catchmeifyoucan yazar profili

catchmeifyoucan kapak fotoğrafı
catchmeifyoucan profil fotoğrafı
rozet
kendisi dondurmuş
karma: 5008 tanım: 383 başlık: 17 takipçi: 110
nehirden denize özgür filistin

son tanımları | başucu eserleri


geri iade nedenleri

ileri iade nedenlerini de merak ettiren başlık.
devamını gör...

hamas liderinin tahran'da öldürülmesi

herkes yaşar ancak bazıları farklı yaşar. kimi yalnızca kendisi için yaşar. kimi hem kendisi hem de başkaları için yaşar. kimi ise hayatını başkalarına adar. ismail haniye, hayatını başkalarına adayanlardan.

allah şehadetini kabul etsin, önderlik ettiği yapılanma ile modern dünyanın en şerefli insanlarından birisiydi.

biz onun tebessümünde rasulullah'ı, şecaatinde hz. hamza'yı, şehadetinde hz. ömer'i hatırladık.

hamas'ı ya da şehidi terörist olarak gören dangalaklar için bir şey demeyeceğim. bu dangalaklığa sözcükler çare olmaz, iyi niyetli cahiller için daha önce yazdım. terörist terimine -sozluk.gov.tr'den tanım bakan geri zekalılar sizi- birebir uyan bir israil devleti varken elimizde, teröristi çok uzakta aramaya lüzum yok.

"bir kötülüğü beğenen onu işleyenden daha kötüdür."
şemseddin sami
devamını gör...

hamas liderinin yahudilere düşman değiliz açıklaması

gayet doğru bir açıklamadır. ayrıca ilk kez böyle bir açıklama yapmıyorlar, siz cahil ve gündemi sadece kendi oluşturduğunuz "paradigmalar" üzerinden incelediğiniz için ilk kez böyle bir açıklama yaptıklarını zannediyorsunuz sadece. neo-ignorance

sözlükteki bazı arkadaşların ciddi bir ilmi tenkite ihtiyacı var. daha neyi bilip bilmediğinizi bilmiyorsunuz.

tarih boyunca filistin'de yahudiler, müslümanlar ve hristiyanlar birlikte barış içinde yaşadılar. osmanlı imparatorluğu döneminde bu üç topluluk arasında ciddi bir çatışma olmadı. ancak, 19. yüzyılın sonlarında siyonist hareketin ortaya çıkması ve filistin topraklarında bağımsız bir yahudi devleti kurma hedefi, yerel filistinli arapların haklarını ve yaşam alanlarını tehdit etmeye başladı. bu durum, filistinlilerde bir direniş duygusunu tetikledi. (evet sevgili yazar, 7 ekim'de başlamadı mesele. 19. yüzyıldan da geride aslında ama orası mühim değil şimdilik.)

1917'deki balfour deklarasyonu'nu ele alalım. ingiltere'nin yahudilere filistin'de bir milli yurt vaat etmesi onlar için kendi toprak haklarını ve kaderlerini tayin etme haklarını hiçe sayan bir gelişmeydi.

1948'de israil devleti'nin kuruluşu ve ardından gelen nakba, filistinliler için büyük bir felaketti. yüz binlerce filistinli evlerinden zorla çıkarıldı ve mülteci durumuna düştü. bu acı deneyimler, filistinlilerin siyonist politikalarına karşı direnişini daha da pekiştirdi.

tarihsel açıdan baktığınızda da göreceğiniz üzere bu direniş, yahudi halkına karşı değil, siyonist ideoloji ve uygulamalara karşıdır. hamas ve diğer filistinli direniş gruplarının söylemlerinde de bu açıkça görülür.

dolayısıyla, batı'nın "iyi niyeti" ve "empatisi" diye gevelemek yerine insan olmak ve filistinlilerin mücadelesinin haklı sebeplerini anlamaya çalışmak lazım.

tarih önce sizin vicdansızlığınızı sonra da cahilliğinizi yazacak. iki sayfa bir şeyler okuyup kendinizi aydın sanmanız çok komik, fikren bir 10 sene gelişirseniz bu yazdıklarınızı utançla okuyacaksınız. sizin o okuduklarınızı da, eğer böyle söylemek gerekiyorsa, bizim çevreler dişine damlatıyor.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

israil’in refahtaki kampta çocukları ve bebekleri yakması

#2992334
"cehlin ol mertebesi sehl olmaz, kisbsiz tâ bu kadar cehl olmaz."
israil'in saldırılarının meşru olmadığını anlamak için ne etik bilmek gerekir ne de hukuk felsefesi. ancak bu yorumu yapmak için cahil ötesi cani olmak gerekir.

hugo grotius, savaş hukukunun temel prensiplerini ortaya koyarken, savaşan tarafların sivillere zarar vermemesi gerektiğini vurgulamıştır. benzer şekilde, çağdaş hukuk filozofu michael walzer, "just and unjust wars" adlı eserinde sivillere yönelik saldırıların hiçbir şekilde meşru olmadığını belirtir. walzer, sivil kayıpların önlenmesi gerektiğini, savaşan tarafların bu sorumluluktan kaçamayacağını da belirtir. bu, gayet tabii bir doğal hukuk ilkesidir. mezkur filozoflar pozitivist dahi olsa, bunu kitap yüzü görmemiş, muhakeme yeteneği ortalama bir insana sorsanız aynı cevabı alırsınız.

sivil kayıplarını "kaçınılmaz" olarak görmek, savaş suçlarını ve insanlığa karşı suçları meşrulaştırma çabasıdır. carl schmitt'in "olağanüstü hali" kavramını burada devreye sokmak, hukuk düzenini ve insan haklarını hiçe sayan otoriter bir yaklaşımı benimsemek anlamına gelir. bu, demokrasi ve hukukun üstünlüğü ilkesine aykırıdır.

siz aynı zamanda mantık cahili olduğunuz için "iki yanlış bir doğru etmez." diye bir prensip de duymadığınızdan mütevellit, taliban'ın yaptıkları ile israil'in yaptıklarını meşru kılmaya çalışırsınız.

siz ki demokrasi, hukuk üstünlüğü diye gezersiniz; sırf kimliğinizle uyuşmuyor diye mazlum insanların göz göre göre öldürülmesine meşru bir zemin ararsınız. kendi kimliğinizi karşıdakinin zıt kimliği ile oluşturursunuz, kendini aydın zannedersiniz.

hem cahilsiniz hem vicdansızsınız. böylesi çok zor bulunur.

meseleyi nereden ele alırsanız alın, merceğe faydacılığı da alsanız bu eylemi ahlaki kılmıyor; türlü filozofların türlü kuramını da alsanız bu meseleyi ahlaki kılmıyor.

bazı meseleler kağıt üzerinde kelimeler ile tartışılmayacak kadar ağırdır. filistin meselesi de bunlardan birisidir. haritada israil ve gazze'nin yerini bilmeyen, bu meselenin 7 ekim'de başladığını zanneden tarih cahili tipler de ancak kahvehane köşelerinde ahkam kesebilir.

tarih karşısında hepimiz sorumluyuz. bu zihniyet, hitler döneminde yaşasaydı hitler'in yaptıklarını da meşru bir zemine oturturdu. israil'in yaptıklarını ahlaki bulan herkes bu dünyada sürüm sürüm sürünsün, öteki dünya'da da ebediyen cehennemden çıkmasın inşallah.

bu kadar apaçık bir olay karşısında oturup hukuk felsefesi dersi veriyoruz beyefendilere. bu yazı, büyük bir öfke ile, türkiye'deki tüm israil savunucularına bu platform aracılığıyla yazılmıştır.

sözlükte ilk kez küfür kullanımının serbest olmasını istedim.

ek: ya adam ol o entryi sil ya da cevap ver yazdıklarıma, sözlük radyosunda sesli münazaraya girelim gerekirse. felsefe, tarih, coğrafya; hangi altın bileziğin varsa onunla gel. o beğenen arkadaşlara da bunu söylüyorum. sözlük formatı falan inan şu an umrumda değil, bebeklerin ve çocukların öldüğü günün ertesi bunu yazmak insan olana yakıştırılabilecek bir durum değil. insan olana insan gibi muamele yapılır.
devamını gör...

israil'in güçlü bir devlet olması

hakikat, çok fazla dillere düştüğünde de hakikat olma özelliğini muhafaza eder. "israil'in arkasında abd var." söylemi bugün kahvehanelerde ya da muhtelif yerlerde avamın diline düşmüş olsa da hakikat budur.

hakikatin bu olduğunun ayırdına varmak için ampirik verileri yorumlayabiliriz. dünyanın en büyük fon kuruluşları olan blackrock, vanguard ve statestreet'in kippalılara ait olduğunu da unutmadan, aşağıdaki verileri incelemekle işe başlayalım:

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

güne bir alıntı bırak

"dün ile bağlantıyı yalnızca takvim yaprakları düzeyinde tutmanın en ağır bedellerinden biri, en yakın geçmişi bile bütünüyle yadsımanın aydınların büyük çoğunluğu bakımından bile neredeyse doğal bir bilinç konumu sayılmasıyla ödendi. bunun sonucunda türk edebiyatı, her yeni yazarla; türk resmi, her yeni ressamla; ve siyasi yaşam da her yeni siyasetçiyle 'yeniden doğar' hâle geldi. bilginin yerini sloganın, taklitçiliğin, özden yoksun retorik gösterilerinin aldığı bir ortamda, düşünce eylemi besin kaynaklarını neredeyse bütünüyle yitirdi."

türkiye; malûm tıkanıklarında "ben" ıslahatlarının "biz" ıslahatlarına mâl edilmesi neticesinde her dönemecinde birkaç parçasını beride bırakan bir ülkedir. bir yeni dönemeci az önce yaşadık işte, artık hukukun kalan parçalarını da ötede bıraktık.

türkiye; sebeplerin araştırıldığı değil, bu sebeplerin doğurduğu sonuçların araştırıldığı bir ülkedir. sözgelimi, her zaman batı'nın iktisadı konuşulur. bu, sebeplerin doğurduğu bir sonuçtur. biz, sebeplere değil sonuçlara odaklanmaya devam ettikçe odaklanacak daha çok sonuç türeyecek.
devamını gör...

güne bir şarkı bırak

devamını gör...

güne bir alıntı bırak

"insanlar sevilmek için yaratıldılar. eşyalar ise kullanılmak için. dünyadaki kaosun nedeni; eşyaların sevilmeleri ve insanların kullanılmasıdır."

— cemil meriç
devamını gör...

dini inancın zayıflama nedenleri

bir dini, o dinin mensupları üzerinden yorumlamak.

"içinde bulunduğumuz çağ islam’ı arayanların onu ancak kitaplarda, müslümanları arayanların onları ancak mezarlarda bulabildiği bir çağdır."
— ismet özel, toparlanın gitmiyoruz 3
devamını gör...

anlık hava durumu

16 derece ve sağanak yağış.
en sevdiğim havalar. bu havanın tadını çıkartmak için bugün okula gitmedim. biraz ders çalışıp hemen kendimi dışarı atacağım.
devamını gör...

güne bir ayet bırak

“senin rabbin unutkan değildir." (19:64)
"kur'an'da öyle bir ayet vardır ki zalimin kalbine saplanan bir ok, mazlumun kalbine sürülen bir merhem gibidir." — imam şafii
devamını gör...

güne bir şarkı bırak

azerbaycan müziğine hayranım.
bu dünya çetin qala, yolları çətin qala. yaxşı yarı yazda gəz, payiza çətin qala. qalanən daşı oldum, gözünün yaşı oldum.
devamını gör...

ordunun duası

milli mücadele yıllarında mehmet âkif ersoy'un kaleme aldığı; safahat'ın içerisinde de yer alan bir şiir.


yılmam ölümden, yaradan, askerim;
orduma, “gâzî” dedi peygamberim.
bir dileğim var, ölürüm isterim:
yurduma tek düşman ayak basmasın!
âmin! desin hep birden yiğitler,
“allâhu ekber!” gökten şehidler.
âmin! âmin! allâhu ekber!
türk eriyiz, silsilemiz kahraman...
müslümanız, hakk’a tapan müslüman.
putları allah tanıyanlar, aman,
mescidimin boynuna çan asmasın.
âmin! desin hep birden yiğitler,
“allâhu ekber!” gökten şehidler.
âmin! âmin! allâhu ekber!
millet için etti mi ordum sefer,
kükremiş aslan kesilir her nefer.
döktüğü kandan göğe vursun zafer,
toprağa bir damlası boş akmasın.
âmin! desin hep birden yiğitler,
“allâhu ekber!” gökten şehidler.
âmin! âmin! allâhu ekber!
ey ulu peygamberimiz nerdesin?
dinle minâremde öten gür sesin!
gel, bana yâr ol ki cihan titresin,
kimse dönüp süngüme yan bakmasın.
âmin! desin hep birden yiğitler,
“allâhu ekber!” gökten şehidler.
âmin! âmin! allâhu ekber!


azerin'in yorumu ile:
devamını gör...

yoldaş bakkal rozet önerileri

istiklâl şairinin bir rozetinin olmaması can sıkıcı.
mehmet âkif ersoy rozeti eklenmeli.
devamını gör...

insanların sanata ihtiyaç duymalarının sebebi

insanların sanata olan ihtiyacını anlamak için, önce insan doğasının temel yönlerine bakmalıyız. insanlar, doğaları gereği anlam arayıcı varlıklardır. yaşadığımız dünya ve deneyimlerimiz karmaşık ve sıklıkla açıklanamaz; sanat ise bu karmaşayı ifade etme ve anlamlandırma yoludur. bu bakımdan sanat, duygularımızı, düşüncelerimizi ve hayallerimizi dışa vurmanın bir yoludur.

sanat aynı zamanda insan deneyiminin evrenselliğini yansıtır. farklı kültürler ve zamanlardan gelen sanat eserleri, insanların temel duygularının ve deneyimlerinin ne kadar benzer olduğunu gösterir. bu da bize, ne kadar farklı görünsek de, temelde birbirimize ne kadar benzediğimizi hatırlatır. sanat, insanlığın ortak dilidir.

ayrıca, sanat entelektüel merakı ve yaratıcılığı besler. yaratıcı düşünce, insanın zihnini genişletir ve yeni bakış açıları kazandırır. sanat eserleri, gündelik hayattan alınmış nesneleri, olayları veya düşünceleri yeni ve beklenmedik şekillerde sunarak, bize dünyayı farklı şekillerde görmemizi sağlar.

son olarak, sanat ruhsal bir ihtiyaçtır. estetik deneyimler, ruhumuzu besler ve yaşamın güzelliklerine dair bir takdir duygusu geliştirmemize yardımcı olur. sanat, sıkıntı ve stresten kaçış, huzur ve sakinlik bulma yolu olarak da işlev görür. insanların sanata olan ihtiyacı, sadece zihinsel ve duygusal değil, aynı zamanda ruhsal bir ihtiyaçtır.
devamını gör...

iyi geceler sözlük

"esir etseydi kaçardım, özgür bıraktı esiri oldum."
— hitit atasözü

iyi geceler sözlük. güzel bir güne uyanmanız dileği ile.
devamını gör...

montaigne

"düşünce çatışmaları beni ne kırar, ne yıldırır, sadece dürtükler, kafamı çalıştırır. eleştirilmekten kaçarız: oysa ki bunu kendiliğimizden istememiz, gelin, bizi eleştirin dememiz gerekir: hele eleştirme bir ders gibi değil de bir karşılıklı konuşma gibi olursa. biri çıkıp bizim düşüncemizin tersini söyledi mi, onun doğru söyleyip söylemediğine değil, doğru yanlış, kendi düşüncemizi savunmaya bakarız. bizi düzeltmek isteyene kollarımızı açacak yerde, yumruklarımızı sıkıyoruz. ama ben dostlarımın bana sert davranmasını istiyorum. sen bir budalasın, saçmalıyorsun, desinler bana. ben, dostlar arasında açık, yiğitçe konuşulmasını isterim; dostların düşünceleri neyse sözleri de o olmalı."
devamını gör...

güne bir bilgi bırak

size taze bir bilgi getirdim.

birçoğumuz, bugüne kadar olan ben dahil, flamingoların doğal olarak pembe renkte olduğunu düşünürüz, ancak bu doğru değil. flamingolar aslında beyaz ve/veya gri tüylere sahip olarak dünyaya gelirler. onların karakteristik özelliği hâline gelmiş olan pembe renkleri, beslenme alışkanlıkları yoluyla kazanılır.

yedikleri yiyeceklerde bulunan ve karotenoid olarak bilinen doğal pigmentler, flamingoların tüylerinin zamanla pembeleşmesine neden olur. özellikle flamingolar; su yosunları, karides ve diğer küçük su canlılarını yediklerinde, bu organizmalarda bulunan karotenoidler tüylerine emilir ve renk değişikliğine yol açar.


daha detaylı bilgi ve kaynak için, böyle buyrunuz.
devamını gör...

güne bir şarkı bırak

90 nesli ne kadar şanslıymış. bir şimdinin müziğine bak bir de şu güzelim döneme.

devamını gör...

asur imparatorluğu

antik mezopotamya'da hüküm sürmüş, tarih sahnesine adını altın harflerle yazdırmış bir medeniyettir. bu imparatorluk, sadece askeri başarılarıyla değil, aynı zamanda idari yapılanması, sanatı ve kültürü ile de zamanının ötesindedir. ayrıca asur hükümdarları, demir yumruklarıyla yönettikleri geniş topraklar üzerinde, adeta dünyanın dört bir yanını örmüş bir ağ gibi, etkin bir iletişim ve ticaret ağı kurmuşlardır.

imparatorluk üç farklı dönemde büyük bir güce ulaşmıştır: eski asur dönemi (m.ö. 2025-1378), orta asur dönemi (m.ö. 1365-1050) ve yeni asur dönemi (m.ö. 911-609). yeni asur dönemi, imparatorluğun en parlak ve geniş sınırlara ulaştığı dönem olarak bilinir.

yönetimde merkeziyetçi bir anlayış benimsemiş olan asurlular, etkili bir bürokrasi ve profesyonel bir ordu oluşturmuşlardır. krallar, tanrıların temsilcisi olarak kabul edilir ve devletin her işinde söz sahibi olurlardı.

ekonomik olarak asur, tarım ve ticaretten elde ettiği gelirlerle zenginleşmiştir. ticarette, karum adı verilen ticaret kolonileri kurmuşlar ve bu sayede anadolu'dan hindistan'a kadar geniş bir alanda etkili olmuşlardır.

asur sanatında ise savaş sahneleri, av sahneleri ve tanrı betimlemeleri oldukça yaygındır. asur rölyefleri, devletin ve kralların gücünü vurgulayan propagandist eserler olarak da görülebilir. aşağıda bir örneğini görebilirsiniz.

imparator asurbanipal'ın aslan avının resmedildiği rölyef.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

ninova, asur’un en ünlü başkentlerinden biriydi ve geniş kütüphaneleri ile ünlüydü. buradaki kütüphane, kral asurbanipal zamanında en büyük bilgi merkezlerinden biri haline gelmişti.

asur imparatorluğu'nun sonu, m.ö. 612 yılında, babil ve medlerin koalisyonu tarafından başkent ninova'nın ele geçirilmesiyle gelmiştir.
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim