1.
armysuzy
(baş editör)
su başında durmuşuz; çınar, ben, kedi, güneş, bir de ömrümüz.
suda suretimiz çıkıyor; çınarın, benim, kedinin, güneşin, bir de ömrümüzün. suyun şavkı vuruyor bize; çınara, bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze.
son tanımları
3.
başka bir yazar gibi entry gir
bugün günlerden 24 mart pazartesi ve hala editör olamadım. editör mavisini bana vermeyen army'ye ve nedenini bilmesem de emine'ye uyuz oluyorum.
emine'den hoşlanmadığımı söylemiş miydim?
emine'ye rağmen editörleri seviyorum.
e
m
i
n
e
emine'den hoşlanmadığımı söylemiş miydim?
emine'ye rağmen editörleri seviyorum.
e
m
i
n
e
devamını gör...
4.
kim soo-hyun
güney kore'nin popüler, çok kazanan ve sevilen aktörlerinden biriyken şimdi ülkenin gündemine oturan, kendisinden 12 yaş küçük, o zamanlar 15 yaşındaki çocuk oyuncu kim sae-ron'a askerde mektup gönderip onu manipüle ederek ilişki yaşayan ve gözümde dolaylı da olsa kim sae ron'un intiharına sebep olan kişi. kim sae ron, the man from nowhere [ajeossi]'deki çocuk oyuncu bu arada. çoğu kişinin en azından çocukluğunu bildiği biri.
olayı sizler için kısaca özetleyeyim, kim sae ron çocukken oyunculuk yapmaya başlayan, high school love on dizisi ile popülerleşmeye başlayan fakat sonrasında yapımlarda pek de göremediğimiz bir kişi. bir gün madde etkisi altında araba sürerken kaza yapıyor. şansına öyle bir yere vuruyor ki, birçok işletmenin elektrikleri kesiliyor ve ciddi zarar ediyorlar. kadın bir şekilde zararı ödüyor, parası yetmeyince kim soohyun'un şirketi (aynı zamanda kim sae ron'un da içinde bulunduğu şirket) borcu kapatıyor. kim sae ron bu borcu çalışıp kapatacağını söylüyor. borç, ünlü olmayan bir oyuncunun karşılayabileceği bir miktar değil. zaten şirketi istese de parayı alamaz sae ron'dan. yanlış hatırlamıyorsam zaten beklenti içine girerek vermiyorlar parayı ama kadın yine de ödeyeceğini söylüyor. neyse, imajı yerle bir olduğu için dizi/filmlerde yer alamıyor. bir cafede çalışmaya başlıyor. insanlar bunun bile ''iyi biriyim'' gösterişi yapmak için olduğunu söylüyor. fazla eleştiri alınca işinden ayrılmak zorunda kalıyor, hatta ismini bile değiştiriyor. sae ron, zarar eden işletmelerden özür dileyip zararlarını karşılasa da bu medyada yer almıyor.
bir de olayın kim soo hyun boyutu var. kim soo hyun, kendisinden çook küçük 15 yaşında henüz çocuk olan sae ron'la ilişki yaşamaya başlıyor. işin kötü tarafı, yaş farkı çok fazla, manipülasyon olmaması imkansız. çocuğun rızası varmış demesin kimse, 15 yaşındaki bir çocuk neyin doğru neyin yanlış olacağını ne bilsin? bu buluşmalar elbette hep evde gerçekleşiyor. soohyun'un karakterine zeval gelmiş zaten de imajına da mı gelsin ama di mi? neyse, bunlar medyadan gizli sevgili oluyorlar. hiçbirimiz bilmiyoruz tabii o zamanlar.
sae ron bir gün instagramında birlikte çekindikleri bir selfie yayınlıyor ve kısa bir süre sonra siliyor. herkes ''imajın yerlerde, kim soo hyun'u da mı dibe çekmek istiyorsun'' diye eleştiriyor. çoğu kişi ilgi çekmek için olduğunu düşünüyor. fotoğrafı paylaşmasının sebebi sonradan ortaya çıkıyor. kim soo hyun'un şirketi bir gün hiç beklenmeyen bir şekilde kim sae ron'a borcunu ödemesini bildiriyor. bu meblağ bir anda ödenebilecek bir tutar değil. sae ron, soo hyun ile iletişime geçmeye çalışıyor, hatta ''bana borcumu yavaş yavaş ödeyebileceğimi söylemiştiniz. size ödemeyeceğim demiyorum ama bir anda ödemem mümkün değil, beni lütfen kurtar'' diye mesaj atıyor. melek yüzlü şeytanımız geri dönmüyor. sae ron son çare olarak o fotoğrafı paylaşıyor ki soo hyun kendisine geri dönüş yapsın. ne kadar çaresiz hissetmiştir kim bilir. manipüle edilen, hayatı biten kendisiyken hiçbir zaman kim soo hyun'u tehdit etmedi, onun kariyerini yerle bir edebilirdi ama bence onu gerçekten de seviyordu çünkü o kadar küçükken sevgili olmaya başlamışlar ki, muhtemelen ilk aşkıydı. ve belki de ceza olarak onu hiç umursamayan adamın doğum gününde ölmeyi seçti.
komşusu yaşlı bir kadın, sae ron için ''ünlü olduğunu bilmiyordum, ama kötü şeyler yaşadığını hissediyordum. her akşam ağlardı, sesini duyardım'' diyor. sae ron gencecik, onu ilk tanıdığım zamanlar ''önünde gerçekten güzel bir gelecek var, yaşıt olsak da bambaşka hayatlar yaşıyoruz'' diye düşündüğüm biriydi. ileride çok başarılı olacağını düşünürdüm. hayatı hem kendinden yaşça büyük bir adamın yüzünden hem de kaza yapması yüzünden bitmiş oldu. belki de oyuncu olmayıp hepimiz gibi bir hayat sürmüş olsa daha mutlu, daha uzun yaşayacaktı. üzücü.
bu olayda insanca olan tek şey, the man from nowhere'deki ünlü oyuncu won bin'in, küçük kardeşi olarak gördüğü sae ron'a olayın ilk zamanları borcunu ödeyebileceğini ''yardıma ihtiyacın var mı, tutar önemli değil'' diyerek iletmesi. sae ron kabul etmemiş fakat yine de won bin azımsanamayacak tutarda yardımı ailesine ''dondurma külahı al'' mesajıyla iletmiş. zaten won bin yıllardır sektörde olmasa da sae ron'un cenazesine bizzat katıldı.
kim soo hyun, asla bu iddiaları hatta sevgili olduklarını bile kabul etmedi ilk başta. kanıtlar ortaya çıkınca ise reşit olduğunda ilişki yaşamaya başladıklarını söyledi :d ah kim soo hyun, parayla hakkındaki kötü yorumları sildirdiğin, gerçek yüzünü saklayarak hatta aynı yapımda yer alan ve senden daha başarılı olan oyuncu partnerlerin hakkında bile yalan söylentiler çıkararak oluşturduğun popüleriten ve imajın yavaş yavaş yerle bir olurken ne çok sinirlenmişsindir.
olayı sizler için kısaca özetleyeyim, kim sae ron çocukken oyunculuk yapmaya başlayan, high school love on dizisi ile popülerleşmeye başlayan fakat sonrasında yapımlarda pek de göremediğimiz bir kişi. bir gün madde etkisi altında araba sürerken kaza yapıyor. şansına öyle bir yere vuruyor ki, birçok işletmenin elektrikleri kesiliyor ve ciddi zarar ediyorlar. kadın bir şekilde zararı ödüyor, parası yetmeyince kim soohyun'un şirketi (aynı zamanda kim sae ron'un da içinde bulunduğu şirket) borcu kapatıyor. kim sae ron bu borcu çalışıp kapatacağını söylüyor. borç, ünlü olmayan bir oyuncunun karşılayabileceği bir miktar değil. zaten şirketi istese de parayı alamaz sae ron'dan. yanlış hatırlamıyorsam zaten beklenti içine girerek vermiyorlar parayı ama kadın yine de ödeyeceğini söylüyor. neyse, imajı yerle bir olduğu için dizi/filmlerde yer alamıyor. bir cafede çalışmaya başlıyor. insanlar bunun bile ''iyi biriyim'' gösterişi yapmak için olduğunu söylüyor. fazla eleştiri alınca işinden ayrılmak zorunda kalıyor, hatta ismini bile değiştiriyor. sae ron, zarar eden işletmelerden özür dileyip zararlarını karşılasa da bu medyada yer almıyor.
bir de olayın kim soo hyun boyutu var. kim soo hyun, kendisinden çook küçük 15 yaşında henüz çocuk olan sae ron'la ilişki yaşamaya başlıyor. işin kötü tarafı, yaş farkı çok fazla, manipülasyon olmaması imkansız. çocuğun rızası varmış demesin kimse, 15 yaşındaki bir çocuk neyin doğru neyin yanlış olacağını ne bilsin? bu buluşmalar elbette hep evde gerçekleşiyor. soohyun'un karakterine zeval gelmiş zaten de imajına da mı gelsin ama di mi? neyse, bunlar medyadan gizli sevgili oluyorlar. hiçbirimiz bilmiyoruz tabii o zamanlar.
sae ron bir gün instagramında birlikte çekindikleri bir selfie yayınlıyor ve kısa bir süre sonra siliyor. herkes ''imajın yerlerde, kim soo hyun'u da mı dibe çekmek istiyorsun'' diye eleştiriyor. çoğu kişi ilgi çekmek için olduğunu düşünüyor. fotoğrafı paylaşmasının sebebi sonradan ortaya çıkıyor. kim soo hyun'un şirketi bir gün hiç beklenmeyen bir şekilde kim sae ron'a borcunu ödemesini bildiriyor. bu meblağ bir anda ödenebilecek bir tutar değil. sae ron, soo hyun ile iletişime geçmeye çalışıyor, hatta ''bana borcumu yavaş yavaş ödeyebileceğimi söylemiştiniz. size ödemeyeceğim demiyorum ama bir anda ödemem mümkün değil, beni lütfen kurtar'' diye mesaj atıyor. melek yüzlü şeytanımız geri dönmüyor. sae ron son çare olarak o fotoğrafı paylaşıyor ki soo hyun kendisine geri dönüş yapsın. ne kadar çaresiz hissetmiştir kim bilir. manipüle edilen, hayatı biten kendisiyken hiçbir zaman kim soo hyun'u tehdit etmedi, onun kariyerini yerle bir edebilirdi ama bence onu gerçekten de seviyordu çünkü o kadar küçükken sevgili olmaya başlamışlar ki, muhtemelen ilk aşkıydı. ve belki de ceza olarak onu hiç umursamayan adamın doğum gününde ölmeyi seçti.
komşusu yaşlı bir kadın, sae ron için ''ünlü olduğunu bilmiyordum, ama kötü şeyler yaşadığını hissediyordum. her akşam ağlardı, sesini duyardım'' diyor. sae ron gencecik, onu ilk tanıdığım zamanlar ''önünde gerçekten güzel bir gelecek var, yaşıt olsak da bambaşka hayatlar yaşıyoruz'' diye düşündüğüm biriydi. ileride çok başarılı olacağını düşünürdüm. hayatı hem kendinden yaşça büyük bir adamın yüzünden hem de kaza yapması yüzünden bitmiş oldu. belki de oyuncu olmayıp hepimiz gibi bir hayat sürmüş olsa daha mutlu, daha uzun yaşayacaktı. üzücü.
bu olayda insanca olan tek şey, the man from nowhere'deki ünlü oyuncu won bin'in, küçük kardeşi olarak gördüğü sae ron'a olayın ilk zamanları borcunu ödeyebileceğini ''yardıma ihtiyacın var mı, tutar önemli değil'' diyerek iletmesi. sae ron kabul etmemiş fakat yine de won bin azımsanamayacak tutarda yardımı ailesine ''dondurma külahı al'' mesajıyla iletmiş. zaten won bin yıllardır sektörde olmasa da sae ron'un cenazesine bizzat katıldı.
kim soo hyun, asla bu iddiaları hatta sevgili olduklarını bile kabul etmedi ilk başta. kanıtlar ortaya çıkınca ise reşit olduğunda ilişki yaşamaya başladıklarını söyledi :d ah kim soo hyun, parayla hakkındaki kötü yorumları sildirdiğin, gerçek yüzünü saklayarak hatta aynı yapımda yer alan ve senden daha başarılı olan oyuncu partnerlerin hakkında bile yalan söylentiler çıkararak oluşturduğun popüleriten ve imajın yavaş yavaş yerle bir olurken ne çok sinirlenmişsindir.
devamını gör...
5.
atatürk'ün en sevilen sözü
cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
ey türk istikbalinin evladı! işte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
devamını gör...
6.
editörlerin görevi
bir yazarın fikrine katılsa da katılmasa da, onu sevse de sevmese de ilgili yazarın tanımlarının intihal taramasını yaparak hak edenlere madalya vermek, kitap/film/dizi tanımlarında kriteri sağlayan tanımları onaylamak, başlıkların meta bilgilerini hazırlamak, başlıklara uygun etiketi vermek ve başlıklardaki yazım yanlışlarını düzeltmek.
fakat ne yazık ki bugün birkaç yazar tarafından (2) yazarlık konusundaki ''tarafsızlıkları/taraf olmaları'', editörlük görevlerinde tarafsız değillermiş gibi lanse ediliyor, ikisi birbirine karıştırılıyor. bir kısmın tarafı tutulup sizlere madalya verilmese, tanımınız onaylanmasa bu dediğiniz hem taraf tutmak hem adaletsizlik olur. ama sözlükte bu tarz bir durum hiç yaşanmadı. editörler sizinle aynı fikirde değil veya sizi savunmadı diye (sanki böyle bir görevimiz var) saçma sapan konuşup son zamanlarda sinirleri alınmış gibi takılan bendenizin sinirlerini ''slm hadi zıpla'' diye kışkırtmayın. zaten birilerini savunduğumuz yok ama istediğiniz gibi sizleri savunsak ''tarafsız değiller'' demez, ''çok doğru taraftalar'' derdiniz. kimin işine ne gelirse.
biz editörler pek kaos içinde değiliz, bilen bilir. hepimiz kendi halimizde takılıyoruz, işimizi tek kelimeyi bile ince eleyip sık dokuyarak olabilecek en adaletli şekilde yapıyoruz. bizi kendi işlerinize alet etmeye çalışmayın, uyuyan devi uyandırmayın. varsa editörlükle ilgili bir kusurumuz, imkansız olsa da bir taraflılığımız veya adaletsizliğimiz, işte o zaman gelin konuşalım.
fakat ne yazık ki bugün birkaç yazar tarafından (2) yazarlık konusundaki ''tarafsızlıkları/taraf olmaları'', editörlük görevlerinde tarafsız değillermiş gibi lanse ediliyor, ikisi birbirine karıştırılıyor. bir kısmın tarafı tutulup sizlere madalya verilmese, tanımınız onaylanmasa bu dediğiniz hem taraf tutmak hem adaletsizlik olur. ama sözlükte bu tarz bir durum hiç yaşanmadı. editörler sizinle aynı fikirde değil veya sizi savunmadı diye (sanki böyle bir görevimiz var) saçma sapan konuşup son zamanlarda sinirleri alınmış gibi takılan bendenizin sinirlerini ''slm hadi zıpla'' diye kışkırtmayın. zaten birilerini savunduğumuz yok ama istediğiniz gibi sizleri savunsak ''tarafsız değiller'' demez, ''çok doğru taraftalar'' derdiniz. kimin işine ne gelirse.
biz editörler pek kaos içinde değiliz, bilen bilir. hepimiz kendi halimizde takılıyoruz, işimizi tek kelimeyi bile ince eleyip sık dokuyarak olabilecek en adaletli şekilde yapıyoruz. bizi kendi işlerinize alet etmeye çalışmayın, uyuyan devi uyandırmayın. varsa editörlükle ilgili bir kusurumuz, imkansız olsa da bir taraflılığımız veya adaletsizliğimiz, işte o zaman gelin konuşalım.
devamını gör...
7.
editör mavisi
madem herkesin beğenisini kazanan bir mavi türü, bu tonu seçip öneren kişiyi açıklama vakti:
benn ihihi. bu mavi ile bir kırmızı tonunu seçip önermiştim, yoldaş mavide karar kıldı, zaten benim de gönlüm maviden yanaydı.
benn ihihi. bu mavi ile bir kırmızı tonunu seçip önermiştim, yoldaş mavide karar kıldı, zaten benim de gönlüm maviden yanaydı.
devamını gör...
8.
insan olun biraz (yazar)
insaflı olun biraz için benim de söyleyeceklerim var.
madalyalarının yarısını* herhalde ben vermişimdir. tanımları kontrol edeceğim diye göz numaram arttı. açtığı film ve kitap başlıklarından bahsetmiyorum bile. bir ara şakayla karışık meta bekleyen başlıkların çok biriktiğini ve insaflı olmasını söyledim, cevabı aynen şu oldu:
"zaten kendime bir sınır koydum artık günde 10 başlık açacağım"
kendine sınır koymuş hali günde 10 başlıkmış. sen ahmet mithat efendi değilsin kendine gel. 10 başlık dediği 10 kitap/film başlığı + 10 madalyalı tanım demek. tamam iyi yazıyorsun, sen olmasan eksikliğini hissetmemek mümkün değil, iyisin hoşsun ama insaflı değilsin.
bu yüzden sevgili editör arkadaşım insan olun biraz'a burada da seslenmemi sürdüreceğim:
insaflı olun biraz!
madalyalarının yarısını* herhalde ben vermişimdir. tanımları kontrol edeceğim diye göz numaram arttı. açtığı film ve kitap başlıklarından bahsetmiyorum bile. bir ara şakayla karışık meta bekleyen başlıkların çok biriktiğini ve insaflı olmasını söyledim, cevabı aynen şu oldu:
"zaten kendime bir sınır koydum artık günde 10 başlık açacağım"
kendine sınır koymuş hali günde 10 başlıkmış. sen ahmet mithat efendi değilsin kendine gel. 10 başlık dediği 10 kitap/film başlığı + 10 madalyalı tanım demek. tamam iyi yazıyorsun, sen olmasan eksikliğini hissetmemek mümkün değil, iyisin hoşsun ama insaflı değilsin.
bu yüzden sevgili editör arkadaşım insan olun biraz'a burada da seslenmemi sürdüreceğim:
insaflı olun biraz!
devamını gör...
9.
sevişilinebilizite
#3449700
videodaki kızın dediği gibi ''erkekler neden kıskanıyor beni onu hiç anlamıyorum''
videodaki kızın dediği gibi ''erkekler neden kıskanıyor beni onu hiç anlamıyorum''
devamını gör...
10.
unicornlardabüyür
normal sözlük kitap kulübü'nün cıvıl cıvıl, düşünceli, kibar ve sevdiğim bir rengi. ne zamandır nickaltına uğramak aklımda olsa da bugüne kısmetmiş.
alttaki şarkı senin içinn.
alttaki şarkı senin içinn.
devamını gör...
11.
normal sözlük
fake hesap açanların fake hesapları uçurulurken asıl hesaplarının da uçurulması gereken sözlük. sadece fake hesap uçtuğunda yeni hesap açmak birkaç dakika sürüyor sonuçta, yalnızca fake hesabın uçurulması yeterli bir yaptırım değil. hem adil bir sözlük deneyimi sunmuyor hem de moderasyon yetersiz yaptırımdan cesaret alınarak açılan türlü türlü fake hesaplarıyla uğraşmak zorunda değil bence.
(bkz: bana yazarı söyle sana kaç fake hesabı açacağını söyleyeyim)
(bkz: fake hesap aça aça göl olur)
(bkz: fake hesabın mumu yatsıya kadar yanar)
(bkz: bana yazarı söyle sana kaç fake hesabı açacağını söyleyeyim)
(bkz: fake hesap aça aça göl olur)
(bkz: fake hesabın mumu yatsıya kadar yanar)
devamını gör...
12.
bir üstteki yazar hakkında düşünülenler
dahlcığımm yakaladım seni ihihi, ayrıntıcı, doğru anlaşılmaya önem veren, çalışkan ve özündeki iyiliğin anlaşılması kolay bir insan. sevdiğim ve hep burada görmek istediğim bir dostum, birlikte çalışmayı sevdiğim editörbuddym.
devamını gör...
13.
kaneka (yazar)
bunu yazar kimliğimle yazıyorum, olaylar hakkında konuşmayacağım hem ilgimi çekmiyor ve beni ilgilendirmiyor, hem de zaten iki taraf da haksız. benim değinmek istediğim konu, ne olursa olsun bir insanın anne babası konuya dahil edilmez. insan ilişkilerinde geçilmemesi gereken bir çizgi vardır ve bu da o çizgilerden biri. düşmanım dahi olsa olaya ailesi katıldığında bu fikrimi yine savunurum. önemli olan bu konuya değinmek istedim, gerisi dediğim gibi beni ilgilendirmiyor.
devamını gör...
15.
normal sözlük kadınlarının tercih ettiği kozmetik markaları
fazla makyaj yapan biri değilim fakat dans gösterilerine çıktıkça sahne makyajının daha belirgin tonlarda olması gerektiğinden hem makyaj malzemelerim hem de makyaj yapma kabiliyetim gelişti. kullandığım markaların hayvanlar üzerinde deney yapmadığını biliyorum ama umarım yanlış bilmiyorumdur ve gözden kaçırdığım yoktur.

revolution far paletini duymayan yoktur, gerçekten güzel renkleri var, sahne makyajında daha uçuk renkler ve özellikle pembe kullanmamız gerektiğinden bendeki ''bird of paradise'' serisi. içerisindeki hot tropik rengi aşşırı güzel bir sim barındırıyor. çok kullandığımdan az kaldı bu yüzden o kısmı çekmedim. simini şu şekil tarif edebilirim, aşırı doğal duruyor küçük sim şeklinde. iri duranlar bence yapay duruyor bu öyle değil. ama bu far paletinde not düşmem gereken bir nokta var, göz kapağımı kurutuyor gibi geliyor, birkaç kez alerji de yaptı gibi. yani birkaç kez gözlerim aşırı kaşınmıştı. benim alerjik bir bünyem var belki ondandır, başka kullanan arkadaşlarımda duymasam da not düşmek isterim.
nyx'in allığı da son zamanlarda çok popüler. ben çok allıktan da anlamam aslında ama açık ten rengine güzel gidebilecek bir allık olduğunu düşünüyorum. pigmenti çok iyi, azıcık kullansanız bile renk veriyor.
pure beauty'nin cc kremi bendeki 02 natural ancak tenime koyu geliyor. fakat bazen sivilcem olduğunda üzerine sürüyorum bence cc krem olmasına rağmen kapatıcılığı iyi.
maybelline'in kapatıcısı orta düzey bir kapatıcı bendeki pembe alt tonlu olan 05 numara. pek çizgilere dolmuyor daha doğrusu kuru bir cildiniz varsa tercih edebilirsiniz. kapatıcı konusunda ben de henüz keşfetme aşamasındayım eskiden kullanmıyordum çünkü. ancak çook büyük şeyleri kapatabileceğini sanmıyorum. doğal dursun, zaten sorunlu bir cildim yok diyorsanız rahatlıkla kullanabilirsiniz.
ben pek gloss sevmem açıkçası, çünkü saçım dudağıma gelince bozuluyor. ancak kiko'nun simli gloss'u aşşıırı iyi. renk tonu da simi de çok kararında. özel günlerde kullanmak için biçilmiş kaftan. yanındaki sephora da idare eder ama onu pek kullanmıyorum sevemedim.
flormar skin lifting fondöteni sorunlu olmayan ciltler için güzel bence. benim alerjik bir bünyem var, bir sorun oluşturmadı.
gelelim enn sevdiğim kısma; ojeleerrr. keşke size tümmm ojelerimi gösterme fırsatım olsaydı ihihi. oje sürmeyi de satın almayı da çok seviyorum. flormar, pastel ve golden rose'un ojelerini kullanıyorum ağırlıkla. memnunum açıkçası.
bu başlığı sevdim, daha önce kozmetik ürünleriyle ilgili başlık açmadığımı veya açılan başlıklara yazmadığımı/denk gelmediğimi fark ettim. ileride yazarım belkii.
edit: maybelline'in vinyl ink rujundan bahsetmeyi unutmuşum. kalıcılığı da duruşu da aşırı iyi. 110 ve 10 numaralarını kullanıyorum, ikisinin de tonu çok güzel. ilk kullanırken renk pigmenti çok canlı oluyor, biraz kullandıktan sonra daha soft, güzel bir renge dönüyor bence.
göz kalemi olarak flormar extreme tattoo 04 confetti göz kalemini şiddetle öneririm. akma yapmıyor, kalıcılığı güzel. simli ve bence yeşil göz rengine çok yakışıyor :d ela, kahverengiye de yakışır. maviden emin değilim.

revolution far paletini duymayan yoktur, gerçekten güzel renkleri var, sahne makyajında daha uçuk renkler ve özellikle pembe kullanmamız gerektiğinden bendeki ''bird of paradise'' serisi. içerisindeki hot tropik rengi aşşırı güzel bir sim barındırıyor. çok kullandığımdan az kaldı bu yüzden o kısmı çekmedim. simini şu şekil tarif edebilirim, aşırı doğal duruyor küçük sim şeklinde. iri duranlar bence yapay duruyor bu öyle değil. ama bu far paletinde not düşmem gereken bir nokta var, göz kapağımı kurutuyor gibi geliyor, birkaç kez alerji de yaptı gibi. yani birkaç kez gözlerim aşırı kaşınmıştı. benim alerjik bir bünyem var belki ondandır, başka kullanan arkadaşlarımda duymasam da not düşmek isterim.
nyx'in allığı da son zamanlarda çok popüler. ben çok allıktan da anlamam aslında ama açık ten rengine güzel gidebilecek bir allık olduğunu düşünüyorum. pigmenti çok iyi, azıcık kullansanız bile renk veriyor.
pure beauty'nin cc kremi bendeki 02 natural ancak tenime koyu geliyor. fakat bazen sivilcem olduğunda üzerine sürüyorum bence cc krem olmasına rağmen kapatıcılığı iyi.
maybelline'in kapatıcısı orta düzey bir kapatıcı bendeki pembe alt tonlu olan 05 numara. pek çizgilere dolmuyor daha doğrusu kuru bir cildiniz varsa tercih edebilirsiniz. kapatıcı konusunda ben de henüz keşfetme aşamasındayım eskiden kullanmıyordum çünkü. ancak çook büyük şeyleri kapatabileceğini sanmıyorum. doğal dursun, zaten sorunlu bir cildim yok diyorsanız rahatlıkla kullanabilirsiniz.
ben pek gloss sevmem açıkçası, çünkü saçım dudağıma gelince bozuluyor. ancak kiko'nun simli gloss'u aşşıırı iyi. renk tonu da simi de çok kararında. özel günlerde kullanmak için biçilmiş kaftan. yanındaki sephora da idare eder ama onu pek kullanmıyorum sevemedim.
flormar skin lifting fondöteni sorunlu olmayan ciltler için güzel bence. benim alerjik bir bünyem var, bir sorun oluşturmadı.
gelelim enn sevdiğim kısma; ojeleerrr. keşke size tümmm ojelerimi gösterme fırsatım olsaydı ihihi. oje sürmeyi de satın almayı da çok seviyorum. flormar, pastel ve golden rose'un ojelerini kullanıyorum ağırlıkla. memnunum açıkçası.
bu başlığı sevdim, daha önce kozmetik ürünleriyle ilgili başlık açmadığımı veya açılan başlıklara yazmadığımı/denk gelmediğimi fark ettim. ileride yazarım belkii.
edit: maybelline'in vinyl ink rujundan bahsetmeyi unutmuşum. kalıcılığı da duruşu da aşırı iyi. 110 ve 10 numaralarını kullanıyorum, ikisinin de tonu çok güzel. ilk kullanırken renk pigmenti çok canlı oluyor, biraz kullandıktan sonra daha soft, güzel bir renge dönüyor bence.
göz kalemi olarak flormar extreme tattoo 04 confetti göz kalemini şiddetle öneririm. akma yapmıyor, kalıcılığı güzel. simli ve bence yeşil göz rengine çok yakışıyor :d ela, kahverengiye de yakışır. maviden emin değilim.
devamını gör...
16.
sözlükteki personanızı en iyi yansıtan görsel
aslında tam da mahlasım gibi bir profil çizdiğimi düşünüyorum. army benim haksızlıklar karşısında susmadığım, yeri gelince sivrilen, çekinmeden düşüncelerimi ifade ettiğim yönümü temsil ediyor. suzy ise sevecen, esprili, enerjik ve düşünceli yanımı. kitap, film/dizi, psikoloji, tarih, edebiyat, müzik, güncel konular vb. gibi geniş yelpazede yazdığımı ve eh bir de editörlük görevimi de düşünürsek sözlükteki personamı alttaki görselin yansıttığını düşünüyorum.

devamını gör...
17.
okuduğunu anlamamak
ülkemizde bir hayli fazla, sözlük de nasibini alıyor ister istemez.
birçok kişi okuduğunu anlamak yerine kendi anlamak istediğini anlıyor genelde. kusura bakmayın ama sadece yazdıklarımdan ve asıl demek istediğimden sorumluyum; sizin anlamak istediğiniz, hayal ettiğiniz veya ima edildiğini düşündüklerinizden değil.
şimdi bu tanımıma da alınganlık yapıp ''ben okuduğumu anlıyorum neden bana patladı olay'' diyenler çıkabilir.* bakın ''birçok kişi'' demişim, herkes dememişim. adım adım okuyalım, okuduğumuzu doğru anlayalım :d
birçok kişi okuduğunu anlamak yerine kendi anlamak istediğini anlıyor genelde. kusura bakmayın ama sadece yazdıklarımdan ve asıl demek istediğimden sorumluyum; sizin anlamak istediğiniz, hayal ettiğiniz veya ima edildiğini düşündüklerinizden değil.
şimdi bu tanımıma da alınganlık yapıp ''ben okuduğumu anlıyorum neden bana patladı olay'' diyenler çıkabilir.* bakın ''birçok kişi'' demişim, herkes dememişim. adım adım okuyalım, okuduğumuzu doğru anlayalım :d
devamını gör...
18.
kedilerin bomboş hayvanlar olması
birçok insandan daha akıllı, birçok insandan -özellikle erkeklerden- tuvalet konusunda daha eğitimli olduklarını düşünürsek yanlış tespit. evcil hayvanların insanların psikolojisinde olumlu etkileri olduğu araştırmalarla kanıtlanmış. yani bence birçok insandan daha yarayışlılar, ayrıca bir işe yaramalarına da gerek yok. sırtlarında taş taşımak için yaratılmadılar sonuçta:d
devamını gör...