tam da bu konuyla ilgili yazılmış bir eser var(bkz:
william golding-sineklerin tanrısı)
eserin türkiye iş bankası kültür yayınlarının,kitabın çevirisini yapmış mina urgan'ın kitapla ilgili yorumunu aktarmak istiyorum.
belirli koşullar altında yetişkinler böyle davranabilir, ama altı ile on iki yaş arasında küçük çocuklar, uygar dünyanın baskısından uzaklaşınca, nasıl böylesine vahşileşebilir, kan dökecek kadar acımasız olabilir diye düşünen birçok kişi, küçüklerde bile bu kadar korkunç bir biçimde belirdiğine göre, sineklerin tanrısı’nda kötülüğün insan yaratılışında doğuştan var olduğu görüşünün savunulduğu kanısına varıp dehşete kapılmıştır. okuyucuların duydukları bu dehşeti doğal saymalı; çünkü çocukların tertemiz birer melek oldukları konusunda, yanlış olduğu kadar da yaygın bir inanç vardır. oysa kendi çocukluğuna ve yakından tanıdığı çocuklara duygusallıktan arınmış gerçekçi bir gözle bakabilenler, çocukların küçük birer melek değil, tıpkı yetişkinler gibi birer insan olduğunu bilirler. insanlarda ise, ister büyük ister küçük olsunlar, hem iyi hem de kötü içgüdüler vardır. anayla baba ve eğitim kurumları, çocuğu olumlu biçimde etkilemeye, iyiye yönelen içgüdülerini geliştirip kötüye yönelen içgüdülerini engellemeye çalışırlar. uygarlığın amacı da budur aslında. bu uygarlık süresi içinde en büyük görev topluma düşer.
kitabı okumak isteyenlere tavsiyem özeti okumalarıdır(bkz:
https://www.google.com/amp/...) çünkü kitap biraz sıkıcı olabilir.okuduktan sonra yorumu çok daha iyi anlayabilirsiniz.
devamını gör...