ulan ne kadar ikiyüzlüsünüz ya... kime ne kimin kaç sevgilisi olduğundan? bahsi geçen şahıs "erkek" olsaydı, yine kaç sevgilisi olduğunun çetelesini tutacak mıydınız?
siz var ya; aşkı da, sevgiyi de, ilişkiyi de basitleştirdiniz. böyle parmak hesabı yapa yapa yaşayın hayatı, belki bir gün 13. sevgilisiyle henüz çıkmamış birini bulursunuz.
o kadar yorgunum ki nefes bile alamıyorum.
ve bunu kimseye çaktırmamaya çalışmak en zoru.
herkes beni iyi sanıyor, iyi görünmek zorundayım.
fakat çok dipteyim.
kendisinin yaptığı açıklamalar doğru. ben bir hataylıyım, gerçekten de böyle olduğunu söyleyebilirim. lisede tek bir masada türkü, kürdü, sünnisi, alevisi, hristiyanı, ermenisi oturup çok vakit geçirdik. artık bazıları hayatta değil...
ha arada çürükler yok, herkes birbirine saygılı, sıfır önyargı var diyemem. elbette bunlar da var.
misal bizim üst kuşaklarımız birbirine çok önyargılıdır. alevisinin hamilesi sünni doktora, sünnisi ise aleviye gitmez. hep aralarında "onlar sizin şu kadardan çok çocuk yapmanıza izin vermezler." gibi dedikodular döner. doğruluğunu yanlışlığını bilmem, hiç hamile kalmadım.
diğer bir misal de ne biliyor musunuz? birbirlerinin müteahhitlerine ev yaptırmazlardı. şimdi ne oldu peki? alevi alevinin, sünni ise sünninin katili oldu.
önemli olan insan olmak.
büyük ihtimal babamın küçükken beni maruz bıraktığı tavırlarından kaynaklı, en çok stres altında kaldığımı hissettiğim durum. özellikle iletişim konusunda karşı taraftan dönüt alamazsam/belirsizliğe maruz kalırsam kafayı yiyorum.
"kısmet", "maşallah", "eyvallah", "inşallah" gibi kelimelerin bu kadar dilimize dolanma nedeninin adını "kültürel din" koydum kendimce. insanın ancak belirli bir yaştan sonra kafasında tam olarak oturabilen din algısı ister istemez kültürden ve yaşadığı çevreden etkilenecek ve ona göre şekillenecektir. bunun önüne geçmek çok zor. sık sık "inşallah" yerine "umarım" kullanmak için kendimi zorlasam da ister istemez inanmadığım bir dinin motiflerini içeren cümleler kurmaya devam ediyorum. çünkü bununla büyümemin yanı sıra şu anda da günlük hayatımda sürekli buna maruz kalıyorum.
alternatif olarak ise #2427460 nolu tanımı öneriyorum.
ilk olarak eğitimden vazgeçilmeli mi? hayır. ama bu durumda kesinlikle depremzedelere haklar tanınmalı. benim bu halde okula devam edebilmem mümkün değil ki benim ailem çok şükür hayatta ve iyi. ailesini kaybetmiş o kadar genç-çocuk varken eğitimlerine sağlıklı şekilde yüzyüze devam etmeleri mümkün olmayacaktır. mesele sadece kyk yurtları değil, mesele depremzede öğrencilerin durumu aynı zamanda.
iki kutup da çok tek taraflı bakıyor diye düşünüyorum.
peki o 4 binada yaşayan onlarca aile, çocuk, anne, baba, kardeş; onların akrabaları, tanıdıkları, eşi, dostu, arkadaşları ne olacak yavuz bey? hepinizi ibreti alem olsun diye... neyse.
deprem olduğu saatten itibaren hataydaki arkadaşlarıma akrabalarıma tanıdıklarıma yardım ulaşsın diye dışarıdayım. yemin olsun hala eve gidemedim (1 hafta oldu). koli bandı açmaktan tüm tırnaklarım kökünden kırıldı, ellerim bant kesmekten jilet izi doldu. uyuyamadım, yemek yiyemedim koşturmaktan. yardımlar oradaki insanları sıcak tutsun diye ben üşüdüm. şehirler tamamen boşalana kadar da devam edeceğim. iki uyanık da çıksın oradaki garibanların kısmetinin önüne geçsin ha? sen orada donarak ölen depremzedenin battaniyesine göz dikersen böyle yaparlar işte. beter olsunlar. adi köpekler. kansızlar.
her arkadaşımı bir gün gezdirmek isterdim bu şehirde. tanıdığım her insan görmeliydi bu kenti sanki. hep böyle bir arzum vardı. ne kadar modern bir yaşam kültürümüz olduğunu, farklı medeniyetlerin ortak bir kültürü nasıl kurabildiğini, çağdaşlığı, dayanışmayı, komşuluk geleneğinin nasıl ayakta olduğunu, hâlâ onlarca kişiyle kurulan sofralarımızı, tarih kokan sokaklarımızı ve hayattan keyif almayı bilen, her fırsatta eğlenmeye çalışan neşe dolu bir toplumun varlığını göstermek isterdim.
inanamıyorum. antakya yok oldu. inanamıyorum. hep antakya 7 kere yerin dibine girmiş çıkmış, altında 7 kat şehir yatar derlerdi. bu 8. oldu.
bir insan sadece sokakta boş boş yürürken mutlu olur mu, işte öyle bir şehirdi antakya. var oldukça bize güç verirdi, ama artık yok.
elveda gençliğim.
elveda 20 yılım.
elveda ilk aşkım.
elveda sabahladığım sokaklar.
elveda uğruna şarkılar söylediğimiz antakya.
and olsun unutmayacağım bunun sorumlularını.
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.