tuhaf.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

zengin bir eş bulma hayali

zengin olmak icin es bulma hayalidir.

amac zengin olmak. es sadece arac. uzun yillar 7/24 rol yapabilen insanlarin olmasi beni dehsete dusuruyor.
devamını gör...

pick me girl

bir tur dolandirici.

#2655954 tanimda linki verilen bir sezen aksu klibi var. omrumde bu kadar cok sanat icin ust seviyede itici olan tipi bir arada gormedim. sezen aksu bu kliple bunu basarmis.
ayrica set gorevlileri elinde tef olan tipin kafasinda o tefi nasil parcalamamis hayret.
devamını gör...

fatih sultan mehmet’in iyi bir padişah olmadığı gerçeği

gercek degil de sahsi fikirdir.

gercekler goreceli olmaz. iyi bir padisah olma kriterleri nedir ve fatih bunlari karsiliyor mu karsilamiyor mu ona bakmak gerekir.

bana gore iyi bir padisah yonetimini aldigi ulkeyi cagdas diger ulkelere gore daha ileri bir noktaya tasimissa bu onu iyi bir padisah yapar. simdi fatih acaba hangi noktalarda ulkesini diger ulkelere gore daha az ileri goturmus veya geri goturmus de iyi bir padisah degilmis. engin bir tarih bilgisi olmadan bu konuda soylenecek seyler ancak bos laf.
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim