bodhisunya yazar profili

bodhisunya kapak fotoğrafı
bodhisunya profil fotoğrafı
rozet
karma: 2436 tanım: 109 başlık: 26 takipçi: 46
Wu Hsin: Başlangıç ​​yok. Son yok. Doğum yok. Ölüm yok. Zaman yok. Yer yok. Gidecek bir yer yok. Gelmek için hiçbir yer yok. - https://linktr.ee/bodhikurnigku

son tanımları


ağlayacak gücünün dahi olmaması durumu

köküme kibrit suyu!
devamını gör...

amitabha buddha

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

taiga bölgesinde bulunan, kanyon tapında bulunan, ve binyılı aşan bir tarihçesi vardır. heian hanedanlığından kalma masif ahşap buda heykeli. 220cm civarında. (amitabha buddha olarak ilkin o yönde siluetlenmiş/tasavvur edilmiş. sonrasında bazı değişikliklere uğrayarak bazı isimlerce onurlandırılmıştır.)

zaten barizdir ki; güneş budası olduğu apşikardır. aynı güneş kültünde olduğu gibi, kafa bölgesinde saf ışın hürmeti yönünde çarkta güneşin saflığı ve bozulmamışlığın yolunu aydınlatmak içinde betimlendiği söylenebilir. budaları tazimde yüzlerin durağan ve salt sakinliği çok ulvidir. coğrafyadan coğrafyaya değişkenlik gösterir.

buradan: www.instagram.com/p/ChGgRH8...
ayrıca bkz: www.himalayanart.org/search...
devamını gör...

normal sözlük

hödük moderatörler ve bir iş yapıyormuş gibi, (birilerinin kendi yazısına plagiarism yapıyorsun diyorlar. siber-septik bile olamayacak bu kişiciklere kalmadı ya sanal diasporadan etik değer kasıntılığına soyunmak.) ekşi sözlüğün data-base çalıp, orada yazıyorsan burada yazamazsın demiyorlar da - tıpkı şu an kof suçlama da bulunduğum gibi, bir takım maval anlatmacayla kurumsal kusmuk ağız-dalaşına girdikleri aşikardır. çok elzem bir şey yaptıklarını da kanıksamışlar.

bunca klavye döküntüsünden herhangi bir metnin sahibeliğe girişemezsiniz. bakınız: buraya gerçek ismiyle gelen biri bile olsa gene anonimite kusuyor olacaktır. dolayısıyla, salya akıtan köpeksi tavırla bu yazı buraya ait 'sizin yazınız tümceleriniz dahi olsa' alıntı olarak belirtmelisiniz diyorlar. gülünç dahi değil. bir tek sizin sözlüğünüz yok. bu sözde gereksizin gereksizi liyakatçi tavıra girmek olmuyor. gene aynı yaftalamaya geliyor (senin yazdığını nereden bileceğiz diyen ebleh beyinli insancıkların aslında aşağı gördükleri noktada, bunun gibi sünepelerin yöneticiliğine giriştiği yerleri kullanmamak en cazibidir.) biri wikideki girdisini buraya getirse; ''hayır ilkimiz olmalısın bize giriyorsun'' seni hissetmeliyiz deyip, kişinin beyinciğinden çıka-gelen yazıya, kendisi yasa koyucu humaniter ilan eden ve atarlanan kof ötesi bir yerden söz ediyorum! şimdi bakın size burada bunları yazmak bile lükstür. evet hakir görüyorum! girdileri kontrol ediyoruz en düşünceli insancıklar biziz kafasına girişmiş, ve herhangi bir sebepten birinin yazısını bile beğenmeyip, ansızın koca satırları baştan hiç edeceklerin alanında bulunmamak yeğdir. dahası, buna benzer bir konuda bir girdiyi yaftalayıp, en moronca tutumla, bu birilerinin yazını engellemekte beis görmezler. ve oradan hemen nemalanacak olmadıklarından da söz ederler. sözde bilgi paylaşım yerinden, klavyeden bir metnin ikmali siteye geçirildiği an o yazı kimsesizdir. ve salt bönlük ile burada yazıları kendi himayesine çekeceğini sananlarda çocuk beyinli asalaktır. buna inanların beyinlerinden bok akıyor. gömmeye doyamam da değmez! akıl erbabı ya en nihayetin bu gibi birbirlerine laf geçirmeyi bir bok sanmaktan öteye gidemeyenlerin biricik yeri. banal birkaç sanal snobların yönettiğine inandığı sözlük dahi olmayan platformcuk!

boşunalığın dip safası kokuşmuş kakafonik sözlerle mail atıp, hayır en doğrucu davut biziz dur (!) intihal yapmazsın diyen, sanrıya kapılmış gudubet modları olan sözlükten bozma yerin köküne kibrit suyu!
devamını gör...

son moda saçmalar

içeriği buna benzerdir: bilimimize salça oluyorlar... terimlerimizi çarpıtarak kullanıyorlar, ya da terminolojimizi yalan yanlış kullananlara karşın, safi bilime aidiyet besleyenlerin, sözde kendilerini 'sosyolog' olarak bile tanımlamayanları karşılarına aldıkları kitaptır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

iki nobran bilimcinin kitabının metni: kendilerinin kuark salyalarının idrak edemediği/edemeyeceği dünya cehennemden ileri yere dönüştü diyen kim varsa hepsi okuyup; 'anlaşılmazlık üzerine' konuşuyorlar deyip, neredeyse okurlarına ikmal ettikleri şey: ''bu adamları okuyup hiçbir yere varamazsınız bilim tek kurtarıcınız'' kobaylığıza tapın bilim yegane deneme yanılmayla tüm doğruları açımlar diyorlar. dolayısıyla, bir gün kendilerininde çöp olacağı gibi bir çıkarımda bulunan iki adamcık!

postmodern lafı bile öğürmeliktir. virilio-baudrillard ikilisi zerre postmodern falan hiç değildir. kendi jargonlarını ve takındıkları aşırı dilsel oyunlarla zaten bu fizikçi tayfayı da çıldırtmışlardır. bilim mabutluğunu kim yerecekti? unamuno'un değimiyle; ''bilimin tiranlığı ne zaman bitecek'' ... aynısı ivan illich'de de vardır. üçüncü göz olarak tıbbın sömürü merkezi yapmış medikalize ettiği dünyayı eleştirir. terim ve terminolojileri deşip, tek bir kavram üzerine yoğunlaşarak kuramsallığa saldırırlar. biri devamlı ''anlamlandıramama'' dan yakınmış. hiçbir vakit oluşmamış bir şeyin kaybı güdüldüğünden mi bu çırpınışlar (!) herhangi bir anlam lafından bugün söz dahi edilemez. bu kitapta gömülmeğe gayret gösterilen adamların, türettiği karşıt-kavramları yıkarak; zaten, (asla yaşayamadığımız dünyada çoktandır yittik demeye işaret ederler.) kavramları ters yüz edip, düşünürleri alaşağı etmeğe çabalarken, bu post-modern diye addedilen bir sayıklama oyunu adı altında 'bilimcilik gayesi yürüten' müspetliği üstlenmiş, paranın biliminden başka ellerinde dünyayı çekiştirmek isteyenlerin, hala daha bilimle anlam bulamaması en oportünist boktanlıklarına dahi cevap verememesi ikrah edilesidir. kaldı ki, sanki düşün kişileri, kavram/terimin zerre onun manasını bilmiyormuş gibi okumuş bazı kişicikler. bu kadarda türk okuru olduğunuzu belli etmeyin. çok kof ve yavan! onca okuma: saf bir dogma ve ucuz ölümsüzlük senaryosuna kadar giden, ta ki -gezegenin sonuna değin bilim mi yapılacak?

the most unknown yapımındaki gibi enerjiyi bile kendi -insan merkezci- yönelimleriyle leşleşmiş mekanik edimlerlerle kendilerine mal-etmek isteyen sapıtık yığınların en el üstünde tutulan alanı bir gün bu kadar yol kat ettiğini söylerken 'mış' gibi bile yapamayacak. konektomlarını evrene bahşedenler; veri bataklığında, zaten bilim camiasındakilerinde eleştirel hiçbir şey söyleyemeceği de bariz belirgindir.

(evet tıpkı bu kitabın babalarının sevmeyeceği, hatta bu yazıda bile sözümona onlar gibi konuştuğumu dile bile getirirlerdi. kitaplarında yerdikleri adamlardan güncesinde bile çok sık alıntılarda bulunmuş kötümserciklerdenim. onları okumuş ve kendi eserlerini terk ettikleri gibi, onları okurken reddeden menfi garabet kişilerden belki biriyimdir.)

(parçacıkçı fizikçilerin tenkitle ilerleyen bilimini de topa tutan, ve ''onlara göre, bu adamların -ipe sapa gelmez tipler- gibi kendi alanı olmayan yere, kelime oyunu yaparak hiçbir şey söylemiyor'' demesi de, -aynısı bugünün bilim tapınıcılığı yapanlar içinde geçerlidir. dünya nezdinde ise, tüm bunların hepsi hiçtir. onların anlaşılmaz bulduğu bu adamların dediği her ne varsa, çoğu zaten apaşikar ortaya dökülüp bizi siliverdi... bizi zehirleyip yok etmeğe yetti!)

adeta günümüz bilimselliğinin tiranik dogmalarına karşın sorulması gerekeni tarihin bitiminde çoktan sorulmuştur. eski paradigmaların reddiyesini bilim kökten kazıyor. bilimin beyinsizleşmesine karşın, tüm bedeninle bilim mabutluğunu üstlenenler yarına kalmadan 'onun tarafından' kullanıp atılan bir atık organa döndüğünde, atıl düzeyde tüm argümanların en iyisi; gelişimci bilim anlayışı, işte o vakit anlamsız söz öbeklerine bile ihtiyacı kalmayacaktır.

unutmadan 90s ve 2000s başlarının başında biten konucuklar holizmidir. totolojinin bu yeryüzünde eradikasyona uğraması en meşru olanıdır.

(gericilerinde ve bilimtapar eblehlerinde köküne kibrit suyu!)
devamını gör...

dünya

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

''kendimizi, acısız çalışamayan bir dünya yaratmadık ve bunda büyük bir acıyla, küçük bir zevkle, çok az, bizi ipe dizmek için - tüm organizmaların yaşamları boyunca acıyla dayanılmaz bir şekilde itildiği bir dünya yarattık, bu da hayatta kalma ve kendilerinden daha fazlasını yaratma şanslarını artıracak. kontrol edilmeden bırakılan bu işlem, güneş sisteminin bu fosseptik çukurunda, galaksinin bu tuvaletinde tek bir hücre çarpıntıya devam ettiği sürece sürecektir. o zaman neden doğanın intiharı için yardım etmiyorsun? korkunç acıların olduğu bir dünyada hesap verebilecek bir ilik istemek için, sorunlarımızın sorumluluğunu doğa alsın. biz türümüze uygun olmayan bir ortam yaratmadık, doğa yarattı. doğa bizi öldürmeye çalışıyor ya da bilinç gafı üzerimize geldiğinde kendimizi intihara sevk etmeye çalışıyor diye düşünülecekti. doğa ne düşünüyordu? antropomorfize etmeye, romantikleştirmeye, kalplerimize sokmaya çalıştık. ama doğa mesafesini korudu, bizi kendi hallerimize bıraktı. öyle olsun. hayatta kalmak iki yönlü bir yoldur. kendimizi dünya dışına çıkardığımızda, bu gezegeni uzaydan havaya uçurabiliriz. kokunun bizi takip etmeyeceğinden emin etmenin tek yolu bu. bırak kendini kurtarabilsin-- mahkum olanlar cümlelerinden çıkmak için yürütecekleri akrobasilerle tanınırlar. ama eğer yaptığını yok edemezse ve onu çözebilecek şey, o zaman acıyla tanıştırdığı diğer tüm canlılarla birlikte yok olabilir.''

thomas ligotti, the conspiracy against the human race
devamını gör...

misomaniac


''dünyadan nefret etme ve küçümseme hakkına sahip bir adam varsa, o benim, çalışmam hem nefreti hem de ona küfür eden hendekleri soluyor, bu da onu çirkin işlerin arasına sokuyor.''
a. caraco, ma confession, p. 70



mizantropun düşüşü

kitlesel yok oluşuz nefret hiçbir şeyi karşılamıyor! kendinden bahseden hastalar ilkin parçalanmayı duyamayacaklar olmalı. simbiyotik böceklerden nefret etmek dahi kabul edilemez. dünyanın lavman bedenleri, kazuratlığı gelişme diye addedenler, bu blue planet'i bokumsu bir evreye çevirenler gebermeli. ardından en zekiler intihar etmeli. bu sözde evrenin ve -dünya nefreti- de hak etmeyen, her şeyin köpürtülen nefretini karşılayamayacak oluşmuş ne varsa sönmeli.

olmalı/gerçekleşmeli bunlara cevap yok. günün tamamlanmasını andıran hareketlilik volkanik patlamalar gibi, verip-veriştirmek! kimi tahkirleştirmek asalakları mı? gerek kalmadı! uzam-zamanın tamamlanamazlığını andıran nefretin her yana saçılmasının bir gerekliliği kalmadı. bir çırpıda söylenenler kısa-vadeli haşere beyinlerin nefret sandığı dünyala köşe kapmaca oyunlarını andırıyor/uyandırıyor. hiçbir şey'in karşılığı artık ölümcül olmaktan çıkıyor.

nötr evrensel nefret nerede?
kimseye yazılmayan/yazılamayan, insan-nefretçiliği mizantrop yetmezliğine sıkışıp kaldım. orayı da terk ettim! bu sözler gibi soru karşılığını bulamayacaktır. o denli atıklıkla kala kalıp sonunda nefret dahi edilemez!

atalarımın fosilleşmiş veya atomize olmuş, dünyada ilgençliğiyle pisliklik saçan ve uçuşan -dünya içindeki- sözde kaybolmuşluğu da izale olmalı. annihilate - abolish - human extinction bunlarda paylarına düşeni bir gün sindirip bitivermeli.

evren izale olmalı. evrenin yitimi: kendi içinde sözde oluşturduğu yokluğu ve hiçliği de bitirmeli. tüm bunlarda evren adına gereklilik veya apodiktik bir önerme de olmamalı. evrenin yapısı ve mekanizması anti-madde haliyle, tümüyle evren resenliğini sonlandırıp, gelişleyip-daralan beyazımsı karanlığını lağvetmeli.

jeofiziği bu gezegende büküp; astrofizik çöplüğünü yüceltenlerin gayesi ve insansı senrayolara kalmadan, evrensel tükenişte hiçbir önemi olmayan (dünya ve evren yitmeli!)
devamını gör...

yazarların cep telefonu duvar kağıtları

enso (non-zenji)
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kadınlardan korkmak

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel mindhunter (yarık kor'kukusu bu da galiba. eurotofobi!)
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel spalovac mrtvol

söylenilmeyeni söyleyenim: bir ucubece duruş ve sakillik varsa, tam o duruşla buna benzer sözde konucuklar her ne ise bir alarmistim. ve tam karşısındayım! emsal teşkil ediyormuş gibi yapıp, en kofluk saçan sığlığın derinliğine inmiş şuhluğunu erk zirzobuna tamamlatmaya gayret eden; (ve bu bataklıktaki oyuna asla cevap yokken), ezeli dünyanın diğer cehennemliğini katmerleyen yosmalar zaten korkunçluk girdabından öteye bir şey değildir. kadın nefreti ve nerede cinsler arası atışma varsa, topyekun kökleri kazınsın. köküne kibrit suyu! tatminsizliği ve fazileti varmış gibi yapan insan bedeninde olmak en büyük nedamet ve öcülük iken, sıçmık bedenleşmenin biricikliğini 'mışı icra ederek oynayan' uyuz ebleh beyinli kadınlığın kodlanmış sözde varlığı nefret kusulmayı bile hak edemez. bugün her alanda yüceltilerek gebertilmesi yeğ olacak kadın mabutluğunun antidotuyum. hatta o bile değil.

kadının kof nefretine karşın ve onların yapaylığı simüle eden oyunlarına karşı uyandıralacak erklik yoktur. dolayısıyla kimseye yazmıyorum. subjektif hiçbir şey teşkil etmiyor yazı. nötr bir grilikte zaten türk kadını eleştirilmeyi hak edemez. o kadar gisgri alandan bile ses edemeyeceğim ki, kendi kendimi -doğurup hiç edip lağvetmeğe varıp sönecektir. nitekim bu yitikliği gömmek diye bir şey yok. hemfikir değiliz. hiçbir şeyi terennüm etmiyoruz...bitti.)

tiksinç kadın beynine yaraşan her ne varsa adeta karanlık madde gibi içine çekip, fitili de hormonal gerzekliklere zerk ediyorlar. kadınsı erklerden söz ediyorum. cinsi bakımından değil, thomas hardy kötümser derler de kendisi bile reddeder. kadınlar için yazmıştır çoğu eserini. günümüzde, kadını kadından daha fazla (yıldırıcı düzeyde ki bu bizar etmeye de yetmeyen yapay bir savunucu tutumdur) erk kafasından çıkan her ne ise kadın salgılarına hitap edecek onlarcası haşereyi andıran üremeyle mega-şehirlerde cirit atmakta. yer değiştirmiş sözde cinsiyetler arası kaybolmuşluklar da yok değildir.

koket bir beden gelip, hep aynı kakafonik laflarla tekrar içinde tekrar yaratan ''sana yüz vermeyen sana cevap vermeyenler yüzünden böyle yapıyosun'' mavalıyla lakırdılarına devam ederler. bu özel bir açıklamayı da gerektirmiyor. göstergelerle önlerinde olsanız bile idrak kapıları tıkalıdır. üzgünüm bitti! nefretleri bile kendilerine dönük. iki tane psikoloji bu alanında, (aynı bir yerlerine koysunlar orası ayrı) birilerini okuyunca hemencecik erk-dişi mitlerinden tutunda, gündelik ne kadar garabet meşrepli sözde şartlandırılmış iğrençlikleri en iyisinin analizini bu kösnül beyinler icra ederler.

yarına kalmadan, sözde hemcinsleri kendi kızını kendi doğurup, izale olacak erkliğinin köküne kibrit suyu demesinin gerekliliği kalmayacaktır.
gynocentric yosmalığın tenafürlerden ve banknot havuzundan aldığı desteklerle kadın-merkezli sözde kurguladıkları tuzaklar, parçalanmış dünyayı filantrop ve pespembe bir bokluğa atfetmekten başka bir şey değildir. müspet yaşantı çeperlerini gene biyokimyasallarla ve tıraşlanıp törpülenen amorf çeperleri güzel gösterme gayesi de asıl erkeğe değil, sözde o biricik kadının metalaşmış metakumbaraya dönüşmüş bedenine karşıdır.)

biyoatıklar dünyayı kirletmiyor. doğmaması çok daha yerinde olacaklarla sağlıklı ve sukut verici bizsiz gezegen daha saydamdır. sizin kadınlığınız veya erkliğin penisinin gölgesi altında kaldık sayıklamaları değil. dünyayı doğurganlıkla çoğalıp ur gibi yayılımcı boykotunuz... onulmaz hastalığı dipdiri tutuyor! erklerin fakr u zaruret ile izale olması yeğdir.

aslolan leşleşmenin korkuçluğu:
(kendiliğindenliği asla olmayan hiçlik insanlarının bir numaralı konuları kadın bedeni.) vajinal atıklığını bile çekiştirip kıskanmaya yeltenen hiçte gizli olmayan birbirleriyle konuşurken beyinleri değil de uçkurları konuşan kadınlığın yapaylığı en iyisinin kötüsü diye her yanı sarıp sarmalamışken, bu paranoyalarının arasında yaşanacak herhangi bir çıktı kalmadı.

ölümsüzlük bile kadına çalışıyor:
ortada cereyan eden hiper-kadın simgesi, bu gibi oluşumların kösnül ve köhne kişicikleri, (güçlü kadın = banknot kadınlığı) asıl kaybolmuş gayeleri uçkuruyla ve bedenin emtia araçsallığına yani o asıl biriciğe 'parayı sevmekten başka bir şey değil.' kilişe mi oldu? en nihayetinde hemen vajinal atakla hemcins savunuculuğuna soyunanlardan, edebiyatta bile george eliot gibi kendi sözde denktaşlarını gömen çekememezlik beklenemez. aslında hiçbir gerçekliğinden bile söz edilemez... bu saçmalıklar zincirinde kendi çizdikleri tanrısallığın asıl rol modeli dünya-hayatı çıkmazında çürüyüp gidip, robotlaşmış bir gezegende tüm bu bahsine edilen cinsiyetin köpürtülen ve her ne konuşulursa konuşulsun... türk-kadını a-b kadının yok olmaya bile yeltenemeyecek konuları: biçare ve bimekan ölecek erkek için zaten dünyanın kendi etrafında dönmesi kadar banal bir rizikoyu capcanlı tutan bir hiçtir.

jinekokrasi hiçinin, erk için konu dahi olmaması!
devamını gör...

life in color


uzaktan bakıldığında, doğal dünya genellikle yüce, görkemli bir sakinlik manzarası sunar. yine de yeşilliklerin altında ve uzak gözden gizlenmiş büyük, bitmek bilmeyen bir katliam hiddetleniyor. hayvan yaşamının olduğu her yerde, yırtıcılar avlarını takip ediyor, kovalıyor, yakalıyor, öldürüyor ve yiyip bitiriyor. acılı ıstırap ve şiddetli ölüm her yerde ve süreklidir.
- jeff mcmahan, the meat eaters


buradan

bu sefer renkcümbüşü vahşetin; alımlı ve ihtişamlı leşliğinin biricikliğini, dahası leşçilliğini sakınmayan, anbean yeryüzünün mavi-cehennem ekosferin alanında/altında süregelen ölüm-kusan doğanın, taksonlar arası rengarenkliğin çürüyüşünü ve ölümcül renklerle bezenmiş hiçliğini izliyoruz.
devamını gör...

süleymancık

eklem bacaklı çürüyüşü! mediterranean house gecko'un ölgünleşmesi.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

cosmicism

lovecraftvari canavarımsılara gerek kalmadı. eski bedbinlik ters-yüz oldu. tele-galaksinin ve gezegenin makro-mikro ölçekte katiyen yaşanılamaz bir yer olduğu apaşikardır. thomas ligotti negativistliği sapına kadar haklıdır. bir organizmanın bize ihtiyacı hiç ama hiç olmadı. onmazlık çıkmazındaysa; çöllüğe ve çöplüğüne ortak olmamak en cazibidir. cosmicism evrensel öcüdür. kozmos bir katastroftur! evrenin harabiyeti gerek. kozmik lağvediliş tek köktenci çözümdür.
devamını gör...

hiç arkadaşı olmayan insan

gereksizin gereksizi insan artığı konucuklar bütünün sözde bir parçası. insan iletişimi diye bir şey artık yok. hiçbir mavrayı veya gündelikliğe bulaşmadan; diyalog kurmaksızın diyalogun olmadığı, tüm bu yazılar ve aktarımda ya da ikmalde de bir akamet sağlamayacağı gibi, bu yazarsız yazarı olmayan yerde, herhangi bir şeye ihtiva uyandırmaksızın yarar sağlama olmaksızın, (kimseye yazılacak bir şey kalmadı.) tümden ağlak kendi yalnızlığını yüceltmeye gayret eden, buraları ve atık-beynini ağlama duvarına çeviren hödük sürüsünün serzenişlerininde köküne kibrit suyu!
devamını gör...

hiç arkadaşı olmayan insan

arkadaşsız: ihsan edecek hiçbir nimetin olmaması. servet yoksunu. gerçeğin ve sağduyunun ifadesine bağımlı
ambrose bierce, the devil's dictionary (1911)
devamını gör...

antinatalizm


kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
''çinli bilim insanlarından yeni açıklama: hamilelik tarih oluyor''

kadınların dün bir itirafçısı olduğu gibi bugün de bir doktoru var. bu yeni itirafçıların neden olacağı felaketler, bir zamanlar o eski doktorların neden olduğu felaketlerden daha az olmayacak.
guido ceronetti, vücudun sessizliği

birileri embriyonik illeti deşmek için bizzat sözde gelişime ve ilerlemeci kokuşmuşluğa varsılığını göstermek için yatırım yapmış. epigenetikçi cellatlar iş başında. suni dölleme fabrikaları belki bir gün istila edilir! ileri seviyedeki eskiyecek ve doğumları tenkit eden tıbbi araştırma alanlarının bile kökünün kazınması. perinatoloji diye bir araştırma alanın bitivermesi. ve birilerinin isteğine göre bir canlı üretilmez. korkunç ötesi! tümör gibi beden-çoklayanların tek gayesi birileri kusursuzlaşmış/mükemmeliyetçi bir beden isteme tahayyülünden öteye bir şey değildir. 'nesi korkunç olabilir ki böylesi bir gelişmenin' diyeceklere istinaden, tek ve yarı-çapında bile anne-babası olmayan, ilkah edilecek bir yere ihtiyaç kalmaması. rüşeymin ellerde lime lime edilip, en 'kusursuzlaşmışı' bu diye sunulması. hiper-suni bedenleşmenin tecessüm etmesi. embriyoloji alanın verdiği maruzat bu yöndedir. olası senaryoların veya distopya diye addedilecek, artık sansasyonel bile yaratmayacak infial yaratım unsuru dahi kalmayan; tamamen kabul buyurulacak, genişledikçe tiksinçlik halkası katbekat artan, tüm öcülüğüyle her yana sirayet edecek yepyeni bir cehennem kolonilerinin, birincil-mekanik insan üretimine geçilmesi.

gadkie lebedi:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

super-human başlangıcı. oradan oraya zerk edilen mikro-genlerin vivisection'a uğrayarak sözde yaşatılması. dolayısıyla, buradaki çıktı ve emsal teşkil edici gibi yapılan simüle ediliş: pre-natal varyasyonların doğumun anomalilerinin tükenmiş olmasıdır. bunu belirtmeğe gerek bile kalmadı. distosiye başvurulamayacak olması gibi. kaldı ki partenogenezi bile hız-aşımına uğratarak, katran kusarcasına deneme-yanılmayla embriyolarla oynayarak faal bir feci dehşeti paklıyorlar. devamlı istedikleri veletleri dünya içinde oyun hamuru gibi kullanacak olmalarıdır. kısır olmak veya olmamak bir emtia aracı olarak pazarlanamayacaktır.

insanlığın biz cehennemi böylece cennet olarak sunuyoruz kampanyası adı altında; söz gelimi ''nasıl bir morfolojiye ve patolojiye sahip olsun sizin bebekcik'' diye sorulup, ardından hemencecik isteğe göre üretilen, sözde canlılığı capcanlı kılma faaliyetinin yanında, bu gibi metastazların geçirgenliği kalmayacaktır.

artık sonogramdan eski tip cinsiyet belirlemelerin bitmesine tanıklık edilecektir. felaket zincirlemesi -yapay seleksiyon doğum- idi... (artık dna sapını bile belirleyen, hücre çekirdeğini kordine eden hiçliğin ansızın belirlemesiyle karşı karşıyayız.)

müthiş kurmaca yanılsamanın içinde artık ölgünleşemeyen, ceset/kadavra dahi olmayan/olamayacakların düştüğü komplonun içine sıkışmışlar!

pütrefaksiyona uğramayacak genomları sözde leşliğin mucidi insan elinden gelen genomların robot-insan anlaşılan odur ki; biyoteknolojiye organlarını kaptıranlar, kordon bağsız, dölütsüz bir plasentanın saydamsı zarıyla, artık ''ben anneyim'' çakası satamayacaktır. preeklampsi zehirlenmesi yer değiştirdi. zerk edilen ve cevaba veya yanıta açık olmayan klonlaştırılmışların bu emarelerle işi kalmadı. bir sorunu tasdik/tenkit etmek amacıyla güdülen yöntemi bile yani amniyosentezsiz anne mabutluğunun gereksinimi de böylece kayboluyor. yeni nötr böcekler üretmek için kasıklara ihtiyaç kalmadığının ve bunun konu mahayeti dahi olmayacağının getirisidir.

myometriumların dünyaya pehdah edeceği, -atık yumurtalıklara- ihtiyaç kalmadığının notasyonlarıdır. jinekolojisiz bir evre. böylesi bir cehennem potansiyelinin yükümlülüğünün katmerleyen bir yerde, ebleh kadınlığın sözde doğası bile silinmiştir. tüm doğumla gelen konucuklar holizmi ve kadın doğumunun bitimi. fertility lanetinin tastamam makineleşmesi.

bu konu dahilinde asla ve katiyen doğmaması/doğurtulmaması gerekenleri infilak edecek yegane motivasyonlar bunlardır.
insan üretim tesislerinin gelişi (soylent green is people!! sözünün vuku bulması.) ve nispi olarak eski-dnalarının eski sorun çıkaran, gereksiz patogenez üreten insansı serüvenin, tökezlemesi ve yarım-vadeli kopuşla gelen kısmen insanın sonu!
devamını gör...

ot gibi yaşadığı halde günlük tutan birey

“benim ideal hayat biçimim işe yaramaz bir mantarınkidir, ne çekici çiçekleri vardır ne batan dalları, yaprakları. beni çok fazla sevmeye başladığınızda sırra kadem basacağım. ben katedrallere ve meslektaşlarına raporlar yollayıp üstlerine düşeni ne kadar şahane bir biçimde yerine getirdiğini anlatıp duran diğer din emekçilerine benzemem. aslına bakarsanız, benim ait olduğum bir katedral de yok meslektaşlarım da çünkü zen mesleği mesleksizliktir.”
nyogen senzaki (1876-1958)
devamını gör...

antinatalizm


for sama

uzun yazı olması gerçekte bir şey söylediğim manasına gelmeyecektir. gerçekte parmaklarımdaki dokulardan klavyeden yazılıma geçen ikmal sürecinde, bana ait hiçbir söz yok. fiiliyatta orospular ve pezevenkler doğurmuş/doğurtmuştur. siber-uzamda ne yazarsak yazalım neyi alaşağı edersek edelim, bize düşen ve akamet sağlayabileceğimiz herhangi bir söze cevap yok. orada değilim. hiçbir izm doğurganlığı örtbas edemedi. yazım hatalarının canı cehenneme/köküne kibrit suyu!

for sama yapımındaki: harabe yıkıntılar arasında üreyen böcekler üzerine

doğum tuzağa düşürülmedir. buna sebep olanların itlaf edilmesi, lağvedilmesi, izale olması ve yerle yeksanlığa bulanıp, tastamam zail olması en meşrusudur.
bir taammüt varsa o da doğumdur.

velüdiyetçi sözde savaştan kaçtık belgeseli:
salt hödük bir kadının üstlendiği vahşetin her yana sirayet ettiği yerde; izlenilen görüntülerde olansa, 50 dakikadan fazla 'doğum güzellemesi' savaşın/çatışmanın ortasında, sözde çocuğuna bir şey bırakma maksatlı ürettiği bu garabetlik harikasından geriye yıkım-kıyım ve ardıllarıyla gelen metrukluktan başka bir şey bırakmadı. anneliğini kullanıp batıya bebekcikler ölüyor göndermesi yapacak kadar utanç verici söylemlerden sakınılmamış. birilerinin öğünlerine tekabül edecek, zaruri ihtiyaçlar dahilinde olan: yiyecek ve su bile bulunmayan ürpertiği, birileri kahvesini yudumlayarak izledi. ama 'annemiz' demogoji yaparak batı uluscuğu bizi izledi diyor. hiçbir uzam-zamanda bile umurlarında değildiniz!
senin bebeğinin geleceğini refah düzeyinde katbekat arşınlamışlara, 'bak john bak anna' insanlar nasıl hayatları için ''savaş veriyor bunun için yaşıyor'' diye kendileri avutacak bir belgesel verdin. sabahına oburluklarını gidermek için koşuya çıkacaklar seni izleyip günbegün kıçlarını sıkılaştırmakla uğraşanların hallerinize üzülmesini beklediniz. bu asla kabul edilemez vahşet oyununda çocukları bile buna alet edip, (bunu tekrar ediyorum: yapım boyunca en katıksız haliyle pislik bir aptallıkla yer yer aptal sırıtışlar arasında, ekrana devamlı bebek sıçmalarından başka yaptıkları bir şey yoktu.) birileri çıkıp bunu klavyeden aktarmak kolay 'sen olsan ne yapardın'ı tıpkı keyfi yerinde, gerçekte bu konuları bile kendi çıkarı için kullanacak tiynetsiz sürüsü bu insanlara benzeşmeye ve empati yetersizliğiyle sonuçlanacak yoz yorumlarıda, bu savaşın içinden gelenlere yapacakları sığ yorumları andırır.

yapım boyunca sadece gözümüze çarpan, sözde analık içgüdüsünün allayıp pullayan, (bu melanet yere -yaşama katiyen gelmemesi gereken bebekleri), hayatları pahasına getirip, onları -kan havuzuna- kurban eden birkaç caniyi izledik! tıpkı kafalarına bomba yağdırmak sakınmayacaklar gibi, onlarda bir canlıyı, capcanlı kılmak için dehşet verici bir atmosfere velet pehdahlıyorlar... korkunç!

cüruf bomba atıkları arasında ru486 ulaşım yok (!) amma bebek sıçmağa var.

jeopolitikliğinden hiçlik akan bir tiraniklerin oyun oynadığı yerde, söz gelimi 'masumdu o çocuklar lafını sıkacaklar', bizzat savaş çığırtkanlığının kol gezdiği gisgriliğin sindiği terörizmin konuçlandığı coğrafyada bedelleri ancak -minik bedenler- ödesin demekten geri durmuyor. biçip ve ezip geçenlere karşı oluşturdukları duruş, donuklaştıran savaş-etkisi ve düşünememezlikten ziyade; tek gayeleri onulmaz yaralarını bebekler üzerinden yapacak kadar gaddar olmalarıdır.

harabiyet alanlarına karşın kof bir allah'a sığıntılık yapıp, etten duvarları da etraflıca (kordon bağını kestikleriyle) sürdürüyorlar.

[ bu yüzden savaşarak etrafınızda barış kuramazsınız. bu gezegeni huzur dolu bir yapamazsınız. u.g krishnamurti ]

bugünün yaşanılmayacak derece illet bir hal alan gezegeninde böylesi kısa vadeli -sözde mutluluk kusmayı- dikte edecekleri düzlemde bile hiçbir şey kalmamışken; ellerinden kayıp giderken, yarının zenofobisine maruz kalacaklar, bizim gibi menfur bir ülke olan türkiye'de bile, - bu senaryonun işlendiği yabancılaşmaya kadar gidecek her olgunun gerçekleşerek bu insancıkları hiçe çevirdiği noktada kendi delaletlerinde, böcek dalaşından öteye geçemeyecek, safi kan deryası içinde, ''hiç gelmeyen gelecekte'' oluşmadan sönen faziletlerini sadece ve sadece çocuklarını bu savaşa ortak etmek için gerisingeriye didip duruyorlar.
cesetlerin dolup dolup taştığı yıkıntılar arasında, ehvalin gezine durduğu, ve yegane buluştuğu çöküntülerde, çürümeğe bırakılan bilhassa çocukların tahakkümle olmaması gereken hiçliğe sürükleyen bu eblehlerden başkası değildir. zoraki olarak illa doğurup tüm bu keşmekeşin ortasına ne uğruna iskelet atıverirsin? tüm oluşmaması en iyisi olacak fenotipleri savaşın ortasına atılmasından başka nedir? yarının paramilitarlerini yetiştirmek için mi? hizipçilik arasında gebermelere doyamıyorlar. tümden bu sorgulama bile suya düşüyor. bu -atık kadavralar- çoktandır kendi hiçliklerini kuşanmış vaziyetteler.
yapımımızda çocuklar savaş alanının içinde rahatça doğup hiç de perinatal asfiksi uğradıkları söylenemez. bol bol bombadan zehirlenme varken rahimden cehenneme iştirak etmek varken, analığının karnında kendini öldürme cüreti gösteremeyecek kusmuk dölütler ortadoğudaki hezimete düşmek için can atmışlardır.
infilak eden ceset-leşmişlerin arasında sırıtmakta ancak oligofreniden ileri gelir.

durumun öcü ve kor-trajik vehametine bakmak bizi leşe çeviyor!

(eğer ki bir (b: misopedia) sorunu vuku buluyorsa: bunca kalıntıları sindiren geberikler tozu dumana kattıkları bataklıkta, childism yapanlar varsa, en büyük misopedialığa zaten onu bu lanetimsi yere bırakarak yapmış olur.)
otonom savaş makineleri arasına düşecek velet için el kitabı niyetinde; (doğmamanın biricikliğini asla kestiremeyecek olanlara) 'doğal doğum' diye bir kitabı öyle bir atmosferde yazacak jinekolog lazım bu kişiciklere.

yitik kitlerinin hiç doğmaması üzerine: bu kokuşmuş analiz sıçmanın sonunda denilebilir ki; böylesi parçalanarak infilak eden bedenler arasında olmamak en meşrusudur.

korkunç ötesi kanların oluk oluk aktığı ortadoğu bataklığında: leşleşmenin hitamı!

anti-natal olmak, pre-natalist pronatalizm karşıtlığının antidotluğunu üstlenmek, ya da depresif realistliği takınmanın bile bir anlamının olmaması; tümden hiç oluşmadan sönmesi - tam da yapımdakiler gibilerin her yana doluştuğuna işarettir. en zoru bu tutum-dışı hali sürdürmektir. en negativist söz öbekleriyle dahi bu noktalara ilişilemiyor.
yoksa, bunca bataklığın içinde hemhal olunan konular arasında cehennemin solungaçları üzerinde durup, neslin devamlılığıyla ilgilenmemek ne övülesidir ne de yerilesi.

''(...)istismardan istismara, şiddetten şiddete kadar, yarışın, otoyolun, gecenin sonuna geliyoruz. bizi acı çekmeye zorlayanları hor görerek, reddederek, zihinsel olarak öldürerek, melankoli ve kabullenmenin saf güzelliğinde gemi kazası geçirerek acı çekebiliriz.''
guido ceronetti

gynocentric şirretliğe ne kadar çok hak tanınırsa, o kadar canlının hayatıyla oynamaya devam edeceklerdir işarettiğim bu. asla bir sözde uçkurunu ön safaya koyarak, ''bir şeyi var etmek istiyorum yumurtalıklarımın hükmü burada, ve sen kim köpeksin buna karışırsın'' tam da ölümün öcüsünden korkan asalak furyanın yitik kişilerinin kullanacağı satırlardır. lafları ancak birincil-ahmaklığı takınan bu coğrafyanın kokuşmuş kadınlığın kof aptallığına yaraşır. dünyaya mother gaia diyen erk piçiydi. bugün sahibeliğine soyunan dehşeti ilkah eden öcü kadın-merkezciliğin sözde variyetidir. kökten yapay-robot doğuma sığınmanın verdiği bedenleşme ve tüm paradigmaların ardılı ne varsa, bu abartılıp da kendinden menkul olan bedenlere yüklenen en gereksiz misyon çıktısı da bunun yegane örneğidir. erkeğin ucubeliğinin manası hakkında hiçbir şey konuşamayız. *ni parça pinçik edecek kadın kendine en büyük iyiliği yapmış olur.

''sen erkek bir zirzopsun bana düşünceni dikte edemezsin'' vıyaklaması, kendi yumurtalıklarının mabutluğunu en bozungucu korunan aptallık haliyle üstlenen, ihtilaç halinde kalanları dünyaya fırlatıp sevgi verdim diyen gaddarlardır. çocuklar halavettir diyende uçkurundan ayrıksı konuşamayacak bedenlerdir. hiçbir özelliği olmayan kadınlığın ihtira arasından bir şeyi söküp aldığını sanması en büyük kötülüktür. hiçbir şekilde yetmeyen dünyayı bile kıskanan ve gerçekte hiçbir şeyi dahi hak etmeyecek kadınlıktan kasıklarını sökünce geriye hiçi bile kalmaz. ihtiraslarını canlıya dikte eden odur. savaşların hiçi erke gelmedik, neden/niçin rolünü sorgulanamayacak derecede yoksun. dölleyerek geberikleştiğinden reddiyesini dahi salık veremedik. tıpkı yapımdakiler gibi (belirtmek gerekir ki buradan analoji ve kıyas dahi çıkmaz) ... fasfakirliğinde bile doğurganlıklarından ödünvermeyen tiynetsizleri andırır. hemcinslerine ulusa seslenir gibi seslenen, birbirlerinin yumurtalıklarını kıskanan iğrençlikler kendileri metalaştırarak boykot eder. eh, heyhat günün bitimindeyse birinden biri tokofobik değildir.
(bu sayıklamalar neticesinde doğum vuku bulduğunda sadece ilk defa doğuran kendiymiş gibi yapan, ve dedikleriyle birbirleri didik didik edip, ellerini kasıklara sokup sıvazlayan lanet kadın figürüne düşen, son söz merciği ve doğuma onun karar verecek olması en apansız haliyle onmaz/onulmaz bir vahşettir.)

cansızlıktan canlıyı bu evrenin göt deliğine dünyaya getirmeye zorlama. erkliğin erekliğini kökten söndür. menisini topyekun reddet. tam robot olmanıza kadar, bedenlerimiz artık karınlarımızdan vajinalarımızdan ölüm sıçmıyor diyene değin. savaşsız ve en güzel gezegen denilen yere çevireceğiz dediğiniz noktaya kadar savaş erbabı erk-tahakkümünün sonu!



thomas malthus, genellikle insanın kıtlığı yenmekteki icat gücünü değerlendiremeyen sahte bir kâhin olarak görülür. aslında yasak bir gerçeği dile getirmiştir. insanlar diğer hayvanlar gibi çevrenin taşıma kapasitesini aşabilir. böyle olduğu zaman kıtlık, salgın ya da savaş bir kısmını ayırıp yok edecektir. bu gerçek, tarihin hiçbir döneminde bu kadar belirgin olmamıştır. robert kaplan’ın yazdığı gibi:

malthus -verimsiz toprakların, kıtlığın, hastalığın ve yoksullar arasındaki yaşam kalitesinin siyasi etkileri üzerinde duran ilk filozof- rahatsız edicidir, çünkü yirmi birinci yüzyılın ilk yarısının en önemli tartışmasını tanımlamıştır. nüfus, öngörülen istikrara ulaşmadan altı milyardan on milyara yükselerek gezegenin doğal çevresini daha önce hiç olmadığı kadar büyük bir teste tabi tutarken -`bir milyar insan açlıkla ve yerkürenin yoksul kesimleri`nde kronikleşen (hem siyasi hem suça yönelik) şiddetle karşı karşıyadır- malthusçu sözcüğü önümüzdeki yıllarda artan bir sıklıkla duyulacaktır.
el kaide, john gray



sosyo-biyoloji sıçmağa gayret gösterip, ''savaş esnasında insanlar üremeğe neşnedir'' diyecek olmayan bireyciklere sözüm yok.
terörizmi kanla vehmetmek isketlerinin mezarı bu dünyayla ödeşmesinden başka bir şey değildir. taruz kusursuzlaştırmaya ıkınan savaş; biyoteknolojiyle bile bir paralellik gözetemiyor/gözetmiyor.

terörize olmak/terörize edilmek ile yetinilmiyor! artık algoritmadan bir yazılımdan süren en basite indirgenen komplekslikle süren savaşa hala kokuşmuş bedenleri ortaya sürerek bu oyunu sürdürüyorlar.
kıtalara konuçlanmış terrörizm kendi kendini lağvedemedi.

gebermelere doyamayan, (çevresindeki hiçlikle yüz yüze gelen bu gezegende olmaması yeğ olacaklar: ihtilaç halinde didinmelerini paklayacak yegane çare, dünya kendi taksonomisini en saf haliyle istemediği an ancak -kitlesel yok oluşla gelecek, gerçek dünya soykırımıyla son bulsun!)
devamını gör...

sade için ulumalar


guy debord’un ilk filmi olan hurlements en faveur de sade (howlings in favour of de sade) - sade için ulumalar, eğer film olarak tanımlanabilirse, bir anti-film. filme kafa tutan ve onu reddeden bir manifesto, bir provokasyon, bir savaş. debord’a göre imgeler –tıpkı faşizm gibi– bağımsızlaştı ve izleyiciyi sömürgesi altına aldı, insanlık edilgen bir nesneye dönüştü. bu yüzden bu filmde imge yok; perde ya siyah ya da beyaz. duyulan sadece kanunlardan, romanlardan ve haberlerden parçalar okuyan sesler. perde siyahken ses yok ve son kısım siyah bir sessizlik. bu bir başkaldırı, gerçek bir anti-sinema deneyimi.


yapımdan lakonik alıntılamalar:

sinema ölmüş durumda. artık film üretmek imkansız.
-
intiharın mükemmeliyeti, muğlaklığında yatar.
-
nehir akıyor, sefillik sürüyor.
-
cam afiş üstündeki dolu taneleri.
bu lanetli gezegeni unutmayacağız.

-
tam bir karanlık; gözler felaketin büyüklüğüne kapalı.
-
yasak olan tecavüz, hatıralarımızda sıradanlaşır.
-
bu kadar cenaze konuşması yeter.
fakat tüm bu insanlar çok sıradandı.

-
tüm köprüleri uçurmaya hazırdık fakat köprüler bizi hayal kırıklığına uğrattı.
-
volkanik adaların göze hoş gelen parçalanışı.
-
sana söyleyecek başka bir şeyim yok.
devamını gör...

tüm tanımlarını silen bazı yazarlar

silmesi yeğdir. nitekim burada girdilerde bulunan insancıkların klavyeden parmak tıkırdatarak yazdığı paylaşımda bulunduğu herhangi bir yazıyı; ''kirli çıkılığı'' üstlenerek normal sözlük yönetimi kendi malıymışcasına himayesine bürüyor.

metin-yazı buraya aktarılınca artık sahibesiz kaldığından, (kopyala yapıştırla, kişilerin yazıları bir başkası yazmışcasına, kendilerini salt bir kandırmacaya ortak ederek, tastamam kullan-at klavuzluğunu üsteleyip, (''ha bakın bu da bizim kurallarımız'' diyen, bir de iki üç kadroya zorbalığı en doğrusu budurcu tavırla izdeşlerini de bulduklarında yaptıkları gibi, yani tastikleyecekleri kişileri de her kim olduklarının zerre önemi yok... deymeyin keyiflerine. tipik trye yaraşır tiranik uygulumanın kokuşmuşluğundan başka bir şeyin tezahürü değil. sonra özgünlük arayışı mottomuz şu bu kurumsal ağız gevelemeleri artık boş göğü bile doldurmuyor. yok bilmem kaç karakter aşımıymış... ''nasıl yazacağına ben karar veririm'' orada ''yazıyorsan burada yazamazsın'' oligarişiyi benimsemiş sözde sözlük. ''mış'' gibi yapanlar tam da her yana sirayet etmişken, güncelere bir şeyler karalansın ama buralara bir şeyler yazmamak yeğdir. )

şu an buraya karaladıklarımız bile bir lüks burası için. getirisi ise hiçbir şey üzerine kurulu! en cazip olanını yapmış sayın arkadaş kimse. çünkü böyle 'senin yazdığının ne önemi var hem nereden bileceğim senin yazdığını' hödük yorumlamayla anonimite sıçan bir -atık sanal imaj insanlarıyla- fazla da muhatap olmamak evladır.

yazı bana ait değildir!!! zirzop veya yosmanın birinden alıntıladım. böylesi müthiş imiş ya (!)
devamını gör...

love infinity when the sun goes quiet


love infinity - when the sun goes down

dans et! havada uçuşan snapslarını yakala - eğer erişebilirsen!

yapımın sekasından: ''bedenimi yakıyorum dünyayı yakıyorum''
anbean bedenin yitimindeki gibi, evrenin kor cehenneminde için için eriyip gitmesi gibi, son ana değin dans ederek yanmak!

ucuz epigrafik laf cambazlığına son mu? muhattabı olunanların kendilerine bir şey sayıkladıkları üzere yapımındaki monolog-dışı özgeci göndermelerde buna eşdeğerdir. ''biz hepimiz transseksüeliz'' başlığıyla gelen, uyuz-kaypak bedenler, gerçekten de kendi cinsi hesaplaşmalarının yitik kurbanlarından başka bir şey değiller.


gene yapımdan bir alıntıyla; ''burada var olan hiçbir şeyin mantığı yok''
trans-estetik maskaralık. hem kabaret koketlik... hem drag queen'sizlik. ucubik kişiliklerini variyet halinde pazarlayan; salt çarpıklaşmış iç-çatışmalarla boğuşan, evreni bedenlerine pehdah etmek isteyen, kentsel bozgunculuğun hışmına uğrayanlar arasındalar. kimler mi? kıyının köşenin yegane asil marjinallerini ortaya döken yapım. yavanlığı en leşleşmiş sentetik bedenleşmenin biriciği warhol'un izlekliğinde bir yapımcıktır. en ikoniklerin verip veriştirdiği duruş: anti-beatnik lafazanlıklara saldırsa da - edebi uslüp kullanıp/kullanmadıkları bir kenara dursun; imajlara yükledikleri sözde oradan umdukları medet bakımından, tüm objeler ve görüngüler bataklığında ne varsa; bizzat yapımda kendi beyninden başka -hiçbir şeyle bile konuşmayan- oradan oraya çırpınış halinde sendeleyen ve dünya adına sözde yüksünen ve yaratımda bulunan figüratik ana-karakter, her yönüyle tüm ediminde nöronunu sağıltan, kendi patetik serzenişinden yanılsamasına kucak açmasından ileri geliyor. karakterimizin tek sunağı da kendi hiçliğinden başka bir şey değildir.

''sanata gelince, gerçek anlamda hiç olması için fazla
yüzeyseldir.'' baudrillard, kusursuz cinayet

lanetli pay teoreminde de olduğu üzere:
kendi emtia-bedenlerinden başka zerre ''sanat kisvesi adı altında'' pazarlayacakları hiçbir kaideleri yok! tiyatrallaştırılmaya gayret gösterilen insanın masumiyetleştirilmeye taşınmak istenen, iğrenç yapay sanallık nasıl güdülenmek istemiyorsa, buradaki vaziyette kendi şuhluklarına postürlerine karşın duruşları, onlar için ezeli ötekilere acı çektirircesine soğuk bakmaları, salt-saf pirüpak ve gerçek sadelik illüzyonuyla kendi tasımlarını yüceltilmesini istenç halinde kavruklaştırıyorlar.

imgelerin salgı bezlerinin birer oyuncağı olduğu apaşikardır.

tüm bu sözde en uç sınırlarda dolaştığı çakasını satacaklara zokasını yutturmak isteyenler: gettolaşmadan nasibini almadan edemez. çünkü; toplumsalın bekçiliğine soyunmuş, kendi diğer kimlik kaybı yaşamak istemeyen, tüm aidiyetleri korumak pahasına, kolektif 'dayak atarlarla' birlik olup, bir gün kendi bedenin dövdüğü kişi gibi olma ihtimalini zail etmekten asla kaçınmazlar. çift-cinsiyetllik var ultra-dinamik gaylik var... ama kadınsılıktan çok uzak! ona hiç ihtiyaç olmadı. kendini doğuran ve döngüsel hiçleşmeleriyle barışıklar arasında, kadının yavan öznelliğinin hiçbir dinamizmi söz konusu dahi değil.
kaberette doğaçlama onlarca tümceye ve yergili uslüba başvuran sersefil bir filanör gibi sokaklarda düşsel kişiliğine bulacağı cevap darp edilirken gık dahi demez. diğer üzgün yosmaya herhangi bir kayda değer bir sözcük dahi yok. o kadar apatik bir tavır ki tıpkı cevaplanmaya hak buyuramayacak dayak yerken, ses dahi çıkarmayan kendisinin biricikliğinin yanılgısından başka hiçbir sığınağı olmayan gibi.

ucubeleşmenin parodileşmesi. imajerliğin cinsiyetler arasında yokluğu boylaması.

''otoerotik bir karmaşa, gilbert and georges’un flüo veya geometrik ereksiyon durumuyla hemen hemen aynı derecede tensel ya da kışkırtıcı yeni bir afrodizyak gizemcilik.'' baudrillard, kusursuz cinayet

gilbert and george otoerotikliğin ikili duyanleri! erk leşliğini sıvazlayan gayliği bile aşmış 21.yy kaybolan cinsiyetlerin eskiyen figüranlığın kayıplara karışması. hala da durağan konuşmaların kendilerini parmakdıkları o alışımı sendelemeksizin verdikleri göze çarpıyor.

kimse kimseyi baştan çıkaramıyor! yapımındaki öcü sefahat düşkünlüğü hiper-yapaylık derin tatminsiz çölleşmesiyle beraber geliyor. deneyimlenen kör kütük kokuşmuş kişilik yaratımları, (tıpkı kendi karışılarına dikilen saf yüzeysellikten oluşan fenotipler gibi hiç oluşmamış tipolojiler gibi yoz banallikle özdeşleşiyorlar.)
bedenlerini tavuskuşu gibi alımlı ve zerafet ile bütünleştirdiklerini var sayıyorlar. kişiliklerin dönüşüme sadece kendinden menkul hiçbir olgu dahi yetmeyen sözde kusmuk narsistik-solipsistliğe açlık çektikleri barizdir. bitmeyen bir evrensel zevki özlemini asla reddetmiyorlar. bomboş uzam dışına taşan yerlerde dans etmeleri de bundandır.

bir diğer yönüyle, ihlaleşme yani bedenin boykotunun kof başkaldırıcılığı nereden çıkageliyor dersek de, yapımda da olduğu üzere ingiliz kirlenmişliğine göz ucuyla bile bakacaksak; altkültür tarzın anlamı: dick hebdige bakmamız gerekiyor.

bedensel alegori çıkmazı: organlarının ne kadar ihtişamlı ve özverili bir hiçin kendisi olduğundan, (apaçık bir şekilde bundan kaçınmak istiyor.) yapımın seçkileri müziksal ve renk cümbüşü duruşu asolan merkezde hiç kimsenin kalmayışına kadar artefekt lanetiyle bu labirentimsi gezegende: hepsi asılsız akıl-dışı dahi olamayacak bomboş zorbalıklara direnç göstermek için uydurulmuş hiçliğin sentezlenmiş sözde cinsiyetleri. ve evrenin yalnızlığıyla boy ölçüşmeyi direten aptallığın kanıksanmasından ibaret.

haznesinde grileşmeyle bile bir yere varamayacak iken gelen hatırlatıcı: ''hatırlayabildiğim renk, gri'' diye salık veriyor sonsuza değin dans etmek isteyenler.

yapımda neredeyse atmosfer bir körelime uğramışcasına cereyan ediyor. kadraj geçişlerinde ya siyah-beyaz unsurlar ya da tümüyle o etkileşimi yansıtması maksadıyla yerli yerinde kullanışmış. kendilerini lime lime edip başkalaştırmışlara da ancak böylesi yaraşır.

gisgri nötrlüğü kadın bedeni erkek bedenine geçse bile üstlenemez. kendi hücre füzyonlarına kadar hiç anlaşılmayı beklemeden, -sentetik kadavra etleriyle- (ödeşmeleri gerekmeyecek bir organları olmadığı, son kişisel izalasyon aptallığına gark olarak; asla kendi-olamayışlarıyla yok olup bitmeğe neşnediler!


devamını gör...

telem

ası eylemidir.
ası eylemi: musculus sternocleidomastoideus antidotudur. omurilik kolonun son halkasını soluksuzlaştırarak çatırtır. özkıyımdan sonra, kor gibi için için kremasyona uğramaya ihtimam gösterilmeli. pütrefaksiyona gerek kalmadan; telem sonrası atomize olduktan sonra, urne kabına bile sığmayacak iskelet tozcukları dünya-içinde kaybolsun!
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel house of cards
intihar/#2009067
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim