çok da aşırıya kaçılmaması gereken samimiyettir efendim.
bir söz var ya (cinsiyetçi bir söz evet, biz ana mesaja odaklanalım) sekreteriyle sevişen çayını kendi koyar diye, aynı o hesap. samimiyet artar, kuaför de senin saçına ilk gittiğin zamanlardaki kadar özenmez olur.
ha bir de randevu alırsın mesela saat 14'e, bi bakmısşın müşteri var. adam randevu almış aynı saate.
kısacası türkiye'de meslek gruplarıyla gerektiğinden fazla samimiyete girmeye gerek yok.
vücut bir denge ister. aşırı yağ bağlama/zayıflık gibi bana kalırsa bu şekilde vücut yapmak da sağlıklı bir şey değil.
ayrıyeten muhtemelen bu tarz (bu kadar abartan daha doğrusu) insanların hayatta vücut geliştirmekten başka meşgaleleri pek azdır. bunu da yozlaşmanın bir türü olarak yorumlayabiliriz.
vücudu geliştirdiğimiz kadar zihnimizi de geliştirmeye çabalamalıyız.
fatih karagümrük ile galatasaray'a bu hafta altı attığımız lig. 1 gol yedik maalesef, fenerbahçe değiliz ki onu da yemeyelim!
haftaya ligin ticari zeka & taktik anlayışı ile yükselişe geçmiş olan takımlarından çaykur rizespor ile oynayacağız. namağlup serimizi devam ettirmek istiyoruz.
yukarıda önerildi mi bilmiyorum, önerilmişse de ben göremedim fakat netflix'te yer alan ikinci dünya savaşının en önemli olayları (renkli) ile ikinci dünya savaşı: zafere yolculuk (renkli) belgesellerini bu konuya merakı olan varsa öneririm.
benim gibi hiphop kültürüne düşkün kişilere de (bkz: hip hop evolution) itinayla önerilir.
ak partili isimler tarafından yapılan saçma açıklamaların sadece bir tanesi.
ibn haldun son derece değerli bir entelektüeldir. okunmalı, öğrenilmeli, üzerine düşünülmeli ve tartışılmalıdır. fakat malum kitle osmanlı'dan tut ibn haldun'a dek o kadar ağzına sakız yaptı ki bu isimleri, halk nezdinde tüm bu değerlerin seviyesi düştü.
öyle ki insanlar klasik arapça, farsça ve osmanlıca (eski türkçe) gibi dilleri öğrenen tarih öğrencilerine bile anlam verememeye başladı. arap coğrafyası son derece önemli bir coğrafyadır, kültürel & tarihi değeri paha biçilemezdir dediğimizde tepki görmeye başladık. bu tepkilerin 20 yıl önce, hatta 10 yıl önce olmadığını tahmin ediyorum.
bu cümleyi kuran kişinin bu devlette hazine ve maliye bakanlığı yapmış olması zaten vakti zamanında gece gündüz eleştirdiğimiz bir şeydi. o nedenle meselenin bir de diğer yüzüne dikkat çekmek istedim.
fenerbahçe'nin türkiye'nin futbol tarihine sahip çıkması olayıdır.
kuduranlar ağlayarak peçete alabilir.*
edit: malum galatasaraylılar gelmiş 2010-2011 şampiyonu trabzonspor'dur masalını okumaya. her şey kanıtlarıyla, delilleriyle ortada. 3 temmuz bir fetö kumpasıdır. hee, zaten uefa kupasını kazandığı kadroyu televizyonlarda gösteremeyen camianın fetöcüleri aklama uğraşı da ilk kez görülmüş şey değil.
edit 2: milyonlarca kişilik camiaları ilgilendiren meseleler nasıl kişisel meseleler oluyor anlayamıyorum doğrusu. herkesin her iddiaya cevap verme hakkı yok muydu? cevabı alınca ne bu ağlamalar düşün düşün çözemedim valla. herkesin fikrini belirtme hakkı olduğu gibi dilediği gibi ağlama hakkı da var, bu hakkı kimsenin elinden alamam.* ve hayır, allah galatasaraylıların belasını vermesin, olmaz öyle şey. allah, fetöcülerin kumpasını sahiplenen ve destek verenlerin belasını versin. bence.
devletin sorumluluğunu vatandaşın üstlenme çabasıdır. yukarıdan hareket yok, bari sosyal adaleti biz kendimiz sağlayalım mantığı.
kampanyayı desteklemiyorum fakat destekleyene de saygım sonsuz. kimse bunu paylaşan insanları hakarete varacak düzeyde eleştirmeye kalkmamalı. insanlar bir şeylere üzülüyor ve ellerinden geleni yapıyorlar. bize anlayışlı olmak düşer.
yaşam kalitesini en alt seviyelere çeken olay. uyuşturucu bağımlısı olsanız hayatınız bu kadar berbat hale gelir. akşam 8'de uyanıp öğlen 11-12 gibi uyumak insanın kendine yapabileceği en büyük kötülüklerden.
psikolojik hastalığınız yoksa bile şu düzende 3 ay takılın tırlatırsınız.
bir kişi kitaplara ilgi duymuyorsa, muhtemelen hiç okuma tecrübesi olmadığındandır. onu birazcık kitaplarla tanıştırabilsek, ilk adımı atmasını sağlayabilsek, zaten bu eylemden vazgeçemeyecek, vazgeçmek istemeyecek.
son günlerde meydana gelen tartışmalardan ötürü merak ettiğim sorunsal. bunun daha fazla insan tarafından tartışılması gerektiğine inanıyorum.
söz konusu bir yazar düşünelim; tamamen haksız şekilde yakılan insanlara "grubu tahrik etmeselermiş" eleştirisi yapıyor ve katilleri aklıyor. bu "yakılan" grubu savunanlara da"nekrofili" diyerek iğrençliğin sınırlarını zorluyor.
soru şu... 2 temmuz 1993 yılında gerçekleşen sivas katliamı için yapılan bu yorum fikir özgürlüğü müdür yoksa düpedüz insanlık suçu mu?
Normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.