akademik facebook gibi geliyor:) her gün maili ile uyanıyorum sağ olsun. bunu da okudun mu? bu da var bak istersen minvalinde mailler. aslında yararlı ama önerilerini çoktan okumuş oluyorsunuz. pek bir işe yaramıyor.
ingilizce adıyla four horseman of the apocalypse,
beyaz at: kutsallık ve temizliği
kızıl at: savaş sırasında dökülen kanı
siyah at: kıtlık ve açlığı
soluk ya da sarı at: salgın hastalık ya da ölümü temsil eder.
matthias gerung-1530-1532
bunların hepsi incilde geçer ve kıyamet öncesinde çıkacağına inanılmaktadır..
işin ilginç tarafı bunun psikolojiye de uyarlanmış olması :)
gece gece gelen aydınlanma ile mahşerin dört atlısını temsil eden davranışların, çiftlerin ilişkilerinin bitme aşamasına gelmesinin temel sebeplerini temsil ettiğini öğrenmiş oldum. bunu kim çalışmış derseniz amerikalı psikolog, akademisyen john mordechai gottman.
ilişkilerdeki mahşerin dört atlısı ve özelliklerini şu şekilde belirlemiş:
eleştiri-partneri sürekli eleştirme
savunma-saldırıyı ortadan kaldırmak için suçu partnere atma
duvar örme-partnerden biri ilgili iken diğerinin fiziksel ve duygusal olarak kendini uzaklaştırması
aşağılama-partnere üstünlük kurma amaçlı sözler söylenmesi
bu sene çok sık oldu. hatta tam ısındı biraz güneş gördük, kemiklerimize de yaradı diyorum * ertesi gün yağmur.. böyle böyle ütü yapmaktan da yırtıyorum ama yine de artık ısınsa fena olmaz gibi :)
şimdilik isviçre çakısı olarak görev yapmaktayım. birkaç yıl sonra (tahmini 1-2 yıl) bu biraz daha özel bir göreve dönüşerek kendi öğrencilerimi eğitme aşamasına geçeceğim :)
bir yerde gördüm. bence de makul. unutamama..
mesela istediğim bir şeyi unutmak isterdim. zaten her şeyi hatırlamıyoruz tamam ama bazı şeyleri de yaşamadım, görmedim, bilmiyorum demeyi isterdim.
iyi olmak ya da kötü olmak. tercih meselesi.. iyi olmak kafanızı yastığa koyduğunuzda vicdanen rahat ettirir. bu yüzen iyi olmanın uzun vadede işe yaramadığını söylemek pek mümkün olmasa gerek..
hocamızı yaşlılıktan emekli etmemiz ve mümkünse hakimi olmadığı konular hakkında soru sormamız gerek. zira artık ne dediğini bilmez bir konuma gelmiş. bilim insanı olmak insanları hele ki sana değer veren bu ülke insanını aşağılamak değil. durum buysa da buna çözüm üretmektir. oturup makaleni yazıp sonuçlarını insanlarla paylaşmaktır. zaten bizleri hafife alan alana.. bakalım yarın başka biri çıkıp ne diyecek..
yaklaşık 2 saat öncesi, epey bir süredir dinlemek istediğim ama bir türlü fırsat bulamadığım grubun (bkz: warhaus) konserine sonunda gittim :)
bence anın fotoğrafı sayılır :)
çok fazla çeşidi var. şimdilik temel düzeyde olanla düzeyli bir ilişki yaşıyorum. yaklaşımın temel prensibi, açık uçlu soru (lar) sorularak görüş alınması. aslında sadece sorulan sorulara yanıt olarak düşünmemek gerek. üzerinde fikir oluşturulabilecek her türlü kaynak nitel araştırma ile analiz edilebilir. mesela kadına şiddet konulu haberler. ya da normal sözlüğe açılan cinsiyetçi başlıklardaki düşüncelerin analizi gibi. çeşitlendirilebilir… amaç bir çıkarımda bulunmak ve fikir oluşturmak. bu süreçte çeşitli programlarda kullanılabilir. örnek olarak maxqda. yeni başlamış biri olarak emeklemeye devam.
yazarın çoğu kitabını okumuşumdur. kitapları genelde bir günlük gibi kısa kısa düşüncelerini içeriyor. okuması çok kolay ve bir o kadar da keyifli. beni en çok etkileyen kitabı dul olmuştu. niye bilmiyorum sanki ölen kişinin arkasından anca böyle güzel şeyler söylenir. bir kişi anca böyle güzel sevilebilirmiş gibi gelmişti.
şu an elimde ne düşünüyorsun? kitabı var. kedisi artdéco’yu izlerken aklına bir fikir geliyor. acaba ne düşünüyor diye. sonra bunu bir oyun şeklinde diğer hayvanlara da soruyor. hayvanların verdiği yanıtlar diğer kitapları gibi düşündürüyor, hüzünlendiriyor ve güldürüyor. kısacası sevdiğim ve daha çok kitabı olsa ne iyi olur dediğim bir yazar kendisi.
anne. özümüz, vatanımız bizi biz yapan değerlerin öğreticisi. çok şey yazılır. yazan yazarlar da olmuş, hepsine katılmakla birlikte iyi ki varlar. onlarsız bir aile, toplum hayal etmek pek mümkün değil. günleri kutlu olsun. annesi yakınında olanlar, o güzel annelerin yanağına bir öpücük kondursun ve sıkı sıkı sarılmayı unutmasın :)
bunun yazılmamış olması ilginç geldi. neyse ben açığı kapatayım :)
aslında şarkı varoluş sancısını anlatıyor ama buraya da olur. niye olmasın. ekledim gitti :)
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.